Bölüm 352

avatar
8689 20

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 352


Bölüm 352: Siyah Topraklardaki Kaos!



Siyah Topraklarda akşam vaktiydi. Meng Hao havada hızla uçarken, tıpkı ufukta kaybolan yeşil, kayan bir yıldızı anımsatıyordu.



Şehirden ayrılalı yedi gün olmuştu. Yeşim kayıştaki haritaya göre yoluna hiç durmadan devam etmişti. Siyah Topraklarda uzun menzilli ışınlanma portalları yaygın değildi. Eğer bir yere seyahat etmek istiyorsan bunu kendi gücünle yapmak zorundaydın.



Yedi günlük sürede ara sıra yıldırımlar düşmüş ve bu yıldırımları da Li Klanı Patriğinin acınası çığlıkları takip etmişti. Meng Hao ise herhangi bir zarar görmemişti. O sırada dumanlar içinde kalmış bir harabenin üzerinde uçuyordu, burası bir zamanlar küçük çaplı bir gücün eviydi. Meng Hao alevler içindeki enkazda birçok ceset tespit etmişti.



Meng Hao yedi günlük seyahat boyunca beşinci kez böyle bir sahneye şahit olmuştu. Aşağıya bir an baktı ve uçarak oradan geçip gitmeye hazırlanırken aniden soğukça homurdandı. Gözleri keskince parladı ve sağ elini salladı. Biraz önce ona doğru bir uçan kılıç fırlamıştı ve şu an otuz metre kadar uzağındaydı.



Aniden harabelerin içinden habis bir çığlık duyuldu. “Saldırın!



Sekiz tane ışık ışını ortaya çıkarak Meng Hao’ya doğru fırladı. Bu sekiz insanın içinde bir tanesi Geç Nüve Formasyonu Gelişimcisiydi. Diğer iki tanesi Orta Nüve Formasyonu aşamasındayken geri kalanları da Erken Nüve Formasyonundaydı. Böyle bir grup hiçbir yerde hafife alınamayacak cinstendi. Adamlar uçarken şok edici bir güç yaydılar.



Fakat, Geç Nüve Formasyonu Gelişimcisinin dışında, diğer bütün adamların gözlerinde bir bitkinlik vardı. Onların gelişim merkezleri güçlüydü ama hareketleri tıpkı birer kuklaymış gibi katıydı.



Adamlar ateşli bir şekilde renkli büyülü eşyalar ve teknikler kullanarak Meng Hao’nun üzerine doğru geldiler. Hava uçan kılıçlar ve büyülü şişelerle doldu ve biraz sonra Meng Hao’ya sertçe çarpacaklardı. Meng Hao kaşlarını çattı, ardından Kanlı İnfilak Parlamasını kullandı. Aniden vücudu titreşti ve vücudu ortadan kayboldu. Tekrar ortaya çıktığında oradan biraz uzaklaşmıştı.



Bu küçük ışınlanma değildi. Fakat böyle bir mesafeyi bu kadar kısa zamanda kat etmek şok ediciydi.



Biraz önce durduğu yerde eş zamanlı saldırılar bir ışık sütunu gibi patlarken hava gümbürtülerle doldu.



Meng Hao’nun ifadesi karardı. Biraz önceki saldırı kesinlikle öldürme arzusuyla doluydu, ama Meng Hao bu adamlarla daha önce hiç karşılaşmamıştı.



Demek Siyah Topraklardaki kaos bu seviyeye ulaştı...” diye düşündü kaşlarını çatarak. O anda sekiz kişilik grup Meng Hao’nun ortadan kaybolduğunu fark etmişti. Kafalarını çevirdiler ve Meng Hao’yu gördüler. Geç aşama Gelişimci soğukça homurdandı ve gözlerinde vahşi bir bakış belirdi.



Önemsiz Erken Nüve Formasyonu Gelişimcisi. Görünüşe göre bazı güzel büyülü tekniklere sahipsin. Fakat ama ne yazık ki benimle karşılaştın. İyi bir çocuk olup benim kuklama dönüşmekten başa şansın yok. Ne kadar fazla kuklam olursa o kadar güvende olacağım.” Adam sağ elini kaldırdı ve hemen diğer yedi gelişimci yüzlerinde boş ifadelerle Meng Hao’ya doğru hücum ettiler.



Meng Hao birçok kez arka arkaya gözünü kırparak gelişim merkezinin gücünü sağ gözüne odakladı. Aniden görüşü değişti. Göksel Görüş Tekniğini kullanan Meng Hao, yedi gelişimcinin vücutlarına bağlanmış çok sayıda ince ipliği görebildi. Bu iplikler Geç Nüve Formasyonu Gelişimcisinin yumruğunun içine doğru uzanıyordu.



Görünüşe göre bu insanlar gerçekten de onun kontrolü altındaydı.



Kuklalar Meng Hao’ya doğru ilerlerken, Meng Hao elini kaldırdı. Parmağının ucunu keserek kan akmasını sağladı. Sert bir yüz ifadesiyle parmağını ileri doğru uzattı ve görüş alanındaki her şey parmağındaki kanın rengine dönüştü. Bir Kan Qi’sinin saldırıya dönüşerek yedi gelişimciye doğru fırlamasıyla birlikte hava gümbürtüyle doldu.



Kan Qi’si tıpkı bir Ejderhaya aitmiş gibi görünen bir güçle havayı sarsarken gümbürtü sesi şiddetlendi. Yedi gelişimci kan tükürdü ve vücutları geriye doğru savruldu. O anda Geç Nüve Formasyonu Gelişimcisinin yüzü titreşti. Meng Hao Kanlı İnfilak Parlamasıyla bir kez daha ileri fırladı. Bir anda doğrudan rakibinin karşısında beliriverdi. Herhangi bir tereddüt ya da merhamet hissetmeden kanlı parmağını kaldırdı ve adamın alnına bastırdı.



Kan Qi’si gelişimcinin vücuduna akarak onun titremesine neden oldu. Cildindeki damarlar şişti ve gözlerinde kırmızı çizgiler belirdi. Adam bir kaç kez sarsıldıktan sonra patladı.



Meng Hao hemen elbise kolunu fiskeleyerek üzerine kan ve pıhtı gelmesini engelledi. Geç Nüve Formasyonu Gelişimcisini etkili ve kusursuz bir şekilde katletmişti. Adamın ölmesiyle birlikte diğer yedi gelişimci titremeye başladı. Yavaşça ölürlerken gözlerinden, burunlarından ve ağızlarından kanlar aktı.



Meng Hao kaşları çatık bir şekilde onların depolama çantalarını topladı. Bu savaş baştan sona tuhaf geçmişti.



Görünüşe göre Siyah Topraklardaki herkes korku içinde yaşıyor. Zayıf olan güçlenmek istiyor ve hiç tereddüt etmeden diğerlerini öldürüyor. Rakipleri katletmek güçlerini artırmalarını sağlıyor.” Meng Hao döndü, uzaklarda kaybolarak Kutsal Kar Şehrine doğru yoluna devam etti.



Umarım Kutsal Kar Şehrindeki Soğuk Kar Klanında çok zorlayıcı şeyler olmaz. Soğuk Kar Larvasını sadece onlar yetiştirebiliyor, bu yüzden eğer değişen bir şey olursa bütün planım alt üst olur.” Meng Hao şu an Siyah Topraklardaki kaosun seviyesini tam olarak anlamıştı. Yoluna hızla devam etti.



Günler sonra, bir dağ silsilesi boyunca yoluna devam ederken aniden bir gümbürtü yankılandı. Üzerine doğru bir düzine kadar gelişimcinin geldiğini gören Meng Hao’nun gözleri öldürme arzusuyla parladı. İlerledi ve kelleler havada uçuştu. Bir tütsü çubuğunun yanma süresi kadar sonra oradan ayrılırken geride sadece cesetler kalmıştı.



Bu biraz önceki saldırının nedeni, Meng Hao’nun bir kaç gün önce gelişim merkezini desteklemek için bir tıbbi hap kullanmasıydı. Bir gelişimci bu sahneye şahit olmuş ve bu gelişimci diğer yerel gelişimcilere bunu anlatarak ağızlarını sulandırmıştı. Ve şu anda hepsi ölüydü.



Zaman yavaşça akıp gitti. Yarım ay sonra Meng Hao hala tek başına seyahat ediyordu. Yol boyunca birçok kez tehlikeyle yüzleşmişti ama en sonunda tüyler ürperten taktikleriyle ona bulaşan herkesi öldürmüştü. Bunun ardından bir büyülü teknik kullanarak kesik başlarında yolculuk boyunca kendisine eşlik etmesini sağlamıştı. Bu bir ölüm ve kesik baş yoluydu.



En nihayetinde kesik başların sayısı giderek arttı. Onlardan düzinelerce vardı, çoğu kurumuş ve çürümüş haldeyken bazılarında hala kanlar damlıyordu.



Bu görüntü bir çok yerel itin kalplerini dehşetle doldurmuş ve Meng Hao’nun biraz daha güvenli bir şekilde yoluna devam edebilmesini sağlamıştı. Artık onu kızdırmaya cüret eden insanların sayısı giderek azalıyordu.



Beyni olan herhangi bir gelişimci havada süzülen kesik kafaları görünce Meng Hao’ya bulaşmaması gerektiğini anlayabilirdi.



Bir kaç gün daha geçti. Meng Hao eski Dongluo Şehrinden ayrılalı bir aydan fazla olmuştu. Neredeyse Siyah Toprakları baştan başa geçmişti ve bölgede hüküm süren kargaşaya kendi gözleriyle şahit olmuştu. Burada herhangi bir kural yoktu. Siyah Toprak Sarayı güçleri ile Birleşik Dokuz orduları sayısız savaşa girişmiş ve geriye savaşın alevleriyle sarılmış topraklar bırakmışlardı.



Bölgeye hakim olan karmaşa orman kanunlarının en belirgin halini yansıtıyordu. İnsanların davranışlarını gizlemeye veya bundan endişelenmelerine gerek yoktu. Sadece güçlü olan hayatta kalacaktı. Zayıflar ise güçlü olanlara hizmet edecekti.



Bir aylık süreçte Birleşik Dokuzun dokuz şehrinden geriye sadece dört tane kalmıştı. Diğer şehirlerdeki klanlar ya yok edilmiş, ya Siyah Toprak Sarayı tarafından ele geçirilmiş, ya da kaçarak saklanmaya zorlanmıştı. Birleşik Dokuzun, Siyah Toprak Sarayı ve Batı Çölünün birleşimine karşı direnmesi çok zordu.



Meng Hao ise daha bir gün önce Kutsal Kar Şehrinin kuşatıldığını duymuş ve kalbi kırılmıştı.



Yoluma herhangi bir engel çıkmayacağını düşünmüştüm...” dedi başını sağa sola sallayarak. Bütün hızıyla ilerlemeye devam etti. Tahminlerine göre Kutsal Kar Şehri bölgesine yaklaşık iki gün sonra girecekti.



O sırada akşam vaktiydi ve yoluna devam ediyordu. Aşağıdaki zemin artık simsiyah değildi, biraz soluktu. Toprak karlanmaya başlamıştı.



Havanın sıcaklığı düşük olduğundan Meng Hao kendi nefesini görebiliyordu.



Rüzgar dondurucu bir soğuğa sahipti ve kar yağmaya başlamıştı.



Meng Hao uzun zamandır kar görmemişti. Aslında düşününce en son Zhao Ülkesinde, bir bilginle at arabasında canlı bir muhabbete girdiği gece kar görmüştü.



(R.N: 58.bölümde bir bilgin Meng Hao’yu arabasına almıştı.)



Kar taneleri gökyüzünden süzüldü ve karın yerde biriktiğini gören Meng Hao’nun gözleri pırıldadı. Aşağısı bir ormandı ama ağaçlarda yapraktan eser yoktu. Bunun yerine üzerinde karlar birikmiş kuru dallar vardı.



Meng Hao uzaklara doğru baktı ve aniden ifadesi titreşti. Aşağıya indi ve uçmayı bıraktı. Orman boyunca yürürken yeşil cübbesi rüzgarla savruldu.



Ormanın derinliklerinde, genç bir kızın önünde koruyucu bir tavırla duran, üstü başı kan içinde olan ve yüzleri soluk görünen iki gelişimci vardı. Kızın üzerinde beyaz bir elbise vardı ve göz alıcı bir güzelliğe sahipti. Fakat o sırada oldukça kötü bir durumda görünüyordu. Onun yüzü de soluktu ve acınası bir ifadeyle doluydu. Sağ elinde kristalden yapılmış gibi görünen bir larva tutuyordu. Larva o sırada parlak bir ışığa dönüşerek üç insanın etrafını saran bir ipek büküyordu. Ama ne yazık ki larva biraz yorgun gibi görünüyordu, sanki ölümün eşiğinde gibiydi.



O sırada etrafları siyah auralar yayan ve parlak kırmızı gözlere sahip olan yüz kişilik bir kurt sürüsüyle sarılmıştı. Kurtların arkasında vücudu totem dövmeleriyle süslenmiş ve beyaz elbiseli kıza açgözlülükle bakan bir Batı Çölü Gelişimcisi vardı.



Genç kızı koruyan kişilerden biri erkek biri de kadındı. Adam sertçe bağırdı: “Seni aşağılık Batı Çölü Gelişimcisi! Bizim Soğuk Kar Klanımızın Ruh Bölme Patriğinin gücünden korkmuyor musun!?



Ruh Bölme Patriğinizin ölü olup olmadığı hakkında tartışmaya bile gerek yok.” diye cevapladı Batı Çölü Gelişimcisi boğuk bir sesle. “Eğer canlıysa bile şu an Kutsal Kar Şehrindeki savaşla ilgilenecektir… Siz sadece sıradan, eski Soğuk Kar Klanı üyelerisiniz. Sizin hayatınız onun için bir şey ifade etmeyecektir.



Adam sağ elini salladı ve yüz siyah kurt larva tarafından yaratılan kalkana doğru atıldılar. Gümbürtü sesleri çınladı ve Batı Çölü Gelişimcisinin gözleri hırsla dolup taştı.



Sizin Soğuk Kar Klanınız, ismindeki ‘kan’ karakterini ‘kar’ karakteriyle değiştirdi. Ama cidden Batı Çölünün sizi unutacağını mı sandınız?” Adam kıza dik dik bakarken kahkahalar attı.



(R.N: Çincede “kan” ile “kar” karakterlerinin telaffuzu aynıymış. Aslında kan karakterinin bir kaç telaffuz şekli olsa da bir tanesi kar ile tamamen aynıymış.)









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44305 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr