Bölüm 325

avatar
8356 21

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 325


Bölüm 325: Felaket Bastıran Mucizevi Hayat Formu!



Boom!



Yumruk, ayı totemli Batı Çölü Gelişimcisinin üstüne indiği anda adamın yüzü titreşti. İlk olarak dev ayı şiddetle sarsıldı ve ardından sayısız parçaya bölündü. Gümbürtü sesi yankılanırken adamın vücudu içine göçtü. Adamın vücudu yüzlerce metre geriye şiddetle savrulurken ağzından yedi ya da sekiz kez kan fışkırdı. En sonunda yerde durabildi, bir ağız dolusu kan daha tükürdü ve ardından vücudunun kanlarla kaplandığı görüldü.



Onun görünüşü aniden yaşlanmış gibi hissettirdi. Daha hareket etmeye devam ederken bile orta yaşlı bir adam görünümünden yaşlı birine değişmişti. Saçları grileşmiş, cildi kırışıklıklarla dolmuş ve gözleri cansızlaşmıştı.



En korkunç olan şey ise vücudundaki üç totem dövmesinin solması ve ardından kaybolmasıydı.



Şok edici bir şekilde, biraz önceki devasa ayının feryatlar içindeki hayali bir versiyonu Meng Hao’nun sağ elinin üzerinde süzülüyordu.



Meng Hao daha bitirmemişti. Tek bir nefeslik sürede ileri doğru bir adım attı ve üç yumruk saldırısı daha yaptı.



İlk yumruk Batı Çölü Gelişimcisinin fil totemine çarptı. Adam ağzında kanlarla eli metre kadar geri savruldu. İnledi ve sanki vücudu patlamanın eşiğindeymiş gibi göründü. O hızlıca yaşlandı, hayat kuvveti azaldı ve totemleri yok oldu. Şu an Meng Hao’nun elinin etrafında bir fil ve ayı dönüyordu.



Onun ikinci yumruğu Azure Maskeli Gelişimcilerden birinin göğsüne indi. Çatırdama sesleri eşliğinde adam çığlıklar attı. Maskesi parçalanırken ağzından kanlar fışkırdı. Aynı zamanda geriye doğru elli metre kadar savruldu, vücudu hızla yaşlandı ve Gelişim Merkezi yerle bir olmanın eşiğindeymiş gibi göründü.



Üçüncü yumruk ise diğer Azure Maskeli Gelişimciye vurdu. Onun Gelişim Merkezi diğerinden biraz daha zayıftı, Erken Nüve Formasyonu aşamasına daha yeni adım atmıştı ve bu yüzden Çekirdeği daha tam dengeye ulaşamamış haldeydi. Meng Hao’nun yumruğu onu otuz beş metre kadar geriye gönderdi, adamın kafa derisi uyuşurken vücudunda dalgalanan ve her şeyi yok eden korkunç bir güç hissetti. Adamın Çekirdeği parçalandı ve ardından tüm vücudu patlayarak kan ve pıhtı deryasına dönüştü.



Tüm bunlar göz açıp kapayıncaya kadar olup bitmişti. Ardından Meng Hao Luo Chong’un tam karşısında belirdi. Onun yarı saydam eldivenli eli ileri doğru fırladı, Luo Chong’un boynundan tuttu ve vücudunu havaya kaldırdı.



Luo Chong’un altın maskenin ardındaki gözleri şiddetli bir korku ve hayretle parladı. Vücudu titredi ve nefesi kesildi. Fakat mücadele etmeye cüret edemedi. Karşısındaki yüzsüz saldırgandan yayılan şiddetli bir öldürme arzusu hissediyordu. Öldürme arzusunun yoğunluğu onun zihnini allak bullak etmişti.



Meng Hao’nun taşan öldürme arzusunu gören Duo Lan’ın yüzü soldu ve bağırdı: “Yüce Şeytan Lordu, lütfen beni dinleyin! Bizim herhangi bir kötü niyetimiz yok. Biraz önce olanlar sadece bir yanlış anlaşılmaydı. Yüce Şeytan Lordu, yalvarırım asabiliğimizi bağışlayın. Burasının sizin bölgeniz olduğunu bilmiyorduk. Lütfen kendinize hakim olun… Biraz önceki hareketlerimizin telafisini yapmaya hazırız.



Yüce Şeytan Lordu…” diye inledi Luo Chong, “Bu… Bu sadece bir yanlış anlaşılmaydı. Gerçekten de sadece bir yanlış anlaşılma…” Luo Chong o sırada bir ayağının mezarda olduğunu hissediyordu, bu durum tıpkı hala kabuslarına giren Güney Diyarındaki Fang Mu dövüşündeki gibi bir hissiyattı.



Bu hissi ilk defa o zaman yaşamıştı. Şimdi bu ikinci kez oluyordu.



Bir farkla, bu seferki ilkine göre çok daha şiddetliydi. Biraz önceki kibri tamamen ortadan kaybolmuştu.



Yanlış anlaşılma?” dedi Meng Hao boğuk bir sesle, bu ses tıpkı iki taşın birbirine sürtünme sesi gibiydi. Sol eliyle cübbesine uzanarak bir tane tıbbi hap çıkarttı. Onu Luo Chong’un ağzına soktu ve ardından Duo Lan’a doğru özdeş bir hap fırlattı.



O hapı kullan.” dedi soğukça. “Ardından bu meselenin bir yanlış anlaşılma olduğu konusunda karara varalım.” Luo Chong’un gözlerindeki korku çok daha şiddetli bir hal almıştı. Biraz önce ağzına aldığı hapın ne olduğundan emin değildi ama ne olabileceğini tahmin edebiliyordu. Şu an bu konuda yapabileceği bir şey yoktu, Siyah Toprak Sarayına gidip onun etkisinin giderildiğine emin olana kadar beklemek zorundaydı.



Duo Lan’ın yüzü tereddütle titreşti. Luo Chong’un yaşayıp yaşamamasını pek önemsemiyordu. Fakat, eğer bu hapı kullanmazsa onu kızdırmanın sonucu iyi olmayacaktı.



Güzel dişlerini sıkan Duo Lan tıbbi hapı kaldırdı ve ardından onu ağzına atarak yuttu. Daha sonra Meng Hao’ya baktı.



Meng Hao elini gevşetti, ardından elbise kolunu fiskeledi ve ardına dönerek dağa doğru yürümeye başladı. Bilerek yüzüne otoriter bir ifade takındı ve konuşmaya başladı: “Buradan kaybolun. Eğer bir daha bu bölgenin üç yüz kilometre yakınına gelirseniz zehir sizi öldürecek! Göklerin altındaki hiçbir simyacı benim şeytani haplarımı etkisiz hale getiremez.” Bununla birlikte kaybolarak Ölümsüzler Mağarasına geri döndü.



Luo Chong, Duo Lan ve diğerleri bir an tereddüt ettikten sonra uzaklara doğru fırladılar.



Grup yüz kilometre kadar uzaklaştıktan sonra en sonunda durdu ve Meng Hao’nun Ölümsüzler Mağarasının olduğu yöne doğru baktılar.



Lanet olsun… Siyah Toprak Sarayına geri döndüğümde burayı yerle bir etmesi için adam göndereceğim!” dedi Luo Chong, yüzünde tehlikeli bir ifadeyle.



Bu işle ben ilgileneceğim.” dedi Azure Maskeli Gelişimcilerden biri dişlerini sıkarak. “Bakalım bu herif gerçekte ne tür insan üstü becerilere sahip. Ben…” Daha sözünü bitiremeden aniden tek bir kelime hiçlikten çıkarak bölgede çınladı.



Armağan!



Tek bir kelime. Ses yankılandığı anda Azure Maskeli Gelişimci titremeye başladı. Luo Chong ve diğerleri, adamın burnundan, ağzından, gözlerinden ve kulaklarından çıkan titreşimli siyah aurayı hayretle izlediler. Kısa sürede ortaya muazzam miktarda bir siyah aura yayıldı. Duo Lan ise yaşlı adamın üzerinde beliren hayali figürü görebiliyordu, bu figür Meng Hao’nun Erdemli Armağan Şeytani Cisimleşmesiydi.



Bulanık Şeytani Cisimleşme adamın tepesinden vücuduna daldı. Azure Maskeli adam çığlıklar atmaya başladı ve sağ kolu aniden titremeye başladı. Luo Chong’un hayret dolu bakışları altında adamın sağ kolu aniden kendi alnına doğru saplandı.



Bir gümbürtüyle birlikte adamın kafası patladı ve anında öldü.



Kendinize dikkat edin...” dedi Meng Hao soğukça, ardından kayboldu.



Ortama ölümcül bir sessizlik çökmüştü.



Luo Chong’un vücudu kontrolsüzce titriyordu ve biraz önce bahsettiği düşüncelerini hemen bir kenara attı. Şu an aklındaki tek düşünce bir daha buranın üç yüz kilometre yakınına asla yaklaşmamaktı.



Duo Lan’ın nefesi kesilmiş, gözleri kocaman açılmıştı. O, Batı Çölünde Şeytan Lordu denilen şeylerden daha önce görmüştü ama hiçbiri bunun gibi tuhaf bir korkunçluğa sahip değildi.



Eğer o bir toteme dönüşürse ne olur?” diye düşündü Duo Lan. Kalbi daha hızlı atmaya başladı.



Geriye kalan dört gelişimci sessizliklerini sürdürerek uzaklara doğru fırladılar.



Ölümsüzler Mağarasının dışında Luo Chong ve diğerlerinin geri çekilişini izleyen yüzden fazla gelişimcinin gözleri fanatizm ile dolmuştu. Gelişimciler güce tapardı ve Meng Hao’nun biraz önce sergilediği güç onların zihinlerini ve kalplerini titretmişti.



Bunu gördünüz mü?” diye ciyakladı papağan hemen havaya uçarak. Onun gözleri yavaşça gelişimci grubunun üzerinde gezindi. “Bu, Beşinci Lordun Göksel Büyüsünden başka bir şey değildi! Eğer gelişiminizi benim yöntemlerime göre özenle pratik etmeye devam ederseniz, sizin de güçlenmeniz çok uzun sürmeyecek!



Ölümsüzler Mağarasının içinde Meng Hao sağ eline baktı ve gözleri gizemli bir parıltıyla doldu.



Bu sağ el, Gelişim Merkezimin gücü ve Şeytani Qi ile birleşince Orta Nüve Formasyonu aşamasını yok edebilir. Fakat, iş Geç Nüve Formasyonu aşamasına gelince tek seçeneğim Kan Ölümsüzünün Maskesini kullanmak olacak.



Her halükarda, benim Erken Nüve Formasyonu aşamasının zirvesinde olduğumu düşününce, bana rakip olabilecek başka Nüve Formasyonu Gelişimcisi çok fazla yok. Ayrıca Yetkin Altın Çekirdeği elde ettiğimde ve Orta Nüve Formasyonu aşamasına girdiğimde, aynı aşamada benimle baş edebilecek insan sayısı çok çok az olacak!” Meng Hao’nun gözleri özgüven ile parladı.



Meng Hao’nun düşüncesine göre Temel Kurulum aşamasında elinde bulundurduğu güç ile şimdiki gücü arasındaki fark çok büyüktü.



Son tıbbi bitki bileşenini bulmak zor olmayacak. Ama Yetkin Altın Çekirdeği oluşturduktan sonra gelecek Göksel Felaket… Asıl problem o olacak.” Meng Hao kaşlarını çattı. Bu onun en çok kaygılandığı konuydu. Temel Kurulum aşamasındaki Göksel Felaket korku vericiydi. Eğer Kan Ölümsüzü Mirası Meng Hao’nun yerine onunla savaşmasaydı, Meng Hao asla bir Yetkin Temel şekillendiremeyecekti.



Kendi kendine mırıldanırken, gözleri pırıldadı ve Ruhsal Duyusuyla dışarı bir mesaj gönderdi. Bir kaç saniye sonra kanat çırpma sesleriyle birlikte renkli bir kuş içeri uçtu, biraz sabırsız görünüyordu.



Neler oluyor!?” dedi Meng Hao’ya bakarak. “Beşinci Lordun dışarıdaki gelişimcilere eğitim verdiğini bilmiyor musun? Beşinci Lordun zamanının ne kadar değerli olduğunu bilmiyor musun?



Göksel Felakete karşı nasıl baskın çıkabilirim?” diye sordu Meng Hao, lafı dolandırmamıştı.



Göksel Felaket?” Papağan şaşkınlıkla bakakaldı ve ardından Meng Hao’nun etrafında bir kaç tur attı, sanki onu çeşitli açılardan ölçüp biçiyor gibiydi. En sonunda başını sağa sola salladı. İç geçirdi. “Hiç kimse ona karşı baskın çıkamaz. Sen ölü bir adamsın. Görünüşe göre ben, Beşinci Lord, Antik Göksel Kuş, yeni bir efendi aramaya başlamalıyım.



Kuş tam ayrılmak üzereyken Meng Hao her zamanki sakin ifadesiyle konuştu: “Demek sen bile felakete nasıl karşı gelinebileceğini bilmiyorsun. Ve hala kendine Antik Göksel Kuş diyebiliyorsun.” Meng Hao’nun yüzündeki alaycı gülümseme oldukça belirgindi.



Papağan bu alaycı gülümsemeyi görünce hemen tüyleri dikildi ve Meng Hao’ya doğru baktı.



Bilmiyor muyum?” dedi, nefesi daralmıştı. “Bana ne cüretle bilmiyorsun dersin? Ben… Ben böyle kolay kandırılmam!” İşi uzatmak yerine yüzüne gururlu bir ifade takındı ve tüylerini düzeltmeye başladı.



Demek gerçekten de sadece gösterişli yaşlı bir kuşmuşsun!” dedi Meng Hao kayıtsızca, yüzündeki alaycılık iyice belirginleşti. Hatta muhabbete devam etmeye bile tenezzül etmiyormuş gibi gözlerini kapattı.



O anda papağan aniden öfkelendi. Tüylerini düzeltmek adına onları öfkeyle gagaladı ve kükredi: “Bilmediğimi kim söyledi!? Göksel Felaketi bastırmak ve geciktirmek için bir yöntem biliyorum. Benim bilmediğim bir Göksel Büyü olamaz!



Demek gerçekten de bilmiyorsun...” diye cevapladı Meng Hao hafif bir tonla.



Göksel Felaket bir osuruktan başka bir şey değil!” diye kükredi papağan. “Eski günlerde felaketi tek bir nefesimle bastırabiliyordum! Şimdi bile bunu yapabilecek en az on binlerce yolum var… Hayır, bunu bir milyon farklı yolla yapabilirim! Sana onlardan birini söyleyeceğim. Tek yapman gereken şey kökleri ve yaprakları tıpkı bir anne ve oğul gibi birbirine bağlı olan tipte bir mucizevi hayat formu bulmak. Kökler yok edilemez ve yapraklar asla ölmez. Yapraklar asla ölmez ve kökler asla yok edilemez! Köklere tutun ve yaprakları Göksel Felakete karşı savunma için kullan. Felakete karşı böyle baskın çıkabilirsin!



Öyle mucizevi hayat formları yaygın şeyler değil ve bu senin için üzücü bir durum. Hatta ona benzer şeyler bile yaygın değil. Hepsinin de soyu tükenmiş durumda. Öyle bir şeyle karşılaşman için inanılmaz bir şansa ve talihe ihtiyacın var. Sana sadece bakarak bile böyle bir şeyin olmayacağını söyleyebilirim. Sen o tarzda bir insan değilsin. Büyük ihtimalle sen artık ölü bir adamsın.



Papağanın sözleri aslında Meng Hao’nun gözlerinin titreşmesine neden olmuştu. Papağanın sözlerini analiz ettikten sonra, mantığını biraz anlamış gibi göründü. Dahası zihni şu an dönüyordu. Çünkü aklına papağanın tasvir ettiğine oldukça benzeyen Siyah Topraklardaki mucizevi bir hayat formu gelmişti!



—–








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr