Bölüm 326

avatar
8825 22

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 326


Bölüm 326: Bunu Daha Önce Denememiştim!



Kökler yol edilemez, yapraklar asla ölmez. Yapraklar asla ölmez, kökler yok edilemez…” Parçaları bir araya getirirken Meng Hao’nun gözleri düşüncelerle doldu. Özünde bir anne ve oğul arasındaki gibi bir ilişki sergileyen bir mucizevi hayat formu. Dünyada neredeyse hiç görülmeyecek kadar nadir bir şey.



Şu an Meng Hao’nun zihninde yıllar önce işittiği bazı kelimeler belirmişti.



Larva yok edilemez ve lif kopartılamaz. Ne lif kopartılabilir ne de larva yok edilebilir!” Bu sözler, Elek Ağı Gök Gürültüsü Dut Yapraklarıyla beslendiğinde Soğuk Kardan Gözsüz Larva adındaki mucizevi bir böceğe dönüşen bir varlığı tarif ediyordu.



R.N: Gözsüz Larva ve bu konuyla ilgili bilgiler çoğunlukla 165. bölümde geçmişti.



O larvanın dışında, başka bir yol daha var ama onların büyümesi daha tamamlanmadı…”Meng Hao Kan Klonlarını düşünürken gözleri pırıldadı.



Kan Klonlarının özünü et peltesinin derisi ile oluşturduğu için, Meng Hao’nun kendisi ölmediği sürece onlar yok edilemez durumdaydı. Öyle olsa bile kolayca tekrar canlanabileceklerdi. Onların sonsuza kadar yok edilemez olduğunu söylemek biraz abartı olurdu ama gerçekten de öldürülmeleri çok çok zordu.



Fakat Kan Klonlarının Gelişim Merkezleri kendisininkinden çok uzaktı. Onları yok etmek zor olsa da, iş Göksel Felaketle yüzleşmeye gelince, Meng Hao bu Kan Klonlarının yenileceğini biliyordu.



Kanın dokuz neslini arıtıp daha sonra ona kendi kanımı da ekleyerek dokuz neslin üzerine bir tane daha ekleyerek onun bir Kan Ruhuna dönüşmesini sağlayacağım. Ben yok edilmediğim sürece ruh da asla kaybolmayacak!



Meng Hao oturduğu yerde düşüncelere dalmışken papağan bir kez daha ona küçümser bir tavırla baktı. “Bunu aklından bile geçirme...” dedi aniden. “Yalnızca inanılmaz bir şans ve harika talihe sahip olan insanlar böyle bir mucizevi hayat formuyla karşılaşabilirler. Örneğin ben, Beşinci Lord, bir keresinde bir tane Mucizevi Nilüfer Köküne sahip olmuştum. Sadece benim gibi kişiler onlara sahip olabilir.



Meng Hao onu önemsemeyerek düşünmeye devam etti. Aniden zihninde yeni bir fikir titreşti. Papağanın sözleri onun zihninde felakete karşı baskın gelme konusunda yeni kapılar açmıştı. Ne de olsa artık Kan Ölümsüzünün Miras bölgesinde değildi, bu sefer Göksel Felaketle tek başına yüzleşecekti.



Bu konuyu aslında çok çok uzun süredir düşünüyordu. Papağanın biraz önceki sözleri adeta zihninde bir ateş yakmıştı, Meng Hao’nun içinde bir çok düşünce ve soru adeta patlamıştı.



Mucizevi hayat formuna dair...” diye düşündü. “Yapabileceğim başka bir şey daha var. Gök ve Yerin Şeytani Qi’sini ödünç alarak hayali bir cisimleşme yaratabilirim. Ne de olsa cisimleşme insanları öldürmek için benim irademi içinde barındırabilir. Acaba onu Göksel Felakete karşı kullansam nasıl olur… cisimleşmemin zayıf olması çok kötü. Fakat bu yine de keşfedilmesi gereken bir alan.” Meng Hao’nun gözleri parladı, aslında üç farklı mucizevi hayat formuna sahip olduğunu fark etti.



Ayrıca et peltesi de var!” diye düşündü. Gözlerinde belirsiz bir pırıldama oldu. Felaketi aşmak için et peltesini kullanmak onun son çaresi olacaktı. Onun yıldırım tüketme becerisini zaten uzun zaman önce fark etmişti.



Unut bunu. Sadece unut gitsin...” dedi papağan Meng Hao’ya doğru kuşkuyla bakarak. Bir iç geçirdi, yüzünde her şeyi biliyormuş gibi bir ifade vardı. “Biraz önceki yöntem kesinlikle çok zor. Tüm Göklerde, sanırım bunu sadece Beşinci Lord yapabilir. Diğer insanlar ancak rüyalarında mucizevi hayat formuna sahip olabilirler.



Beşinci Lord bilge birisidir, Antik bir Göksel kuştur. Her şeyi bilir. Tamam, sana başka bir yöntem söyleyeceğim. Bu o kadar da zor değil. Aslında oldukça basit. Fakat bu yöntem de sadece sıra dışı şans ve talihe sahip olan insanlar tarafından uygulanabilir.



Bu yöntem çok karmaşık değil. Sadece yanında bir Yıldırım Ruhu bulundurman gerekiyor. Bu yolla felaketi daha kolay aşabilirsin. Fakat Yıldırım Ruhunu senin eğitmen gerekecek. Basitçe söylemek gerekirse oldukça engin bir Gelişim Merkezine sahip olan bir gelişimci ruhuyla başlayacaksın. Ardından yavaşça yıldırımı kullanarak onun ruh şeklini değiştireceksin. Zamanla yavaş yavaş yıldırım miktarını artıracaksın. Eğer onun hala yok olmadığını varsayarsak en sonunda onu kullanabileceğin bir Yıldırım Ruhuna dönüşmeye zorlayacaksın.” Papağan esnedi ve ardından bir ışık parlaması şeklinde mağaradan dışarı fırladı. Dışarıda bir kez daha gelişimcilere “Göksel Büyü” diye tanıttığı şey hakkında eğitim vermeye başladı.



Meng Hao mağarada bir süre oturarak papağanın bahsettiği Yıldırım Ruhunu düşündü. Yüzünde tuhaf bir ifade belirdi ve bir süre sonra depolama çantasına vurdu. Elinde kan renkli maske belirdi. Ruhsal Duyusunu onun içine göndererek papağanı gördükten sonra et peltesi tarafından unutulan Li Klanı Patriğini buldu.



Li Klanı Patriği önceki gibi yorgun görünmüyordu. Fakat Meng Hao’yu fark ettiği anda bütün vücudu titredi. Belli ki et peltesine karşı beslediği korku nihai bir seviyeye ulaşmıştı.



Meng Hao onun etrafında dolanarak onun ruh şekillenmesini inceledi. Bir süre sonra gözleri parlamaya başladı.



Onun gözlerindeki bu parlama Li Klanı Patriğinin kalbine bir dehşet düşürdü.



Ne… Aklından ne geçiyor!?” diye sordu temkinli bir şekilde. İçinde kötü bir his vardı, sanki sahip olduğu ruh şekillenmesi ile ilgili fena bir şey olacak gibiydi. Et peltesi tarafından işkence gördükten sonra artık eskiden olduğu gibi kibirli ve gururlu değildi.



Meng Hao hiçbir şey söylemedi. Li Klanı Patriğini bir süre inceledikten sonra Ruhsal Duyusuyla bir şey yaptı ve kan renkli maskenin içinde bir yıldırım ortaya çıktı. Yıldırım Li Klanı Patriğine doğru çaktı ve doğrudan onun ruh şekillenmesine çarptı.



Lanet olsun! Ne yapıyorsun sen!?!?” Adam titredi ve ruh şekillenmesi sanki dağılacakmış gibi titreşti.



Meng Hao başını aşağı yukarı salladı, ardından Ruhsal Duyusuyla bir yıldırım daha çağırdı ve ardından bir tane daha geldi. Yıldırımlar gürültüler eşliğinde acınası çığlıklar atan Li Klanı Patriğinin üzerine düşmeye devam etti.



Bu işlem Li Klanı Patriğinin ruh şekillenmesi sönükleşmeye başlayana kadar iki saat devam etti.



Delisin sen!” diye bağırdı Patrik dişlerini gıcırdatarak. “Sen lanet olası bir kaçıksın! Ve o et peltesi de kabustan başka bir şey değil! Günün birinde intikamımı alacağım!” Adam lanetler savurmaya devam etti, ama içten içe kendini acınası hissediyor ve sürekli derince iç geçiriyordu.



Meng Hao Ölümsüzler Mağarasında gözlerini açtı.



Li Klanı Patriğinin sıra dışı bir Gelişim Merkezi var. Bir Yıldırım Ruhu olmak için bütün gereksinimleri karşılıyor. Şu andan itibaren elimdeki bütün yöntemleri kullanarak onu yıldırıma alışkın hale getirmeliyim. Aynı zamanda bir de Gözsüz Larvaya ihtiyacım olacak. Fakat ondan önce dışarı çıkıp Yetkin Altın Çekirdek Hapı için gereken tıbbi bitkiyi bulmam gerekiyor.” Kararını veren Meng Hao Ruhsal Duyusunu dışarı göndererek Huang Daxian’ı buldu.



Papağan etrafta çeşitli desenler oluşturmak için koşuşturan bir grup insanın üzerinde uçarken Huang Daxian ise onlara kibirli bir şekilde bakıyordu. Aniden zihninde Meng Hao’nun sesi yankılanınca vücudu titredi. Ardından zihninde Meng Hao’nun ihtiyaç duyduğu tıbbi bitkinin görüntüsü belirdi.



Yarım ay sonra Meng Hao içinde ihtiyacı olan tıbbi bitkiye dair bilgileri içinde barındıran bir yeşim kayışa bakıyordu. Yüzden fazla sayıda Gelişimci grubunun yürüttüğü soruşturma sonucunda bir ipucu ortaya çıkmıştı. Meng Hao ayağa kalktı ve Ölümsüzler Mağarasından ayrıldı.



Dongluo Şehri, Birleşik Dokuz Şehrin bir üyesi.” Yeşim kayışın içinde ayrıca Siyah Topraklara ait bir harita vardı ve işaretli olan Dongluo Şehri oradan çok uzakta değildi.



Meng Hao şu an yüzden fazla takipçisi sayesinde Siyah Topraklardaki güç yapısını iyice anlamıştı. Siyah Topraklarda Siyah Toprak Sarayı ve Birleşik Dokuzun dışında tamamen Serseri Gelişimciler yaşıyordu. Bazı durumlarda gruplar oluşuyor ve küçük çaplı bir güç şekillendiriyorlardı. Bazıları güçlü, bazıları ise zayıftı ama buna rağmen onlar bir ihtilaf halinde varlıklarını sürdürüyorlardı.



Birleşik Dokuz, Siyah Toprakların en güçlü dokuz Gelişimci Klanının bir araya gelmesiyle oluşmuştu ve şehirler onların etrafında yükselmişti. Onlar Siyah Toprak Sarayının gücüne karşı durabilmek adına birleşmişler ve birlik oluşturmuşlardı.



Meng Hao’nun ihtiyacı olan bileşen nispeten nadir bulunan bir tıbbi bitki olan Ruh Orkidesi Yaprağıydı. Yani onun küçük çaplı güçlerde bulunamayacağını söylemek yanlış olmazdı. Onun bulunabileceği yerler sadece dokuz büyük şehirlerden biriydi.



Meng Hao’nun aldığı bilgiye göre Dongluo Şehrinde yakın zamanda bir açık artırma yapılacaktı. Bu açık artırmada tıbbi hapların yanı sıra tıbbi bitkiler de satılacaktı. Ruh Orkidesi Yaprağı kullanıldığında doğrudan yarayı iyileştirebildiği için insanlar onu satın almak isteyecekti.



Meng Hao elbise kolunu fiskeledi ve bir yıldan fazla süreden sonra ilk defa Ölümsüzler Mağarası bölgesinden dışarı çıktı. Prizmatik bir ışık ışınına dönüşerek yıldırım hızında uzaklara doğru fırladı.



Eski Göksel Yenilenme Hapı sayesinde saçları artık siyahtı ve gözleri canlılıkla doluydu. Üzerinde yeşil bir elbise vardı, yüzü yakışıklı ve kibardı. Alnında ise hem pula hem tüye benzeyen ama ikisi de olmayan bir iz vardı. Meng Hao genel itibariyle sıra dışı bir görünüme sahipti.



Ölümsüzler Mağarasından dışarı uçtuğunda et peltesi ve papağan da onu takip etti.



Yol boyunca papağan et peltesini sürekli azarlıyor ve ikili sonu gelmez bir ağız dalaşına giriyorlardı. Aradan geçen birkaç günde ikili ara sıra boğaz boğaza gelmişti. Papağan en sonunda gizli kozunu ortaya çıkartmaya karar verdi. Bir dizi “Bilmek istiyor musun?” sorusuyla et peltesinin küçük bir çana dönüşmesine ve onun ayaklarına dolanmasına neden olmuştu.



Papağan en sonunda Meng Hao’nun omuzuna geldi ve yüzünde sanki kendisi eşi benzeri olmayan, Gök ve Yer tarafından mutlak bir saygı gören antik bir Göksel Kuşmuş gibi kibirli bir ifadeyle oraya tünedi.



Onların aşağısındaki zemin simsiyahtı, ara sıra topraktan biten siyah renkli bitkiler görülüyordu. Onlar oldukça habis bir görünüşe sahipti. Tüm bu zaman boyunca Meng Hao hiç durmamıştı; haritayı takip ederek Dongluo Şehrine doğru uçmaya devam etmişti.



Günler sonra bir akşam vaktinde karşısında yeşil bir şehir ortaya çıktı. Bu şehir görkemli ve büyük değildi, şekli kareydi ve sanki bitkilerden yapılmış gibi bir görünüme sahipti.



Şehir duvarları bitkilerin birbirine örülmesiyle yaratılmıştı. Bitkilerin yeşilliği bu şehri siyah topraktan dikkat çekici bir şekilde ayırıyordu.



Şehrin merkezinde büyümüş ağaçlar yer alıyordu. Bu ağaçların her birinin dalları birbirine geçerek katmanlar şekillendirmişti. Tüm şehir sanki iki seviyeden oluşuyor gibiydi, birisi zemin, diğeri ise gökyüzüydü.



Şehrin içinde yer alan tek ve devasa bir ağaç ise tek başına üçüncü bir seviyeyi yaratmıştı. Uzaktan bakınca bu şehir oldukça tuhaf görünüyordu. Meng Hao’nun gözleri parlamaya başladı.



Oraya yaklaştıklarında şehir kapısının birbirine geçmiş sekiz devasa ağaçtan oluştuğunu gördüler. Gelişimciler kapıdan girip çıkıyordu ve şehrin içinde oldukça fazla gelişimci yer alıyordu.



Şehrin merkezindeki devasa ağacın tepesine düzinelerce metre uzunluğa sahipmiş gibi görünen dev gibi bir Anka kuşu tünemişti. Bu ışıltılı Ankanın tüyleri kızıldı ve son derece güzeldi.



Fakat daha dikkatli bakıldığında onun aslında bir Anka değil, tavuş kuşu olduğu belli oluyordu.



Tavuş kuşu ara sıra şehre doğru kibirli bir ifadeyle göz gezdiriyordu. O herhangi bir Gelişim Merkezi gücü yaymasa da Meng Hao bu uzaklıktan bile onun güçlü, tehditkar bir auraya sahip olduğunu hissedebiliyordu. Bu durum Meng Hao’nun göz bebeklerinin büzülmesine neden olmuştu.



Bu tavuş kuşunun gözlerindeki ifade adeta kimsenin onun bakışlarına layık olmadığını söylüyordu. Etrafa kibirli ve her şeyden nefret edermişçesine bir bakış attı.



Meng Hao aniden papağanın fısıltısını duydu. “Orospu, Beşinci Lordun karşısında nasıl böyle küstahça davranabilirsin?



Meng Hao bu kızıl tavus kuşu hakkında yeşim kayıştan birkaç bilgi okumuştu. O, Dongluo Klanının kutsal hayvanıydı. Yabancılar nedenini bilmese de o ara sıra uçuyor ve şehrin etrafında dolanıyordu; bu sahneyi gören herkes onun güzelliğine övgüde bulunuyordu.



Tam şehre girmek üzerelerken Meng Hao yanında ağır ağır nefes alan papağanın sesini duydu.



Eee? Şimdi yakından bakınca onun gözlerinin içindeki cilveli bakışı gördüm… Hmm, kırmızı bir kuş, böylesini daha önce hiç denememiştim…” Daha Meng Hao onun ne demek istediğini anlayamadan ve tepki veremeden papağan kayboldu. Meng Hao havada dalgaların yayıldığını ve çok renkli bir ışının tavus kuşuna doğru ilerlediğini gördü.



—–








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr