Bölüm 272

avatar
8526 25

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 272


Bölüm 272: Muazzam Gelişim Merkezi İlerlemesi!




Bu kılıç Gök ve Yeri sarsabilirdi!



Bu kılıç on binlerce Gelişimciyi titretmişti!



Bu kılıç Azure Maskeli Gelişimcinin öfkesinin somutlaşmış haliydi. Onun Meng Hao’yu öldürme isteği bundan daha fazla olamazdı!



Savaşın başından beri Meng Hao’nun kalbinde bir tehlike hissi vardı. Fakat o ortaya çıktığı anda içindeki Qi ipliği hızla büyümeye başlamıştı. Kısa süre sonra Gelişim Merkezi ilerlemesini tecrübe edecekti.



Şu an Meng Hao’nun içinde eğer bu saldırıya karşı durabilirse o ilerlemeyi elde edeceğine dair güçlü bir hissiyat vardı. Antik savaş Qi’si onun dokuzuncu Tao Sütununun yükselmesini sağlayacak ve antik zamanlardan beri Yetkin Temel Kurulumun büyük döngüsüne ulaşan ilk Gelişimci olacaktı!



Meng Hao’nun gözleri kararlılıkla doldu. Ruh Kılıcı yaklaşıyordu, havayı ikiye bölerek ona doğru akın ediyordu. Meng Hao aniden iki kolunu dışarı doğru uzattı. Konuşurken gözleri kıpkırmızıydı:



Beş Kan Klonu! Gelin!” Bu sözlerin ardından aniden etrafında kan renginde figürler belirdi. Bunlar Meng Hao’nun yaratmış olduğu beş Kan Klonuydu.



Ortaya çıktıkları anda, etraflarında çift görüntüler peyda oldu ve kendi klon özlerine dönüştüler: et peltesinin derisi!



Onların dönüşümüyle neredeyse aynı anda Azure Maskeli Gelişimcinin öldürme arzusuyla dolu olan Ruh Kılıcı geldi. Meng Hao’nun alnına vurmak yerine et peltesinin derisiyle çarpıştı!



Havayı muazzam bir gümbürtü kapladı. Beş et peltesinin deri parçası geriye doğru savruldu, hasar görmemiş olsalar da çarpışmanın etkisiyle kontrol dışına çıkmışlardı. Parçalar Meng Hao’ya sertçe çarparak onun tıpkı ipi kopmuş bir uçurtma gibi geriye doğru savrulmasına neden olmuşlardı. Meng Hao’nun ağzından kan sızıyordu.



O sırada havada uğuldayan Ruh Kılıcı öncekine göre biraz sönükleşmiş bir haldeydi. Et peltesi derisinin araya girmesi belli ki onu sarsmıştı, fakat bir anlık duraksamanın ardından tekrar Meng Hao’ya doğru fırlamıştı.



Meng Hao o sırada bir ağız dolusu kan tükürse de aslında her şey tahmin ettiği gibi gidiyordu. Geriye doğru çekildi ve ağzını bile silmeye zaman bulamadan Tahta Zaman Kılıcını çıkarttı.



Meng Hao’nun yüzünde vahşi bir ifade vardı ve yoğun bir öldürme arzusu yayıyordu. Yüzeysel olarak bakıldığında bu Nüve Formasyonuyla yaptığı savaş eşit gibi görünse de yapacağı en ufak bir hatanın canına mal olacağını çok iyi biliyordu.



Şimdiye kadar direnebilmesi hayret verici bir şeydi zaten. Bu savaştaki en kritik nokta tabii ki rakibinin güçlü Çekirdek Qi’sini yeşim kolyeyle etkisiz bırakmasıydı!



Rakibini geçici bir süre zayıflatmak Meng Hao’nun bu zamana kadar savaşta tutunabilmesine olanak sağlamıştı.



Bu ölüm kalım savaşı, içindeki Qi’nin giderek büyümesini sağlıyordu. Hatta kendi yaptığı saldırılar bile daha önceki Temel Kurulum dövüşlerindekine nazaran kat kat daha fazla büyümeye neden oluyordu.



Bu nedenle bu savaştan kaçmayacaktı.



Zaman Kılıcı Güney Diyarında zuhur etmişti ve Meng Hao onun aslında ne kadar güçlü olduğu konusunda emin değildi. Luo Chong’un ömrünün bir kısmını çürütmüştü ama o sadece bir Temel Kurulum Gelişimcisiydi ve Meng Hao o saldırıda neredeyse hiçbir efor sarf etmemişti. Hatta kılıca daha fazla güç aktarma girişiminde bile bulunmamıştı. Ama şimdi karşısında bir Nüve Formasyonu vardı... Meng Hao’nun gözleri azimle doluydu, artık bu savaş bu hazineye bağlıydı!



Meng Hao Tahta Zaman Kılıcını kaldırdığı anda etrafındaki her şeyle ilgisi kesildi. Bütün konsantrasyonunu kılıca vermişti. Sanki kendisi kılıçtı ve kılıç da Meng Hao idi!



Vücudunun mu kılıcın hareketlerini takip ettiğini yoksa kılıcın mı onun iradesiyle yönlendirildiğini söylemek güçtü. Şu an Meng Hao tamamen kılıca inanıyordu. Bu kılıcın işleri tersine çevirebileceğine güveniyordu!



Bu inanç fantastik gibi görünse de aslında zihni kılıca giriş yaptığında bir çeşit ani aydınlanma geçirmişti. Sanki gelişim pratik ediyor gibiydi… Bunun sonucu ise inanca çıkıyordu!



Tahta kılıç herhangi bir parlak ışık ya da şok dalgaları yaymadı. Sadece yükseldi ve ardından üzerine gelen Ruh Kılıcına doğru savruldu.



Azure Maskeli Gelişimcinin Ruh Kılıcı sarsıldı.



Azure Maskeli Gelişimci bu savaşta ilk defa derin bir tehlike hissiyatı yaşamıştı. Oraya ruhun içinde süzülürken aninden Tao Çocuğu Luo Chong’a daha önce olanlar aklına geldi.



Fakat buna rağmen geri çekilmedi. Geri çekilmek istemiyordu çünkü Fang Mu’yu katletmezse ruhu geri çağırması zor olacaktı. Bu yüzden son hızla ilerletti ve Tahta Zaman Kılıcına sertçe çarptı.



Ne herhangi bir gürleme duyuldu, ne de bir patlama oldu. Bunun yerine şok edici bir Zaman rüzgarı yükselerek tüm alanı doldurdu. Bu rüzgar tıpkı asırlar süren bir şarkı gibiydi, bir hayat pırıltısı bir çeşit illüzyon gibi görünüyordu.



Hava kadim bir Qi ile doldu ve ardından bu Qi çevreyle kaynaştı. Ruh Kılıcı ve Tahta Zaman Kılıcı çarpıştığında Azure Maskeli Gelişimcinin ruhundan hiç kimsenin duyamadığı kan donduran bir feryat yükseldi. Herhangi bir yaralanma yoktu ama tarif edilemez bir acıyla dolmuştu. Sanki… Hayat kuvveti yara almış ve hayatının kendisi bir şey tarafından emilmiş gibiydi. Aniden tarif edilemez bir zayıflığa düştü.



Bu zayıflık hissiyatı onun eşsiz bir korkuyla dolmasına neden oldu. Tahta Zaman Kılıcının ondan ömrünün altmış yıllık döngüsünü aldığını fark etmesi sadece bir an sürdü.



Bu, Tahta Zaman Kılıcının tek bir vuruşunun sonucuydu. İkinci darbe gelmeden önce Azure Maskeli Gelişimcinin ruhu vahşice haykırdı. Ruh Kılıcı ileri doğru atılarak Meng Hao’nun göğsüne tamamen saplandı ve ardından geriye kan sağanağı bırakarak ortadan kayboldu.



Meng Hao’nun ağzından kanlar fışkırıyordu ve yüzü solmuştu. O anda vücudu bir ışık ışınına dönüşerek Tao Gayzerinin üzerindeki parlak ekrana düştü.



Ruh Kılıcı ortadan kaybolduğu anda Azure Maskeli Gelişimcinin vücudu sarsıldı. Gözlerini açtığı anda ağzından kan geldi. Geriye doğru sendeledi, vücudu yaşlanmıştı. Daha fazla kan tükürdü. Aniden maskesi yere düştü ve ardındaki kandan yoksun ve donuk yaşlı adamın yüzünü ortaya çıkarttı.



Bu adam Nüve Formasyonu aşamasına girdiğinden beri Meng Hao kadar öldürmesi zor biriyle hiç karşılaşmamıştı. Nefes nefeseydi, yüzü soluktu. Hala tetikte olsa da tekrar hücuma geçmek üzereydi. Çünkü kılıç Meng Hao’nun kalbine isabet etmemişti. Son saniyede Meng Hao yana çekilmiş ve kılıcın hayati noktayı ıskalamasını sağlamıştı.



Aniden Meng Hao’ya doğru baktığında yüzü şaşkınlıkla doldu.



Aşağıdaki on binlerce Gelişimcinin de tepkisi aynıydı. Meng Hao’nun göğsüne saplanan kılıç da dahil her şeyi izlemişlerdi. Ama şu an herkesin gözlerinde inanamaz bir ifade vardı.



Bütün gözler Meng Hao’nun üzerindeydi!



O aşağı doğru düşerken bir anda havada durmuştu. Orada süzülmüş ve gözlerini açtığında buz gibi bir parıltı yaymıştı. Onun yarası ciddiydi ve Mor Göz Bebeği Dönüşümünün iyileştirici gücü bile bu yarayı kısa sürede iyileştiremeyecekti.



Maskesi düşen Gelişimciyi ve diğer on binlerce insanı asıl şaşırtan bu değildi. Onları ruhlarına kadar hayrete düşüren şey Meng Hao’nun şu an havada parlak ekrandaki figür ile tıpatıp aynı pozisyonda durmasıydı! Vücutları tamamen birleşmiş gibiydi!



Meng Hao’dan aniden güçlü bir hissiyat taştı. Qi ipliğinin Gelişim Merkezi ilerlemesini sağlayacak güç ile dışarı doğru patladığını bariz bir şekilde hissedebiliyordu.



Bu patlayıcı Qi bütün kalplerde inanılmaz bir şok etkisi yaratmıştı. Maskesi düşen Gelişimci, Wang Lihai, Siyah Toprakların Tao Çocukları ve herkes buna dahildi!



Savaşın ortasında bir Gelişim Merkezi ilerlemesi yaşanıyordu!



Herkesin şok olduğu bu zaman zarfında Meng Hao derin bir nefes aldı. Uzun zamandır bu anı bekliyordu. Bu ilerlemeyi elde etmek için bir Nüve Formasyonuyla savaşmayı bile göze almıştı. En sonunda antik savaş Qi’si içinde patlamıştı. En sonunda dokuzuncu Tao Sütununun inanılmaz bir hızla şekillenişini hissedebiliyordu.



Yüzde on, yüzde yirmi, yüzde otuz…



Dokuzuncu Tao Sütununu şekillendirmek için Gök ve Yerin onayına ihtiyacı yoktu. Fakat Ruhsal Enerji lazımdı. O sırada vücudundaki sekiz Tao Sütunundan çıkan muazzam miktarda ruhsal enerjinin hepsi dokuzuncu Tao Sütununa akıyordu.



Yüzde kırk, yüzde elli, yüzde altmış…



Meng Hao’nun aurası giderek güçleniyordu. Bu arada vücudundan çıkan parlak bir mor ışık gökyüzüne doğru fırladı ve etrafı sardı. Meng Hao’dan kudretli bir baskı yayıldı, bu baskı insanların zihinlerini ve ruhlarını zorluyordu. Bu olay onların Gelişim Merkezlerinin dengesini bozmuş ve Tao Sütunlarının titremesine neden olmuştu. Artık kontrollerinin dışındaydı! Sanki Meng Hao’nun varlığı diğer bütün Tao Sütunlarının ona taparcasına önünde eğilmesine neden olmuş gibiydi.



Meng Hao Temel Kurulum aşamasının hükümdarıydı. Yaydığı muazzam baskı diğer Temel Kurulumların kendilerini birer ölümlü gibi hissetmesine neden oluyordu.



Aura giderek yoğunlaşırken herkesin zihni allak bullak oldu. Şu an maskesi düşen Gelişimcinin kalbi yoğun bir tehlike hissiyle dolmuştu.



Onun güçlenmesine izin veremem...” diye düşündü, yüzünde çarpık bir ifade vardı. “Lanet olsun, o Tao Gayzeri aydınlanmasının tam ortasında!” Hiç tereddüt etmeden Meng Hao’ya doğru en yüksek hızıyla fırladı.



Fakat ona yaklaştığı sırada aniden Tao Gayzerinden bir gürleme sesi yükseldi. On binlerce Gelişimcinin şaşkın bakışları arasında gayzer sonsuz bir ruhsal enerjiyle patladı!



Muazzam miktarda ruhsal enerji fırladı ve patlamanın bağlantı noktası Meng Hao’nun kendisiydi. Hemen maskesi düşen Gelişimci durmak zorunda kaldı. Yaklaşmaya cüret edemedi ve Meng Hao’nun ruhsal enerjiyle sarmalanmasını ve ardında ortadan kaybolmasını izlemekle yetinebildi.



Fang Mu aydınlanma kazandı! Tao Gayzeri sadece birisi aydınlanma kazandığında ruhsal enerjiyle püskürür!!



Ama bu püskürmede çok fazla ruhsal enerji var…”



“Li Shiqi Nüve Formasyonu aşamasına ilerlediğinde bunun sadece yüzde otuzu kadar ruhsal enerji ortaya çıkmıştı. Bu durum Li Daoyi için de geçerli. Fang Mu… O hangi aşamaya ilerliyor? Çok fazla ruhsal enerji ortaya çıktı!!



On binlerce Gelişimci arasında bir kargaşa meydana gelirken hepsi de ruhsal enerjinin dışarı doğru patlamasını ve ardından Meng Hao’nun şekillenen Tao Sütununa akışını izlediler.



Sanki bu ruhsal enerji artık Gök ve Yere değil sadece Meng Hao’ya ait gibiydi!



Yüzde yetmiş, yüzde seksen, yüzde doksan…



En sonunda… Yüzde yüz!



Fakat dokuzuncu Tao Sütunu tamamlandığı anda Meng Hao’yu bir titreme dalgası sardı. Her şeyin bittiğini düşünmüştü. İçindeki eşsiz miktarda ruhsal enerjiyi hissetti. Fakat…



Yüzünde bir şok ve inanamaz ifade belirdi, çünkü vücuduna akan ruhsal enerjinin aslında...



Onuncu Tao Sütununu şekillendiriyor olduğunu fark etmişti!




Fullbringer Notu: Çıldırıyorum.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44255 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr