Bölüm 329

avatar
8486 20

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 329


Bölüm 329: Beşinci Lord Küplere Biniyor



Siyah Topraklar büyük bir kaos içinde mi?” dedi Dongluo Han, şaşkınlıkla Klan Şefine bakarak.



Dongluo Ling de bir an şaşırdı. Hatırladığı kadarıyla Siyah Topraklardaki orman kanunları görünürde burada herhangi bir kural yokmuş gibi gösteriyordu. Fakat Siyah Toprak Sarayı ve Birleşik Dokuzun varlığı bölgede bir nebzede olsa istikrar sağlıyordu. Yüzeysel olarak Siyah Topraklar kaotik bir yer gibi görünse de derinliklerde bulunan güçler buradaki durumları biraz daha düzenli hale getiriyordu.



Dongluo Şefi bir an sessiz kaldıktan sonra kafasını kaldırarak gökyüzündeki yıldızlara baktı ve konuştu: “Dört gün önce, Satürn Şehrinde, Kıdemli Tumou Batı Topraklarından Ölüm Ruhu Patriği tarafından öldürüldü…



Onun bu sözleri Dongluo Han’ın yüzünün titreşmesine neden oldu. Çevredeki bütün gelişimciler şüphe ve şaşkınlıkla dolmuştu.



Nefesi ağırlaşan Dongluo Han konuştu: “Kıdemli Tumou kudretli bir Ruh Bölme Gelişimcisiydi… O…” Birleşik Dokuzu oluşturan dokuz klanın hepsi de farklı farklıydı. Dahası yıllar boyunca çeşitli klanlar gelip geçmişti. Fakat Birleşik Dokuzun şimdiye kadar Siyah Toprak Sarayı karşısında ayakta kalabilmesinin ana nedeni sahip oldukları dört büyük dağ idi.



Bu dört büyük dağda birer tane Ruh Bölme Patriği yaşıyordu. Bu dördünün klanları da doğal olarak birliğin lideri konumundaydılar. Bu dört Patrik sayesinde birlik bugüne kadar Siyah Toprak Sarayına karşı ayakta durabilmişti.



Dongluo Şefi yavaşça konuşmaya devam etti: “Kıdemli Tumou öldükten sonra, Siyah Toprak Sarayı hemen Satürn Klanını istila etti. Bir gün içinde bütün Klan üyeleri katledildi ve şehirleri Siyah Toprak Sarayı tarafından ele geçirildi.



Dongluo Han’ın ağzı açık kaldı. “Siyah Toprak Sarayı… Batı Çölü…” Biraz düşündükten sonra kalbi ve zihni titredi. Bu mesele onun Kızıl Tavus Kuşunu tamamen unutmasına neden olmuştu.



Bu mesele gizli kalmalı…” dedi Dongluo Ling çevredeki diğer Gelişimcilere bakarak.



Klan Şefi başını sağa sola salladı. “Bu olayın tüm Siyah Topraklara yayılması çok uzun sürmeyecektir, Birleşik Dokuz olarak bunu gizlemeye çalışsak da haber yayılacak.” Adam yorgun ve endişeli görünüyordu.



Dongluo Ling tam bir şey söylemek üzereyken aniden şehrin en üst seviyesinden, Kızıl Tavus Kuşunun olduğu yerden acınası bir feryat yükseldi. Bu çığlık içinde büyük bir sefalet içeriyordu, sanki kuş tarif edilemez bir acı çekiyordu.



Dongluo Ling’in yüzü hemen parladı. Onun yanındaki Dongluo Han şaşkındı. Bütün gelişimciler yukarı doğru baktılar.



Meng Hao ise o sırada odasında oturuyordu. Dongluo Klanı üyeleri gittikten sonra hanın personeli geri dönmüş, Meng Hao’ya geniş ve görkemli bir yatacak yer vermişlerdi. Hanın sahibi ona gergin bir tavırla hizmet ediyordu, onun odasını değiştirmiş ve hatta özür olarak bir miktar Ruh Taşı vermişti.



İlk başta dövüşerek buradan çıkacağımı ve kılık değiştirerek geri döneceğimi düşünmüştüm...” diye düşündü Meng Hao siyah emir madalyonuna bakarak. “Dongluo Klanının geri adım atacağını kim düşünürdü ki?” Yüzünde karmaşık bir ifade belirdi. “Bilmediğim bir şeyler mi var acaba?



Tam o sırada dışarıdan gelen acınası çığlıkları duydu. Hemen ayağa kalkarak pencereyi açtı ve yüzünde tuhaf bir ifadeyle yukarı baktı.



Bir çığlık daha yükselerek havayı doldurdu. Bu seferki çığlık Kızıl Tavus Kuşunun biraz önceki çığlığından farklıydı. Şehirdeki herkes yüzlerinde şaşkın bir ifadeyle bakarken üçüncü bir feryat yankılandı.



Aynı zamanda ateş gibi yanan üç figür şehrin ikinci seviyesinden fırladı. Onlar üç tane Kızıl Tavus Kuşuydu. En büyüğü neredeyse yüz metre uzunluğundaydı, en küçüğü ise sadece otuz metre civarındaydı. Onların attıkları çığlıklardaki acı kendini net bir şekilde gösteriyordu.



Bir gümbürtü koptu ve açıklanamayan bir nedenden dolayı muazzam bir kuvvet şehrin ikinci seviyesini oluşturan devasa ağaçlardan birini kesti. Bu kuvvet oraya buraya defalarca fırladı ve ağacın üzerine bir karakter kazıdı.



5!



Bir gümbürtüyle birlikte havada uzun, iri yarı bir adam belirdi, etrafı renkli bir parıltıyla çevrelenmişti. Onun yüzü belirsizdi ama havada süzülerek yere bakarken son derece kibirli bir hava veriyordu.



Üç tavus kuşu titredi. Onların altındaki ağaca kazınan devasa 5 sayısı son derece net görünüyordu.



Hepiniz Beşinci Lordun diyeceklerini dikkatle dinleyin. Ben doğduğumda Gök ve Yerdeki en saygın varlık oldum. Eğer insanların elbise giymesini istediysem, onlar elbise giydiler. Eğer hayvanların kürk ya da tüylere sahip olmasını istediysem, hemen kürk ve tüy uzattılar!



Bu yankılanan ses hemen Dongluo Klanının öfkesini üzerine topladı. Dongluo Klanından öfkeli bağırışlar duyuldu. Kıpkırmızı suratlı ve Gelişen Ruh aşaması gücü yayan yaşlı bir adam dışarı çıktı ve şu an et peltesinin değişim becerisini kullanan papağana doğru fırladı.



Dongluo Klanının evine leke sürmeye mi cüret ediyorsun!? Gel buraya!



Seni pis moruk!” İnsan şeklindeki papağan tiz bir çığlık attı. “Beşinci Lord seni öldürene kadar düzecek!” Vücudu aniden titreşerek yaşlı adama doğru fırladı. Öyle vahşi bir tesire sahipti ki, sanki elit bir ölüm takımının bir üyesiymiş*, Göklerin altındaki en güçlü ve saygın kişiymiş gibiydi.



R.N: Burada Cehennem Meleklerine bir gönderme varmış :D



Ondan güçlü bir coşku saçılıyordu, sanki bu dünyada onun fethedemeyeceği bir delik yok gibiydi!



Kuvvetli, kaslı bir insan formundaki papağan aniden yaşlı Gelişen Ruh Gelişimcisinin karşısında belirdi. Onun hareket hızı yaşlı adamı şaşkınlığı uğratmış ve daha herhangi bir tepki veremeden ikisi birbirine sertçe çarpmıştı.



Bir gümbürtüyle birlikte Gelişen Ruh Gelişimcisinin yüzü düştü. Alnında soğuk terler birikirken rakibinin doğrudan göbek deliğinin bir karış altına doğru fırladığını fark etti. Eğer yeterince hızlı hareket etmeseydi…



Adam bu düşünce zincirine devam edemeden önce aniden arkasında soğuk bir hava hissetti.



İnsan formundaki papağan bir kenarda kafasını kaldırdı ve keskin bir uğultu koparttı.



Sen çok habissin!” dedi bir ses. “Böyle bir şey yapmak kesinlikle ahlaksızlıktır! Çok çok büyük bir ahlaksızlık! Yapmamalısın…



Kapa çeneni orospu! Beşinci Lord bu herifi ölümüne düzecek!” İnsan formundaki papağanın gözleri yeşile dönerken Gelişen Ruh Gelişimcisine baktı, vahşice kükredi ve ardından ileri doğru atıldı.



Tuhaf adamın kendisine yaklaştığını gören yaşlı adamın tüyleri diken diken oldu. İlk defa kalbinde bu tarz bir korku hissediyordu. Fakat tam o sırada aniden Dongluo Klanının içinden soğuk bir homurdanma sesi duyuldu. Gelişen Ruh Gelişim Merkezi gücü yayan iki prizmatik ışık ışını havalandı. Hatta bu adamlardan birisi Geç Gelişen Ruh aşamasındaydı.



Bir gümbürtüyle birlikte insan formundaki papağan geriye doğru sendeledi. Gözleri daha da yeşillendi ve vücudu öfkeyle titremeye başladı.



Hepinizi öldürene kadar düzeceğim! Hepinizi…



Bu kadar heyecanlanma,” dedi et peltesi. “Çok fevri davranıyorsun…



Asura Ateşi!” diye bağırdı papağan havada süzülürken. Aniden siyah alevler peyda oldu.



Gökte Yürüyen Katliam!” diye bağırdı tekrar. Alevler gökyüzüne doğru kükredi. Bu alevlerin tam ortasında vücudu titreyen insan formundaki papağan vardı. Aniden elinde beliren siyah bir kumaş parçasını kafasının üstüne sardı, tek gözünün üstü kapanmıştı. Bu oldukça tuhaf bir görüntüydü. Aniden aşağıdaki Gelişen Ruh Gelişimcilerine doğru fırladı.



Hızı inanılmaz bir seviyedeydi. Bu sırada vücudundan siyah bir sis ve alev yayıldı. Yavaş yavaş yüzlerce metre uzunluktaki tek gözlü devasa bir kuzguna dönüştü. Üç Gelişen Ruh Gelişimcisine doğru çılgınca ilerlerken şok edici bir güç yayıyordu.



Bunu gören herkes hayrete düşmüştü. Meng Hao’nun bile gözleri kocaman açılmıştı.



Üç Gelişen Ruh Gelişimcisinin yüzleri solmuştu. Hepsi de büyü uygulamaya başladı. Üzerlerindeki son derece şiddetli alevler aşağı doğru geliyordu. Adamların yüzleri düştü ve geri çekildiler. Devasa bir gümbürtü her şeyi sallarken zeminde kocaman bir oyuk açıldı.



Bu oyuk şehrin tam ortasındaydı ve katları şekillendiren bitkilerin sarsılmasına neden olmuştu. Şehrin ikinci seviyesi neredeyse tamamen yok olmuştu. Zemin sallanmış ve o sırada şehirde bulunan gelişimciler yüzlerinde hayret dolu ifadelerle havalanmışlardı.



Bu oyuğun içinde herhangi bir canlılık belirtisi yoktu ve devasa siyah kuzgun hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolmuştu.



Geriye bıraktığı tek şey sessizliği bozan büyük bir kibirle dolu sesti.



Beşinci Lorda iman et, sonsuz hayat kazan. Beşinci Lord kendini gösterdiğinde, kim sıkıntı çıkartmaya cüret edebilir!



Sessizliğin içinde yankılanan tek ses buydu. Dongluo Ling’in gözleri korkuyla dolmuş ve bir kenardaki Dongluo Han’ın nefesi kesilmişti. Dongluo Klanının Şefi yüzünde ciddi bir ifadeyle oyuğa doğru fırlamıştı. Oraya gidince ciddiyetle dolu sesi çınladı: “Şunu unutmayın: asla ve asla o gelişimciyi kızdırmayın. Onun gibi birisinin bir çok yardımcısı vardır. Şu an kritik bir noktadayız. Düşman değil dost kazanmalıyız!



Zemin en sonunda sallanmayı kesti. Pencerede duran Meng Hao’nun ifadesi tuhaftı. Biraz önce olanlar aniden bu papağanın aslında biraz komik olduğunu düşünmesine neden olmuştu.



Odada aniden renkli bir ışık parladı. Papağan kendini gösterdi, yorgun gibiydi. Masanın üstüne atladı ve gözlerinin kenarıyla Meng Hao’ya baktı. Oflayıp puflasa da ifadesi her zamankinden daha gururlu ve kibirliydi.



Orospular, eğer Beşinci Lord derin uykudan daha yeni uyanmış olmasaydı çok daha güçlü olacaktı. O zaman bütün şehri düzebilirdim! O zaman Beşinci Lordun nasıl belalı bir tip olduğunu görürlerdi! Sana gelirsek çocuk, bana taparak teşekkürlerini sunabilirsin. Gel hadi. Benimle birlikte tekrar et: Beşinci Lorda…



Meng Hao papağanı görmezden gelerek arkasını döndü ve bir kez daha pencereden dışarı baktı, gözleri ihtiyatla parlıyordu. Çoktan her ihtimale karşı iyi şans efsununu çıkartmıştı.



Ankanın gücünden yararlanamam çok kötü. Eğer o güce sahip olsaydım, bir Gelişen Ruh Gelişimcisi bile bana yetişemezdi.” Meng Hao Dongluo Klanına doğru bakmaya devam etti.



Fakat zamanla karmaşa kaybolmaya başlamıştı. Ne sıkıntı çıkartmak için gelen olmuş, ne de Dongluo Klanın öfkelendiği görülmüştü. Her şey gayet normaldi.



Fakat bu durum Meng Hao’nun daha da endişelenmesine neden olmuştu, bu endişesinin nedeni Dongluo Klanı değildi, bu duruma neden olan önemli olaydı.



Eğer ortada büyük bir mesele olmasaydı, Dongluo Klanı kesinlikle böyle davranmazdı.



Üç gün sonra Meng Hao nihayet her şeyi anladı. Birleşik Dokuzun şehirlerinden birinin Ruh Bölme Patriği öldürülmüş ve şehir ele geçirilmişti. Siyah Toprak Sarayını Batı Çölü kontrol ediyordu; görünüşe göre onların amacı Siyah Toprakları tamamen yok etmekti.



Bunu takip eden günlerde Siyah Topraklar bu haberle çalkalanmaya başladı. Kısa sürede herkes öğrenmişti…



Açık artırma günü geldiğinde Meng Hao odasından ayrıldı. Dışarıda soğuk bir rüzgar esiyordu ve yukarıdaki gökyüzü kara bulutlarla doluydu. Fırtına yaklaşıyor gibiydi.



Siyah Topraklar büyük bir karmaşaya doğru ilerliyor...” dedi Meng Hao kendi kendine. Etrafına baktığında gelişimcilerin aceleyle açık artırmanın yapılacağı yere doğru koşuşturduğunu gördü.



Papağan Meng Hao’nun omuzuna tünemişti, etrafa sanki bir gün tüm bu şehrin icabına bakacağını biliyormuş gibi gururlu bir şekilde bakıyordu.



—–








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44262 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr