Bölüm 391

avatar
9478 23

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 391


Bölüm 391: Karga Gözcü Kabilesine İlk Giriş


Etrafta hiç kimse yoktu, her yere sessizlik hakimdi. Gecenin geç vaktiydi ve Meng Hao ışınlanmadan çıktığı anda vücudu parladı ve gitti. Tekrar ortaya çıktığında uzaklarda bir ağacın tepesinde çevreyi gözlemliyordu.


Vahşi Dev ve Gu La’nın hiçbir yerde görünmemesi Meng Hao’nun kaşlarının çatılmasına neden olmuştu.


Kendi kendine mırıldanan Papağan Meng Hao’nun cübbesinin içinden çıktı. Kanatlarını çırparak etrafı koklayınca yüzünde kendinden geçmiş gibi bir ifade belirdi.


Burada antik bir aura var. Ahh, Beşinci Lord böyle yerleri sever. Aniden bir şiir okuyasım geldi…


Seni habis, ahlaksız, utanmaz kuş! Şiir okuyabileceğini mi düşünüyorsun!? Anca zırvaladığınla kalırsın!” Tabii ki Et Peltesi ona saldırı fırsatını hiçbir zaman kaçırmayacaktı. Gürültülü bir şekilde konuşmaya devam etti.


Meng Hao bölgeyi Ruhsal Duyusuyla taradı. Yakınlarda tehlikeli bir şey olmadığını teyit edince kan renkli maskeyi yüzünden çıkarttı ve Yan Song’un verdiği yeşim kayışı aldı. Ona dikkatlice baktıktan sonra içinde bir harita ve beş Karga Mabudu Kabilelerine dair bilgiler olduğunu gördü.


Meng Hao haritayı inceledi, ardından kafasını kaldırarak uzaklara doğru baktı.


Bazı tutarsızlıklar var ama çok büyük değil. Onlar kasti gibi görünüyor. Görünüşe göre Yan Song diğerlerine çok fazla güvenmiyor.” Meng Hao yüksek sesle güldü, ardından Li Tian’dan aldığı parlak ışık küresini çıkarttı. Onu birçok değişik yöntemle inceledikten sonra Papağan ve Et Peltesine düşüncelerini sordu.


Bu şeyle ilgili bilgi kazanmanın en iyi yolu buydu. Papağan göğsüne vurdu ve ardından rengarenk bir ışık damlası tükürerek onu inceledikten sonra gitmesine izin verdi.


Problem yok. Endişelenme, Beşinci Lord harekete geçtiğinde, bir Beşinci Lord iki taneye denktir!”


Senden iki tane mi?” dedi Et Peltesi sakince. “Senin ikiye bölünme yeteneğin mi var? Humph. O zaman şunu gerçekten söyleyebilirsin, ‘Üçüncü Lord harekete geçtiğinde, bir Üçüncü Lord üç tanesine denktir!” Et Peltesinin vücudundan aniden bir patırtı sesi geldi ve hepsi de Papağanın ayağına bağlanmış olan üç tane çana dönüştü.


Papağanın gözleri küçümsemeyle kısıldı.


Benim Beşinci Lord olarak çağrılmamın nedeninin bir Papağan olmama kinaye olduğunu biliyorsun. Sen Papağanların ne olduğunu biliyor musun ha? ‘Papağan’ kelimesinin son karakteri ile ‘beşinci’ kelimesinin okunuşu aynı. Bu yüzden benim adım Beşinci Lord. Ya sen? Orospu!

R.N: Burada bir kelime oyunu var ama tabii ki çincesinden çeviri yapılınca anlamını kaybediyor.


Et Peltesi öfkelendi. Gerçekten de ayrımcılığa maruz kalmış gibi hissetti. Üç çan eş zamanlı olarak öfkeli feryatlar koparttılar.


Bana da Üçüncü Lord diyorlar ve burada da bir kinaye var, çünkü ben üçe kadar sayabiliyorum! Bu yüzden benim adım Üçüncü Lord! Ne olmuş? Bununla bir problemin mi var!?!?


O anda Et Peltesi oldukça cesur ve özgüven dolu görünmüştü ve bu durum nadir görülen bir olaya neden olmuştu; Papağanın ağzı açık kalmıştı.


Meng Hao boğazını temizledi ve soytarı yoldaşlarını görmezden geldi. Tekrar elindeki ışık küresine baktı ve bir süre düşündü. Daha sonra sağ elinin parmağındaki yüzüğe baktı, bu yüzük Kör Larvanın dönüşmüş haliydi. Hemen yüzüğü çıkarttı ve onu Kör Larvaya dönüştürdü, ardından onu parlak ışıkla birleştirdi.


Kör Larva yavaş yavaş ortadan kayboldu. parlak ışık dönüştü; biraz sonra içinde Kör Larvanın bulunduğu bir totem haline geldi.


Meng Hao onu Ruhsal Duyusuyla taradı ve ardından Kör Larvayı bastıran hiçbir şeyin olmadığını teyit etti, sağ elini kaldırdı ve onu totemin üzerine bastırdı, ardından totem onun sağ elini üstünü kapladı. yavaşça derisinin içine işledi ve ardından bir totem dövmesi ortaya çıktı.


Totem dövmesi ortaya çıktığı anda Meng Hao aurasının hızla değiştiğini hissetti. Bu aura artık normal bir Gelişimci aurası değil, bir totem aurasıydı.


Bu tıpkı bir Batı Çölü Gelişimcisine benziyordu!


Daha dikkatli inceleyince Meng Hao’nun gözleri kavrayışla doldu. Gelişim Merkezi hala yerinde duruyordu ama koruyucu bir katmanla çevrelenmişti. Bu ne olduğunu bilmediği büyülü teknik totemik aurayla ilişkiliydi. Bu nedenle Meng Hao artık bir Güney Diyarı Gelişimcisi değil, bir Batı Çölü yerlisi gibi görünüyordu.


Bu Li Tian cidden yetenekli.” diye düşündü. Konu hakkında düşünmeye devam ettikçe bu tekniğin gerçekten de sıra dışı olduğunu fark etmeye başladı.


Bir an sonra Meng Hao’nun gözleri pırıldadı, renkli bir ışık ışınına dönüşerek uzaklara doğru fırladı. Papağan ile Et Peltesi ise ona yetişmek için hızlandılar ve yol boyunca tartışmaya devam ettiler. Tabii ki Papağan üstün çıkmaya devam ediyordu.


Fakat Et Peltesi yenilgiyi asla kabul etmeyecekti. Papağanı yolundan çevirmek için yaygara kopartmaya devam edecek ve asla kaybetmeyecekti.


Meng Hao yeşim kayıştaki Karga Gözcü Kabilesi hakkındaki bilgileri inceledi. Çok fazla bir şey yoktu. “Karga Gözcü Kabilesi Karga Mabudu Kabilesi kökenli beş Kabilenin en kötüsü değil.” derin derin düşündü. “Fakat, çok da harika değiller. En iyi ihtimalle sondan ikinci olabilirler… Bu durumu göz önüne alınca çeşitli kabileler arasında gizli mücadelelerin ortaya çıkması kaçınılmaz.


Belli ki bazı daha büyük Kabileler Karga Mabudu Kabilesinin o eski görkemli günlerine özlem duyuyor. Bu yüzden çeşitli Kabileler iç mücadelelerle diğerlerini yutmaya çalışıyor. Böyle iç güç mücadeleleri… Bazen dışarıdaki savaşlardan bile daha vahşi ve kanlı olabilir.


Bu Kabile Ahşap tip totemlere odaklanmışlar ve gizlenme sanatlarında iyiler… Bu yüzden Wu Mu gerçekten de bu kabilenin bir üyesiydi.” Meng Hao derin bir nefes aldı ve gözleri beklentiyle doldu. Karga Gözcü Kabilesini seçmesinin nedenlerinden biri Wu Mu’nun Ahşap tip totemleriydi.


Ahşap tip totemler bana oldukça uygun. Eğer orada Ahşap tip bir totem elde edebilirsem, o zaman Beş Renkli Gelişen Ruh yolunda ilk adımımı atmış olacağım!” Meng Hao uzaklara doğru yoluna devam ederken hızını artırdı. Bu sırada Gelişim Merkezini de hafiften bastırarak onu Orta Temel Kurulum aşamasına çekti.


Bu Kabileye girmek için kullanabileceği en uygun seviyeydi. Bir tebaa olarak çok yüksek Gelişim Merkezine sahip olmak iyi olmayacaktı. Bunun aksine çok düşük bir Gelişim Merkeziyle ona tepeden bakacaklar ve kabul edilmek kolay olmayacaktı.


Şafak vakti yeryüzüne vuran ilk ışıkla karanlığı def etmeye başladı. Gece gündüze dönüyordu; yeşillikler rüzgarla savruluyor, etrafa hoş aromalar yayılıyordu.


Karga Gözcü Kabilesi bir dağın aşağısındaki bir havzadaydı. Havza çok geniş değildi ama aşağı yukarı bin Kabile üyesine ev sahipliği yapmaya yetecek kadar büyüktü. Aşağıdaki evlerin üzerinde dumanlar kıvrılarak yükseliyordu. Oyun oynayan çocukların sesleri huzurlu bir sabah havasıyla birbirine karışıyordu.


Burası ilk bakışta bir kabileden çok bir köye benziyordu. Etrafında duvarlar yoktu, sadece bazı sarmaşıklar birbirine geçmişti. Fakat bu sarmaşıklar sıradan gibi görünse de aslında içeri girmeye çalışan bir Nüve Formasyonu Gelişimcisine dolaşacak kadar güçlüydü.


Kabilenin merkezinde ise devasa bir ağaç heykeli vardı!


Ağaç sayısız yaprakla kaplanmıştı ve bu yaprakların her biri büyülü sembollerle pırıldıyordu. Bazılarının etrafına kırmızı ipler bağlanmıştı ve iplerin ucunda küçük çanlar ve şişeler sallanıyordu. Rüzgar eserken ağaç hareket etmese de çanlar ve şişeler melodik bir sesle şıkırdıyordu.


Aşağısında, havza bulunan dağın etrafında taş basamaklar kıvrılıyordu. Belli ki onun arkasında Karga Gözcü Kabilesine ait olan başka bir bölge daha vardı.


Ana kapının önünde göklere doğru uzanan bir ışık sütunu yer alıyordu. Belli bir mesafeden bile ışığın içinde kıvrılan sayısız yaprağı görmek mümkündü. Onun içinden aynı zamanda güçlü bir baskı da yayılıyordu.


Işık sütununun altında bacaklarını çaprazlayarak oturmuş olan kişi Wu Hai idi. Her yıl bu zamanlar kabile on günlük sürede tebaa alımı yapıyordu. Yerel Serseri Gelişimciler ve hatta daha uzaklardan gelen seyyahlar kabileye girmeyi seçebilirlerdi. Hepsinin de bunu yapmak için kendince nedenleri vardı.


Karga Gözcü Kabilesi tebaaları kabul etmek konusunda hiçbir zaman meraklı olmamıştı.Fakat son üç yılda bu iş için oldukça büyük bir kaynak ayırmışlar ve hatta adam alımı konusunda özel talimatlar verilmişti. Wu Hai bu durumun nedeninin ne olduğunu net olarak bilmiyordu.


Bu gerçekten de gerekli değil.” diye düşündü iç geçirerek. “Bir savaş olmadığı sürece tebaa alımının nedeni ne olabilir?” Son yıllara kabileye yeni katılan on civarında tebaayı gördükçe biraz sinirlenmiş hissediyordu. Bu durum özellikle Kabiledeki bir çok kadının tebaalara karşı oldukça ilgi göstermesiyle ortaya çıkıyordu. Wu Hai gerçekten de bunu sevmiyordu.


Wu Hai tam bu hoşnutsuzlukla kaynarken güneş ışığıyla birlikte bir ışık ışınının yaklaştığını gördü. Havada uğuldayarak ilerleyen bu ışının içinde yakışıklı genç bir adam vardı, üzerinde yeşil bir cübbe yüzünde bir gülümseme vardı.


Merhaba Yoldaş Taoist, burası Karga Gözcü Kabilesi mi?


Wu Hai bu yakışıklı gence bakarken gözlerini kırpıştırdı. İçten içe küçümsemeyle doldu; Batı Çölü Gelişimcileri genelde uzun olsa da bu mutlak bir gerçek değildi. Güney Diyarı Gelişimcilerini andıran bir çok kişi de vardı.


Batı Çölünün estetik anlayışına göre böyle Gelişimciler kadınların tercih ettiği tipler değildi. Bu nedenle Meng Hao güzel bir çehreye sahip olsa da Wu Hai onu bir tehdit olarak görmedi.


Wu Hai bu tip tebaaları seviyordu. Onun nefret ettiği tipler ondan daha uzun olanlardı.


Ayağa kalkarak uzun ve iri yarı yapısını ortaya çıkarttı. Vücudunda iki totem dövmesi vardı; birisi bir yaprak, diğeri ise bir sarmaşıktı. Gelişim Merkezi aurası Geç Temel Kurulum aşamasındaydı.


Bu doğru.” dedi. “Burası Karga Gözcü Kabilesi. Yoldaş Taoist, Kabilenin bir tebaası olmak mı istiyorsun? Bizim miraslarımız oldukça eskilere uzanıyor. Biz Batı Çölünün en saygı duyulan dört Kabilesinden biri olan Karga Mabudu Kabilesinin soyundan geliyoruz.


Karga Gözcü Kabilesinin içerdiği kaynaklar diğer hiçbir Kabilede yoktur. Doğru, Karga Mabudu Kabilesi bir çok Kabileye bölündü ama bu yüzden bu Kabilelerin her biri farklı tipte totemlerde uzmanlaştı. Fakat, onların hiçbiri Karga Gözcü Kabilesiyle kıyaslanamaz.” Wu Hai göğsüne vurdu, bu Kabilenin bir üyesi olmaktan gurur duyuyor gibiydi.


Meng Hao ona bakarak gülümsedi. Ardından kafasını çevirerek Kabileye baktı, özellikle merkezdeki ağaca; yüzünde odaklanmış bir bakış belirdi.


Bunu gören Wu Hai devam etti: “Yoldaş Taoist, Karga Gözcü Kabilesinin tebaası olma kararı, verebileceğin en iyi karar olacaktır. Bir tebaa olduğun anda yarım Ruh Kristali alacaksın. Yarım yıllık bir deneme süresinin ardından eğer kabul görürsen Karga Gözcü Kabilesinin totemlerine ve tekniklerine erişim imkanı olan bir tam tebaa olacaksın.


Ne diyorsun? Oldukça kazançlı değil mi? İlgini çekti mi?” Wu Hai içten bir kahkaha attı. Biraz önceki sözlerini samimiyetle söylemişti. Yıllardan beri Karga Gözcü Kabilesi böyle düşüncelere sahipti ve tebaa alımı için kaynak ayırıyordu. Fakat son iki yılda cimri Büyükbaba ve diğerleri aniden cömertleşmeye başlamışlardı.


Meng Hao biraz şaşırmıştı. Buraya gelmeden önce konuyu farklı farklı açılardan düşünmüş ve kimliğinin anlaşılmaması için her türlü duruma karşı hazırlanmıştı. Tüm bu hazırlıkların ardından Karga Gözcü Kabilesine gelebilmişti.


Fakat şimdi yaptığı onca hazırlığın boşa olduğunu gördü. Kabilenin bir tebaası olmak Meng Hao’nun inanamayacağı kadar kolaydı.


Tek yapması gereken başını aşağı yukarı sallamak olacaktı, bunun ardından bir tebaa olacaktı. Bu gerçekten çok kolay görünüyordu.


Acaba Karga Gözcü Kabilesi kötü niyetli insanların gelebileceğinden korkmuyor mu?” diye düşündü Meng Hao. “Yarım yıllık deneme süreci, huh… Pekala, asıl nokta orası olmalı. Ama yine de bu inanılması güç bir durum.” Onun ilk tepkisi tereddüt etmek olmuştu. Meng Hao’ya göre bu iş çok çok kolay görünüyordu, öyle ki Meng Hao’yu huzursuz edecek kadar kolaydı.








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44308 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr