Bölüm 367

avatar
7920 20

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 367


Bölüm 367: Meng, Seni Ahmak, Benimle Dövüşmeye Cesaretin Var Mı!?


Üç ay su gibi akıp geçti. Bu süre zarfında Kutsal Kar Şehri sürekli bir hareket halindeydi ve herkes çeşitli hazırlıklar içindeydi. Bu arada Siyah Topraklarda bazı önemli gelişmeler yaşanmıştı. Birleşik Dokuz ismen varlığını sürdürse de aslında artık öyle bir şey yoktu. Kutsal Kar Şehri dışında tek bir şehir kalmıştı: Ağlar Şehri.


Ağlar Şehri sahip olduğu Ruh Bölme Patriği ve bulundukları uygun pozisyondan dolayı hala ayakta kalabilmişti. Dahası şehirde neredeyse on bin Gelişimci yaşıyordu. Bu ciddi sayıdan dolayı Siyah Toprak Sarayı odağını büyük ölçüde oraya yönlendirmiş ve Kutsal Kar Şehrini bir süre yalnız bırakmıştı.


Tabii ki Kutsal Kar Şehrinin coğrafi konumu da bunda oldukça etkiliydi, burası ıssız ve tüm yıl boyunca karla kaplı olan bir bölgeydi.


Bir zamanların görkemli Birleşik Dokuzundan geriye sadece Kutsal Kar Şehri ile Ağlar Şehri kalmıştı. Diğer şehirlerin hepsi ya yok edilmiş yada tahliye edilmişti. Şu an Siyah Toprakların büyük bir kısmı Siyah Toprak Sarayına aitti.


Aslında Siyah Topraklarda Siyah Toprak Sarayına engel teşkil eden üçüncü bir bölge daha vardı. Burası eskiden Dongluo Şehri olarak bilinen ve şu an Altın Işık Kilisesinin bulunduğu konumdu.


Geçen üç ay boyunca Altın Işık Kilisesinin Siyah Topraklardaki ünü daha da yükselmişti. Onların şok edici bir büyü formasyonuyla birlikte beş bin üyesi vardı. Şu an Siyah Toprak Sarayının geri çekilmek ve Altın Işık Kilisesinin olduğu yerde kalmasına izin vermekten başka şansı yoktu.


Gizemli ve muamma ile dolu olan Altın Işık Patriği ise Siyah Topraklarda daha da ünlenmiş ve onun hakkında bir çok efsane ortaya atılmıştı.


Bu üç aylık sürenin ardından Siyah Topraklardaki durum oldukça dengesiz bir haldeydi. Bu sırada Siyah Toprak Sarayının Gelişimci ordusu ile birlikte Batı Çölü Gelişimcileri bir kez daha Kutsal Kar Şehrinin dışında ortaya çıkmaya başlamıştı. Onların bütün kuvvetleri binlerce Gelişimci ve otuz binden fazla canavar içeriyordu.


Bu artık bir yoklama değil, tam anlamıyla bir savaş olacaktı. Topraklar zemini gümbürdeten bir büyü gücüyle yürütülen kullanışlı savaş arabalarıyla dolmuştu. Bu arabalar keskin iğnelerle doluydu ve sanki şok edici bir büyülü güç ile patlayacakmış gibi hissettiren tuhaf bir ışık yayıyorlardı.


Otuz binden fazla vahşi canavar ise yerde ve gökte her yeri kaplamışlardı.


Gelişimciler arasından Gelişim Merkezi en zayıf olan kişi Temel Kurulum aşamasındaydı. Nüve Formasyonu Gelişimcilerinin sayısı ise aşağı yukarı beş yüz civarındaydı.


Böylesine muazzam bir güç tüm Siyah Toprakları şok etmeye yeterdi. Fakat, daha da şaşırtıcı olan şey ise orduda bir değil dört tane Gelişen Ruh Gelişimcisinin olmasıydı!


Belli ki bu dört Gelişen Ruh Gelişimcisi Soğuk Kar Klanının dört Büyük Kıdemlisiyle baş etmek için buradaydı. Onlardan iki tanesi Siyah Toprak Sarayındandı ve yüzlerinde gümüş maskeler vardı, diğer ikisi ise Batı Çölündendi.


Kutsal Kar Şehrinin etrafı büyü kalkanlarıyla sarılmıştı ve formasyonlar tıpkı göz alıcı kar katmanlarını andırıyordu. Ayrıca şehrin üstünde sayısız güç ipliği yayan on tane devasa yıldız biçimli nesne dönüyordu.


Şehrin içinde Soğuk Kar Klanı üyeleri de dahil binden biraz daha fazla sayıda Gelişimci vardı. Dışarıdaki kuvvet ile aralarında büyük bir fark vardı. Kutsal Kar Şehri kuvvetleri şehir duvarlarını korumak için görevlendirilen dört savaş grubuna ayrılmıştı.


Şehirdeki Gelişimcilerin endişeleri yüzlerine vurmuştu. Hepsi de gergin hissetse de hiçbiri kaçmamıştı. Dört Büyük Kıdemlinin her biri şehrin farklı bölgelerinde görevliydi. Onların yüzleri de endişeyle doluydu.


Meng Hao avlusundan ayrıldı ve şehir duvarlarından birine doğru yol aldı. Dışarıdaki düşman kuvvetlerinin oluşturduğu koyu yığınlara baktı. Daha önce büyük çaplı savaşlara şahit olmuştu ama ilk defa böyle bir pozisyondan olaya dahil olacaktı.


Böyle Gelişimciler arasındaki büyük bir savaşı düşününce Meng Hao’nun gücü çok büyük olsa da zaferi ya da galibiyeti belirlemek için yeterli değildi. Bunu sadece Ruh Bölme Patrikleri yapabilirdi.


Savaş her an başlayabilirdi!


Aniden havada savaş borazanlarının yankılanan sesleri duyuldu. Bunun hemen akabinde havadaki uçan canavar sürüsüyle birlikte yerdeki şeytansılar uludular ve hücuma geçtiler.


Onlara binlerce Gelişimci de katıldı ve savaş arabaları Kutsal Kar Şehrine saldırı başlattı.


Yıldırım Denizi Hapı!” diye bağırdı Klanın Birinci Kıdemlisi. Hava bir gümbürtüyle doldu ve her şey sönükleşti. Kutsal Kar Şehrini saran defansif şiddetli rüzgar sanki ikiye bölünecek gibi göründü.


Bu sözler yankılandığı anda şehirden dört tane tıbbi hap fırladı. Onlardan biri bir anda bir Sel Ejderhası tarafından yakalandı; aniden onun vücudu titremeye başladı ve bir gümbürtüyle birlikte patladı. Kan ve pıhtı deryasının içinden çok sayıda yıldırım dışarı fırladı.


Yıldırım dört bir yana saçılarak devasa bir Yıldırım Denizi şekillendirdiler, genişliği aşağı yuları üç üz metre kadardı.


Bu Yıldırım Denizine yakalanan uçan canavarlardan biri hemen feryatlar kopararak paramparça oldu!


Diğer üç Yıldırım Denizi Hapı yere indiğinde yeryüzü titredi. Aniden üç yüz metre genişliğinde Yıldırım Denizleri patlak verdi. Canavarlar ve Gelişimciler aynı şekilde acınası çığlıklara boğulurken yıldırım tarafından paramparça edildiler.


Aynı sırada yukarıdaki gökyüzünde siyah bulutlar belirdi. Daha parlak yıldırımlar çatırdadı, ve yere sertçe çarptılar.


Bu dört Yıldırım Denizi Haplarının şok edici etkisi Meng Hao’nun bile beklediğinden fazlaydı. Onları üç ay önce yapmış ve Soğuk Kar Klanına vermişti.


Meng Hao’nun tahminlerine göre bu haplar yüzlerce değil onlarca metre genişliğinde Yıldırım Denizleri üreteceklerdi. Fakat neler olup bittiğini anlaması kısa sürdü. Bu bölge sürekli kar fırtınaları ve şiddetli rüzgarlarla kaplı olan bir bölgeydi. Donmuş zemin ve uğuldayan rüzgarlar aslında Kutsal Kar Şehrinin özel büyü formasyonlarıydı. Onlar Yıldırım Denizi Haplarının etkisini yükseltmiş ve güçlerinin büyük ölçüde artmasını sağlamışlardı.


Yükseltmenin sınırları var.” diye düşündü Meng Hao. “Onu bu kapasitede çok fazla kullanmak büyü formasyonlarının kendi kendine kırılmasına neden olacak.


Şehirde neşeli sesler yükselmeye başladı.


Büyük Usta Meng harika!


Onlar Büyük Usta Meng tarafından yapılan büyü haplarıydı. Böylesi bir güç akıl almaz düzeyde! O Gökleri ve Yeri sarstı!


Büyük Usta Meng!!


Bağırma sesleri şehir duvarlarının dışına sızarken Gelişimci grupları da onu takip etti. Onlar havalandıklarında şehrin üstündeki yıldız formlarından biri de harekete geçti, Siyah Toprak Sarayı Gelişimcilerine doğru amansız kesişler yaptı ve onları paramparça etti.


Ölüm savaş alanını doldururken yer sallandı. Dört bir yanda patlama sesleriyle birlikte kan donduran çığlıklar yankılandı. Kan tıpkı bir yağmur gibi aktı. Şehir duvarında duran Meng Hao tüm bunları izlerken kalbi titriyordu.


Savaş arabalarından çıkan büyülü ışıklar şehir savunmalarına doğru sertçe çarptı. Zemindeki buz çatlamaya başladı ve gökyüzünün kendisi parçalanacak gibi göründü.


Tam o sırada Batı Çölü Gelişimcilerinden biri havalandı. O Geç Nüve Formasyonu aşamasındaydı ve vücudunda üç tane totem dövmesi bulunuyordu. Bu dövmelerden biri Sel Ejderhasıydı, diğeri Dağ Ruhu ve üçüncüsü ise kudretli bir nehirdi. Gelişimci havada elinden kanlar damlayan kesik bir baş tutarak durdu. Şehre doğru baktı ve içten bir kahkaha attı.


Büyük Usta Meng, tırt herif, dışarı çıkıp benimle dövüşmeye cesaretin var mı!?!?” Adamın arkasında beliren bir Sel Ejderhası kükreyerek gökyüzüne fırladı. Ejderhanın yanında şehre doğru vahşi bir şekilde sırıtan devasa bir Dağ Ruhu vardı. İri yarı Gelişimcinin ayaklarının altında ise devasa, çarpıcı bir nehir belirdi.


Ben Ta Luo, Batı Çölünün Diken Kabilesinden üç totemli bir Gelişimciyim. Kutsal Kar Şehrinden Büyük Usta Meng’e bir düello teklif ediyorum! benimle dövüşmeye cesaretin var mı? Yoksa tek yapabildiğin hap üretmek mi!? Meng, seni ahmak, benimle dövüşecek misin!? Seni dangalak simyacı! Elinden gelen tek şey karanlık odalarda haplar yapmak. Herkesin önünde çıkıp benimle dövüşmeye cesaret edebilir misin!?


Onun bu sözleri havada yankılanırken, Meng Hao şehir duvarında duruyordu, her zamanki ifadesiyle bağıran Gelişimciye ve onun totemlerine bakıyordu.


Bir Dağ Ruhu totemi...” diye düşündü Meng Hao. “Görünüşe göre o hem bir dağ hem de bir ruh gibi. Kesinlikle ona çalışmam lazım.” Aniden gözleri titreşirken gökyüzüne doğru kafasını kaldırdı.


Onun yanında Üçüncü Kıdemli, yaşlı kadın, vardı. Kadın kaşlarını çattı.


O sadece seni kışkırtmaya çalışıyor.” dedi, “Bu belli ki bir tuzak, Büyük Usta Meng, sen…” Kadın daha sözlerini bitiremeden önce Meng Hao’nun vücudu titreşti ve şehir duvarlarının ötesine doğru fırladı.


Yaşlı kadının yüzü titreşti ve o da fırlayarak Meng Hao’nun peşinden gitti. Fakat o sırada Siyah Toprak Sarayının gümüş maskeli Gelişen Ruh Gelişimcilerinden biri vahşice güldü ve ardından ortadan kayboldu. Tekrar ortaya çıktığında tam yaşlı kadının karşısında duruyor, onun yolunu kesiyordu.


Elinde kesik bir baş olan Batı Çölü Gelişimcisi havada dururken Meng Hao’nun gelişini izliyordu. Gürültülü bir kahkaha attı, sağ elini sıkarak kesik başın patlamasına ve kan ve pıhtılarının her yere saçılmasına neden oldu. Yüzünde vahşi bir gülümsemeyle Meng Hao’ya doğru fırladı.


İkili birbirlerine hızla yaklaştılar ve tabii ki bu olay savaşın iki tarafındaki Gelişimcilerin de dikkatini çekmişti. Kutsal Kar Şehri tarafındakilerin hepsi gergindi ve diğer üç Büyük Kıdemli de havalanarak oraya yardım için gitmeyi deneseler de rakip Gelişen Ruh Gelişimcileri tarafından engellendiler.


Meng, seni ahmak, sana Batı Çölü Gelişimcilerinin insanları nasıl öldürdüğünü öğreteceğim!” İri yarı adamın Geç Nüve Formasyonu Gelişim Merkezi dışarı doğru patlayarak şok edici bir güç yaydı. Arkasındaki Sel Ejderhası kükredi, Dağ Ruhu vahşilikle doldu ve kudretli nehir havada uğuldadı. Tüm bunlar oldukça etkileyici bir görüntü oluşturmuştu.


Adam rakibini öldürebileceği konusunda kendinden son derece emindi. Bu Büyük Usta Meng karşısına çıktığında ölmesi sadece bir kaç saniye sürecekti.


O, şehir duvarlarının ötesine geçtiği anda kaderi artık mühürlendi!” diye düşündü Batı Çölü Gelişimcisi, yüzünde vahşi bir sırıtışla. Göz açıp kapayıncaya kadar ikilinin arasındaki mesafe otuz metreye kadar düştü. Meng Hao’nun ifadesi her zamanki gibiydi fakat aniden vücudundan kanlı bir parıltı dışarı çıktı ve Meng Hao bir anda kayboldu. Bu Kanlı İnfilak Parlaması sayesinde Meng Hao bir anda sırıtan Batı Çölü Gelişimcisinin önünde beliriverdi.


Adamın gözleri kocaman açıldı ve hiç düşünmeden geriye doğru çekildi. Fakat Meng Hao’nun eli yıldırım hızında ileri uzanarak onun elbisesini kavradı ve ardından onu kafasının üstüne doğru kaldırdı. Meng Hao bu hamleyi pürüzsüz bir şekilde uygulamıştı, sanki onu bir çok kez pratik etmiş gibiydi.


Bu oldukça tuhaf bir hamleydi ve onu gören herkesin ağzı açık kalmıştı.


Meng Hao şok olmuş Batı Çölü Gelişimcisini kavradığı ve yukarı kaldırdığı anda aniden gökyüzünde bir yıldırım belirdi. Bu yıldırım normal yıldırımlardan farklı gibi görünüyordu.


Çünkü o sıradan bir yıldırım değildi, o bir Felaket Yıldırımıydı!


İzleyicilerden hiçbiri tepki bile veremedi. Felaket Yıldırımı aşağı doğru inerek Batı Çölü Gelişimcisinin vücuduna çarptı. Sel Ejderhası çığlıklar içinde parçalandı. Dağ Ruhu yerle bir oldu ve nehir patladı. Batı Çölü Gelişimcisi ise çığlık atmaya bile fırsat bulamadı. Felaket Yıldırımı vücuduna düştüğü anda onu tamamen simsiyah yaptı.


O kesinlikle ölmüştü!!


Bu adam, Meng Hao gibi bu tip bir yıldırıma direnebilecek biri değildi. Belli ki adam başka yöntemlere de sahip değildi ve öldürülmüştü.


Dağ Ruhu totemine yazık oldu.” dedi Meng Hao başını sağa sola sallayarak. Elini gevşeterek cesedi bıraktı. Herkesin şaşkın bakışları altında Meng Hao Kanlı İnfilak Parlamasıyla hemen tekrar şehir duvarına geri döndü.

—–







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44329 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr