Bölüm 264

avatar
8647 21

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 264


Bölüm 264: Gök Gürültüsü Gibi Bir Haykırış



Zhou Jie’nin antik Tao Gayzeri sayesinde Nüve Formasyonu aşamasına ilerlemesinin ardından Güney Diyarı Temel Kurulum Gelişimcileri arasında uzun soluklu bir fırtına baş göstermişti.



Bu haber büyük Tarikat ve Klanlarda yayılmış, ve bütün Temel Kurulum aşamasındaki öğrencilerin Güney Diyarının batı bölgesine akın etmesine neden olmuştu.



Şu an daha önce ıssız bir yer olan batı bölgesi Seçilmişlerin buluşma noktası haline gelmişti. Tabii ki bu durum bazı sürtüşmeleri de beraberinde getirmişti. Aylardır sayısız savaş patlak vermişti. Bu savaşlarda öne çıkanlar aniden ünleniyordu.



Güney Diyarında böyle ani toplanmalar nadiren meydana gelirdi. Seçilmişler sık sık böyle bir araya gelmezdi, ve bir araya geldiklerinde ise üstünlük mücadelelerinin baş göstermesi kaçınılmaz oluyordu.



Antik Tao Gayzerinin ortaya çıkışıyla tam da böyle bir olay yaşanıyordu!



Gayzer aydan aya patlıyordu. Bu nedenle onu düzgünce gözlemleyebilmek için sınırlı yer vardı. Bu yüzden büyü savaşları kendini gösteriyordu.



Antik Tao Gayzerinin ortaya çıkışının ikinci ayında Siyah Elek Tarikatının Oturum öğrencisi Xu Qing, Li Klanı Tao Çocuğu Li Daoyi’yi yenerek tüm batı bölgesinde büyük bir sansasyon yaratmıştı.



R.N: Li Daoyi Meng Hao’nun Kan Ölümsüzü Turnuvasından çıkarken kolunu koparttığı eleman.



Bu savaştan önce Xu Qing ismini çok az kişi biliyordu. Fakat savaşın ardından onun ismi şöhrete kavuşmuştu.



Dördüncü ayda, yıllar önce öldüğü söylentisi yayılan Wang Klanı Tao Çocuğu Wang Lihai ile Tek Kılıç Klanının Yedi Oğulundan biri olan Han Shandao antik Tao Gayzerinden aydınlanma kazanmıştı. Sonraki aşamaya geçememiş olsalar da Gelişim Merkezleri önemli ölçüde artış göstermişti. Söylentilere göre kazandıkları aydınlanma bazı büyülü tekniklerle alakalıydı.



Beşinci ayda Song Klanı Tao Çocuğu Song Yunshu Tek Kılıç Tarikatının Yedi Oğulundan  olan Chen Fan İle dövüşmüştü. Savaşın sonunda neredeyse birbirlerine eşitlerdi; fakat savaşın ardından Chen Fan’ın itibarı büyük ölçüde artmıştı.



Aynı ayda Kan Şeytanı Klanı Tao Çocuğu Li Shiqi ile Tek Kılıç Klanının kadın kahramanı Shan Ling ile dövüşmüştü. Bu savaşın yarattığı patlamalar bölgeyi doldurmuş ve savaş zafer ya da yenilgiyle sonuçlanmak yerine iki tarafında Tao Gayzerinden aydınlanma kazanmasıyla son bulmuştu.



R.N: Meng Hao Li Shiqi ile Siyah Elek Tarikatından nihai eziyetle birlikte kaçtıktan sonra dövüşmüştü. En başta onu erkek sanmıştı. Shan Ling ise 180.bölümde tek kılıç tarikatında görünmüştü.



Altıncı ayda, Altın Ayaz Tarikatının Tao Çocuğu ile Kan Şeytanı Tarikatının Seçilmişi Wang Youcai arasında bir sürtüşme yaşanmıştı. Bu kanlı savaş sırasında Tao Çocuğunun kolu kopmuştu. Bu olay tüm Güney Diyarında büyük yankı uyandırmıştı.



R.N: Wang Youcai, ilk bölümde Xu Qing’in Meng Hao ile birlikte Reliance Tarikatına kaçırdığı gruptan biriydi.



Aynı ayda Wang Klanı Seçilmişi ve Wang Lihai’nin küçük kardeşi Wang Tengfei de aydınlanma elde etmişti. Gelişim Merkezinde bir ilerleme yaşamış ve Temel Kurulumun büyük döngüsüne ulaşmıştı. Bu da büyük bir hareketliliğe sebep olmuştu.



Gayzerin içindeki görüntüyü gözlemleyip aydınlanma gücü elde etmek bir kişinin hiç yoktan bir şeyler kazanmasını sağlıyor ve Gelişim Merkezlerinin herhangi bir tıbbi hap kullanmadan yükselmesini sağlıyordu. Bu, Güney Diyarı Temel Kurulum Gelişimcileri için inanılmaz bir fırsattı.



Tao Gayzeri sayesinde Temel Kurulumdan Nüve Formasyonuna ani bir geçiş bile mümkün olabilirdi. Bundan daha inanılmaz olan tek şey Nüve Formasyonundan Gelişen Ruh aşamasına geçmek olabilirdi. Böyle bir sonuç almak için verilmesi gereken mücadeleyi hayal etmek zor değildi.



Göz açıp kapayıncaya kadar Güney Diyarının batı bölgesi bir çalkantının içine düşmüştü. Oraya öğrenci göndermeyen tek Tarikat Mor Felek Tarikatıydı. Bu konuyla ilgili bir çok söylenti vardı ve çoğu kişi bunun daha önceki Siyah Topraklar olayından kaynaklı olduğunu düşünüyordu.



Güney Diyarının batı bölgesi çabucak ilgi odağı haline gelmişti. Bu antik Tao Gayzerinden çok uzak olmayan bir konumda Meng Hao meditasyondaydı.



Vücudu bir kez daha bir ceset gibi çürümüştü. Fakat derinliklerinde hala sınırsız hayat kuvveti mevcuttu. Kalp atışları çınlamaya başladı ve giderek şiddetlendi.



Şu an sekizinci Tao Sütununun yüzde doksanından fazlası tamamlanmış durumdaydı. Kritik noktaya gelmişti ve tıbbi haplarının aşağı yukarı yüzde yetmiş ya da seksenini tüketmişti. O sırada yüzden fazla boş hap şişesi Ölümsüzler Mağarasına saçılmış durumdaydı.



Zaman yavaşça akmaya devam etti. Yarım ay geride kalmıştı. Ölümsüzler Mağarasının dışında gökyüzü siyah bulutlarla kaplanmış ve hafif bir yağmur çiseliyordu. Bu yağmur perdeleri, dış dünyayı oldukça puslu bir görünüme sokmuştu. Aniden bu huzurlu yağmur havası bölgede iki prizmatik ışık ışınının fırlamasıyla bozuldu.



İki genç Gelişimci birbirlerine yaklaşarak bir büyü savaşına giriştiler. Onlardan biri Tek Kılıç Tarikatından diğeri ise Kan Şeytanı Tarikatından idi. Büyülü tekniklerinin yarattığı gürlemeler havada durmasızın yankılanıyordu. Bu iki Gelişimci de tanıdık kişilerdi; kendi Tarikatlarında Seçilmiş öğrencilerdi. Ve Şimdi burada, batı bölgesinde şiddetli bir savaşa tutuşmuşlardı.



Gümbürtüler yankılanıyor, şok edici büyülü teknikler kullanılıyordu. İki tarafta durmaksızın saldırıyor, etrafı sarsıyordu. Farkına varmadan Meng Hao’nun içine kapandığı dağa yaklaşıyorlardı. Onların kullandıkları büyülü tekniklerin etkisi o dağa da ulaşıyordu.



Muazzam bir gümbürtünün ardından Ölümsüzler Mağarasının içindeki cesede dönmüş Meng Hao’nun gözleri aniden açıldı. Bu gözler yıldırım gibi parladı.



Gözleri açıldığı anda güç ve parlak bir ışıkla dolu olan bakışları dışarı doğru yöneldi. Bu bakışlar tıpkı dağın sarsılması kadar şok ediciydi. Gökyüzünden düşen yağmur bile titremişti.



Biraz önce dövüşen Gelişimciler sadece kendileri için endişeleniyordu. Fakat bir anda ikisinin de içgüdüsel olarak tüyleri diken diken oldu. İçlerinde tarif edilemez bir tehlike hissiyatı yükseldi ve yüz ifadeleri hemen değişti. Gelişim Merkezleri birden baskı altına alındı, vücutları titremeye başladı ve kafa derileri uyuştu. O sırada sanki ölüm onlara bakıyor gibiydi, kalpleri güm güm atmaya başlamıştı.



Meng Hao’nun buruşmuş dudakları aniden açıldı. O konuşmaya başlayınca sesi zayıf gibi duyulsa da aniden çılgınca bir yüksekliğe ulaştı ve Ölümsüzler mağarasının dışındaki dünyayı şok edici bir gürleme sesi doldurdu. Bu ses iki Gelişimcinin kulaklarında giderek şiddetlenerek yankılandı. Sanki tüm dünya onları içine aldı ve dünyada sadece bu ses varmış gibi hissettiler.



SİKTİRİN GİDİN!



SİKTİRİN GİDİN...



...GİD….



...gid….



...



Bu gök gürültüsü gibi ses beş kilometrelik alanda yankılandı, sesin merkezinde o yalnız dağ vardı. Sanki bu bölge yasaklı alan gibiydi.



İki Gelişimcinin zihni allak bullak oldu ve hemen bir ağız dolusu kan tükürdüler. Onların Gelişim Merkezleri Geç Temel Kurulum aşamasındaydı fakat biraz önce duydukları ses karşısında kendilerini tek bir vuruşla düşebilecek kadar zayıf hissettiler. Yüzleri soldu, kafa derileri uyuştu. Panik ve korku içinde bütün güçlerini kullanarak geriye doğru çekilmeye başladılar. Elli kilometre boyunca durmaksızın kaçtıktan sonra geriye dönüp baktılar.



Yağmur yağmaya devam ediyordu. Biraz önce bir ölüm kalım savaşına girişmişlerdi. Fakat şu an ikisi de dövüşme isteğine sahip değildi. Birbirlerine baktılar ve biraz önce olası bir felaketten kurtulduklarını hissettiler.



Kim… Kimdi o?



Çok sayıda Tao Çocuğu ve Seçilmiş de dahil Güney Diyarının bütün kahramanları batı bölgesine geldi. O herifin kim olduğundan emin değilim ama bana verdiği hissiyat Tek Kılıç Tarikatından Kıdemli Kız Kardeş Shan Ling ya da Kıdemli Kardeş Han Shandao’dan bile daha korkunçtu!



Aynen. Kıdemli Kız Kardeş Li ile karşılaşmak bile bu kadar korkutucu olamaz. Bir an kendimi ölümlü gibi hissettim….



İki öğrencide sarsılmış vaziyetteydi, sessizce döndüler ve farklı yönlere doğru fırladılar.



Onların ayrılışından üç gün sonra Meng Hao Ölümsüzler Mağarasında oturuyordu. Aniden vücudundan mor bir ışık yükseldi. Bu ışık tamamen mühürlenmiş olan Ölümsüzler Mağarasından dışarı sızmamıştı. Fakat Ölümsüzler Mağarasının içini tamamen mor renge dönüştürmüştü.



Parıltı bir kaç saat devam ettikten sonra yavaşça yok olmaya başladı. Orada oturan Meng Hao neredeyse yarım yıl boyunca hiç hareket etmemişti.



Artık çürümüş ve zayıf görünmüyordu; tamamen iyileşmişti. Gözleri kapalıydı. Fakat onun içinden patlayıcı bir güç giderek yükseliyor gibiydi.



Meng Hao hareket etmese de, ona bakan insanlar onun gökleri ve yeri sallayabilecek bir biçimde hareket ettiğini hissedebilirdi.









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr