Bölüm 323

avatar
8977 21

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 323


Bölüm 323: Tanrıça Duo Lan



Meng Hao derin bir nefes aldı. Elindeki parıltı uzun bir süre devam ettikten sonra en nihayetinde aşırı yüksek kalite Ruh Taşını yerine koydu. Bunun ardından avucunda gümüş renkli bir büyülü sembol belirdi. Bu sembolden gümüş bir parıltı yayılırken havaya zayıf bir aura süzüldü ve daha fazla büyülü sembollere dönüştü. Bu durum Meng Hao’ya Göksel Toprağın verdiğiyle aynı hissi yaşatmıştı.



Büyülü sembollerin yaydığı güçlü dalgalanmalar hemen Meng Hao’ya bir tehlike hissi yaşattı; semboller kaybolmadan önce onları dikkatlice inceledi.



Tıpkı beklediğim gibi. Bir Ji oğlunu öldürmek için bir kişinin uzun bir savaşa girişmemesi gerekiyor. Onu yıldırım hızında öldürmek, herhangi bir büyülü eşya kullanmasına fırsat vermemek gerekiyor… Eğer kan renkli maskeyi kullanma konusunda o kadar kararlı olmasaydım, korkarım ki…” O dövüşü hatırlayan Meng Hao bir korkuyla doldu; eğer en ufak bir tereddüt yaşasaydı sonuç çok farklı olacaktı.



Ji Klanı gerçekten de korku vericiydi, onların ellerinin altında muhakkak ki bazı güçlü hileler vardı. Meng Hao’nun zaferi elde edebilmesinin ana nedeni bir gök gürültüsü çakışı gibi saldırması ve rakibine tepki verecek kısıtlı zaman bırakmasıydı.



Meng Hao gümüş büyülü sembole bakınca onu hazırlamak için belli bir zaman gerektiğini anlamıştı.



Bu şey en zayıf haliyle bile benim Gelişim Merkezimden daha güçlü, onu tam olarak nasıl kullanacağım konusunda bir fikrim yok.” Bir an düşündükten sonra eli bir kez daha titreşti; bu sefer yarı saydam bir hap şişesi ortaya çıktı.



Onun içinde bir Longan Meyvesi büyüklüğünde bir tıbbi hap olduğu görünüyordu. Bu hap bir el resmiyle damgalanmıştı. Hap şişesini açarken Meng Hao’nun gözleri pırıldadı, hapın aromasını kokladıktan sonra, ondan etkilendi.



Bu sıradan bir tıbbi hap değil! Bu bir… Yüzde yüzlük eksiksiz hap!” Meng Hao hapı dikkatlice incelerken derin bir nefes aldı. Uzun bir zaman sonra gözleri büyülenmiş gibi bir bakışla doldu.



Ruh Temini Hapı! Üç büyük antik tıbbi haptan birisi! Bir eksiksiz Ruh Temini Hapı!” Ağır ağır nefes alan Meng Hao haklı olduğunu teyit etmek için onu bir kez daha inceledi. Haklıydı. Herhangi bir hata yoktu. Yüz ifadesi merakla doldu.



Üç büyük antik tıbbi haptan biri olan Eski Göksel Yenilenme Hapına zaten sahipti. Bu nedenle harcadığı ömrünü geri kazanabilirdi. Ayrıca ustasının verdiği Yabancı Hapları da vardı, bu haplar da Diriliş Zambağını baskılayabildiği gibi ömrü de artırıyordu.



Bir Gelişen Ruh Gelişimcisinin Gelişen Ruhu beş elementi temel alır ve beş renge ayrılır. Dört Renkli Gelişen Ruh gerçekte nihai olarak sayılır. Bir Kusursuz Çekirdek ve bir Mor Çekirdek ile birlikte bir tane Tek Renkli Ruh Temini Hapıyla birlikte ona bir element daha eklenebilir!



Eğer benim dört rengim olsaydı bu hap sayesinde bu sayıyı beşe çıkartabilirdim. Ama ben zaten beş elemente sahibim, o zaman… Bir Altı Renkli Gelişen Ruh yaratılabilir mi? Bu hapı kaç kez kullanırsan kullan sadece bir kez etkisini gösterecek olması çok kötü.” Meng Hao pırıldayan gözlerle bu Tek Renkli Ruh Temini Hapına baktı. En sonunda onu dikkatli bir şekilde yerine koydu.



Gelecekte bu hapın çok işine yarayacağına dair içinde güçlü bir hissiyat vardı!



Daha sonra depolama çantasına bir daha baktı ve bir olta çıkarttı.



Bu olta uzun ve inceydi ve tamamen zümrüt yeşiliydi. Meng Hao onu eliyle kaldırdı, onun nasıl bir işleve sahip olduğu konusunda en ufak bir fikri yoktu. Olta pırıltılı ve yarı saydamdı ve aynı zamanda son derece keskin görünüyordu; ucundaki kanca soğuk bir ışıkla parlıyordu.



Bu şey…” Meng Hao bir an duraksadıktan sonra oltayı fiskeledi ve bunun üzerine hemen karşısında bir göl illüzyonu belirdi. Oltanın kancası gölün suyuna daldı ve bunun üzerine Meng Hao’nun tüm vücuduna bir titreme yayıldı. Bebeklerin ağlamasını, yaşlı adamların ölmeden önceki son nefeslerini, sağlam vücutlu adamların kahkahalarını, gençlerin inatçı yeminlerini duydu. Meng Hao bütün yaşayan varlıkların sesini duydu.



Bu sesler zihnine ve kalbine girdi, onları sarstı. Meng Hao parçalara ayrılıyormuş gibi hissetti. Hemen elini gevşetti; balık oltası yere düştü ve her şey yok olup gitti.



Sadece bir anlık sürede Meng Hao’nun tüm vücudu terden sırılsıklam olmuştu. Nefes alış verişi düzensizleşmişti.



“Bu şey de ne?” diye düşündü, balık oltasına bakarak. İlk bakışta oldukça sıradan görünse de, şimdi engin bir gizeme sahipti.



Ji Klanının ne kadar korkunç olduğunu düşününce, belli ki bu olta kamışı önemli bir eşyaydı.



Bir süre sonra Meng Hao olta kamışını yerine koydu ve tekrar depolama çantasına baktı. Sıradan bir Ruh Taşı yığınının dışında başka bir tane daha dikkate değer görünen eşya vardı.



O bir kutuydu.



Bu kutu kare şeklindeydi ve yeşimden yapılmış gibi görünse de değildi. Rengi simsiyahtı ve sağ köşesinde bir iz, bir kelime vardı.



Fang (方).



Kutunun kadim bir havası vardı. Onu yavaşça açarken Meng Hao’nun gözleri pırıldadı. İçinde tek bir eldiven vardı. Onu eline aldığında bir ağustos böceği kanadı kadar yumuşak olduğunu fark etti.



Meng Hao Ruhsal Duyusuyla onu bir an dikkatle inceledikten sonra sağ eline taktı. Onu taktığı anda onun içinden inanılmaz bir gücün patladığını ve sağ eline doğru aktığını hissetti.



Derin bir nefes alarak eline baktı. Herhangi bir eldiven görüntüsü yoktu fakat yumruğunu sıktığında sanki havanın kendisi ona doğru çekiliyormuş gibi bir çatırdama sesi duyuldu. Ölümsüzler Mağarasının içindeki her şey önce titredi, ardından Meng Hao’nun yumruğuna doğru uçmaya başladı. Sanki hava bile yarıya düşmüş, yumruk tarafından emilmiş gibiydi.



Bu güç?” Aniden Meng Hao’nun zihninde Fang Klanından gelen genç kadın ve onun korkunç yumruğunun görüntüsü belirdi.



Fang… Bu eşya Fang Klanıyla ilgili olmalı. Eğer öyleyse bir Ji Klanı üyesinin depolama çantasında ne işi var? Dahası Ji Hongdong neden bunu kullanmıyordu?” Meng Hao bu konuda bir süre düşünse de kafası karman çorman olmuştu. Diğer eşyalar aşırı yüksek kalite Ruh Taşı, olta kamışı ve hatta gümüş renkli büyülü sembol kullanmak için zaman gerektiren eşyalardı. Ji Hongdong’un onları kullanmaya zamanı olmamıştı.



Fakat bu belli ki sıra dışı olan eldiveni de giymemişti. Eğer bu eldiveni taksaydı, onu öldürmek çok kolay olmayacaktı.



Bir de bu kan var.” diye düşündü Meng Hao. “Bir Kan Ruhu yaratabildiğimde, onun bilinci bana bağlanacak ve onun hafızasını görebileceğim.  Belki de cevabı o zaman bulabilirim.” Meng Hao sağ elindeki gücü bir süre hissettikten sonra yavaşça yumruğunu açtı. Daha sonra tekrar depolama çantasına baktı. İçinde çeşit çeşit eşyalar vardı. Ruh Taşlarının sayısı ise 20-30 bin civarındaydı ve kopyalaması gereken tıbbi haplardan hiçbiri için yeterli değildi.



Gözleri pırıldayan Meng Hao depolama çantasını bir kenara koydu.



Bu nesnelerle birlikte artık Güney Diyarının dışında gücünü yükseltmesi çok daha kolay olacaktı. Şu an artık tamamen özgürce dolanabilirdi.



Fakat daha değil...” diye düşündü başını sağa sola sallayarak. Ji Hongdong’un çanını çıkarttı ardından Çekirdeğinden bir ağız dolusu Qi tükürdü ve bu ikisini kaynaştırdı. Bunun ardından bir süre çanı nasıl kullanabileceği konusunda çalıştı. Diğer nesneler gibi bunu da nasıl kullanacağını öğrenmesi için biraz araştırma yapması gerekecekti.



Aceleye gerek yok. Yaralarım iyileşti ve dışarı çıkma zamanı neredeyse geldi. Ama ilk önce Eski Göksel Yenilenme Hapını kopyalamam lazım!” İlk başta biraz tereddüt içindeydi, Tek Renkli Ruh Temini Hapının sadece tek bir seferliğine kullanılabildiğini biliyordu. Ve ne yazık ki Eski Göksel Yenilenme Hapında da böyle bir kısıtlama olup olmadığını test etmesinin bir yolu yoktu.



Eğer öyleyse bu kopyalama israf olacaktı. Fakat kopyalamazsa ve birden fazla kez kullanılabiliyorsa da bu büyük bir kayıp olacaktı.



Meng Hao kararlı bir yaradılışa sahipti. Bu nedenle pırıldayan gözleriyle Bakır Aynayı ve Eski Göksel Yenilenme Hapını çıkarttı. Derin bir nefes aldı ve ardından onu aşırı yüksek kalite Ruh Taşıyla kopyalamaya başladı.



Modern dünyada üç büyük antik tıbbi hap çok nadirdi ve kopyalamanın işe yarayıp yaramayacağını bile bilmiyordu. Bir hapı kopyalamak için beş tane aşırı yüksek kalite Ruh Taşını harcamak onun için acı vericiydi.



Meng Hao hemen kopyayı ağzına attı.



Zaman geçti. Günler sonra Meng Hao’nun saçları yavaş yavaş değişmeye başladı. Artık saçları beyaz değil siyahtı, yüzüne renk gelmeye ve hayat dolu bir şekilde parlamaya başladı. Tüm benliği ışıldadı ve işin aslı Gelişim Merkezi de ilerleme sağladı. Artık Orta Nüve Formasyonu aşamasına ulaşması çok zaman almayacaktı.



Fakat Meng Hao buna izin vermeyecekti. Onun ilk önceliği Yetkin Altın Çekirdekti; Orta Nüve Formasyonu aşamasına girdiğinde ve Çekirdek Qi’si ortaya çıktığında artık bunun bir geri dönüşü olmayacaktı.



Bunun üzerinden bir kaç gün daha geçtikten sonra gözlerini açtı. Bu gözleri ışıltılı ve keskin bir ışıkla parlıyordu. Meng Hao’nun ömrü tamamen yenilenmişti. Ruhsal Duyusunu dış dünyaya aktardı, o sırada sabahın erken saatleriydi. Yavaş yavaş yükselen güneşin altında papağan gökyüzünde daireler çiziyor ve aşağıdaki yüzden fazla sayıda insana sürekli emirler yağdırıyordu.



Beşinci Lord size bir göksel büyü formasyonu öğretecek. Bu büyü formasyonu temel olarak insanları kullanıyor! Size garanti ediyorum ki eğer bu formasyonda uzmanlaşırsanız yenilmez olacaksınız! Şimdi, benimle birlikte tekrar edin!



Beşinci Lorda iman et, sonsuz hayat kazan! Beşinci Lord ortaya çıktığında kim sıkıntı çıkartmaya cüret edebilir!” Yüzden fazla gelişimcinin kükremeleri gök gürültüsü gibi yankılandı…



Bir kenarda duran et peltesinin yüzü küçümsemeyle doluydu. Fakat içten içe hissettiği kıskançlık ve haseti gizleyemiyordu.



Meng Hao son zamanlarda buna benzer sahnelere bir çok kez şahit olmuştu. Bu durum karşısında sadece gülümsedi ve görmezden geldi. Tam Ruhsal Duyusunu geri çekmek üzereyken aniden kaşları çatıldı. İki parmağını yere doğru bastırdı ve Erdemli Armağan Sanatını etkinleştirdi. Bölgedeki Qi Meng Hao’ya doğru akarak gözlerinde odaklandı. Görüşünü Ruhsal Duyusuyla birleştiren Meng Hao tek bir bakışla tüm yöreyi süzdü. Orada, yüzlerce metre uzakta küçük dağa doğru gelen bir gelişimci kafilesi vardı.



Onlara bir adam ve bir kadın liderlik ediyordu. Adamın yüzünde altın maske vardı ve Meng Hao onun aurasını tanımıştı. O Siyah Toprakların Tao Çocuğu Luo Chong idi!



R.N: Luo Chong Meng Hao’nun 269. bölümde Tahta Zaman Kılıcıyla yamulttuğu arkadaş.



Onun yanındaki kadının yüzünde hoş bir tülbent vardı; bu tülün ardındaki güzel siması zar zor görülebiliyordu. Bu kadın sanki Gök ve Yerdeki bütün güzelliğin somutlaşmış hali gibiydi.



Boyu uzun, bacakları ince ve göğsü dolgundu. Tüm bunlar üzerindeki hafif kışkırtıcı elbiseyle birleşince onun çekiciliğini ölümcül hale getiriyordu.



Elbise onun ince belini sarmıştı ve arkasına doğru bütün kıvrımlarını vurguluyordu. Alnında bir kelebek totemi dövmesi vardı ve bu da onun görünüşünü daha etkileyici hale getiriyordu.



Kolları sanki yeşimden oyulmuş gibiydi ve aynı zamanda pırıltılı totem dövmeleriyle süslenmişti. O ikisinin arkasında dört kişi daha vardı. Maskeli Siyah Toprak Gelişimcilerinden ikisi Orta Nüve Formasyonu aşamasındaydı.



Diğer ikisi ise iri yapılıydı. Tek bakışta onların güçlü Batı Çölü uzmanları olduğu belli oluyordu. Bu dört adam belli ki Luo Chong ve diğer güzel kadının takipçileriydi.



Burası Siyah Toprakların en verimsiz bölgelerinden biri.” dedi Luo Chong. “Burada sadece yüzüne bile bakmaya değmeyecek kaba Serseri Gelişimciler yaşar. Tanrıça Duo Lan, sizi Batı Çölünden buraya getiren şey tam olarak nedir?” Luo Chong’un yüzü maskenin arkasında gizlenmişti, ama konuşurken içtenlikle gülümsediği belliydi. Kadına doğru bakan gözleri şiddetli bir hayranlıkla kıvılcımlandı.



Kadın ona adeta yeni açan bir zambak misali kibarca gülümsedi. Onun doğuştan gelen mutlak bir güzelliği vardı. Onun gülümsemesi Luo Chong’un nefesini kesmişti. Kadın tam ona cevap verecekken aniden Anka gibi gözleri titreşti. Alnındaki kelebek totemi sanki uçup gidecekmiş gibi kıpırdandı.



Kimsin sen!?








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr