Bölüm 346

avatar
8268 21

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 346


Bölüm 346: Sen Kim Olduğunu Sanıyorsun!?

 

Meng Hao gözünü Lotus Kılıç Formasyonuna dikti. Bu teknik onu kovalayan yüzlerce gelişimciyi soyduğu zaman elde ettiği üç sayfalık kitapçıktan geliyordu. Onun ilk başta kime ait olduğu konusunda ise hiçbir fikri yoktu.

 

Fakat bu küçük kitapçık Meng Hao’ya büyük bir aydınlanma hissi vermişti. Daha önce bu kılıçların bir formasyon şeklinde dizilebileceğini hiç düşünmemişti!

 

Son günlerdeki araştırmaları sadece totemlerle ve Dördüncü Dağ mirası olan küçük kavanozla sınırlı kalmamıştı. Aynı zamanda zamanının belli bir kısmını kılıç formasyonlarına çalışarak geçirmişti. Üç sayfalı kitapçıkta herhangi bir açıklama yoktu, sadece görseller vardı; onlara bakarak anlayabilirsen anlardın, başka çaren yoktu.

 

Meng Hao çok fazla anlayamasa da anladığı kısma göre bir lotus şekillendirebilmişti. Buna rağmen bu kılıç formasyonu şok edici ve patlayıcı bir güç yayıyordu.

 

Bir lotus şeklinde formasyon yaratmak Meng Hao’nun zamanın ölümcül gücünü serbest bırakabilmesine olanak sağlamıştı!

 

Meng Hao çevredeki bin gelişimciye fazla ilgi göstermezken onların Meng Hao’ya ilgi göstermekten başka şansları yoktu. Meng Hao onların Patriğiydi, Altın Işık Kilisesinin ruhuydu. Altın Işık Patriğinin ismi çoktan bölgede en yüksek pozisyona yerleşmişti.

 

Meng Hao’yu, dönen lotusu ve havzadaki binaların çürümesini izleyen herkesin kalbi derinden sarsıldı. Koca Kafanın yüzü soldu ve nefes düzeni bozuldu. Gözleri şiddetli bir korkuyla doldu. Daha önce Meng Hao’nun onu kovalarken sahip olduğu bütün gücü sergilediğini düşünmüştü, fakat bu kılıç formasyonu sahnesi onun dehşete düşmesine neden olmuştu.

 

Böyle bir kılıç formasyonuna karşı hangi Nüve Formasyonu Gelişimcisi direnebilir?” diye düşündü, kalbi ve zihni kontrolsüz bir şekilde titriyordu.

 

Lotus dönerken zaman adeta dans etti. Gök ve yer sarsıldı, bölgedeki her şey harap oldu. Meng Hao’nun ilgi odağı olmaması imkânsızdı.

 

Papağan şaşkınlıkla baktı, gözleri nadiren görülen bir ifadeyle doldu. Nefesi kesilmiş bir şekilde Lotus Kılıç Formasyonuna gözlerini dikti. Onun yanındaki Et Peltesinin de ağzı açık kalmıştı.

 

İkili, kitapçığı fark etmemiş ve bin civarı gelişimciyi yönetme işine odaklanmışlardı. Meng Hao’ya ve onun kılıç formasyonu araştırmasına çok dikkat etmemişlerdi. Hiç düşünmeden birbirlerine bakınca gözlerindeki ortak şaşkınlığı gördüler.

 

Bu Lotus Kılıç Formasyonunu daha önce hiç duymamıştım...” dedi Papağan gözlerini kırparak. “Fakat… Ona bakmak bile tüylerimi ürpertiyor…

 

O çok habis...” dedi Et Peltesi ciddi bir tonla. “Böylesi habis bir kılıç formasyonu çok ezici. Aurası çok tuhaf. O yok edilmeli! Böyle bir şey var olmamalı!

 

Beşinci Lord bu efendi ile ilgili bazı şeyleri anlayamadığını hissediyor…

 

Bu sırada havzanın kenarında havada süzülen birkaç düzine gelişimci grubu Lotus Kılıç Formasyonuna bakıyordu. Onlardan biri yaşlı bir adamdı. Odaklanmış bir şekilde izlerken gözlerinde parlak bir ışık vardı.

 

O, Papağanın Dongluo Şehrinde kızdırdığı üç Gelişen Ruh Gelişimcisinden biriydi. Onun arkasında ise Dongluo Ling, Dongluo Han ve diğer Dongluo Klanı Gelişimcileri vardı.

 

Hepsi de bu sahneyi sessizce izliyordu. Gelişen Ruh aşamasının altında olan gelişimciler kılıç formasyonundan yayılan dalgaları görmüş ve sarsılmıştı. Onun içinde barındırdığı çürütme gücünü fark etmişlerdi, dağlar yaşlanıyor ve yerin kendisi bile eskiyordu.

 

Tam o sırada Meng Hao’nun gözleri aniden açıldı. Gözlerindeki parlak ışıkla birlikte sağ elini salladı. Lotus Kılıç Formasyonu havada yol alarak Dongluo Klanı Gelişimcilerine doğru harekete geçti.

 

Bunun üzerine lider pozisyonunda en önde süzülen Gelişen Ruh Gelişimcisi hemen elini salladı. Hemen onun arkasında ve diğer Dongluo Klanı üyelerinin önünde parlak bir kalkan belirdi.

 

Meng Hao’nun ifadesi hiç değişmedi. Sağ eliyle hızlı bir büyü hareketi uyguladı ve ardından tek parmağını kılıç formasyonuna doğru salladı. Hava uğultulu bir sesle doldu. Lotus artık dönmeyi bıraktı, on Tahta Zaman Kılıcı on ışık ışınına dönüşerek yaşlı Gelişen Ruh Gelişimcisine doğru fırladı.

 

Adamın gözleri pırıldadı, sağ yumruğunu havaya kaldırdı. Ardından yumruğunu yavaşça açarak konuştu: “Dengelen!

 

Bu sözler ağzından çıktığı anda hava çöker gibi göründü. Bir gümbürtü yankılandı ve yer sarsıldı. On Tahta Zaman Kılıcı aniden hareketi kesti, artık bir santim bile ileri uçmaya vasıf değil gibilerdi. Fakat aniden Gelişen Ruh Gelişimcisinin yüzü düştü.

 

Arkasındaki kalkan sanki çok uzun süredir varlığını sürdürüyormuş gibi yerle bir olmaya başladı. Kalkan çöktüğünde adamın yüzü aniden yaşlanır gibi oldu.

 

Sanki ömrü emilmişti. Tam adamın yüzünün titreştiği sırada Meng Hao sağ elini salladı. On kılıç hemen ona geri döndü ve ardından ortadan kayboldu.

 

Meng Hao ayağa kalktı. Siyah saçları rüzgârla dans etti ve uzun yeşil cübbesi ona zarif, bilge bir görünüş sağladı. Meng Hao’nun arınmış siması hem bir bilginin gururunu, hem de bir gelişimcinin yüceliğini içinde barındırıyordu. “Biraz önce büyü formasyonumun üzerinde çalışıyordum...” dedi soğukkanlılıkla. “Ve biraz dikkatsiz davrandım. Kıdemli, umarım affedebilirsin.

 

Çevredeki bin gelişimci, ancak o anda dağ çıkıntılarının yakınında beliren düzinelerce Dongluo Klanı Gelişimcisini fark edebilmişti. Bin gelişimcinin hepsinin de gözleri parlamaya başladı ve güçleri birleşerek dört bir yana yayılan ezici bir ağırlık yarattı.

 

Bu topraklar onların Tarikatlarına aitti, yabancılar izinsiz giremezdi. Bir ziyaretçi önce kendini tanıtmalı ve resmi formalitelere uymalıydı. Fakat Dongluo Klanı bütün formaliteleri atlayarak ortaya çıkmıştı.

 

Belli ki kötü niyetlerle gelmişlerdi. Bu durum özellikle gruba bir Gelişen Ruh Gelişimcisinin liderlik ettiğini düşününce daha bariz kendini gösteriyordu.

 

Önemli değil...” dedi Gelişen Ruh Gelişimcisi gülerek. “Kendini suçlamana gerek yok delikanlı.” Adam peşinde düzinelerce klan üyesiyle birlikte havzanın içine doğru ilerledi. Adamın yüzü ilerlerken normaldi ama kalbi şaşkınlıkla dolmuştu. Buradaki bin gelişimcinin gelişim merkezleri farklı farklı seviyelerdeydi, fakat onların verdiği hissiyata göre sanki hepsi bir bütün halinde kaynaşmış gibiydi.

 

Bu hissiyat, Gelişen Ruh Gelişimcisinin kalbinin hayretle dolmasına sebep olmuştu. Ardından bölgede çürüyen binaları görmüş ve aniden biraz tereddüt hissetmişti.

 

Onu tereddüde düşüren şey Meng Hao’nun gelişim merkezi değildi, biraz önce kullandığı kılıç formasyonuydu.

 

Bu kılıç formasyonu ömrü emebiliyor…” Gelişen Ruh Gelişimcisi buranın tamamen tuhaflıklarla dolu olduğu hissiyatından kurtulamıyordu. Gelişen Ruh Gelişimcilerinin en değerli iki şeyi hayatları ve ömürleriydi.

 

Onların uzun ömürleri vardı ve buna darbe vuracak herhangi bir şey oldukça rahatsız edici olacaktı.

 

Normalde adamın planı buraya gelmek ve Meng Hao ile adamlarını Dongluo Klanına katılmaya zorlamaktı. Eğer Meng Hao reddederse Dongluo Klanı bazı zorlama yöntemlerine başvuracaktı.

 

Meng Hao’nun bölgedeki hızlı güçlenişi, Dongluo Klanının şu anki hamleyi yapmasına neden olmuştu.

 

Fakat Gelişen Ruh Gelişimcisinin kalbinin tereddütle dolması çok kısa sürmüştü. Meng Hao’nun Lotus Kılıç Formasyonuyla ufak bir temas yaşamasına rağmen ömründen aylar gittiğini hissetmişti.

 

Bunun ardından gördüğü ilk şey havada uçan Papağandı. Aniden kalbinden bir iç geçirdi. O anda bu Papağanın Dongluo Şehrinde karşılaştığı kaslı adam olduğundan oldukça emindi, o zaman bilinmeyen bir teknikle görünüşünü değiştirmiş olmalıydı.

 

Fakat tüm bunlar adamın sadece tereddüt etmesine neden oldu. Dongluo Klanının planından vazgeçmesine kesinlikle imkân yoktu. Adam yoluna devam etti ve Meng Hao’nun yaklaşık otuz metre kadar yakınına gelince durdu. Meng Hao’ya bakarken aniden gözleri agresif bir aurayla ateşlendi.

 

Ellerini arkasından bağladı ve yavaşça konuşmaya başladı: “Ne yazık ki delikanlı, eğer bu dikkatsiz hareketinin dedikodusu yayılırsa, o zaman benim itibarıma olumsuz bir etki sağlayacaktır.” Adam Meng Hao’ya anlamlı bir bakış attı. “Sanırım buraya neden geldiğimi biliyorsun. Lütfen cevabını ver. Bugün burada olacaklar tamamen sana bağlı.” Adamın sesi otoriter bir havayla doluydu. Onun arkasındaki düzinelerce Dongluo Klanı üyesi etrafa bakışlar attılar.

 

Sadece Dongluo Han’ın ona karşı mahcupmuş gibi bir havası vardı. Onun yanındaki Dongluo Ling ise kibir abidesiydi, Meng Hao’ya nefretle bakarken yüzünde küçümseyici bir ifade vardı ve Meng Hao’nun onlara boyun eğmesini bekliyordu.

 

Yaşlı adamın sözlerinin çınlamasının ardından aniden havzanın etrafındaki bölgeden art arda figürler kendisini göstermeye başladı. Sadece havzanın kenarında beklediler ve içeri girmediler, ama yavaşça bin yerli gelişimcinin üzerine doğru çöken ezici bir baskı yayıyorlardı.

 

Papağan etrafa gururlu ve hatta küçümseyici gözlerle baktı. Et Peltesi ise o sırada korkudan titreyen Huang Daxian’ın kafasına tünemişti. Etraflarını saran insanları saymaya çalışırken yüzü gururlu bir bakışla kaplanmıştı.

 

Fakat ne kadar sayarsa saysın, sadece üç kişi çıkıyordu…

 

Bin gelişimcinin yüzleri endişeyle doldu. Sadece Koca Kafa dişlerini sıktı ve ardından kendi kendine mırıldandı: “Bu Dongluo Klanı insanları istedikleri herkese bulaşabilirler ve bu insanlık dışı zalime de bulaşmayı seçtiler.

 

Meng Hao karşısında duran Gelişen Ruh Gelişimcisine sakince baktı. Onun gelişim merkezi Erken Gelişen Ruh aşamasındaydı. Karşısında bir dağ gibi duruyor, güçlü bir baskı veriyordu. Kendini bu bölgenin Lordu gibi gösteriyordu, sanki binlerce gelişimciden sorumluymuş ve onların hayatları sadece onun tek bir düşüncesine bağlıymış gibi bir havaya sahipti.

 

Meng Hao her zamanki sakin ifadesiyle sordu, “Dongluo Klanına katılmak bana ne yarar sağlayacak?” Sanki havzanın çevresindeki dağlarda duran insanları bile fark etmemiş gibiydi.

 

Dongluo Klanının bir yan dalı olarak bu pozisyona sahip olma hakkını elde edeceksin.” dedi Gelişen Ruh Gelişimcisi, sesi sakindi. “Aynı zamanda Dongluo Klanından finansal destek alabileceksin. Tabii ki klanın tıbbi katkılarını tüketmen gerekecek. Uygun bir zaman geldiğinde elbette ki biz onları ortadan kaldıracağız.” Adam Meng Hao’nun teslim olacağına ikna olmuştu, gerçekten de onun tek bir seçeneği vardı. Meng Hao başka bir seçenek için yeterince güçlü değildi.

 

Aslında Siyah Topraklardaki krizi düşününce Dongluo Klanının işleri bu yolla halletmekten başka şansı yok gibiydi. Kaostan dolayı çok az kişi onlara gönüllü bir şekilde katılacaktı. Son zamanlardaki adam alma çabalarının sonucu kötüydü. Meng Hao ve onun bin gelişimcisi onların gözünde kuzu gibiydi. Dahası Meng Hao’nun gelişim merkezi çok yüksek olmadığı için bu konuda çok endişeli değillerdi.  Şu an onun askeri gücü yüksek olsa da onu yok etmek çok zor değildi.

 

Düşünmen için sana üç nefeslik süre tanıyacağım.” dedi yaşlı adam elbise kolunu fiskeleyerek. “Sen akıllı bir yoldaşsın, doğru kararın ne olduğunu görebileceğine inanıyorum. Kabul etmek istemesen de, edeceksin!

 

Sen kim olduğunu sanıyorsun?” diye cevapladı Meng Hao soğukkanlılıkla. Yüz ifadesi her zamanki gibiydi. “Dongluo Klanı yeni bir patron mu arıyor yoksa?








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr