Bölüm 354

avatar
8180 17

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 354


Bölüm 354: Hanxue Shan



Bu terime aşina olmayan Meng Hao sordu, “Büyük Ejderhacı ne demek?” O sırada Meng Hao’ya korku ve saygıyla bakarken titreyen Batı Çölü Gelişimcisine doğru yürüdü.



Meng Hao’nun bu sorusuna titreyen Batı Çölü Gelişimcisi değil, beyaz cübbeli genç kadın Hanxue Shan cevap verdi: “Büyük Ejderhacılar Batı Çölü Ejderhacıları tarafından elde edilebilecek tıpkı Totem Tanrısı gibi en yüksek unvandır. Bu iki unvan gücün en yüksek sınırlarını temsil ederler. Birisi Yersel Şeytansılardan bile daha güçlü olan nadir varlıkları yetiştirir. Diğeri ise fazladan dört ya da beş tane daha totem kontrol eder. Büyük Ejderhacının savaş hünerleri Ruh Bölme aşamasına benzer iken diğerinin savaş hünerleri de neredeyse onunla aynıdır.



Genç kızın etrafını saran parlak kalkan çoktan yok olmuş ve bitkin larvayı yerine koymuştu.



Meng Hao kıza döndükten sonra kız ellerini kenetledi ve baş selamı verdi.



Ben Soğuk Kar Klanından Hanxue Shan. Beni kurtarma nezaketiniz için teşekkürlerimi sunarım, kıdemli.” Kızın yanındaki yorgun gelişimciler de Meng Hao’ya minnettarlıkla baktılar. Fakat gözlerinde hala ihtiyat belirtileri vardı.



Ne de olsa, Meng Hao’nun biraz önce sergilediği güç sadece onları değil Batı Çölü Gelişimcisini bile korkutmuştu.



Meng Hao elbise kolunu sallayarak çok sayıda kurdu öldürmüş, onların kanlarını bir sise dönüştürerek üç yüz metrelik alandaki her şeyi harabeye çeviren bir yağmura sebep olmuştu. Bölgede tek bir yaşayan canlı bile kalmamıştı.



Böylesi bir yöntem onları tam anlamıyla şaşkınlığa uğratmıştı. Dahası, Meng Hao’nun gelişim merkezini göremiyorlardı; Meng Hao’nun yaydığı gizemli kuvvet onların ister istemez saygı göstermesine neden olmuştu.



Ben bir Büyük Ejderhacı değilim.” dedi Meng Hao başını sağa sola sallayarak. “Fakat, bana iyilik borçlusun.” Bir parmağını yere doğrulturken aynı zamanda Batı Çölü Gelişimcisinin alnına doğru bastırdı.



Adamın vücudu aniden titremeye başladı ve gözleri anlamsızlıkla doldu, sanki bir anda düşünme becerisini kaybetmiş gibiydi.



Onun Gelişim merkezi Erken Nüve Formasyonu aşamasında...” diye düşündü Meng Hao. “Fakat buna rağmen bu kadar fazla miktarda canavarı kontrol edebiliyor. Demek bir Batı Çölü Ejderhacısı böyle bir şey ha?” Meng Hao o anda durumu kavradı, ama Ejderhacılar konusunda hala merak ettiği şeyler vardı, bu yüzden tekrar beyaz cübbeli genç kıza döndü. “Seni sebepsiz yere kurtarmadım.” dedi.



Kızın yanında duran iki gelişimcinin gözlerindeki ihtiyat daha da şiddetli bir şekilde pırıldadı. Bu durum özellikle Meng Hao’nun Batı Çölü Gelişimcisinin alnına bastırdığını görmelerinin ardından geçerli olmuştu. Kullandığı yöntemle adam tamamen ruhunu kaybetmiş bir hale gelmişti, belli ki Meng Hao’nun bu tekniği oldukça korkunç bir teknikti ve bu durum onların daha da gerilmelerine neden olmuştu.



Lütfen ne arzuladığını söylemek konusunda tereddüt etme, kıdemli.” dedi Hanxue Shan yumuşak bir sesle.



Ben bir tane Soğuk Kar Larvası istiyorum.” diye cevapladı Meng Hao hemen.



Kızın yanındaki gelişimciler kaşlarını çattılar. Aynı zamanda gözlerindeki Meng Hao’ya karşı olan sinirlerini gizlemeye çalıştılar.



Hanxue Shan bir an tereddüt etti.



Kıdemli, Soğuk Kar Larvaları çok küçükken bir efendiye bağlanırlar. Bana söylenenlere göre Soğuk Kar Klanında şu an çok fazla genç larva yok. Tabii ki bütün bilgilere sahip değilim. Eğer benimle Kutsal Kar Şehrine gelirsen bu meseleyi daha detaylı inceleyebilir ve bu nezaketinin karşılığını vermek için elimden geleni yapabilirim.” Kız Meng Hao’ya aşırı güzel gözleriyle baktı. Bu gözlerde herhangi bir hile yoktu. Hayatını kurtardığı için Meng Hao’ya minnettardı, fakat aynı zamanda ondan korkuyordu. Biraz önce şahit olduğu olaylar onu derin bir dehşete düşürmüştü.



Kızın sözleri zorlama değilmiş gibi görünse de öylelerdi. Kızın hissettiğine göre eğer doğru cevabı vermezse bu adamın nezaketi düşmanlığa dönüşebilirdi.



Dahası, Meng Hao’nun burada aniden ortaya çıkışının rastlantı mı yoksa önceden planlı bir şey mi olduğundan emin değildi. Ama ne olursa olsun onun hayatını kurtarmıştı. Kutsal Kar Şehrine döndükten sonra ona iyilik yapmaya çalışacaktı.



Meng Hao kıza bakara bir an düşündü, gözleri muğlak bir bakışla doluydu. Ardından hafifçe gülümsedi ve başını aşağı yukarı salladı.



Bunun üzerine beyaz cübbeli genç kız içten içe rahat bir nefes aldı. Zorlama bir gülümsemeyle bir kaç adım geriledi. Ağaçlıktan ayrılırken diğer iki gelişimci daha da ihtiyatlı bir tavırla Meng Hao’yu izlemeye devam ettiler...



Batı Çölü Ejderhacısı ise yüzünde boş bir ifadeyle Meng Hao’yu takip etti. Adam sanki kontrolünü tamamen kaybetmiş gibiydi ve bu durum Hanxue Shan ve diğer ikisini daha da şok etmişti.



Kutsal Kar Şehri Siyah Toprakların kuzey bölgesindeydi. Batı Çölü ile arasında biraz mesafe olsa da çok uzak sayılmazdı. Bu bölgedeki topraklar tüm yıl boyunca kar ve buz ile kaplıydı ve her yer bembeyazdı.



Burası Meng Hao’nun yeni ele geçirdiği, eski Dongluo Şehrinden oldukça uzaktı. İki şehir de Birleşik Dokuza mensup olmasına rağmen aralarında çok az ilişki vardı. Ne de olsa iki klanın da son yıllarda Birleşik Dokuzdaki pozisyonları kötüye gidiyordu. Soğuk Kar Klanı son zamanlardaki düşüşüne rağmen bir zamanlar birliğin lideri olduğu için hala gurur ve onurlarını koruyorlardı.



Dahası, onların Ruh Bölme Patriğinin hala kapalı meditasyonda kalmaya devam ettiğine dair söylentiler vardı. O, bir kaç yüzyıldır görünmemişti, ama hiç kimse onun ölüp ölmediğinden tam olarak emin değildi.



Onun hala canlı olduğu ihtimali bile Kutsal Kar Şehrinin çok fazla felakete maruz kalmayacağını garantileyecekti.



Bu nedenle Kutsal Kar Şehri eski görkemine sahip olmasa da, hala ihtişamlıydı.



Fakat şu an Kutsal Kar Şehrindeki herkes biraz hüzünle doluydu. Sanki gökyüzü kara bulutlarla dolmuş ve aşağıdaki topraklara bastırıyormuş gibi üzerlerine bir baskı çökmüştü. Kutsal Kar Şehrini saran kristal gibi, buzdan duvarlar Kutsal Kar Şehri Gelişimcileriyle doluydu, hepsinin de dışarıya bakan gözleri ihtiyatla doluydu.



Şehrin dışındaki bölge titredi. Şu an, gökyüzü sayısız simsiyah, kanatlı Sel Ejderhalarıyla doluydu. Onlar havada dolanıyorlardı ve kızıl gözleri vahşilikle parlıyordu. Onların çıkarttıkları acımasız kükremeler bunu izleyen gelişimcilerin kalplerini titretiyordu.



İlk bakışta kanatlı Sel Ejderhaları sayısız gibi görünse de aslında Kutsal Kar Şehrinin etrafında dolanan elli tane ejderha vardı. Aşağıdaki zeminde yetmiş ya da seksen tane her biri yirmi metreden uzun olan dev mavi aslanlar vardı. Onlar yürürken ayaklarının altında kalan zemin buz mavisine dönüşüyordu.



Bu canavarlara ek olarak, onların arkasında durmuş Kutsal Kar Şehrine bakan bin civarında gelişimci vardı. Hepsi de siyahlar içindeydi ve yüzleri maskelerle kaplıydı. Onların çoğunun gelişim merkezi Temel Kurulum aşamasındaydı ve beyaz maskeler takıyorlardı. Bin kişilik grupta azure maske takan yalnızca otuz civarında gelişimci vardı.



Grubun en önünde, lider pozisyonunda ise dalgalanan beyaz saçları ve gümüş maskesiyle yaşlı bir adam duruyordu. Gelişim merkezinin aurasına bakınca, onun bir Gelişen Ruh Gelişimcisi olduğu görülüyordu.



Uzak bir noktada, karla kaplı bir dağda ise yüzlerce uzun adam duruyordu. Onların yüzleri ifadesizdi ve vücutlarında çeşitli tip ve sayılarda totem dövmeleri vardı. Onların auraları diğer gelişimcilerden biraz farklıydı, daha vahşi ve tuhaftı.



Bunlar Batı Çölü Gelişimcileriydi.



Kutsal Kar Şehri ordusuyla Siyah Toprak Sarayı ordusu arasında, onları birbirinden ayıran kar ve rüzgarla dolu engin bir alan vardı.



Çok daha gerilerde ise Kutsal Kar Şehrinin etrafını daire şeklinde sarmış olan on bin Siyah Toprak Sarayı öğrencisi bulunuyordu.



Görünüşe göre büyük bir savaş başlamak üzereydi.



Tam o sırada Meng Hao ve diğerleri uzaklarda belirdiler ve karşılarındaki manzaraya baktılar. Meng Hao’nun yüz ifadesi aynı kalsa da Hanxue Shan’ın ve diğer iki gelişimcinin yüzleri hemen düştü.



Bir gün boyunca seyahat etmişlerdi ve bu süreçte Meng Hao kıza neden Kutsal Kar Şehrinden ayrıldığını asla sormamıştı. Hanxue Shan da bu konuda konuşma ihtiyacı duymamıştı.



Fakat, Meng Hao diğer iki gelişimcinin arasındaki muhabbetlerden işittiğine göre en başta otuz kişilik bir grup olduklarını anlamıştı. Şu an ise geriye sadece iki koruma kalmıştı.



Görünüşe göre şehre giremeyeceğiz.” dedi Meng Hao soğukkanlılıkla. Siyah Toprak Sarayı insanları aldığı düzen ve tertiple Kutsal Kar Şehrini tamamen kilitlemişti. O anda herhangi bir askeri taarruz başlamamıştı. Bazı insanlar anlayamasa da, burada bulunan en güçlü savaşçının bir Gelişen Ruh Gelişimcisi olduğu göz önüne alınınca, bunun nihai bir savaş değil, keşif saldırısı olduğu kesindi.



Hanxue Shan tam bir şey söyleyecekken aniden hava savaş borazanlarının sesiyle doldu. Kanatlı Sel Ejderleri Kutsal Kar Şehrine doğru fırladılar. Dev mavi aslanlar da ileri doğru atıldılar, vücutlarından yayılan ışık yüzünden birer dev, mavi oku andırıyorardı.



Borazanların çalınmasıyla birlikte Siyah Toprak Sarayı Gelişimcileri arka arkaya havalanmaya başladılar. Onların arkasında, her biri aşağı yukarı doksan metre olan iki tane devin ortaya çıkmasıyla zemin sarsıldı. Onların tam olarak nereden geldikleri net değildi ama uzun adımlarla ilerlerken şiddetli gümbürtülere sebep oluyorlardı. İki devin de omuzlarında yaklaşık üç yüz metre uzunluğunda birer ağır kılıç sallanıyordu.



Bu kılıçlar eski, hatta antik görünüme sahiplerdi, ama yaydıkları güç inanılmazdı.



Sadece bu kadarla kalmadı. Borazanların sesiyle birlikte siyah bir deniz ortaya çıktı. Bu siyah deniz bölgeye yayılmış vaziyette olan on binlerce siyah kurdun Kutsal Kar Şehrine doğru akın etmesiyle oluşmuştu.



Kutsal Kar Şehrinin kalkanı ışıldarken şehrin içinden neredeyse bin kadar gelişimci havalandı. Bu gelişimciler çeşitli büyülü teknikler ve büyülü eşyalar kullandılar, bu teknik ve eşyaların güçleri oraya doğru yaklaşan canavar ve gelişimcileri doğramak için kalkandan dışarı fırladılar.



Buna ek olarak şehrin içinden muazzam bir beyaz, parlak ışık ışını fırladı. Şehrin üzerinde beş tane gezegenler gibi dönen ışıltılı ve parlak ışık ortaya çıktı. Her dönüşlerinde şehrin duvarlarından geçip giden kavisli beyaz ışık fırlatıyorlardı.



Gümbürtü sesleri yeri göğü inletirken her şey titredi. Meng Hao daha önce gelişimciler arasında böyle bir savaşa şahit olmamıştı.



Savaş başladığı anda Meng Hao da şehrin içinden birkaç düzine insandan oluşan bir grubun uçarak pırıltılı kalkana doğru gittiğini fark etti. Onlar kalkandan geçtikleri anda üzerlerinde beş tane uçan gezegen belirdi. Bu gezegenler dönmeye başladılar ve bu dönüşler sırasında adamların önündeki canavarlara doğru fırlayan kavisli beyaz ışıklar çıkarttılar.



Ortaya çıkan tek ekip onlar değildi. Şehirden çıkıp şehir duvarlarının dışındaki Siyah Toprak Sarayı kuvvetleriyle savaşa girişen ondan fazla grup vardı. Havada gürleme sesleriyle birlikte feryatlar yankılanırken savaş devam ediyordu.



Meng Hao daha önce gelişimciler arasında büyük çaplı savaşlara şahit olmuştu Fakat bu tipte bir savaşı daha önce hiç görmemişti. Bu savaşın görüntüsü bile insanın kalbini hızlandırıyordu. Ama Meng Hao artık gelişim dünyasında bir çaylak değildi, bu yüzden hızlıca kendini sakinleştirdi.



Meng Hao’nun en çok dikkatini çeken şey savaş alanında uzun adımlarla ilerleyen iki kocaman devdi. Onların hareketleri yavaştı ama her adımda yeri sallıyorlardı. Kullandıkları devasa kılıçlar şok edici kılıç auraları çıkartıyordu.



Aniden şehrin gelişimci ekiplerinden bir tanesinin yönü Meng Hao ve diğerlerinin olduğu tarafa doğru çevrildi. Meng Hao bunu bir rastlantı olarak düşünebilirdi ama Hanxue Shan’ın gözlerindeki pırıldayan mutlulukla dolu bakışı görünce, bu ekipteki insanların onu şehre götürmek için geldiğini anlamıştı.



—–









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44236 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr