Bölüm 318

avatar
9078 21

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 318


Bölüm 318: Beşinci Lorda İman Et, Sonsuz Hayat Kazan!



Beşinci Lord her şeyi bilir!



Bilmiyorsun!



Arrrrhhhh! Pekala!” Papağan kanatlarını çırparken ciyakladı. “Antik bir Göksel kuşun ne kadar güçlü olduğunu anlayacaksın!” Papağanın gözleri yeşile döndü; onun itibarı sorgulanmıştı! Aniden çok renkli bir ışık parladı ve sadece tek bir nefeslik sürede küçük dağı tamamen doldurdu.



Ardından ışık sanki dağdan bir şey toplamış gibi geri döndü. Işık bir araya toplanarak bir yumruk büyüklüğünde siyah bir toprak yığınına dönüştü.



Gördün mü?” dedi papağan kibirle, sesi tizdi. “Siyah renkli toprakların sırrı bu dağın içinde bulunabilir. Bu benim, bizzat Beşinci Lordun kendisi tarafından arıtıldı!



Diğer taraftaki et peltesi tüm bunları şaşkınlık ve mutlak bir sessizlikle izledi, sanki biraz önce bir aydınlanma yaşamış gibiydi. Aniden bir şeylerin farkına varmış olmasına rağmen merakı daha da artmıştı.



O da ne öyle?” dedi. Meng Hao’nun biraz önceki sözlerini düşünerek gözlerini devirdi ve ardından kibirli bir duruşa sahip olan papağana baktı. Aniden oldukça heyecanlı ve hevesli bir şekilde konuştu: “O zırvalığı kullanarak bizi kandırmaya çalışıyorsun, seni yaşlı kuş! Onun ne olduğu hakkında hiçbir fikrin yok!



Papağan ona küçümseyerek baktı. Bu sefer Meng Hao’ya karşı gösterdiği gibi tepki göstermemesi et peltesinin afallamasına neden olmuştu.



Meng Hao aslında koyu, morumsu-yeşil renkte olan toprağa dikkatlice bakarken gözleri pırıldadı. Ona sadece bakarak herhangi sıra dışı bir şey görememişti, tam tersine oldukça sıradan görünüyordu.



Daha bu rastgele çamur yığınının nereden geldiğini bilmiyorsun, ama kendini alim olarak mı gösteriyorsun?” dedi Meng Hao sakince. Görünüşe göre bu papağan... İnsanlar tarafından kışkırtılmayı sevmiyordu.



Et peltesi biraz önce aynı yöntemi kullanmaya çalışsa da bir tepki alamamıştı, Meng Hao ise bunu bir kez daha kullanmaya karar vermişti.



Daha bu kelimeler ağzından çıktığı anda papağanın renkli tüyleri dikildi, gözlerinde yeşil bir ışık parladı ve kafasının üstünden beyaz bir Qi sızmaya başladı. Görünüşe göre itibarının hafife alınması onun kibrinin müsaade edemediği bir şeydi.



Et peltesinin sözlerini umursamasa da Meng Hao’nun en ufak bir kışkırtmasına dayanamıyordu.



Beşinci Lordu küçümsemeye mi cüret ediyorsun!?” diye ciyakladı papağan öfkeyle. “Beşinci Lord antik bir Göksel kuştur! Benim bilmediğim bir şey olamaz! Dağlar ve Denizlerde, Göklerde, eğer Beşinci Lorda iman edersen sonsuz hayat kazanacağını bilmeyen hiç kimse yoktur!? Sen Beşinci Lordu dinle adamım. Bu şey Ölümsüz Duyusu toprağı! Yıllar önce kıdemli neslin kudretli bir üyesi yıldızların arasında bir tılsım resmetti. Daha sonra onu bu belli gezegeni mühürlemek niyetiyle aşağı attı. Fakat birisi onu engelledi ve tılsım gezegene girdiği anda yanarak küle döndü.



Fakat o kudretli, kadim ve müthiş bir Gelişim Merkezine sahipti ve bu nedenle resmettiği o büyülü semboller kutsal beceriler içeriyordu. Tılsım küle dönüşmüş olsa da hala içinde bir Ölümsüzün gücünü barındırıyor. O küller tam da bu topraklara düştü. Bu nedenle buradaki toprağın rengi siyah, buradaki topraklar o yanan tılsımın kalıntılarını barındırıyor! Antik bir Göksel kuş olan ben, tüm bunları yıllar önce görmüştüm. Nasıl yanılabilirim!?



Bunları duyan Meng Hao’nun göz bebekleri büzüldü ve kalbi titredi.



Yıldızların arasında büyülü semboller çizebilen ve onları koca bir gezegeni mühürlemek için kullanabilen bir gelişimcinin sahip olduğu gücü hayal etmek bile zordu… Yeniden Doğuş Mağarasında gerçekleşen olaylardan önce Meng Hao böyle bir şeye kolay kolay inanmazdı. Ama Choumen Tai’yi gördükten sonra böyle meseleler hakkında az çok fikir sahibi olmuştu.



Meng Hao öfkeli papağana bakarken derince nefes aldı, onun söylediklerine şimdiden yüzde seksen oranında ikna olmuştu.



Bir mühür çizerek koca bir gezegeni kilitleyebilme becerisine sahip kudretli bir kişi, bu şok edici bir şey...” diye düşündü. “Ama birisi araya girmiş ve onun yanmasına ve küllerin Siyah Toprakları yaratmasına neden olmuş… O kişi kim?” O anda, zihninde Ji kelimesi süzülüyordu.



Gerçekle illüzyonu ayırt etmek zor olabilir...” dedi Meng Hao sakince. “Bu oldukça güzel bir hikayeydi, ama doğru olup olmadığını nasıl bilebiliriz?” Aslında Meng Hao büyük oranda ikna olmuştu ama yüz ifadesinde herhangi bir değişime izin vermemişti.



O anda papağan daha da öfkelendi. Meng Hao’ya bakarak mağaranın içinde bir kaç tur attı. Ardından ağzını açtı ve Meng Hao’ya doğru fırlayan parlak yeşil bir ışık tükürdü.



Bu olay çok hızlı gelişmiş ve Meng Hao’ya bundan kaçınma fırsatı kalmamıştı. Yeşil ışık alnından vücuduna girdi ve zihnine kendini işleyerek bir bilgiye dönüştü.



Bu bilgi birkaç yüz kelimeden oluşuyordu. Kelimeler karmaşıktı ama Meng Hao onları inceledikten sonra onun ne olduğu anladı: bir görüş tekniği.



Bu tekniği kullan ve bir daha bak! Bu Göksel teknik sana işlendi, o yüzden herhangi bir aydınlanma ya da çalışmaya gerek yok. Sadece kullan onu!” Papağan Meng Hao’ya baktı, belli ki Meng Hao’yu ikna edene kadar durmayacaktı.



Meng Hao gözlerini kapattı. Tekrar açtığında sağ göz bebeği büzüldü. Bununla birlikte aniden Gelişim Merkezi gücünün sağ gözü tarafından çekildiğini hissetti.



Meng Hao bir anda Gelişim Merkezi kuruyormuş gibi hissetti ve hemen bir telaşa kapıldı. Aniden vücudunun içindeki bir Ölümsüzün Ruhsal Enerjisi İpliği sağ gözüne doğru gitti ve onunla kaynaştı.



Bu durum sağ gözüne bir acı saplanmasına neden oldu ve gözünden yaşlar süzüldü. Meng Hao’nun görüşü bulanıklaştı, ama hemen ardından tekrar berraklaştı. Tam olarak nasıl olduğunu tarif etmek zor olsa da şu an sağ gözüyle gördüğü dünya tamamen farklıydı.



Meng Hao mor-yeşil renkteki toprak yığınına baktı.



Daha ilk bakışta Meng Hao’nun zihni sarsıldı. Yavaş yavaş altın renkli bir auranın titreşim çarpıntıları görünür hale geldi, topraktan süzüldüler ve havada toplanarak zayıf büyülü semboller şekillendirdiler. Bu sembollerde tabii ki altın renkteydi; dahası onlar sadece Meng Hao’nun hissedebildiği yoğun bir baskı yayıyorlardı.



Bu baskının etkisiyle büyülü semboller küçük insanlara dönüşüyor gibi göründü. Hepsi de Meng Hao’nun karşısında süzüldü ve sanki bir şey resmediyorlar gibi göründü.



Sadece ufacık bir baskı Meng Hao’nun zihninin gürlemelerle dolmasına neden olmuştu ve Ruhsal Duyusunun dengesi bozulmuştu. Meng Hao aniden gözlerini kapattı, görüşünü kesti ve böylece tekniği sona erdirdi. Buna rağmen yüzü solmuştu ve kendine gelmesi biraz zaman almıştı. Gözlerini tekrar açtığında sağ gözü kan çanağına dönmüştü.



Pekala, hissettin mi?” diye sordu papağan kibirle. “Beşinci Lord her şeyi bilir. Bu içinde bir parça büyülü semboller barındıran bir toprak yığınından başka bir şey değil. Eğer o yıl gerçek Ölümsüz Tılsımı tarafından yaratılan külleri görseydin aklını kaybederdin!”



Biliyor musun siyah renkli topraklı bölgedeki her yer böyle topraklar dolu. Çok fazla olduğu söylenemese de yine de baya var. Gerçekten de Ölümsüz Tılsımının iradesine göz atabilen senin gibi insanlar Anka tüyleri ve tek boynuzlu at boynuzu kadar nadirdir. Eğer bu bölge baskılanmamış olsaydı, bu durum şimdiye kadar devam etmezdi.



Eğer bu toprak buradan götürülürse, o zaman işe yaramaz hale gelecektir. Oh, sana bir sır daha vereyim. Eğer yeterince şansın ve talihin varsa böyle topraklardan daha fazla toplayabilir ve ardından kudretli kıdemlinin büyülü sembollerinin içindeki bazı kutsal becerilere dair aydınlanma kazanabilirsin. Şimdi lütfen dediklerimi benden sonra tekrar et: Beşinci Lorda iman et, sonsuz hayat kazan! Beşinci Lord ortaya çıktığında, kim sorun çıkartmaya cüret edebilir! Yıllar yılar önce sayısız insan bu sözleri söyledi!” Papağan soluk yüzlü Meng Hao’ya daha da egoistçe baktı, Meng Hao onun ne kadar güçlü olduğuna giderek daha fazla ikna oluyor gibiydi.



Meng Hao onu görmezden geldi. “Böylesine güçlü bir aura… Dahası bu ufak bir toprak yığını. Fakat şok edici bir gücü içinde barındırıyor. Siyah Topraklarda bu yığın gibi çok daha fazla olduğunu düşününce…” Meng Hao derin derin nefes almaya başladı ve gözleri parladı.



Aniden Şeytan Mühürleme Yeşiminin sözleri aklına geldi.



Dokuzuncu Dağdan bir Ölümsüz... Fırça işinin zirvesi... Bütün yaratıkların büyülü sembolleri... Göklerin çöküşü… Güç bu topraklarla kaynaştı, yıkıma dönüştü ve şeytani hayat kuvvetiyle doldu. Bu topraklar… Erdemli Armağan Sanatını geliştirmek için kullanılabilir!”



Meng Hao’nun gözleri pırıldadı. Erdemli Armağan Sanatını geliştirme yöntemi zaten zihninde yer alıyordu. Şimdiye kadar sadece yaralarını iyileştirmeye odaklanmıştı, ona dair aydınlanma kazanmaya fırsatı olmamıştı ama bu toprak yığınını gördükten sonra kendini bir anda düşüncelere dalmış bir halde buldu.



Zaman hızla geçti. Yarım aylık süre akıp gitmişti. Papağan ve et peltesi ortadan kaybolmuşlardı ve artık Ölümsüzler Mağarasında değillerdi. Bu iki eski düşmanın arasındaki diyalog genelde et peltesinin papağanı bir şekilde kışkırtmasıyla başlıyor fakat papağan daima bir kaç kelimeyle et peltesinin ürkmesine neden oluyordu.



Meng Hao bu sırada Erdemli Armağan Sanatına odaklanmıştı. Ara sıra görüş tekniğiyle toprağı inceliyordu ve her seferinde bazı aydınlanma eksiklerini ya da diğer şeyleri tamamlıyordu. Ona çalışmaya devam ettikçe bazen Ji Hongdong’un depolama çantasını çıkartıyordu. Büyülü mühür sembolü hala yerinde duruyordu, ama giderek zayıflıyordu. Bir kaç kez kırma denemesi yaptıktan sonra çantanın açılması için çok fazla zaman kalmadığını hissetmişti.



Zaman yavaş yavaş akmaya devam etti. Meng Hao araştırma yapmanın dışında zamanını düşünmeye de harcıyordu. Ustasının verdiği Yabancı Hapını kullanmamıştı. Bu hap ömrünü uzatacaktı, ama daha da önemlisi Diriliş Zambağının baskılamak için de kullanılabilirdi.



Meng Hao hayatı boyunca bu hapı sadece üç kez kullanabilecekti ve bu haklarını israf etmek istemiyordu.



Eski Göksel Yenilenme Hapı da ömrü uzatabiliyordu, ama elinde sadece bir tane vardı. O sırada onun bir kopyasını yapabilecek kadar Ruh Taşına sahip değildi, bu yüzden bir an düşündükten sonra onu tekrar yerine koymuştu. O sırada tamamen iyileşmiş haldeydi; ömrü önemli ölçüde kısalmıştı ama çok acil bir durumu yoktu.



Şu an en çok endişelendiği şey Yetkin Altın Çekirdeğinin getireceği Göksel Felaketti. Şu an Yetkin Çekirdek Hapını yapabilmek için bir bitki dışında bütün bileşenlere sahipti.



İhtiyacı olan bitki ise çok nadir değildi; Meng Hao’nun tahminlerine göre Siyah Topraklarda bile o bitkiden bulabilirdi.



Fakat Göksel Felaket hakkında uzun uzun düşündükten sonra et peltesinin dışında onunla nasıl baş edebileceği konusunda bir fikir bulamamıştı.



Günün birinde Göksel Toprağa dair bir nebze aydınlanma kazandıktan sonra Meng Hao’nun zihni aniden titredi. Ruhsal Duyusunu mağaranın etrafına doğru aşağı yukarı elli kilometre boyunca yaydı. Orada, dağa doğru arkasında bir grup vahşi, kötü niyetli Temel Kurulum Gelişimcisiyle birlikte son derece dikkatli bir şekilde ilerleyen Huang Daxian’ı gördü.



Kıdemliler…” dedi alçak bir ses tonuyla. “ileride, dördünüz o herifin kaldığı yeri göreceksiniz.” Onun burnu kanlıydı, yüzü şişmiş haldeydi ve ayrıca ağzında bir kaç dişi de eksikti. Görünüşü oldukça keyifsizdi.



Zırvalamayı kes!” dedi dört Temel Kurulum Gelişimcisinden biri soğukça homurdanarak. “Yolu göstermeye devam et!



Gerçekten de o herifin senin anlattığın gibi insan üstü becerileri var mı merak ediyorum!” dedi bir başkası. “Ve tabii ki sözde tıbbi hapları!



Dört Gelişimcinin de gözleri hırsla pırıldadı. Bu dörtlünün arasında bir tanesi Temel Kurulumun büyük döngüsündeydi. Diğer üçü ise orta Temel Kurulum aşamasındaydı. Bu dörtlü bölgenin hakimiyetini katı bir tavırla elinde bulunduruyordu ve oldukça tanınmış kişilerdi. Vücutları tıpkı Batı Çölü Gelişimcileri gibi totem dövmeleriyle kalı gibi görünse de biraz daha farklı bir versiyonuydu.



Dört adam birbirine baktıktan sonra sessiz bir şekilde konuşmaya başladı.



Dikkatli olmalıyız. Bu kadar tıbbi hapı olduğuna göre sıradan biri değildir. Onu öldürürken depolama çantasına zarar vermediğinize emin olun. Aksi takdirde onca yolu boşa gelmiş olacağız.



Doğru. Ona aynı anda saldırıp bir anda işini bitireceğiz. Ölmeden önce kendi depolama çantasını yok etmesine izin vermemeliyiz!



Huang Daxian öfkeyle baktı ama onlara katılıyormuş gibi mırıldanmaktan başka bir şey yapmaya cesaret edemedi.



Meng Hao Ruhsal Duyusunu geri çekti. Huang Daxian’ı Ruhsal Duyusuyla damgalamıştı bu yüzden Meng Hao onun bütün eylemlerinden haberdardı, tıbbi hap yüzünden buraya kadar getirdiği felaketi ve nasıl onlara yakalandığını biliyordu.



Meng Hao eğer istese hepsini yok edebilirdi. Fakat içinde Göksel Tılsım Sembolleri içeren Göksel Toprağı düşündükten sonra fikrini değiştirmiş ve Huang Daxian’ın onları buraya getirmesine izin vermişti.



Göksel Toprağa ihtiyacım var. Ne kadar çok o kadar iyi. Böylece tam aydınlanmayı elde etme becerim artacak.” Meng Hao gözlerini kapattı.








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44322 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr