Bölüm 340

avatar
8723 20

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 340


Bölüm 340: Tek Aura, Üç Vücut

 

Meng Hao en önden yüzden fazla gelişimciye liderlik ediyordu. İnsanlar gökyüzünde bir formasyon şeklinde uğulduyorlardı; bu oldukça etkileyici bir görüntüydü.

 

Meng Hao üç kaçak Patriği Ruhsal Duyusuyla fark edebiliyordu. Hepsi de farklı yönlere kaçmayı tercih etmişlerdi. Fakat hızları farklı farklıydı, belli ki mümkün olduğunca hızlı kaçmak için çeşitli gizli teknikler kullanıyorlardı.

 

Üç yön…” Meng Hao soğukça homurdandı ve ardından elini yere doğru uzattı. Hemen akabinde bir uğuldama sesi duyuldu. Hiç kimse ne olduğunu göremese de Meng Hao her yerde çift görüntüler peyda olduktan sonra çok miktarda Şeytani Qi’nin ortaya çıktığını görebiliyordu. Qi kıvrıldı ve hızlıca Meng Hao’nun önünde toplandı.

 

Şeytani Qi göz açıp kapayıncaya kadar iki figüre dönüştü. Onlar belirsiz ve bulanıktı. Tek görünen şey yavaş yavaş yayılan bir auraydı. Diğer insanlar ise hiçbir şey göremiyordu.

 

Meng Hao’nun gözleri pırıldarken sağ elini salladı ve iki Kan Klonunun önünde somutlaşmasını sağladı. Bu Kan Klonları Şeytani Qi ile bütünleşmek için ileri hareketlendiler, bu şok edici bir görüntüydü.

 

Bu, Meng Hao’nun daha önce bulduğu bir teknikti. Bir Kan Klonunu Şeytani Qi ile bütünleştirmesiyle birlikte Tinsel Cisimleşmesini daha kolay kontrol edecek ve onu gerekli durumlarda daha kolay geri çağırabilecekti.

 

İki Kan Klonunun savaş hünerleri gerçek benliğine denk değildi, ama Şeytani Qi ile bütünleşmeleri onlara inanılmaz bir güç patlaması sağlayacaktı.

 

Eğer üç büyük Tarikatın Patrikleri zirve durumlarında olsalar bu Kan Klonlarını kolayca yenebilirlerdi. Fakat Meng Hao, Koca Kafalı Patrik dışında diğer ikisinin iç yaralanmalar aldıklarını ve gelişim merkezi düşüşü yaşadıklarını görebiliyordu. En önemlisi de onların zihinleri sarsılmış haldeydi. Bunu gelişim merkezi düşüşüyle birlikte düşününce bundan daha zayıf bir durumda olamazlardı.

 

Meng Hao’nun, Cisimleşmelerinin onları kesinlikle yok edeceği konusunda kendine güveni tamdı!

 

Ruhsal Duyusunun şu anki seviyesiyle kesinlikle iki Cisimleşmesini de kontrol edebilirdi; eğer beklenmedik bir durum olursa, durumu kurtarmak için başka seçenekleri de vardı. Meng Hao, iradesini iki Kan Klonu Şeytani Qi Cisimleşmesine gönderdi ve onları iki farklı yöne doğru yöneltti.

 

Ayrıca arkasındaki gelişimcileri da üç gruba ayırdı ve iki grubu Kan Klonlarının peşinden gönderdi.

 

Ardından kafasını kaldırdı ve Ruhsal Duyusunu depolama çantasına dokunulmamış tek Patriğe kilitledi: Koca Kafalı Patrik. Peşinde elliye yakın gelişimciyle birlikte Patriğin bulunduğu yöne doğru fırladı.

 

Beni günlerce öldürme niyetiyle takip ettiniz. Benim Ölümsüzler Mağaramın büyü formasyonunu yok ettiniz! Gerçekten de sizi öylece bırakacağımı mı düşünüyorsunuz!?” Meng Hao’nun gözleri öldürme arzusuyla parladı. Bu insanlar ölüme susamıştı ve Meng Hao onlara karşı yumuşak davranmayacaktı.

 

En önemlisi, onlar görmemeleri gereken bir şey görmüşlerdi! Bunun sonucunda ölmeleri artık bir mecburiyet halini almıştı!

 

Öldürme arzusuyla dolan Meng Hao hızla ilerledi.

 

Bu sırada başka bir yerde Al Yanaklı Patrik soluk yüzüyle birlikte havada süzülüyordu. Şu an gelişim merkezinin yalnızca 40-50%’sini kullanabiliyordu. Dahası, depolama çantası boştu; ne bir tıbbi hapı ne de büyülü eşyası vardı, iyileşmek için kullanabileceği bir şeyi yoktu.

 

Kalbinde bir perişanlık hissiyatı yükseldi, bu his daha sonra şiddetli bir pişmanlığa dönüştü. Fakat durumun böyle bir hal alabileceğini nasıl hayal edebilirdi?

 

Buradan bir an önce gitmeliyim. Kapalı meditasyona girmeli ve gelişim yapmalıyım. Gelişim merkezim yenilendiğinde birkaç Yoldaş Taoist bulacağım ve o herifi öldüreceğim!” Gözleri vahşi bir nefretle doldu. Tek yapması gereken şey bir adamın altın tıbbi haplar yapabildiği haberini yaymaktı, bunun ardından birçok Siyah Toprak Gelişimcisi onunla gelmeye razı olacaktı.

 

Aslında Gelişen Ruh Tuhafları bile gelebilirdi. Bu durumda o herifin insanüstü güçleri bir anlam ifade etmeyecekti, ölümü kaçınılmaz olacaktı.

 

Aniden yaşlı adamın gözlerinden kanlı bir parıltı yansıması görüldü. Kalbi tekledi, zihni ve kalbi şiddetli bir kriz hissiyatıyla doldu. Hiç tereddüt etmeden yönünü değiştirdi.

 

İvmesini değiştirdiği anda kanlı bir ışık ışını uğultular eşliğinde yüksek bir hızla onun yanından geçip gitti. Geçerken havada dalgalanmalar bıraktı ve Al Yanaklı Patriğin yüzünün titreşmesine neden oldu. Kalbi güm güm atmaya başladı; biliyordu ki tam zamanında kaçınmasaydı, şu an kafası patlamış olacaktı!

 

Şiddetli, sert sesler havayı doldururken dalgalanmalar yaşlı adamı geçti. Ses yayılırken kırmızı parıltı havada patladı.

 

PARÇALA!

 

Dalgalar şiddetli bir saldırıya dönüştüler. Hava gümbürtü sesleriyle dolarken yaşlı adam geri çekilme ve atlatma sürecinin ortasında olsa da bir ağız dolusu kan tükürdü. Yüzü soluktu, arkasını döndü.

 

İlk gördüğü şey kan kırmızısı bir figürdü. Onun saçları, cübbesi, hatta cildi kırmızıydı. Figür yavaşça yaklaştı ve bununla birlikte yaşlı adam görünmez ama güçlü bir aura hissetti. O tuhaftı, ama dışarı yayıldığında şiddetli bir ürkütücülüğe dönüştü.

 

Adam bu şeyin gelişim merkezini göremiyordu!

 

Kanlı figürün gözleri tamamen anlamsızlıkla doluydu ve daha tuhaf olanı ise, yaşlı adam daha dikkatli baktığında onun bir çeşit kâfir tekniği mi geliştirdiğini yoksa onun bir kukla mı olduğunu söylemesinin imkânsız olduğunu fark etmesiydi.

 

Siz kimsiniz, bayım?” dedi yaşlı adam gergin bir sesle. Eğer gelişim merkezi zirve durumunda olsaydı bunu önemsemezdi, ama şu an ciddi yaraları vardı ve depolama çantası boştu. Durum onun için çok talihsizdi.

 

Kan Klonunun gözleri aniden titreşti ve hayat bulmuş gibi göründü. Onun gözlerindeki bakış aniden Meng Hao’yu anımsattı. “Gerçekten de beni bu kadar çabuk mu unuttun?” dedi. “Beni öldürmek için dünyanın sonuna kadar kovalayacağını söylememiş miydin?

 

Al Yanaklı Patriğin yüzünde aniden büyük bir duygu dalgalanması titreşti. Hiç düşünmeden geriledi, kalbi güm güm atmaya başladı.

 

Bu o… Ama… Ama nasıl böyle bir kukla kullanıyor olabilir? O bir kukla mı yoksa… Yoksa… Bir Tinsel Cisimleşme mi?” Düşünceleri bu noktaya geldiği anda kafası dönmeye başladı ve yüzündeki kan tamamen çekildi. Tinsel Cisimleşme Şekillendirme Tekniği, Nüve Formasyonu Gelişimcilerinin ustalaşacağı bir şey değildi. Bu sadece Gelişen Ruh Gelişimcilerinin kullanabileceği bir Kutsal Teknikti!

 

Yaşlı adam kaçmaya başladığı anda aniden bir koşuşturma sesi işitti. Siyah bir sis ile birlikte elli kadar gelişimci geldi, hep birlikte papağanın büyü formasyonuna göre etrafta koşuşturuyorlardı.

 

Bu herif kim böyle?” Al Yanaklı Patriğin tüyleri diken diken oldu, gözleri çılgınlık ve umutsuzlukla doldu.

 

Bu sırada başka bir konumda Han Nehri Tarikatının Kabarcıklı Patriği de yüzünde acı bir ifadeyle aynı kelimeleri söylüyordu.

 

Etrafı, dışında elli gelişimcinin bir formasyona göre koşuşturduğu kırmızı bir sisle çevrelenmişti. Karşısında kırmızı cübbeli, yüzü belirsiz olan bir figür duruyordu. Tek ayırt edebildiği şey iki kan kırmızı gözdü.

 

Bu gözlerde herhangi bir duygu kırıntısı yok gibiydi, tamamen acımasızlıkla dolulardı.

 

Kabarcıklı Patriğin yüzü soluktu; gerçekte onun gelişim merkezi üç Patrik arasında en zayıf olanıydı, Geç Nüve Formasyonu aşamasında olsa da yaraları ağırdı. Çekirdeği çatlaklarla kaplanmıştı ve sadece gücünün aşağı yukarı yüzde otuzunu kullanabilir haldeydi.

 

Adam bir an tereddüt ettikten sonra konuştu: “Bak, tüm bunlar bir yanlış anlaşılmaydı. Bayım…” Aniden hava bir gümbürtüyle doldu ve tüm bölge sisle kaplandı.

 

Uzaklarda bir yerde Meng Hao sakin yüz ifadesiyle havada bir ışık şeridinin içinde ilerliyordu. İleride bulunan Koca Kafalı Patriğin tüyleri diken diken olmuş ve daha hızlı ilerlemek için elindeki her şeyi kullanmıştı.

 

Ara sıra biraz kan tükürüyordu, Meng Hao onun nasıl bir gizli teknik kullandığını bilmese de o hızını artırmaya devam etti. Meng Hao ise çatık kaşlarıyla onu takip etti. O anda elinden geldiğince hızlı uçuyordu ama yine de Patriğe yetişemiyordu. Sadece aralarındaki mesafeyi koruyabiliyordu.

 

Böyle bir hıza sahip olabilmek için kullandığı teknik ne acaba?” diye düşündü Meng Hao, gözleri parlıyordu. Aniden sağ elini salladı ve işaret parmağını doğrulttu. “Şeytan Mühürleme, Sekizinci Nazar!” parmağı indi ve her yerde çift görüntüler peyda olurken tuhaf bir güç Koca Kafalı Patriğe doğru fırladı.

 

Parmağın inmesiyle birlikte adamın ifadesi çarpıcı biçimde değişti. Fakat bir an sonra Meng Hao’yu şok ederek bir ağız dolusu kan tükürdü ve vücudunu kurtarmaya yarayan bir yöntem kullanarak bir anda hızla ileri fırladı.

 

Meng Hao’nun şaşkınlığı barizdi.

 

Koca Kafalı Patriğin kalbi titredi. “Lanet olsun! Bu herif daha yeni Orta Nüve Formasyonu aşamasına ulaştı. Daha yeni Çekirdek Qi’sini geliştirdi. Nasıl böyle insanüstü olabilir? Ve biraz önce kullandığı teknik neydi? Beni kurtulmak için yasaklı miras tekniği kullanmaya zorladı!” Onun kaçışı Meng Hao’ya sakin bir şeymiş gibi görünebilirdi, ama gerçekte yasaklı miras tekniği kendine zarar verme etkisine sahipti, adamın yaraları artık daha kötüydü.

 

Buna daha fazla devam edemem...” diye düşündü. “Bu noktada, onun herhangi bir hamle bile yapmasına gerek kalmayacak. En nihayetinde yaralarım beni zaten öldürecek!” Adam dişlerini gıcırdattı, aniden havada duraksadı ve depolama çantasına vurarak bembeyaz bir pirinç tanesi çıkarttı. Bu pirinç tanesini önüne doğru fırlattı.

 

İki eliyle hızlı büyü hareketleri uyguladı, ardından ellerini pirinç tanesine doğrulttu ve konuştu: “Nurani Pirinç, Göklerin Ordusuna dönüş!” Onun sesine dört bir yanda yankılanan bir kükreme eşlik etti. Pirinç tanesi karanlığın öfkeli sağanağına dönüştü. Hava patırtı sesleriyle dolarken yüzden fazla habis ruh peyda oldu.

 

Koca Kafalı Patriğin boynu mora dönmüştü ve son derece büyük olan kafası soğuk terlerle kaplanmıştı. Bu tekniği kullanırken nefes düzeni bozulmuştu. Yaralarının giderek daha da kötüleştiği belliydi. Ağzından kanlar fışkırdı ve gözleri vahşi bir ifadeyle doldu.

 

Bu noktada artık rakibini katletme umudu yoktu, sadece onu geciktirecekti.

 

Ne yazık ki yüzden fazla habis ruhun ortaya çıkıp çığlıklarla Meng Hao’ya doğru fırladıkları anda, Meng Hao sakince konuştu: “Amatör!

 

Aniden kafasının üstündeki Çekirdek Qi’si dışarı doğru kükredi. Altın Qi bir anda altın renkli, parıltılı yıldızlarla dolu bir yıldız sahasına dönüştü. Yıldızların ışıkları yaklaşan habis ruhlara doğru fırladı.

 

Bir patlama yankılandı, habis ruhlar Meng Hao’yu engellemek adına hiçbir işe yaramamışlardı. Acınası çığlıklar eşliğinde yok olup gittiler. O sırada yüzü iyice solan Koca Kafalı Patrik geri çekilmeye devam ediyordu. Fakat Meng Hao çoktan elini kaldırmıştı bile.

 

Koca Kafalı Patriğin gözlerinden delilik aktı. Her şeyini riske atıyormuş gibi bir havayla sol elini kullanarak bir büyü hareketi uyguladı, eş zamanlı olarak diğer eliyle de depolama çantasına vurarak bir büyülü eşya çıkarttı. Kalbi acıyla dolmuştu ama biliyordu ki bu savaştan canlı kurtulma umudunun olması için bütün her şeyi riske atması gerekiyordu.








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44261 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr