Bölüm 417

avatar
7648 21

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 417


Bölüm 417: Diriliş Zambağı Aniden Harekete Geçiyor!

Meng Hao şaşkınlıkla bakakaldı. Farkında olmadan bakışları onun vücudunu süzdü. Meng Hao nedenini anlayamasa da kendini Chu Yuyan’ı düşünürken buldu. “Büyük Usta Meng, küçük kardeşim için her şeyi yapmaya hazırım.” Vücudu titredi, ama buna rağmen başını dik tuttu. Ay onun güzelliğini öne çıkartıyor, onu özellikle baştan çıkarıcı gösteriyordu.

Meng Hao hiçbir şey söylemedi. Wu Ling’in amacı açıktı; küçük kardeşinin Karga Gözcü Kabilesinde iyi bir pozisyon ve statüye kavuşmasına yardım etmek istiyordu. Böyle bir şeyi başarmak Meng Hao için zor olmayacaktı. Sahip olduğu Gelişim Merkezi yada Ejderhacı kimliğiyle üç büyük soydan birine desteğini göstermesi yeterli olacaktı.

Uzun bir süre geçtikten sonra Meng Hao bakışlarını kaldırdı ve konuşmaya başladı: “Senin vücudunla ilgilenmiyorum.” Şu anki Gelişim Merkezine ulaşmasıyla birlikte zamanla yoğrulan değişimleri görmezden gelebilirdi. Bu yüzden belli konulardaki ilgisini soğutmuştu. Meng Hao daha önce bir kadın ile erkek arasındaki tutkulu bir aşkı tecrübe etmemişti ve bu yüzden böyle dünyevi ayartıları görmezden gelebiliyordu.

Başını basitçe aşağı yukarı sallamasıyla birlikte düşük Gelişim Merkezine sahip çok sayıda kadın onun gibi Altın Çekirdeğin büyük döngüsüne ulaşmış ve Erken Gelişen Ruh aşamasındakilere kafa tutabilecek birinin korumasını alabilmek için kendilerini onun önüne atabilirlerdi.

Fakat Meng Hao’nun kalbi şehvete odaklanmamıştı. Onun hırsı Doğu Topraklarının Yüce Tang’ında, Ölümsüzlüğe Yükselişte, Ji Klanının ayağını kaydırmakta, Göklerin altındaki hiç kimsenin planlarını sekteye uğratamamasından emin olmakta, Göklerin onu bastıramamasını sağlamakta yatıyordu.

Bunlar onun hayalleriydi. Gelişim dünyasına girdiği günden beri hayallerindeki yoldan yürümeye sadık kalmıştı.

Bu hayatta Meng Hao diğer insanlar için bir böcek olmayacaktı!

Bu hayallerinin peşinden giderek Güney Diyarına girmişti. Bu hayallerin peşinde Siyah Topraklara ulaşmıştı. Bu hayallerin peşinden giderek Batı Çölüne seyahat etmiş ve Beş Renkli Gelişen Ruh yolunu aramaya koyulmuştu.

Zaman akıp giderken bu şeyler kalıcı bir şekilde onun kalbine kazınmıştı. Bu onun yoluydu.

Wu Ling’in yüzü kül gibi oldu ve dudağını ısırdı. Meng Hao’nun sakinliğini görebiliyordu ve bakışlarından onun bu vücut karşısında etkilenmediğini anlayabiliyordu. Wu Ling onun sözlerinin doğru olduğunu anlamıştı. O Wu Ling’in vücuduyla ilgilenmiyordu.

Ay ışığı Wu Ling’in üzerine akın etti ve dişlerini sıkarak Meng Hao’ya acı acı baktı. Tam o sırada Meng Hao’nun gözleri kısıldı ve aniden Wu Ling’in göğsüne doğru baktı.

Biraz önce ay ışığı çökünce orada daha önce fark edemediği bir kolyenin asılı olduğunu görmüştü.

Bu, ay ışığının altında zarif bir aura yayan gümüş bir kolye idi. Tasarımı on yapraklı bir çiçek şeklindeydi. Küçük, gümüş bir çiçek.

Kolyeyi fark etmesiyle neredeyse aynı anda Meng Hao aniden Shui Dongliu’nun uzun bir zaman önce mühürlediği Diriliş Zambağının uyanma belirtileri gösterdiğini hissetti.

Bu uyanma belirtisi çok ani olmuştu; göz açıp kapayıncaya kadar aniden Meng Hao’nun vücudu şiddetli bir acıyla kaplandı ve yüzünün hemen titreşmesine neden oldu.

Meng Hao’nun önceki Gelişim Merkezi şimdikiyle kıyaslanamazdı. Acının tüm vücudunu sel gibi sarmasına rağmen Wu Ling’in görebildiği tek şey onun yüzündeki hafif bir titreşme olmuştu, daha sonra tekrar normale dönmüştü.

Meng Hao’nun eli aniden havaya kalktı ve bir kapma hareketi yaptı. Wu Ling’in boynunda asılı olan kolye koptu ve gümüş bir ışık ışınına dönüşerek Meng Hao’ya fırladı. Meng Hao onu havada kaptı.

Bunu nereden aldın?” Meng Hao bu soruyu sorarken vücudu acıyla doldu ve Gelişim Merkezi Diriliş Zambağıyla savaşırken titredi. Birisi mühürden kurtulmaya çalışırken diğeri tüm gücüyle onu geri püskürtmeye çalışıyordu. Tüm bunlara rağmen Meng Hao’nun yüzünde herhangi bir belirti yoktu.

Wu Ling şaşkınca bakakaldı ve istemsizce elini kaldırarak boynuna götürdü.

Onu bana annem verdi….

Şimdi gidebilirsin.” dedi Meng Hao. “Wu Chen ile ilgili meseleye gelirsek, bunu düşüneceğim.” Bununla birlikte gözlerini kapattı. Kolyeyi geri vermedi.

Wu Ling bir an tereddüt etti, ardından başını eğdi ve elbisesini giydi. Meng Hao’ya hafif bir reverans yaptıktan sonra döndü, hayal kırıklığı ve üzüntülü hislerle ayrıldı.

Wu Ling tam avluyu terk ettiği anda Meng Hao en sonunda artık kendini kontrol edemedi. Yüzü aniden soldu ve terler tüm vücudunu ıslatmaya başladı. Tamamen terlere boğulması kısa bir an sürdü. Sol elini sallayarak Yeşilodun Ağacı toteminin büyülü bir şekilde alnında belirmesine neden oldu. Kör Larva sağ elinde görülüyordu ve etrafındaki şeytansı sürüsü aniden son derece ihtiyatlı bakmaya başladılar. Meng Hao’nun etrafında zarif, parlak bir kalkan belirdi. Kalkan tamamen avluyu içine aldıktan sonra Meng Hao titredi ve bir ağız dolusu kan tükürdü.

Bu kan kırmızı değildi, dört tane renge sahipti. Kan bir sise dönüşerek Meng Hao’nun önünde yükseldi ve bir Diriliş Zambağı şekline büründü. Zambak Meng Hao ile yüz yüze geldi, vahşilik ve inatçılıkla dolu sessiz bir feryat koparttı.

Meng Hao’nun gözleri ışıl ışıl parladı. Gelişim Merkezini tam güç ile deveran etmeye başladı ve ardından gözlerini kapattı. Diriliş Zambağını bastırabilmek için elinden gelen her şeyi yaptı. Bir tütsü çubuğunun yanma süresi kadar sonra Meng Hao’nun vücudunu şiddetli bir sarsıntı aldı.

Dışarı mı çıkmak istiyorsun? Pekala!” Meng Hao soğukça homurdandı, ardından depolama çantasına vurarak bir resim tomarı çıkarttı. Tomar Meng Hao’nun önünde süzüldü ve yavaşça açıldı, sanki Diriliş Zambağı resmini açmak isteyen bir çeşit görünmez gücün etkisi altında gibiydi.

Meng Hao kocaman açılan gözleriyle soğukça resme gözlerini dikti. Resimden sadece Meng Hao’nun duyabildiği bir uluma sesi çıktı. Bir adam, bir resim, yaklaşık bir saat boyunca koruyucu kalkanın sınırları içinde birbirlerine baktılar.

En sonunda yılmaz uluma yavaş yavaş kaybolmaya başladı. En nihayetinde resim bir pat sesiyle birlikte yere düştü. Meng Hao uzunca bir iç geçirdi ve gözlerini kapattı. Uzun bir sürenin ardından tekrar gözlerini açtı ve kendine gelmiş gibi göründü. Gözlerinde sert bir bakış belirdi.

“Demek gerçekten de bir süredir uyanıkmış!” Gözlerinde öfkeli bir pırıltı titreşti. Diriliş Zambağının biraz önceki mücadelede ortaya koyduğu güç son derece şiddetliydi ve belli ki daha yeni uyandığında kullanabileceği bir güç değildi. Tam tersine o beklemiş ve mührü tek bir hamlede kırabilmek için kuvvetini toplamıştı.

Ve ben de şimdiye kadar onun mühürlü olduğunu ve uyumakta olduğunu düşünüyordum. O aslında bazı sebeplerden dolayı uyanmış ve ardından hareketsiz kalarak benim en hazırlıksız olacağım kusursuz bir ana kadar tüm kudretiyle savaşmayı beklemiş…” Meng Hao derin bir nefes aldı, ardından elindeki kolyeye göz attı.

Acaba bu şey Diriliş Zambağının bir çeşit içgüdüsel tepki vermesine neden olmuş olabilir mi? Onun uyanış belirtilerini fark ettiğimde, artık dayanamadı ve ölümcül bir darbe vurma girişiminde mi bulundu!?” Meng Hao düşünceli bir şekilde oturuyordu. Şundan oldukça emindi ki, eğer bugünkü şanslı olaylar gerçekleşmeseydi, eğer Diriliş Zambağının güçlenmek için daha fazla zamanı olsaydı, hazırlıksız olacağı kritik bir an bulduğunda Diriliş Zambağı mühürden kurtulacak ve vücudunu ele geçirecekti!

Bu düşünce bile Gelişim Merkezi ve zihinsel kuvvet seviyesine rağmen Meng Hao’nun tüm vücuduna bir ürperti yayılmasına neden oldu.

Bu şey ne?” diye düşündü kolyeyi inceleyerek. “Dikkatli bir şekilde kendini gizlemiş olan Diriliş Zambağı bunun yüzünden içgüdüsel olarak kendini ortaya çıkarttı.” Meng Hao’nun gözleri pırıldadı ve Ruhsal Duyusunu gönderse de hiçbir şey bulamadı.

Meng Hao biraz düşündükten sonra elini kaldırdı ve sol gözüne bastırdı. Sahip olduğu “Ölümsüz Yol Gösterir” sayesinde içindeki Ölümsüz Qi’si zerresini deveran edebildi. Qi, Meng Hao’nun gözüyle kaynaştı ve ardından Meng Hao gözünü arka arkaya yedi kez kırptı. Aniden ışıl ışıl parlamaya başlayan gözüyle kolyeyi bir kez daha incelemeye başladı.

Aniden kolye öncekine göre çok daha farklı göründü. Aslında o sadece bir kolye değildi, şaşırtıcı bir şekilde o bir Diriliş Zambağıydı.

Onun şu an yedi yaprağı vardı ama hepsi de aynı renkti. Dahası, hafif bir ölüm aurası yayıyordu. İçinde çok zayıf bir hayat kuvveti kalmıştı.

Özel bir durumun içindeymiş gibiydi, sanki bu hayat kuvveti zerresi mücadele ediyor ve sonsuza kadar yaşamayı arzuluyordu.

Meng Hao aniden durumu anladı. “Bu… Yoksa bu… Bir Diriliş Zambağı tohumu mu!?

Gözleri titreşti, ardından normale döndü. Yüzü soluktu, sağ eliyle kolyeyi avucunda sıktı.

Meng Hao o anda ağır ağır nefes alıyordu ve eski haline dönmesi uzun bir zaman aldı.

Bu kolye cidden neyin nesi? Gerçekten de benim tarafımdan fark edilme korkusu içimdeki Diriliş Zambağında içgüdüsel bir tepki uyandırabildi.” Gözleri soğuklukla doldu ve tam elindeki tohumu sıkarak ezmek üzereyken aniden zihninde bir şey titreşti. Bir an düşündükten sonra tohumu bir kez daha kaldırdı ve dikkatlice inceledi. Ardından gözlerinde tuhaf bir ışık parladı.

Onu ezmek ana problemi çözebilir ama yazık olacak. Bu tohum benim Diriliş Zambağına çalışmam ve onun zayıflığını bulmam için olabilecek en iyi nesne.” Meng Hao’nun gözleri pırıldarken Diriliş Zambağı tohumunu bir kenara koydu.

Wu Chen ve kız kardeşine büyük bir iyilik borcum oldu...” diye düşündü. Bununla birlikte elini sallayarak koruyucu kalkanın yok olmasını sağladı. Vakit çoktan sabahın erken saatlerine gelmişti.

Beş element anlamında Karga Gözcü Kabilesinin totemleri Ahşap tipe yönelik. Diğer hepsi basit yan dallar. Yeşilodun Ağacı totemini elde ettim ve normalde Kabilenin diğer meselelerine katılmak gibi bir planım yoktu. Aslında Karga Mabudunun Kutsal Topraklarına girip Yan Song ve diğerleriyle buluşmayı bile düşünmüyordum. Ama şimdi… Sanırım burada biraz daha kalmak en iyisi olacak. Wu Ling’in annesinin bu Diriliş Zambağı tohumunu nasıl ele geçirdiğiyle ilgili biraz daha araştırma yapabilirim! Üstelik, şansım yaver giderse, bir Metal tip totem bile elde edebilirim.

Ahşap tip ve Ateş tipiyle ilgili, Meng Hao’nun yarım yıldan fazla sürelik gözlemleme ve aydınlanmaları boyunca elde ettiği en büyük ipucunu geçen yıl Karga Mabudu Kutsal Topraklarından çıkan Altın Kargadan elde etmişti. Meng Hao’nun anladığına göre o bir Ateş iradesi değil, şok edici bir Ahşap tip irade yaymıştı.

Meng Hao kararını verdikten sonra gözlerini kapattı ve meditasyona başladı. Gelişim Merkezini deveran etti ve kendini içten içe incelemeye başladı. En sonunda resmi çıkartarak bir süre ona çalıştı. Daha sonra dudaklarının kenarlarında soğuk bir gülümseme kıvrıldı ve resmi bir kenara koydu.

O an Diriliş Zambağının uyuyup uyumadığından emin değildi. Fakat Meng Hao o an hazırdı. Eğer Diriliş Zambağı aniden harekete geçse bile onu yine bastırabileceği konusunda kendinden emindi.

Aslında onu beni özümseyemeyeceği noktaya kadar bastırmayacağım; aksine onu benimle kaynaşmaya zorlayacağım! Bu gerçekleştiğinde ben Diriliş Zambağı olacağım, ama Diriliş Zambağı ben olmayacak!

Meng Hao kendi kendine mırıldanırken yüzü kararlılıkla doldu.

“Diriliş Zambağının yedi renkle açtığı gün, yapraklar düşer, Ölümsüzlüğe Yükseliş bin yılda gelir…* Eğer bu Diriliş Zambağının sırlarına tamamen hakim olabilirsem, Ölümsüzlüğe Yükseliş… Abartı bir düşünce olmaktan çıkabilir….” Meng Hao kafasını kaldırarak gökyüzüne doğru baktı. Aniden Ölümsüzlüğe Yükseliş aşamasına ulaşmak için şiddetli bir arzu duydu.

R.N: Bu cümle 208.bölümde Shui Dongliu’’nun ona bıraktığı sözler.

Şeytan Mühürleme yada Ölümsüzlüğe Yükseliş olması fark etmez, o aşamaya ulaşamadığım sürece… Gök ve Yerde daima bir böcek gibi olacağım.” Bununla birlikte, Meng Hao gözlerini kapatarak içinde görülebilen umut yeşertisini gizledi.

—–








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr