Bölüm 327

avatar
9013 22

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 327


Bölüm 327: Öfkeli Dongluo Ling!



Her şey çok çabuk olup bitiyordu. Meng Hao şaşkınlık içinde kalmıştı. Daha herhangi bir tepki bile veremeden çok renkli ışının havada müthiş bir hızla fırladığını görmüştü. Sanki kayan bir yıldız, güzel, gururlu Kızıl Tavus Kuşuna doğru ilerliyordu.



Bu renkli ışık ışını papağanın ta kendisiydi, kafasını kaldırmış bir şekilde mızrak gibi gidiyordu. Onun keskin, kavisli gagası soğuk bir parıltı yaydı, bu gaga tıpkı bir mızrak başını andırıyordu.



Meng Hao tam emin olamasa da onun gözleri heyecan ve kararlılığın yanı sıra şehvetli bir ışıkla parlıyor gibiydi…



Hareket hızı inanılmazdı. Sadece bir nefeslik sürede tavus kuşuna oldukça yaklaşmıştı. Sonraki nefeste ise onun üzerindeydi.



Tavuş kuşunun tüyleri dikildi, sanki onun bölgesine girenlere uyarı verircesine güçlü bir Anka edasıyla güzel başını çevirdi. Meng Hao’nun gözleri kocaman açıldı ve kafası döndü. Aniden içinde çok kötü şeyler olacakmış gibi bir his uyandı. Çok renkli ışık ışını şeklindeki papağanın doğrudan tavus kuşunun kıç tarafına doğru ilerlediğini gördü…



Aaiiieee!



Eskiden zarif ve güzel olan tavuş kuşundan şiddetli, acınası bir tiz çığlık yükseldi. Bu ses perişanlıkla doluydu, sanki tarif edilemez bir acı içindeydi.



Bütün tüyleri dikilmişti ve ifadesi buruk ve çarpılmıştı. O artık zarif değildi ve güzelliğinin yerini ızdırap almıştı. Tavus kuşu şiddetle titrerken çığlığı tüm şehri doldurdu ve tabii ki birçok gelişimcinin dikkatini çekti. Hepsi de kafalarını hayretle yukarı kaldırdılar.



Gördükleri şey daima narin ve kibirli olan tavus kuşunun şu an şiddetle titrediği ve acınası çığlıklar attığıydı. Havada rastgele uçuyor, kanatlarını çırpıyordu. Sanki vücudundaki bir şeyden kurtulmaya çalışıyor gibiydi.



Fakat onun bu çabası boşunaydı. Çığlıklar atarken gözleri kırmıza döndü ve etrafında bir Alev Denizi ortaya çıktı. Ateşlerin içindeki tavuş kuşu şiddetli çığlıklar atmaya devam etti. Tüyleri öylesine dikilmişti ki neredeyse delilikten patlama noktasına gelmiş gibiydi.



Şehirdeki bütün gelişimciler ağzı açık bu olayı izliyor, tam olarak neler olduğunu bilmiyordu. Fakat hissettikleri tek şey tavus kuşunun şu an tarif edilemez bir acı çektiğiydi.



Tam o sırada Dongluo Şehrinin Gelişimci Klanı üyeleri kendini gösterdiler, endişeli bakışlarla tavus kuşuna doğru havalandılar. Onların arasında üzerinde uzun, zümrüt yeşili bir elbise olan genç bir kadın vardı. Onun görünüşü güzel ve büyüleyiciydi, ama Anka gibi gözlerinde endişe ve karmaşayla birlikte tavuş kuşuna yaklaşıyordu.



Kızıl Tavus Kuşu, sorun ne?” dedi. Onun sesi çok tatlıydı, tıpkı eğlenceli bir şarkı gibiydi.



Aşağıdaki gelişimciler bu kadını gördükleri anda alçak sesle konuyu tartışmaya başladılar.



O Dongluo Klanından Tanrıça Dongluo Ling…



O, Siyah Toprakların en güzel üç kadın Gelişimcisinden biri olan Dongluo Ling!



Bu sırada Meng Hao kafasını önüne eğmiş ve yavaş yavaş gerginliği artarken şehre hızlıca girmişti. Kalabalığın arasına karışmış ve kül gibi yüzüyle gökyüzündeki alevlere bakmaya başlamıştı. Tavus kuşunun acınası çığlıkları hala çınlamaya devam ediyordu.



Lanet olası papağan!” diye düşündü Meng Hao dişlerini gıcırdatarak. Ama bu konuda yapabileceği bir şey yoktu. Meng Hao’nun onun düşkünlüğünü göz önüne alması gerekiyordu. O Bakır Aynanın içindeyken böyle bir olayın olabilmesi tamamen Meng Hao’nun kontrolündeydi. Ama şimdi papağan serbestti ve tüylü, hoş bir tavus kuşu görünce kendini tutamamıştı.



Onu buraya benim getirdiğimi insanlar anlamamalı…” diye düşündü somurtarak. Yukarıda tavus kuşu bir feryat daha koparttı. Şu an herkes tavus kuşunun kıçında dolanan çok renkli bir ışık ışını olduğunu görebilmişti. Bu ışık ışınının daha ne olduğunu kimse tam olarak anlayamadan önce papağan hızını toparladı ve ardından tavus kuşuna doğru fırladı.



Tavus kuşu onu atlatmayı denese de bunu yapamadı. İnsanlar bunu gördüklerinde afallayıp kalmıştı.



Biraz önce gördüklerine dayanarak zarif Kızıl Tavus Kuşunun neden kan donduran çığlıklar attığını anlamışlardı.



İfadeleri hayret ve inanamazlıkla dolu olan insanlar arasında hemen tartışma uğultuları yükseldi.



Bu…



Bu şey de ne? Onun yaptığı şey… Tarif edilemez…”



Bu çok renkli ışığın girdiği yer… Aman tanrım! Gerçekten de bunu yapabilecek bir büyülü eşya falan var mı? O ne öyle? Tam anlamıyla hırçın, habis ve çok delici…



Kalabalığın içinde duran Meng Hao dişlerini sıktı. Yüzü adeta yanıyor gibiydi ve bu çok renkli ışının buraya onun tarafından getirildiğinin öğrenilmesinden korkuyordu.



Havada süzülen Dongluo Klanı Gelişimcileri tavus kuşuna nasıl yardım edebileceklerini bulmaya çalışıyorlardı. Dongluo Ling’in yüzü endişeyle doluydu. Fakat çok renkli ışığın görüntüsü bütün gelişimcilerin şaşkınlıkla bakakalmasına neden olmuştu.



Kızıl Tavus Kuşunun feryatları acınasıydı, gözleri aşağılanma ve acıyla doluydu. Aniden titreyen vücuduyla yere doğru düşmeye başladı. Bunun üzerine Dongluo Klanı Gelişimcileri hızla ileri doğru fırladılar. Onlar yaklaştıklarında çok renkli ışık geride sadece yorulmuş bir nefeslenme sesi bırakarak ortadan kayboldu.



Dongluo Klanı Gelişimcilerinin yüzleri son derece çirkindi. Dongluo Ling öfkeden neredeyse alev alev yanacaktı. Kısa süre içinde bütün şehir sıkıca mühürlendi. Daha fazla Dongluo Klanı Gelişimcisi ortaya çıktı ve vahşi bir öldürme arzusuyla ve öfkeyle yanıp tutuşarak çok renkli ışını aramaya başladılar.



Eğer o gizemli çok renkli ışını bulabilirlerse verecekleri cezanın vahşiliğini düşünmek bile zordu…



Kızıl Tavus Kuşu ise o sırada acil tedavi görüyordu…



Kalabalığın içine karışan Meng Hao’nun yüzü oldukça çirkindi. Papağanın nereye gittiğinden emin değildi. Eğer o aniden omuzunda belirirse, Meng Hao hemen şehri terk edecekti.



Meng Hao aniden et peltesinin aslında gerçekten de iyi huylu biri olduğunu fark etmişti…



Dongluo Şehrine gece çökerken daha önce olanlar çeşitli gelişimciler arasında giderek yayılmıştı. Gecenin geç saatlerinde Dongluo Klanının öfkesi iyice taşmıştı.



Dongluo Klanının köşk evinde, Dongluo Ling gözlerinde yaşlarla titreyen ve uyuklayan Kızıl Tavuş Kuşunu yatıştırıyordu. Tavus kuşu her titrediğinde Dongluo Ling’in gözleri öldürme arzusuyla parlıyordu.



O çok renkli ışığı bulacağım...” dedi dişlerini gıcırdatarak. “Ve o zaman onu lime lime edeceğim!



Bu sırada Meng Hao yerel bir han odasında bacaklarını çaprazlamış oturuyordu, yüzü karanlıktı. En sonunda gözlerini açtı ve papağanın ortaya çıkmasıyla hafif bir iç geçirdi.



Papağanın ifadesi her zamanki gibiydi ve et peltesi de hala onun ayağına yapışmış haldeydi. Yüz ifadesi kibirliydi ve gözleri memnuniyet ve rahatlıkla titreşti.



Heyyy, Beşinci Lord geri döndü!” dedi, masanın üzerinde ileri geri kasıla kasıla yürüdü ve kafasını kaldırarak Meng Hao’ya baktı.



Eğlendin mi?” diye sordu Meng Hao ifadesiz bir şekilde.



Baya eğlenceliydi!!” diye cevapladı papağan. Derin bir nefes aldı ve yüzündeki kibirli ifade kayboldu ve yerini eskiyi hatırlayan bir bakış aldı.



Şimdiye kadar çok sayıda ve renkte kuş denedim...” dedi iç geçirerek. “Hatta onların atası olan Ankayı bile denedim. Fakat, kızıl şimdiye kadar denemediğim tek renkti. Fena değildi. Cidden fena değildi.



Bunu yapanın sen olduğunu bulurlarsa nasıl bir sıkıntıya düşeceğini biliyor musun?” dedi Meng Hao.



Neden korkuyorsun sen?” dedi papağan, yüzü kibirli bir ihtişamla doldu. “Beşinci Lorda iman et, sonsuz hayat kazan. Beşinci Lord kendini gösterdiğinde, kim sıkıntı çıkartmaya cüret edebilir? Eğer benimle uğraşmaya cüret ederlerse, Onları öldürene kadar düdüklerim! Kuşa yaptığımı onlara da yaparım. Tabii ki sen buna dahil değilsin. Kuşların kendi kararlılıkları vardır, insanların da öyle. Kararlılık, bu kilit nokta. Bak, sana yardım etmek gibi bir görevim var. Şimdi yüksek sesle benim dediklerimi tekrar et…



Aniden papağanın ayaklarındaki çanın üzerinde ciddi ifadeli bir yüz belirdi. “Sen ahlaksızsın! Tam anlamıyla habissin! Benim en büyük amacım kesinlikle seni bu yoldan çevirmek, seni günahkar kuş!




Papağan ayağındaki et peltesine küçümser gözlerle baktı. “Kapa çeneni orospu! Eskiden bu tür şeyleri yaparken seni hep yanımda götürmedim mi? Geçmiş yıllardaki Uzay Maymununu unuttun mu? O zaman sen de yanımda değil miydin? Ya Alev Ankası? O zaman yanımda değil miydin? Peki ya Yıldız Denizindeki büyük tüylü balık ya da Sekizinci Dağdaki kaplan? Büyük Altın Ejderha’yı unuttun mu? Tüm bunları unuttun mu?



Et peltesi bir an tereddüt etti, ardından dişlerini gıcırdatarak konuştu: “Uhh… Beni zorlamıştın!



Meng Hao bir kenarda oturmuş onları sessizce izliyordu. En başta bugün olanlarla ilgili bir kaç şey söylemeyi planlamıştı ama papağanın “başarı” listesini duyunca aniden bir şey söylemesine gerek olmadığını fark etti. İç geçirdi, başını sağa sola salladı ve o ikisini görmezden gelerek gözlerini kapattı ve meditasyona devam etti.



Dongluo Klanı gece boyunca bütün gücünü, bütün değerli hazinelerini, bütün Kutsal Duyularını kullanarak şehrin dört bir yanını aradı. Ama bunlar boşunaydı. Bu arama üç gün boyunca devam etti.



Bu üç günlük süreçte Meng Hao iki kez dışarı çıkmıştı. Her seferinde de omuzunda kibirli bir şekilde oturan papağan ona eşlik etmişti. Bir kaç sefer Dongluo Klanı üyeleriyle karşılaşsalar da yersiz papağan herhangi bir şekilde dikkat çekmemişti.



Endişelenme…” dedi papağan. “Böyle şeyleri daha önce birçok kez yaptım ve hiçbirinde de yakalanmadım. Geride bıraktığım tek şey Beşinci Lordun efsaneleri oldu. Bu efsanelere rağmen hiç kimse benim gerçek görünüşümü bilmiyor.



Meng Hao cevap vermedi.



Meng Hao dışarı çıktığı iki seferde de on gün sonra yapılacak açık artırma hakkında soruşturma yapmış ve Ruh Orkidesi Yapraklarının satışa çıkacağını teyit etmişti.



Ayrıca onun satış bedeli hakkında da araştırma yapmıştı. Bu bitki açık artırmada bir kaç yılda bir görünüyordu ve değeri daima on bin ruh taşından biraz yüksek oluyordu.



Meng Hao’nun kişisel olarak çok fazla Ruh Taşı yoktu ama Ji Hongdong’un depolama çantasında aşırı yüksek kalite Ruh Taşlarıyla birlikte yirmi bin kadar normal Ruh Taşı vardı. Bu miktar tıbbi hap kopyalama konusunda çok fazla değildi ama Ruh Orkidesi Yaprağı almak için yeterli olacak ve üstüne biraz da artacaktı.



Dördüncü günün akşamında Meng Hao odasında meditasyonda oturuyordu. Aniden gözleri açıldı ve bir iç geçirdi. Beklediği gibi bela geliyordu. Kapıya doğru baktı.



Çok geçmeden kapı patlayarak paramparça oldu ve parçalar odanın içine yağdı.









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr