Bölüm 398

avatar
7406 24

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 398


Bölüm 398: Şeytan Mühürleyiciler Kolu


Wu Chen 4. Tüylüyü işaret etti.

Tüylü diğer Yeşilodun Kurtlarından bariz şekilde biraz daha büyüktü. Bu durum kurtların küçüklüklerinden beri geçerliydi. Fakat Meng Hao kurtları kuvvetlerine göre sıralamıştı, yani 5 numara en zayıf olanıydı.

Tüylü ne zayıf, ne de güçlüydü. Wu Chen’in onu işaret etmesi onun gözlerinin vahşi, soğuk bir parıltıyla ışıldamasına neden oldu ve tehditkar bir şekilde uludu. Kısıtlı bilincindeki algılara göre onu sadece efendisi bu şekilde işaret edebilirdi. Başka hiçbir varlık bunu yapamazdı.

Senin Gelişim Merkezin yeterli değil.” dedi Meng Hao sakince. “Onu kontrol edemezsin. Gidip başka avlularda şansını dene.” dedi 4 numaranın tüylü kafasını okşayarak. 4. Tüylü ise itaatkar bir şekilde başını eğdi. Eğer Meng Hao burada olmasaydı o hemen ileri fırlayacak ve Wu Chen’i parçalayacaktı.

Seni!” diye bağırdı Wu Chen, yüzü yamuldu. Meng Hao’ya bakınca onun Gelişim Merkezinin oldukça derin olduğunu hissedebilmişti. Fakat o bir Karga Gözcü Kabilesi üyesiydi ve üç büyük soydan birine aitti. Son zamanlardaki düşüşüne rağmen onun kimliği hala bir Kabile tebaasından daha yüksekteydi.

Ben çoktan Qi Yoğunlaştırmanın sekizinci seviyesine ulaştım! Herhangi bir 2. seviye şeytansıyı kontrol edebilirim. Yeşilodun Kurtları hızlarıyla bilinirler, yakın dövüş güçleriyle değil. Sana onları kontrol edemeyeceğimi düşündüren şey de ne!” Wu Chen Meng Hao’ya bakarak dişlerini gıcırdattı.

Tam sözlerini bitirdiği sırada 4. Tüylünün soğuk gözleri titreşti. Aniden yeşil bir bulantı belirdi ve göz açıp kapayıncaya kadar 4. Tüylü tam Wu Chen’in karşısında ortaya çıkıverdi. Ağzını kocaman açmıştı ve neredeyse Wu Chen’in burnuna dokunacak kadar yakındı. Wu Chen’in yüzü aniden şaşkınlıkla doldu; telaşlı bir çığlık attı ve geri çekildi.

Tüm vücudu soğuk terlerle kaplanmıştı ve yüzü bir ölünün yüzü gibi bembeyazdı. Olduğu yerde dururken hızlı hızlı nefes aldı, göz bebekleri büzüldü ve zihni uğuldadı. Biraz önce şiddetli bir ölüm hissiyatı yaşamıştı. Bu daha önce tecrübe etmediği bir histi ve tüm vücudunun titremesine neden olmuştu. Korku içini doldurmaya devam etti.

Meng Hao’nun azarlayıcı homurdanmasını duyan 4. Tüylü hemen gevşedi. Başını eğdi, isteksizce Meng Hao’ya baktı.

Wu Chen derin bir nefes aldı. 4. Tüylüye bakışlarını dikerken gözlerinde parlak bir ışık belirdi. Şu an daha hızlı nefesleniyordu. 4. Tüylünün üç metreden uzun cüssesi, yeşil kürkü ve kudretli duruşu karşısında kalbi güm güm atmaya başladı.

Daha önce bir çok 2. seviye Yeşilodun Kurdu gördüm...” diye düşündü kendi kendine, “Hatta bazıları diğer soy Klan üyelerine aitti. Ama onlardan hiçbiri bunun kadar hızlı değildi. Bu… Kesinlikle bir değişken Yeşilodun Kurdu.

Öyle olmalı! Ancak değişmiş olanlar böyle hızlı olabilir! Hatta beni göz açıp kapayıncaya kadar öldürebilir!!” Bu noktada bakışlarını Meng Hao’ya çevirdi.

Kurallara göre bu Yeşilodun Kurdu Karga Gözcü Kabilesine ait. Onu alma hakkına sahibim!” Onun sözleri cesurca görünse de aslında kalbi titriyordu. Eğer kurt onu bu kadar korkutmamış olsaydı işini halletmek için Kabile kurallarını gündeme getirmeyecekti.

Meng Hao içten içe güldü ve başını sağa sola salladı. Sahip olduğu Gelişim Merkezi seviyesiyle, yalnızca Qi Yoğunlaştırmanın sekizinci seviyesinde olan biriyle tartışmaya tenezzül etmeyecekti.

Eğer onu alabilirsen, durma al.” dedi, ardından gözlerini kapattı ve gerisini önemsemedi.

Pekala, kendi ağzınla söyledin!” diye cevapladı Wu Chen, kalbindeki vahşi neşeyi bastıramamıştı. Wu Chen üç büyük soydan birine üye olmasının dışında herhangi bir sıra dışı özelliğe sahip değildi. Fakat onun soyu şeytansı damgalama tekniklerinde zirveydi, Wu Chen gençliğinden beri buna çalışıyordu. Gerçekte düzinelerce çeşitte damgalama tekniğinde ustalaşmıştı.

Bu nedenle 2. seviye bir kenara, 3. seviye şeytansılar konusunda bile başarılı olacağına son derece emindi. Bu bir değişken şeytansı olsa da hala 2. seviyeydi ve Wu Chen’in kalbinde en ufak bir şüphe yoktu.

Yüksek sesle gülerek yavaşça 4. Tüylüye doğru yaklaştı, gözleri beklentiyle doluydu. Sağ eliyle dikkatlice bir büyü hareketi uygulayarak kurt başı gibi görünen garip bir iz yarattı.

Damgalama izi ortaya çıktığında 4. Tüylünün gözlerinde kafası karışmış gibi bir bakış görüldü. Bunu gören Wu Chen’in özgüveni daha da arttı. Damgalama izi titreşti ve ardından bir ışık ışınına dönüşerek 4. Tüylüye doğru fırladı.

İz göz açıp kapayıncaya kadar 4. Tüylünün alnına girerek kayboldu.

İşe yaradı!” diye bağırdı Wu Chen coşkuyla. İşlemin ilk kısmı bitmişti, şimdi başka bir işlem yapacaktı. Bunun ardından da bu şeytansı, onun totem canavarı olacaktı.

Meng Hao’nun gözleri hala kapalıydı ve olup bitene karşı kayıtsızdı. Wu Chen’in 4. Tüylüye yaklaşmasını engellemedi. Wu Chen elini kaldırarak ona dokundu, ama bunun hemen ardından 4. Tüylü birden devasa kafasını kaldırdı. Yüzü vahşilikle doluydu ve gözlerinde soğuk, acımasız bir ışık parladı.

Onun bu bakışı aniden Wu Chen’in yüzünün düşmesine neden oldu. Kalbi güm güm atmaya başladı ve gözlerinde inanamaz bir ifadeyle hemen geriledi.

İmkanı yok, nasıl başarısız olabilir…?” Hemen damgalama tekniklerini değiştirdi. 1 saatlik süre su gibi akıp gitti. Wu Chen yedi yada sekiz tane farklı damga denemiş olsa da en sonunda hep başarısız olmuştu.

Tüylünün gözlerindeki vahşilik giderek güçleniyordu. En sonunda Wu Chen çöktü, yüzü soluktu ve inanamaz bir ifadeyle doluydu. 4. Tüylü uludu ve ardından ileri fırladı. Ağzı kocaman açılarak doğrudan Wu Chen’in boynunu hedef aldı.

Kurttan şiddetli bir öldürme arzusu ve vahşi bir acımasızlık yayıldı. İnanılmaz bir hızla hareket ettiği için Wu Chen’in bunu atlatma şansı yoktu. Gözleri yeşil bir parıltıyla doldu, ardından bu parıltı giderek karardı. İçinde bir tehlike hissinin yükselmesine bile zaman kalmamıştı.

Tam bu kritik anda Meng Hao gözlerini açtı ve konuştu: “Geri gel, 4. Tüylü.

4.Tüylü havladı ve ardından titremeye başladı. Onun keskin dişleri Wu Chen’in boynunu kavramak üzereydi.

Aniden 4. Tüylü geriye doğru çekildi, Meng Hao’nun yanına dönerek yanına uzandı ve yüzüne tatlı ve sevimli bir ifade takındı.

Wu Chen’in yüzü kireç gibi olmuştu, tüm vücudu titriyordu ve zihni bir kaosun içindeydi. Bu korkunç avluya geldiğinden beri iki kez ölümle burun buruna gelmişti. Daha sonra bütün damgalarının başarısız olmasını düşündü; tek yapabildiği şey gözlerini Meng Hao’ya dikmekti. O anda Meng Hao,Wu Chen’in zihninde akıl sır ermez bir varlık haline gelmişti.

Meng Hao’nun çevresinde beş tane Yeşilodun Kurduyla oturduğu bu sahne Wu Chen’in asla unutamayacağı bir görüntü olacaktı. Zihnine kalıcı olarak kazınmıştı.

Kıdemli… Ben…” Wu Chen ne diyeceğini bilemedi. Bir an Meng Hao’ya ve kurtlara baktı. Titreyerek ellerini kenetledi ve içten bir baş selamı verdi, ardından hızla avludan çıktı. Çıktığı kapıyı arkasından kapattı ve ardından dışarıda durarak bir kaç kez daha baş selamı verdi. Aklı karışmış ve şaşırmış bir şekilde arkasını dönerek oradan uzaklaşmaya başladı.

Bir usta! Değişken şeytansıları yetiştirebilen gerçek bir usta! O kesinlikle gerçek bir Ejderhacı!! Onun burada saklanmasının bir nedeni olmalı… Hiç kimseye söylemeyeceğim. Belki ilerde gerçek problemlerle karşılaşırsam o bana bir kaç iyi tavsiyede bulunabilir!!” Wu Chen kararını verdikten sonra derin bir nefes aldı ve uzaklara doğru hızla yürüdü.

Genç adamın gidişini izleyen Meng Hao’nun ifadesi her zamanki gibiydi. Onun Yeşilodun Kurtlarının fantastik özelliklerini saklayabilmesinin bir yolu yoktu, bunu yapma niyeti de yoktu. Meng Hao’nun düşüncesine göre bir Ejderhacı olarak bilinmek kötü bir şey olmayacaktı.

Aslında Meng Hao’nun şeytansıları kontrol etme yöntemi Ejderhacıların çok daha ötesindeydi. Bunun nedeni onun bir Ejderhacı değil, aslında bir Şeytan Mühürleyici olmasıydı!

Bir simya Büyük Ustasının sıradan bir simyacı gibi gizlenmesi gibi bir Şeytan Mühürleyici de bir Ejderhacı gibi gizlenebilirdi. İkisi birbirinden tamamen farklı seviyelerdeydi.

Tabii ki böyle bir şeyi kıvırmak çok zor değildi. Ejderhacıların yaptığı her şeyi bir Şeytan Mühürleyici de yapabilirdi. Fakat, bir Şeytan Mühürleyicinin yaptığı her şeyi bir Ejderhacı yapamazdı.

Hep Ejderhacılar ile Şeytan Mühürleyiciler arasında bir çok benzerlik olduğunu düşünmüştüm. Tabii ki Ejderhacı diğerine göre daha düşük bir seviye.” Meng Hao’nun bu meseleye dair yarım yıllık çalışması bu konuda daha da emin olmasını sağlamıştı.

Ejderhacıların gizli teknikleri onların şeytansıları hızlıca büyütmelerini sağlıyor. Sıradan biri böyle bir şey karşısında hayrete düşebilir. Fakat bunun için kullanılan yöntemlerle bir şeytansı yalnızca normal yaşam süresinin sınırlarına kadar büyüyebilir. Bu aşılamaz.

Fakat Şeytani Qi’yi kullanan Erdemli Armağan, Ejderhacı sanatlarının çok ötesinde. O, bu normal sınırları aşabilir. Erdemli Armağanla bir şeytansının temel doğası değiştirilebilir.” Bunu düşününce Meng Hao ister istemez gülümsedi.

Bu konuda daha fazla araştırma yaptıkça Ejderhacıların aslında farklı bir yolda yürüyen Şeytan Mühürleyiciler gibi oldukları ve gerçek bir Şeytan Mühürleyiciyi taklit edebilmek için ellerinden geleni yaptıkları hissine kapılıyordu.

Acaba Sekizinci Nesil Şeytan mühürleyici zamanında, birisi geriye Ejderhacıların doğmasına neden olan bir çeşit ikincil miras mı bıraktı?” Bu ilginç bir fikirdi. Ama ne yazık ki Dokuzuncu Nesil Şeytan Mühürleyici olarak onunla Sekizinci Nesil Şeytan Mühürleyicinin büyük bir fark vardı. Meng Hao bir çok mirastan mahrumdu ve daha önceki Şeytan Mühürleyicilere dair çok fazla bilgi eksiği vardı.

Acaba Batı Çölünde Şeytan Mühürleyicilere dair izler bulabilir miyim…” Bunu düşünürken ifadesi oldukça sakindi. “Her durumda Karga Gözcü Kabilesinde fark edilmek için her fırsatı kullanmalıyım. Karga Mabudu Kabilesinin Kutsal Topraklarına girmeliyim.

Karga Gözcü Kabilesi sadece üç tane Gelişen Ruh Gelişimcisine sahipti ama Meng Hao eğer kan renkli maskeyi takarsa sadece dağın zirvesindeki Treant’ın onun hayatını tehdit edebileceğinden emindi.

Bu nedenle hareketlerine dikkat etse de her şeyi gizlemek içinde çok fazla çaba harcamıyordu.

Geçmişte ne zaman Şeytan Mühürleyiciler ile ilgili bir şeyle karşılaşsam, bu durum Şeytan Mühürleme Yeşiminde bir tepki ortaya çıkartıyordu. Fakat Batı Çölüne girdiğimden beri ondan hiç ses seda çıkmadı. Belki de… Sadece doğru yerde değilimdir.” Meng Hao depolama çantasına vurdu ve Şeytan Mühürleme Yeşimini çıkarttı. Onu elinde tuttu ve dikkatlice inceledi.

Yeşim elinde sıcak ve pürüzsüz bir hissiyat yarattı, sanki Meng Hao’nun bir parçasıymış gibiydi.Ona bakmak Meng Hao’yu sakin hissettirdi ve yavaşça tuhaf bir durumun içine sürükledi.

Uzun bir sürenin ardından Meng Hao antik yeşim parçasını bir kenara koydu ve gözlerini kapattı.

—–







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr