Bölüm 371

avatar
8394 17

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 371


Bölüm 371: Hap Yapar Gibi Gelişen Ruh Yapmak!


Yan Song’un kayboluşunu izlerken Meng Hao’nun gözleri pırıldadı. Önünde süzülen ahşap kayışı uzanarak aldı ve ardından dönüp oradan ayrıldı.


Adama tamamen güvenmiyordu, bu yüzden onunla buluşmak için Şeytani Qi’sini kullanmıştı.


Tabii ki Yan Song da Dikenli Sur sebebiyle Meng Hao’ya karşı bir korkuya sahipti. Bu yüzden o da buluşmaya başka yöntemler kullanarak gelmiş, kendi gerçek benliğiyle gelmemişti.


İkimizin de birbirine güvenmediğini düşünürsek, neden bana bu daveti yaptın…?” Meng Hao geldiği yoldan geri dönerken düşünceler içindeydi. “Tabii ki aramızda büyük bir düşmanlık yok, bu yüzden beni oyuna getirmek için neden böyle sıkıntılara girsin ki? Acaba dediklerinde doğruluk payı olabilir mi?


Vakit gecenin geç saatleriydi ve şehrin doğu kısmı oldukça sessizdi. Savaştan önceki canlılıktan eser yoktu. Her yer neredeyse harabeye dönmüştü.


Meng Hao tam üç yüz metre kadar yürümüştü ki aniden durdu ve üç adım geri çekildi.


Bunun hemen akabinde biraz önce durduğu noktadan aniden yeşil dalgalar çıktı. Aynı zamanda dalgaların içinden bir kişinin belirsiz görüntüsü görünür hale geldi. Figürü net bir şekilde görmek imkansızdı fakat Meng Hao yeşilimsi parıltının içinden yayılan totemik aurayı algılayabiliyordu.


Batı Çölü Gelişimcisi!” diye düşündü. “Dikenli Sur bu bölgede eksiksiz değil! Demek, Yan Song beni buraya davet ederken art niyete sahipmiş!” Meng Hao’nun gözlerinde soğuk bir ışık belirdi. Geriye doğru fırladı, vücudundan altın ışık parlıyordu. Sağ elini yumruk şeklinde sıkarak üzerine gelen yeşil ışığa doğu gönderdi.


Hava bir gümbürtüyle doldu. Meng Hao’nun saldırısı hiçbir şeye vurmamıştı; fakat güçlü bir saldırı yeşil parıltıya doğru fırlamıştı. Görünüşe göre meng Hao’ya özel hazırlıklar yapılmış gibiydi. Onun yumruk saldırısı daha yeşil ışığa ulaşamadan önce, parıltı çok sayıda ışık noktasına bölünerek havaya dağılmıştı. Bu noktalar daha sonra bir araya toplanarak yeşil bir kırbaç şekillendirmiş ve Meng Hao’ya doğru saldırmıştı.


Bunun üzerine Meng Hao şaşkınca homurdandı. İlk defa sağ yumruk saldırısından kaçınabilen bir şey ile karşılaşmıştı. Yumruk saldırısının hayali olduğu doğruydu ama rakibinin onu atlatabilmesi, onun kesinlikle sıradanın ötesinde olduğunu gösteriyordu.


Bu kişi Yan Song ile birlikte gelmedi. Yan Song kendini gizledi ve belli ki benim de gerçek benliğimle gelmeyeceğimin farkındaydı. Fakat bu Gelişimci benim yumruk saldırımı atlattı… Hareketlerine bakınca bu saldırının hayali olduğunun farkında olmadığı barizdi. Bu nedenle, bunun benim gerçek benliğim olmadığını bilmiyor! Eğer durum buysa, o zaman onunla burada karşılaşmam belli ki bir tesadüftü…. Bu herifle koca şehirde şans eseri burada karşılaşma ihtimalim yüksek değil. Buna bakınca onun şehre girmiş olsa da… Yalnız olmadığı sonucuna varabilirim!” Meng Hao soğukça homurdandı ve kırbacın vücuduna dolanmasına izin verdi.


Meng Hao havada sayısız Qi parçasına dağılırken bir gümbürtü koptu.


Yeşil kırbaç geriye doğru çekilirken bir şaşırma sesi duyuldu. Batı Çölü Gelişimcisinin içinde aniden kötü bir hissiyat yükseldi.


Fakat adam tam gerilemeye başladığında Meng Hao’nun Qi parçacıkları aniden ileri doğru fırladı ve tekrar bir araya gelerek Meng Hao’nun şekline büründüler. Bu yeni Meng Hao sol elini ileri doğru uzatarak kırbacı kavradı, ardından onu kendine doğru çekti.


Buraya gel!


Hava bir gümbürtüyle doldu. Kırbaç sıkıca çekildi ve bununla birlikte yeşil dalgaların içinde kaçan bir insanın belli belirsiz figürü ortaya çıktı.


Meng Hao yeşil kırbacı sertçe çektiğinde kırbaç çürümeye başladı ve ardından aniden uçuşan küllere dönüştü.


Meng Hao dalgaların uzaklarda kayboluşunu izledi ve gözleri soğukça parladı. “Görünüşe göre bu durumun Yan Song ile herhangi bir alakası yok. Fakat, hiç kimse Meng Hao’ya saldırıp daha sonra elini kolunu sallaya sallaya kaçamaz!” Meng Hao’nun vücudu bulandı, ardından bir anda ondan fazla sayıda yeni Meng Hao’ya bölündü. Hemen bütün Meng Hao’lar farklı yönlere doğru fırladılar.


Bu sırada Meng Hao’nun avlusunda, gerçek benliği oturduğu yerde lotus çiçeklerine bakıyordu. Burada her şey sessiz ve huzurluydu ve dışarıdaki Şeytani Qi klonlarının neler yaptığıyla çok ilgilenmiyordu.


Yarım tütsü çubuğunun yanma süresi kadar sonra Meng Hao ayağa kalktı, ifadesi her zamanki gibiydi. Gecenin karanlığında yavaşça dışarı yürüdü, caddede sabit bir tempoyla dolanmaya başladı. Kısa süre sonra kendi avlusundan üç yüz metre kadar uzaklaşmıştı.


Meng Hao çok geçmeden sıradan, tenha bir köşe başına geldikten sonra durdu, sanki birini bekliyor gibiydi. İki nefeslik süre geçtikten sonra havada ona doğru bir dalga yığınının geldiği görüldü. Bu dalgaların arkasında tıpkı Meng Hao’ya benzeyen on figür vardı, dalgaları takip ederken yüzlerinde soğuk bir ifade vardı.


Wu Mu ölümüne korkmuş haldeydi. O, Batı Çölündeki Karga Keşif Kabilesinin bir üyesiydi ve aynı zamanda Siyah Toprak Sarayının büyük savaşının katılımcı üyelerinden biriydi. Bu adam daha önceki Dikenli Sur katliamından sağ kurtulan bir kaç yüz Gelişimciden biriydi. Ahşap tip totemlere sahip olduğundan bu gece bir suikast görevi için şehre sızmıştı.


R.N: Wu Mu’nun ismindeki “Wu” karga demek ve yazıldıkları karakter Karga Keşif Kabilesindeki “Karga” ile aynı. Ayrıca bu karakterin ikinci bir anlamı da “Siyah.”


Onunla birlikte gelen bir düzine kadar kişi vardı. Adam onların Gelişim Merkezlerinin seviyesinden emin değildi ama kendisi Geç Nüve Formasyonu aşamasındaydı. Kabilesinin gizli tekniklerini ve sahip olduğu ahşap tip totemleri de göz önüne alınca Gelişen Ruh Gelişimcileri bile onun saklanma tekniğini kırmakta zorlanacaktı.


Şehre girer girmez karşılaşacağı ilk kişinin Dikenli Suru çağıran Büyük Usta Meng olacağını nasıl tahmin edebilirdi? Ahşap tip totemlere sahip olduğu için Dikenli Surun onu tespit edemeyeceğini fark ederek saldırmayı tercih etmişti.


Onun düşüncesine göre eğer gizemli Büyük Usta Meng’i öldürebilirse bu büyük bir savaş başarısı sayılacaktı. Kabilesine döndükten sonra kesinlikle ödüllendirilecekti. Onu öldüremese bile en azından yaralayabilirdi. İki şekilde de saldırı yapmanın güvenli olduğu konusunda tamamen kendinden emindi.


Ama saldırdığı kişinin Büyük Usta Meng’in bir klonu olabileceği hiç aklına gelmemişti. Bu durum onun hayretle dolmasına ve kalbinde korku oluşmasına neden olmuştu. Gecenin bir yarısı klon formuyla karşısına çıkan Meng Hao’ya küfürler savurarak hızla kaçmaya başlamıştı.


Bunun ardından peşinde on tane Büyük Usta Meng belirmişti, hepsi de onu amansızca takip etmiş, her köşe başında yolunu kesmişlerdi. Bu durum içindeki korkuyu daha da güçlendirmişti. Eğer saklanmak ve geri çekilmek için kullandığı özel teknikleri ve ahşap tip totemleri olmasaydı şimdiye kadar çoktan ele geçirilmiş olacaktı.


Adam elinden gelen bütün gayretle klonlardan kaçarken aniden ilerde, yolunun üstünde Meng Hao’nun durduğunu gördü.


Lanet olsun.” diye düşündü. “Bu Büyük Usta Meng sadece hap yapmıyor, aynı zamanda bir yıldırım tekniğine sahip ve klon kullanmak konusunda becerikli. Dünyada onun gibi insan üstü bir varlık nasıl olabilir!?


Adam gözlerinde memnun bir bakışla karşısında duran Meng Hao’ya bakarken içten içe küfürler savurdu.


Pekala, onun bazı tuhaf teknikleri olabilir, ama beni ele geçirebilecek kadar iyi değil!” Wu Mu soğukça homurdandı, elini sallamasıyla vücudu parladı ve etrafındaki dalgaların başka bir klon olduğunu düşündüğü figüre doğru fırlamasına neden oldu. Bu yöntemi daha önce diğer klonları dağıtmak için de kullanmıştı.


Wu Mu Meng Hao’nun üzerine çökerken, Meng Hao aniden konuştu: “Totem Tao’su konusunda cidden öğrenecek çok şeyim var.


Wu Mu daha bu sözlere tepki bile veremeden önce karşısındaki Meng Hao’nun elini kaldırdığını ve ona doğrulttuğunu gördü.


Bir gürültünün yankılanmasıyla birlikte görünmez, yırtıcı bir kuvvet Wu Mu’yu sardı. Adamın kalbi hayretle doldu ve tam geri çekilmeye niyetlenirken aniden tüm alanı kanlı bir parıltı kapladı. Bu parıltı onun vücuduna işledi, etrafındaki görünmezlik katmanlarını parçalayarak vücudunu dış dünyaya görünür hale getirdi.


Klon değil!” diye düşündü, kafası dönüyordu. Yüzü bembeyaz olmuştu ve tam başka bir büyülü teknik kullanacakken Meng Hao bakışlarını onun üzerine dikti. Bu bakış sanki içinde zaman gücünü barındırıyor gibiydi; Wu Mu’nun zihni allak bullak oldu, adeta düşünme becerisini bile kaybetmiş gibiydi. Aniden sanki vücudunun içindeki zaman bir anda değişmiş gibi, her şey yavaşlamış gibi göründü.


Adam kendine geldiğinde Meng Hao’nun sağ elinin havayı yırtarak geçtiğini ve boğazının etrafına sarıldığını gördü. Wu Mu bilincini kaybederken her yer karardı.


Meng Hao, Wu Mu’yu elinde tuttu. Tüm bu zaman boyunca yüz ifadesi hiç değişmemişti. Yavaşça caddede geldiği yöne doğru yürümeye başladı. Onun arkasındaki on Şeytani Qi klonu hiçliğe karıştı. Aynı zamanda bir ahşap kayış havalanarak Meng Hao’ya geldi. Meng Hao ona bir göz attı, ardından tek elinde Wu Mu’yla birlikte uzaklara doğru yürümeye devam etti.


Gece Kutsal Kar Şehrinde huzurlu ve sessiz geçmiyordu. Elliden fazla suikast olayı gerçekleşmiş, hatta bazı Soğuk Kar Klanı üyeleri bile ölmüştü.


Bunun ardından nihayet dört Büyük Kıdemli Gelişim Merkezi güçlerini serbest bıraktılar. Sabahın ilk ışıklarına kadar karanlık gökyüzünde patlama sesleri çınlayıp durdu.


Avlusunun dışındaki kaos Meng Hao’yu etkilememişti. Wu Mu’dan biraz kan çıkarttı ve ayrıca adamın vücudundaki totem dövmeleri üzerinde deneyler yaparak onları anlamaya çalıştı.


Meng Hao totemleri anlama arzusundan vazgeçmeyecekti. Onların Yetkin Gelişen Ruh yolunda anahtar konumunda olduğuna dair bir hisse sahipti.


Ahşap tip totemler… Dikenli Suru atlatabiliyor. Bu ahşap özellikleriyle ilgili bir şey olmalı.” Meng Hao’nun elinde, içinde Wu Mu’nun yoğunlaştırılmış hayat kuvvetini barındıran küçük bir şişe vardı. Ondan ahşap özelliği yayılması Meng Hao’nun bakışlarını adama ve onun kolundaki yeşil renkli yaprak totemi dövmesine çevirmesine neden oldu.


Ahşap beş elementten biridir...” diye düşündü, zihninde bir çok düşünce dolanıyordu. “Metal, ahşap, su, ateş, toprak. Beş element, beş renk. Beyaz, yeşil, siyah, kırmızı, sarı. Yetkinlik bir Beş Renkli Gelişen Ruhtur… Ahşap bir Gelişen Ruh yeşil olacaktır. Eğer farklı özelliklerde, nihai seviyeye geliştirilmiş beş totem elde edebilirsem, o zaman bu beş elementli hap kaynatma tekniğini kullanmaya benzeyecek! Beş renkle, bir Beş Renkli Gelişen Ruh yapabilirim!” Bu, Meng Hao’nun totemler konusunda yaptığı bütün araştırmaların sonucuydu.


Bu fikrin temelleri bir süre önce zihninde şekillenmişti, ama bu son araştırmayla birlikte daha da emin olmuştu.


Bu aynı zamanda benim Simya Tao’m ile de uyumlu. Benim vücudum ocak, kalbim ise formül. Gök ve Yerin büyük bir hapını, bir Beş Renkli Gelişen Ruh Hapı yapacağım!” Meng Hao’nun gözleri ışıl ışıl parladı. Bu yolla bir Gelişen Ruh yapma fikri daha önce hiç kimsenin yapmadığı bir şeydi.


Diğer insanlar gelişimi kullanarak bir Gelişen Ruh üretmişlerdi. Fakat Meng Hao’nun kararı hap yapım teknikleri kullanarak bir Gelişen Ruh üretmekti!


Bu, Yetkinliği elde etmenin tek yolu!” diye düşündü, ifadesi yoğun bir beklentiyle doluydu.







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr