Bölüm 365

avatar
7963 19

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 365


Bölüm 365: Büyük Bir Oyun


Bu imkansız! Nasıl olabilir…? Bu herif….” Yan Song istemsizce Zhou Dekun’a doğru baktı. Eğer o sırada Zhou Dekun’un gerçek bir Büyük Usta olduğuna kanaat getirmemiş olsaydı, kesinlikle gerçek Büyük Usta'nın aslında Meng Hao olduğunu düşünecekti.


Aklındaki kesinliğe rağmen, yine de sarsıldı. Zhou Dekun’un biraz önceki sözlerini duyduktan sonra tüm bunların gerçekte onun planı mı olduğunu yoksa Yan Song’un onu utandırdığı için mi gerçekleştiğini söylemek güçtü.


Ona bu gözle bakan sadece Yan Song değildi. Kalabalıktaki Gelişimciler, dört Büyük Kıdemli ve eski Soğuk Kar Klanı üyesi Hanxue Zong’un hepsi içten içe Zhou Dekun’dan etkilenmişlerdi.


Ona baktıklarında tek gördükleri şey soğukkanlı, kayıtsız bir gülümseme ve onun gururlu ifadesiydi. Belli ki bu küçük neslin üyesi onun ilgisini çekmişti ve herkesin bu yüzden ağzı açık kalmıştı.


Onun bu gururlu tavrı ve Büyük Usta havası, herkesin Zhou Dekun’un Simya Tao’sunun zirvesinde durduğunu düşünmesine sebep oluyordu.


Şu an Yan Song bile tereddüde düşmüştü. Zhou Dekun’un performansı gerçekten kusursuzdu. Aslında o Meng Hao’nun bile şaşırmasına neden olmuştu. Eğer Zhou Dekun’u bizzat tanımasa, o bile Zhou Dekun’un bu numarasına kanabilirdi.


Zhou Dekun’un durgun gülümsemesi aslında kalbindeki fırtınaları gizliyordu. İçten içe şok ve hayretle dolmuştu. Meng Hao’nun beklediği şeyin aslında bir yıldırım olduğunu nasıl tahmin edebilirdi?


Hapın son ana bileşeni olarak yıldırımı mı kullandı?” diye düşündü. “O insan üstü biri! Bir canavar! O Fang Mu’dan bile daha anormal!” Fakat kalbi ne kadar titrese de yüzü o derece sakindi. Siyah Topraklarda yıllardır üzerinde çalıştığı bu beceri gerçekten de doruk noktasına ulaşmıştı. Aslında bu becerisi öyle bir dereceye gelmişti ki bazen kendisi bile kendinin harika ve olağanüstü olduğuna ikna oluyordu.


Çoğu zamanda meseleleri mantıklı bir yolla çözerken şu an içten içe inliyordu. İyi bilenmiş yeteneği sayesinde biraz önce gökyüzüne doğru bakmıştı, bu hareket şu an izleyicilerin gözlerinin aniden neler olduğunu anlamış gibi parlamasına neden olmuştu.


Demek Büyük Usta Zhou’nun biraz önce gökyüzüne bakmasının nedeni ana bileşenin yıldırım olduğunu zaten biliyor olmasıydı!


Bu doğru! Ben de bunu merak ediyordum. Şimdi Büyük Usta Zhou’nun bir Simya Tao’su Büyük Ustası olduğu kanıtlandı!


Yan Song derin bir nefes aldı ve yüzü hayranca bir bakışla doldu. Büyük Kıdemliler ve Hanxue Zong Simya Tao’sundan pek anlamayan kişilerdi ama Yan Song’un bu tepkisi onların Zhou Dekun hakkında bir değerlendirme yapmalarını sağlamıştı.


O ne hapı?” diye sordu Yan Song, yüzünde ciddi bir ifadeyle. Şu an yüzünde herhangi bir küçümseme belirtisi yoktu. Meng Hao’nun tıbbi hapı onun Simya Tao’su seviyesini tam anlamıyla kanıtlamıştı. Yan Song şu an Meng Hao’ya karşı ilgi duymaya başlamıştı ve hatta onu Zhou Dekun ile aynı seviyeye koyuyordu.


Meng Hao gülümsedi. “Bir Yıldırım Denizi salabilen basit bir hap.” Bu insanın tüketebileceği türden bir hap değildi, daha çok bir büyü hapına benziyordu. Meng Hao, beş element kaynatma tekniğinin büyü hapları yaparken daha etkili olduğunu fark etmişti.


Yan Song olduğu yerde bir an düşünceli şekilde durdu. Hapı dikkatlice incelemesine gerek yoktu. Yapım sürecini izlemişti ve sonucunu görmüştü, Meng Hao’nun sözlerinin hiç şüphesiz doğru olduğunu söyleyebilirdi.


Bu hap Yan Song’un inanılmaz bir şansa sahip olmadan yapamayacağı bir şeydi, ana bileşeni elde etmek için yapım sürecinde yıldırım düşmesi gerekiyordu!


Geçmişte hap yapımında yıldırımın kullanıldığına şahit olmuştu, ama bu sadece beş elementin etkinliğini artırmak için kullanılan bir kısa yoldu. Bu Meng Hao’nun yıldırımı ana bileşen olarak kullanmasına benzemiyordu.


İkisi arasındaki fark hangisinin üstün olduğunu bariz şekilde ortaya koyuyordu.


Zhou Dekun boğazını temizledi ve ardından ağırbaşlı bir şekilde konuştu: “Harika. Senin hap yapım tekniğin oldukça ilginç. Böyle devam et, bu konuda daha fazla kafa yormalısın. Belki de Simya Tao’sundan yeni bir yol açabilirsin. Simya Tao’sunun yüce yolunda yürürken kimse kanaatkar olamaz. Simya sınırsızdır ve Tao sonsuzdur. Gök ve Yerin yüce Simya Tao’sunu devam ettirmek için kalplerimiz hep bir meraka sahip olmalı!” Zhou Dekun’un yüzü büyüklüğün verdiği bir kibirle doluydu, sanki büyük bir usta gibi küçüklerine nasihatler veriyordu.


Meng Hao’nun yüzünde gülümsemeye benzeyen tuhaf bir ifade vardı. Yan Song derin bir nefes aldı ve ardından ellerini kenetledi ve Zhou Dekun’a baş selamı verdi.


Büyük Usta Zhou, senin sözlerin doğruluğun zirvesidir. Ben, Yan Song, şimdi tamamen ikna oldum. Daha önceki tıbbi hapa bakmama gerek yok. Aynı zamanda o hapa bakmamı neden istemediğini de anladım. Benim Simya Tao’mun yetersiz olduğunu hissettin ve o hapa bakmak benim zihnimi ve kalbimi alt üst edecekti. Büyük Usta Zhou, bu nezaketini hayatım boyunca unutmayacağım.” Bir kez daha bütün samimiyetiyle başını eğdi.


Kayıtsızca gülümseyen Zhou Dekun’un ifadesi her zamanki gibi gurur doluydu. Bu durum izleyicilerin de ona olan hayranlığını artırmıştı. Artık dört Büyük Kıdemli ona daha da saygı dolu gözlerle bakıyordu.


Tüm bunlar Meng Hao’nun şaşkınlıkla bakakalmasına neden oldu. Elindeki tıbbi hapa baktı ve ardından gözlerini Zhou Dekun’a çevirdi. Ağlasa mı gülse mi bilemedi. Meng Hao’nun emek vererek yaptığı hap Zhou Dekun tarafından kayıtsızca yorumlanmış ve ardından herkes onun sözlerine itibar etmişti.


Zhou Dekun cidden bu Siyah Topraklarda bazı yeni yeteneklerde uzmanlaşmış.” diye düşündü Meng Hao. Bakışları onun üzerindeyken Zhou Dekun da ona baktı ve aniden kalbi titremeye başladı. Ardından Meng Hao’ya karşı biraz gerçek övgü sunmak niyetiyle ağzını açtı.


Fakat tam o anda Hanxue Zong’un yanında duran geç Gelişen Ruh aşamasındaki yaşlı adam aniden Zhou Dekun’a doğru fırladı.


Soğuk Kar Klanının Büyük Kıdemlileri bir süredir bu adamı süzüyorlardı ve o hamle yaptığı anda araya girmek için ileri doğru uçtular.


Hepsi birbirine sertçe çarptıklarında büyük bir gümbürtü koptu. Büyük Kıdemlilerin ağızlarından kanlar saçıldı. Batı Çölünden gelen yaşlı adam titredi. Aniden yönünü Meng Hao’ya çevirerek ileri fırladı.


Dört Büyük Kıdemli geriye çekildiler, hızlı büyü hareketleri uygulayarak ellerini Zhou Dekun’a doğru yönelttiler. Hemen onun etrafını pırıltılı bir kalkan sardı.


Zhou Dekun’un kalbi titredi fakat doğru düzgün bile düşünemeden yüzündeki mutlak sakinliği korudu. Her zamankinden daha kibirli görünüyordu. Bunu gören Hanxue Zong daha da heyecanlandı. O da ileri fırladı.


İnanılmaz bir hızla hareket etti ve neredeyse anında Zhou Dekun’u koruyan kalkanın yanında belirdi. Elini kaldırdı ve nazikçe kalkana bastırdı; kalkan anında paramparça oldu. Dört Büyük Kıdemli kükrediler ve tam ileri doğru hücum edeceklerken Hanxue Zong sağ elini salladı ve onları öteye savurdu. Aynı sırada sol eliyle Zhou Dekun’u kavradı.


Zhou Dekun’un vücudu aniden korkuyla titredi ve çığlık atmanın eşiğine geldi.


Telaş yapmana gerek yok Büyük Usta Zhou.” dedi Hanxue Zong. “Seni incitmeyeceğim, bayım. Sadece senin gibi birinin burada heba olmasını istemiyorum. Benimle Batı Çölüne gel. Yüzleşeceğin görevler buradakilerden farklı olacak. Fakat eğer reddedersen, o zaman ölümden beter bir hayatın nasıl olduğunu sana öğretmem gerekecek!


Bu şekilde yakalanan Zhou Dekun artık numarasını devam ettiremeyecekti. Yüzü bembeyaz oldu, vücudu titredi ve kalbini şiddetli bir korku sardı.


Bir hata var!” diye bağırdı. “Hepsi bir yanlış anlaşılma. Benim… Benim… Benim… Simya Tao’m onunla kıyaslanamaz bile!” Titrek elini kaldırarak Meng Hao’ya yöneltti. “Eğer birini almak istiyorsanız, onu alın! Eğer beni alırsanız, büyük balığı kaçırmış olursunuz!


Hanxue Zong’un gözlerinde soğuk bir ışık belirdi. “Büyük Usta Zhou, o haptaki eksik ana bileşenin yıldırım olduğunu görebildin. Böyle sözlerle beni kandırabileceğini mi sanıyorsun!


Ben… Ben gerçekten de o kadar iyi değilim!” diye feryat etti Zhou Dekun, kalbi yerinden oynadı. “Yemin ederim! Bak, daha önce söylediğim her şey boş laftı, hiçbir gerçeklik payı yoktu! Onu al! Gerçek Büyük Usta o! Hatta o benim Küçük Kardeşim Fang Mu ile bile yarışabilecek düzeyde… O bariz bir şekilde benden daha harika bir simyacı!


Meng Hao Gelişen Ruh Gelişimcisinin yaklaştığını görünce hiç tereddüt etmeden Kanlı İnfilak Parlamasını kullanarak ortadan kayboldu ve düzinelerce metre ötede tekrar ortaya çıktı.


Eee?” dedi Batı Çölü Gelişimcisi. Tam takibe devam edecekken elinde titreyen Zhou Dekun’u tutan Hanxue Zong havalandı.


Ona sıkıntı çıkartmaya gerek yok.” dedi Hanxue Zong sakince. “Buraya en sıra dışı Gelişimciyi saflarımıza davet etmek için geldik. Şimdi Büyük Usta Zhou’yu aldık, diğer herif önemsiz.


Ben sıra dışı falan değilim!” diye bağırdı Zhou Dekun, kafası dönüyordu. “Lanet olsun, ben gerçekten iyi değilim anlıyor musun!? Hata yapıyorsun! Bir yanlış anlaşılma var! Biraz önce sadece numara yapıyordum. Yemin ederim numara yapıyordum! Ben bir Büyük Usta değilim, sadece Doğu Hap Bölümünün eski bir Ocak Lorduyum. Gerçek Büyük Usta o herif. Gerçek söylüyorum, Büyük Usta o. Onu al, anladın mı beni!?!?” Zhou Dekun ağlamak istese de gözlerinden yaş gelmedi. Onun biraz önceki sahtekarlığı çok iyiydi ve onun kontrolünü tamamen kaybetmişti.


Titremeye ve sızlanmaya başladı.


Böyle davranmana gerek yok Büyük Usta Zhou.” dedi Hanxue Zong, onaylamıyormuş gibi güldü. “Tüm zaman boyunca seni izledim ve herhangi bir hata olması mümkün değil. Nasıl bir yöntem kullandıysan ip uçlarını yakaladın ve son ana bileşeni buldun. Bu gerçek bir yetenek! Ben, Hanxue Zong, kesinlikle yanılıyor olamam. Sen Simya Tao’sunun gerçek Büyük Ustasısın. Şu an numara yapıyorsun ve ne yazık ki numara yaptığın çok belli oluyor!


Doğru.” dedi Yan Song. “Buraya vardığımız andan beri Büyük Usta Zhou bütün detayları kusursuzca ayarladı ve bütün anahtar noktaları kavradı. Hem hap aromasında hem de yıldırım ana bileşeninde sürekli olarak o çocuğu över gibi gülümsedi. Simya Tao’suna dair aydınlanma sahtesi yapılabilecek bir şey değildir. Ne ben, ne de başka simyacılar böyle bir yeteneğe sahip değiliz. Sadece Büyük Usta Zhou bu yeteneğe sahip. Hayatta hayran olduğum sadece bir kaç kişi vardı, ama bugün listeye biri daha eklendi: Büyük Usta Zhou!” Bununla birlikte ellerini nazikçe kenetledi ve başını eğdi.


Artık bu noktada Zhou Dekun gerçekten de inliyordu. O noktada oyuna gelenin kendisi olduğunu hissetti, onu oyuna getiren ise başkaları değil kendisiydi… Gözlerinden yaşlar süzüldü. Aşağıdaki güzel kızlara baktı, onları şimdiden özlemişti. Batı Çölünün çoraklığını ve ne kadar korkunç bir yer olduğunu düşündü, kalbi titremeye başladı ve kendini ifade etme çabalarına devam etti.


Ben gerçekten Büyük Usta değilim. Ben hatalıydım. Cidden hatalı olan bendim! Artık bir Büyük Usta taklidi yapmayacağım. Onu alın lütfen! Onu almalısınız! Lanet olsun! Gerçek Büyük Usta o…” Zhou Dekun’un kalbi karardı ve pişmanlıkla doldu. Artık ne dediğinin bir önemi yoktu, kimse ona inanmayacaktı.


Numara yapmayı bırak, Büyük Usta Zhou.” dedi Hanxue Zong gülerek. “O bir Büyük Usta olsa bile, sen Büyük Usta Zhou, beklediğim tek kişiydin!” Zhou Dekun ile birlikte havalandı.


Batı Çölünün Gelişen Ruh Gelişimcisi Meng Hao’ya son bir soğuk bakış attıktan sonra döndü ve gökyüzüne doğru havalandı. Tam o sırada aniden tüm Kutsal Kar Şehri bir sesle doldu.


Defolun!” Bu kelimeler yeri göğü salladı. Şehrin dışındaki koruyucu büyü formasyonları sanki üzerlerine muazzam bir rüzgar esmiş gibi yerle bir oldular. Gökyüzünden aşağı bakınca Kutsal Kar Şehrinin altındaki zeminden yayılan dalgalar net bir şekilde görülebiliyordu. Dalgalar şehir duvarlarını geçince bir hortuma dönüşerek anında orada bekleyen bütün canavarları ve Gelişimcileri paramparça etti. Göz açıp kapayıncaya kadar Kutsal Kar Şehrinin merkezinde olduğu binlerce kilometrelik alandaki her şey yok oldu.


Yer sallanırken şehirdeki bütün Gelişimcilerin kafaları döndü ve yüzleri şaşkınlıkla doldu.


Hanxue Zong’un yüzü düştü.Bir ağız dolusu kan tüküren Gelişen Ruh Gelişimcisinin vücudu titredi. Yüzü hayretle doldu. Yan Song da biraz kan tükürdükten sonra hızla havaya fırladı.


Gidelim buradan!” dedi Hanxue Zong, gözleri sertçe titreşti ve yüzü yaşlarla dolan Zhou Dekun’u sıkıca tutmaya devam etti. Ardından bu dörtlünün etrafını parlak bir ışık sardı ve bir ışınlanma büyüsü etkinleşirken vücutları bulanıklaşmaya başladı.


Gerçekten de hata yapıyorsunuz! Ben sahteyim, ben gerçek Büyük Usta değilim! O! O….” Zhou Dekun’un hüzünlü çığlıkları havada yankılandı. Aşağıda ise bunu yüzlerinde öfkeli ve çaresiz bakışlarla yüzlerce Gelişimci izledi.


Büyük Usta Zhou!!


Lanet olsun, Büyük Usta Zhou’yu almak için gelmişler!


Dört Kıdemlinin yüzlerinde çirkin ifadeler vardı, ama Hanxue Zong ile diğerlerinin ortadan kayboluşunu izlemekten başka bir şey yapamadılar.


Zhou Dekun’un bağırışları bütün izleyicilerin kulaklarına ulaştı, herkesin kalbinin hüzünle dolmasına sebep oldu.


Büyük Usta Zhou’nun kritik bir anda böyle numara yapmaya çalışacağını kim düşünürdü.” diye içlerinden geçirdiler. “Eğer onu tanımasak, söylediği sözlerin doğru olduğunu düşünebilirdik.


Meng Hao ise kocaman açılan gözleriyle izledi. Tüm bu olup bitenler onun öngörü gücünün tamamen ötesindeydi.


Bu sefer, kimseyi oyuna getirmeye çalışmadım.” diye düşündü dalgın bir şekilde. “Nasıl işler bu hale döndü? Belki onca insana oyun oynasaydım, en sonunda oyuna gelen ben mi olacaktım?

—–







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44236 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr