Bölüm 443

avatar
7412 18

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 443


Bölüm 443: Ruh Titreten!



Orta Gelişen Ruh Aşaması!” diye düşündü Meng Hao gözlerini kısarak. Şimdiye kadar bizzat savaştığı gelişimcilerden en yüksek gelişim merkezine sahip olan kişi Tuhaf Li Tian idi. Li Tian bile Erken Gelişen Ruh Aşamasının zirvesindeydi. Onunla Orta Gelişen Ruh aşaması arasında büyük bir fark vardı.



Gelişen Ruh Aşamasının seviyeleri arasındaki fark Nüve Formasyonu ve Temel Kurulum Aşamalarının seviyeleri arasındaki farklardan çok daha büyüktü. Meng Hao’nun sahip olduğu iki totem ve Kan Renkli Maske ona Erken Gelişen Ruh Aşamasını öldürme gücü veriyordu, fakat bir Orta Gelişen Ruh Aşamasıyla savaşması çok zordu.



Fakat Zhao Youlan’a saldırmayı aklına koyan Meng Hao’nun Örümcek Dalı Baş Papazını da göz önünde bulundurmaması düşünülemezdi elbette. Gerilerken aynı zamanda iki eliyle birden bir büyü hareketi uyguladı ve ardından ellerini ileri doğru sapladı.



Kör Larva!” dedi soğukça. Etrafını sarmış olan Kör Larva İpeği açıldı ve Kör Larvanın kendisi Meng Hao’nun önünde ortaya çıktı. Titreşti, ardından Baş Papaza doğru fırladı. Aynı anda muazzam miktarda ipek ortaya çıkarak Baş Papazın etrafını sardı ve ona dolaştı.



Haklısın, Orta Gelişen Ruh aşamasını yenemem...” dedi Meng Hao sakince. “Ama bu seni bağlayamayacağım anlamına gelmez!” Baş Papaz kaşlarını çattı ve küçük ışınlanma kullanmaya hazırlandı. Ama ardından Meng Hao elini salladı.



Sekizinci Şeytan Mühürleme Nazarı!” diye bağırdı. Hemen, her yeri kaplayan Şeytani Qi gürleyerek Baş Papaza doğru fırladı. Baş Papazın yüzü düştü; Sekizinci Şeytan Mühürleme Nazarının etkisinden hızlıca kurtulsa bile hafif gecikme Kör Larva için onu ipekle katman katman sarma fırsatı yaratmıştı. Kısa sürede adam tamamen kaplanmıştı.



Baş Papaz kutsal becerilerini uygularken gümleme sesleri duyuluyordu. Fakat Kör Larva son derece güçlüydü ve ipek yok edilemezdi. İpek etrafta hızla dolanarak Baş Papazı tamamen kaplıyordu.



Meng Hao bir ağız dolusu kan tükürdü; bu gelişim merkezinin sınırlarını aştığı için Sekizinci Şeytan Mühürleme Nazarının yarattığı bir yan etkiydi. Fakat Meng Hao bunu görmezden geldi ve diğer dokuz Gelişen Ruh Kıdemlileri arkadan ona yaklaşırken o fırlayarak Baş Papazı geçip gitti. Hedefinde Zhao Youlan vardı.



Zhao Youlan’ın yüzü en sonunda titreşti ve ağır ağır nefes almaya başladı. Şu an Meng Hao neredeyse ona ulaşmıştı, en sonunda harekete geçerek geriye doğru fırladı. Hala Egzotik Kalpiblisi Çiçeğini başının üstünde tutarak onun filizlenen gücünü yaymasına imkan sağlıyordu.



Zhao Youlan çiçeğin parıltısının sönmesine izin veremeyeceğinin farkındaydı; eğer bu olursa gerçek anlamda ölüme giden yola girecekti. Şu anki durumu tehlikeli görünüyordu, ama tek yapması gereken şeyin bir kaç nefeslik süre boyunca dayanmak olduğunu biliyordu. Dokuz Gelişen Ruh Kıdemlisi yetiştiğinde durum çözülecekti.



Kadın geriye doğru çekilirken ağzından bazı tuhaf büyü kelimeleri dökülmeye başladı.



Bu büyü onun önündeki havanın bozulmasına ve dört bir yana yayılan dalgalara dönüşmesine sebep oldu. Bu dalgalar, aniden Meng Hao’nun karşısında bir düzine kadar farklı Zhao Youlan görüntülerinin ortaya çıkmasına neden oldu. Bu görüntüler arasındaki farkları söylemek neredeyse imkansızdı.



Meng Hao soğukça homurdandı. Bir an bile duraksamadan sağ elini kaldırdı. Aynı zamanda göğsündeki Metal-tip dövmeden altın bir ışık fışkırarak sağ elinin tamamen altın rengine dönüşmesine neden oldu. Meng Hao elini dalgalara doğru yöneltti, gönderdiği altın iradesi dalgaları etkileyerek onları altın renge boyadı.



Altın renk hızla geri çekilmekte olan Zhao Youlan görüntülerine doğru yayıldı. Altın her bir figürü tamamen kapladığında o figür parçalanıyordu.



Göz açıp kapayıncaya kadar figürler kaybolmuştu. Ardından bozulmuş dalgalar bir kabarcık gibi patlayarak Zhao Youlan’ın şok içindeki yüzünü gözler önüne serdi. Kadın bir ağzı dolusu kan tükürdü.



Meng Hao’nun vücudu titreşerek ileri doğru fırladı. Artık Zhao Youlan’dan sadece on metre uzaktaydı. Zhao Youlan o anda hayatı boyunca hiç tecrübe etmediği bir tehlike ve ölüm hissini yaşıyordu. Yüzü solmuştu ve dudakları titriyordu. Aniden vücudundan beyaz bir parıltı yayıldı ve koruyucu bir kalkana dönüşerek etrafını sardı…



Meng Hao soğukça homurdandı, sağ kolunu geri çekti ve ardından bir yumruk salladı. Beyaz kalkan paramparça olurken hava muazzam bir gümbürtüyle doldu. Bazı parçalar geriye doğru fırlarken Zhao Youlan’ı kestiler ve ardında kanlı yaralar bıraktılar.



Kalkanın parçalanmasıyla birlikte Zhao Youlan’ın ağzından daha fazla kan fışkırdı. Fakat Egzotik Kalpiblisi Çiçeğini havada tutmaya devam etti. Ardından Anka gibi gözleri öldürme arzusuyla titreşirken alnındaki örümcek totem dövmesi beyaz bir ışıkla parlamaya başladı.



Parıltı yayıldığında büyülü bir şekilde ortaya bir örümcek çıktı. Örümceğin koparttığı sahte bir feryat dört bir yanı kasıp kavuran öfkeli bir rüzgara dönüştü. Meng Hao’nun vücudu titredi ve bu rüzgarla birlikte ruhu vücudundan çıkacakmış gibi hissetti.



Fakat Meng Hao’nun bu hissi bastırması sadece bir an sürdü. O Diriliş Zambağını bastırabilen biriydi, böyle önemsiz bir Ruh İmhası Rüzgarı onun için hiçbir şeydi. Eğer Meng Hao geçmişte Diriliş Zambağıyla uğraşmamış olsaydı ya da bu rüzgarın sahibi daha güçlü birisi olsaydı durum farklı olacaktı. Meng Hao’nun ruhu hemen özümsenecek ve kendisi bir trans durumunda kalacaktı.



Fakat çeşitli etkenlerden dolayı sadece Örümcek Dalının Kutsal Kızının aydınlanma kazanabileceği bu totemik kutsal beceri Meng Hao’yu etkilemekten çok uzak kalmıştı.



Meng Hao uzun elbise kolunu fiskeleyerek Ahşap-tip totemik gücünü ortaya çıkarttı. Yeşil bir parıltı fırlayarak beyaz örümcek ile sertçe çarpıştı. Beyaz örümcek acınası bir çığlık koparttı ve ardından beyaz bir ışık ışınına dönüşerek tekrar Zhao Youlan’ın alnına döndü. Zhao Youlan bir kez daha kan tükürdü. İlk defa gözlerinde umutsuzluk belirtisi ortaya çıkmıştı.



Fakat bu belirti hızla kayboldu. Dilinin ucunu ısırarak bir kan küresi tükürdü. Kan bir anda yoğun bir pıhtı kokusu yaymaya başladı. Zhao Youlan aniden öncekine göre daha yaşlı göründü. Yorgun bakışları altında kanlı bir aura gökyüzüne doğru yükseldi.



O anda Meng Hao şiddetli bir kriz hissiyatı algıladı. Arkasındaki Gelişen Ruh Kıdemlileri kükreyerek ona doğru ışınlanmaya başlamışlardı. Ardından bir anda durmuşlar ve Meng Hao’yu şaşırtmışlardı. Fakat, o sırada gökyüzünde Beş Kabilenin totemik Kutsal Antiklerinin Kutsal Örümcek ile savaşa tutuştukları yerde muazzam bir gürleme duyuldu.



Bu gürlemeyle aynı anda devasa siyah bir gölge ortaya çıktı. Bu şey gökyüzünden Meng Hao’nun bulunduğu yere doğru inmeye başlamıştı. Dikkatli bakınca onun bir örümcek bacağından başka bir şey olmadığını görebilirdin!



Aşağı doğru inen örümcek bacağını hızı inanılmazdı. Meng Hao bu derin tehlikeyi ve o şeyin dört bir yanı titrettiğini hissetti. Bin beş yüz metrelik alanı bir ölüm aurası doldurmuştu.



Tam o sırada Zhao Youlan fırsatı değerlendirdi. Tükürdüğü kanın gücünü kullandı ve geri çekilirken hızını artırdı. Hareket hızını düşününce tehlike bölgesinden göz açıp kapayıncaya kadar çıkacaktı.



Vücudu giderek bulanıklaşmaya başladı, sanki uzuyor gibiydi. Meng Hao’nun o sırada iki seçeneği vardı. İlk seçenek takibi bırakmak ve Kutsal Örümceğin korku verici saldırısını atlatmaktı. Diğer seçenek ise… Takibe devam etmek ve kadını öldürmekti.



Durum acildi ve oturup düşünmeye zaman yoktu. Meng Hao’nun gözleri soğukça parladı ve aniden ileri doğru fırladı. Elini kaldırdı ve Zhao Youlan’ın narin kolunu kavradı, bu kol Egzotik Kalpiblisi Çiçeğini yukarıda tutan koluydu.



Kadının kolu narin ve pürüzsüzdü, ama aynı zamanda buz gibi soğuktu. Yine de Meng Hao’nun gözleri öldürme arzusuyla pırıldadı.



Buraya gel!” dedi onun kolunu sertçe kavrayarak. Aynı zamanda ona gelişim merkezini ezebilecek kadar yoğun bir güç gönderiyordu.



Yukarıdaki gökyüzü, Kutsal Örümceğin bacağının tıpkı devasa bir orak gibi inmesiyle birlikte kara bulutlarla dolmuş gibi görünüyordu. Onun hızı inanılmazdı ve sanki havanın kendisini bile yırtıp geçebilir gibiydi.



Zhao Youlan’ın yüzü şaşkınlıkla titreşti. Fakat bu kritik anda gözleri vahşi bir kararlılıkla doluydu. Aniden havaya kaldırdı sol elinde bir uçan kılıç ortaya çıktı. Meng Hao’ya rakip olamayacağını biliyordu, bu yüzden kılıcı Meng Hao’ya doğru değil onun tarafından yakalanan koluna doğru savurdu. Kolu zaten uyuşmuştu ve hayatını tehdit edebilecek kadar korkunç bir güçle dolmuştu.



Kılıç indiğinde her yer kan gölüne döndü. Meng Hao’nun imha edici gücü ortaya çıktığı anda, Zhao Youlan zor bir karar vererek kendi sağ kolunu kesmeyi tercih etmişti. Kadının vücudu bir anda inanılmaz bir hızla ileri fırladı. Kısa bir süre sonra bin beş yüz metrelik alanın dışındaydı, aynı sırada sekiz ağız dolusu kan tükürmüştü. Yüzü soluktu ve kesilen kolunun etrafındaki et ve kan büzülmüştü. Aurası zayıftı ve gelişim merkezi düşüşteydi. Bu, hayatı boyunca aldığı en ağır yaraydı; neredeyse ölümün eşiğinden dönmüştü!



Kadının saçı başı dağılmıştı; tam anlamıyla sefil bir haldeydi. Güzelliği, şu an kesilen kolunun acısıyla çarpık bir hal almıştı; bu acı neredeyse onun bilincini kaybetmesine sebep olacak kadar büyüktü. Kafasını kaldırarak Meng Hao’ya baktı, tüm vücudu titriyordu.



Bunu sana on katıyla geri ödeteceğim!



Dokuz Gelişen Ruh Kıdemlisi, kendilerini geri çekilmekte olan kadının yanına ışınladılar. Hepsi de Meng Hao’ya gözlerinde öldürme arzusuyla bakıyorlardı.



Meng Hao’nun gözleri titreşti. Şu an onu öldürebilme ihtimalinin çok yüksek olmadığının farkındaydı. Kadının kararlılığı Meng Hao üzerinde büyük bir etki bırakmıştı; gelişim pratiğine başladığı günden beri kritik anlarda böylesine bir kararlılık sergileyen çok fazla insanla karşılaşmamıştı.



Eğer o en ufak bir tereddüt bile yaşasa ya da tepki vermekte bir an bile gecikse şu an ölmüş olacaktı.



Meng Hao gözlerini kıstı ve sağ elini sallayarak Zhao Youlan’ın kesik kolunun kendisine doğru gelmesini sağladı. O kadın belli ki Beş Zehir Kabilesinde yüksek bir pozisyona sahipti; belki de bu kolun içindeki totemik güce çalışarak bir şeyler öğrenebilirdi.



Şu an onunla arasında bir düşmanlık oluşmuştu. Artık sadece onu değil, onun tüm kabilesini nasıl öldüreceğini düşünecekti. Gelişim dünyasında orman kanunlar hakimdi. Gök ve Yere karşı savaşırken ve bir kişinin iradesini kitlelere dayatırken, yumuşak kalpli olmak sana hiçbir şey kazandırmayacaktı.



Meng Hao hiç tereddüt etmeden kesik kolun yanında içinde Egzotik Kalpiblisi Çiçeğini barındıran kutuyu da aldı. Onu hemen kapatarak çiçeğin parıltısının dinmesini sağladı. Bu durum tüm savaş alanını anında etkiledi. Ardından bu yıkıcı değerli hazineyi hiç tereddüt etmeden depolama çantasına attı.



Böylesine değerli hazineler dünyada sık sık görülmezdi. bir Simya Tao’su Büyük Ustası olarak Meng Hao, bu çiçeğe çalışarak hiç şüphesiz önemli ölçüde gelişim sağlayacaktı. Belki de benzer özelliklerde tıbbi haplar bile yapabilirdi. Böylesine bir fırsatı geri tepmesine imkan yoktu.



Meng Hao aşağı doğru inmekte olan devasa siyah gölgeye doğru baktı ve aynı zamanda bağlı haldeki Baş Papazı işaret etti.



Bunun üzerine Kör Larva ipeği aniden çözülerek Baş Papazın şok içindeki suratını gözler önüne serdi. Adam aklına gelebilecek bütün yöntemler denemiş ama bu ipeğin üzerinde en ufak bir iz bile bırakamamıştı.



İpek hızla Meng Hao’ya doğru fırladı ve onun etrafını sarmaya başladı. Meng Hao olduğu yerde elleri arkasında bağlı şekilde dururken siyah gölge onun üzerine doğru geliyordu. Elbise kolunu fiskeledi ve gözleri soğuklukla doldu.



Benim Kör Larvam Felaket Yıldırımına karşı ayakta durabiliyor. Sizin Şeytanörümceğinizin gelişim merkezi ne olursa olsun, Felaket Yıldırımıyla kıyaslanabilir mi?










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44266 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr