Bölüm 243

avatar
8829 19

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 243


Bölüm 243: Sıkıyorsa Bir Daha Söyle!



Doğu Hap Bölümü vadilerinden biri olan Simya Günü Vadisinde yirmi bin insan toplanmış, yüksek bir platformun etrafında yarım daire şeklinde oturmuşlardı.



Burası Ocak Lordlarının simya hakkında ders verdiği üç konumdan biriydi. Meng Hao çırak simyacı olduğu günlerde sık sık bu vadilere gelerek Ocak Lordlarının tıbbi haplar, bitkiler ve yeşillikler hakkında verdikleri dersleri dinlemişti. Bu derslerden kazandığı faydalar çok büyüktü.



Bu üç vadiye ek olarak usta simyacıların ders verdiği başka on vadi daha vardı. Meng Hao bu sebeple Doğu Hap Bölümünün bir Tarikat değilde daha yüksek bir eğitim kurumu olduğunu hissediyordu. Bu toplam on üç vadiye Ocak Lordları ve usta simyacılar gerektiği için değil kendileri istedikleri için gelip ders veriyorlardı.



Dahası, çeşitli usta simyacıların ve Ocak Lordlarının derslerinin içerikleri farklı farklıydı. Doğu Hap Bölümü Gelişimcileri katılmak istedikleri dersleri kendileri seçebiliyorlardı.



Bazı derslere sadece bir kaç yüz ya da bin kişi katılırken bazıları tıka basa dolu oluyordu. Tabii ki Ocak Lordlarının verdikleri dersler genelde usta simyacılardan daha farklı oluyordu. Ocak Lordlarının dersleri daima son derece popüler oluyordu.



Buna istisna olarak Meng Hao’nun Ocak Lordu olduktan sonra verdiği ilk derse sadece bir kaç bin kişi katılmıştı. Çok kalabalık değildi. Fakat Meng Hao bunu cidden önemsememişti. Dört saat boyunca dersini vermiş ardından elbise kolunu fiskeleyerek ayrılmıştı.



İki çırak simyacının eşliğinde Meng Hao Simya Günü Vadisine vardı. İlk verdiği derse olan katılımın az olmasının önemsememişti. Fakat şu an vadide bulunanların sayısı görünce şok oldu.



Oraya yaklaştığında usta simyacılarda dahil bir çok çırak simyacının her yerde bacaklarını çaprazlamış oturuyor olduğunu gördü. Hepsi de yüksek platforma bakıyordu. Orada yüce bir varlık aurasına sahip olan beyaz saçlı yaşlı bir adam duruyordu.



Bu adam bir Ocak Lorduydu ve oldukça kıdemli birisiydi. Sakin sesi dört bir yanda çınlıyordu. Herkes onu net bir şekilde duyabiliyordu. Bazı kişilerin gözleri sanki bir aydınlanmanın ortasındaymış gibi ışıl ışıl parlıyordu.



Meng Hao’nun ders verme zamanı aslında bir kaç gün önceydi ama hap yapımı yüzünden gecikmişti. Şimdi, sıra ona gelene kadar bu kıdemli Ocak Lordunu beklemek zorundaydı.



Beklemek zorundaydı ama bir Ocak Lordu olarak vadinin dışında bekleyemezdi. İçeri girdiği anda yakınlardaki çırak simyacılar tarafından hemen fark edildi. Sırayla ona bakan çırak simyacılar ayağa kalktılar ve onu saygılı bir şekilde selamladılar. Meng Hao ise gülümsedi ve karşılık olarak başını aşağı yukarı salladı. Hemen Meng Hao’ya bir yol açtılar ve Meng Hao bu yoldan yürürken biraz utanmış hissetti.



Vadideki herkesin onu fark etmesi çok uzun sürmedi, buna çok uzaktakiler de dahildi. Onlar bile ayağa kalkarak Meng Hao’yu selamlamışlardı.



Kısa bir sürenin ardından onun vadiye girişi ufak çaplı bir karmaşaya yol açmıştı. Sahnedeki yaşlı adam kaşlarını çattı ve konuşmasını durdurarak hoşnutsuz gözlerle Meng Hao’yu süzdü.



Simyacı Fang, sakın bana kuralları bilmediğini söyleme?” dedi sakince, sesi tüm vadide net bir şekilde duyulmuştu. “Şu an simya ile ilgili bir dersin ortasındayım. Söyle bana neden buradasın? Bu kargaşa cidden konsantrasyonumu bozdu!



Meng Hao yaşlı adama hafifçe kaşlarını çatarak baktı. Diğer Ocak Lordlarının kendisinden hoşlanmadığını biliyordu. Eğer durum farklı olsaydı Meng Hao adamın sözlerine maruz kalmayacaktı. Fakat onun onun burada ortaya çıkışı gerçekten de bir karmaşaya yol açmıştı ve adamın dersi bölünmüştü.



Benim düşüncesizliğimi affedin.” dedi Meng Hao hafifçe gülümseyerek ve ardından bir kenara oturdu. Artık buraya geldiğine göre dersin bitmesini bekleyebilirdi.



Bunu duyan yaşlı adam soğukça homurdandı, ardından Meng Hao’yu görmezden gelerek dersine devam etti.



Zaman yavaşça akıp gitti. Yaşlı Ocak Lordu çene çalmaya devam etti, ara sıra bazı tıbbi bitkiler çıkartarak onların analizini yaptı. Çevredeki çırak simyacılar düşünceli bir şekilde onu dinliyordu. Bazıların yüzlerinde aydınlanmış gibi bir ifade vardı. Sanki bu ders onlar için oldukça faydalı olmuş gibiydi.



Fakat Meng Hao’nun uykusunu getirmişti. Tuhaf bir şekilde böyle hisseden tek kişi oydu. Belki de bunun nedeni hap yapım sebebiyle yorgun olmasıydı, üstelik yaşlı adam lafı uzatmayı seviyordu. Genelde Meng Hao onun tek bir cümlesinde ne demek istediği anlıyordu ama adam daha sonra on ya da daha fazla cümleyle bunu açıklamaya çalışıyordu. Dahası Meng Hao bitki ve yeşillik çeşitleri konusunda zaten yetkin biriydi. Ocak Lordları arasında Meng Hao bitki ve yeşillik konusunda ikinci sıraya konulursa diğerleri birinci olmayı hak edemezdi.



Meng Hao’nun sıkılmasının nedeni ne olursa olsun adam simya ile ilgili bir ders veriyordu. Belki lafı uzatıyor olabilirdi ama Meng Hao onu protesto edecek hiçbir şey yapmayacaktı. Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkalarına yapmaman gerekiyordu.



Fakat biraz daha zaman geçtikten sonra kendini esnemekten alıkoyamadı. Ders platformundan çok uzak bir yerde oturmuyordu bu yüzden lafı uzatmayı seven adam bunu fark etti ve bundan bariz bir şekilde hoşnutsuz oldu. Konsantrasyonu öncekinden bile daha aşağı düştü. Meng Hao’nun miskin tavrını görmek onu sinirlendirmişti.



Bir anda dersi durdurarak Meng Hao’ya baktı; gözleri ateşlendi ve sözleri keskin bir şekilde çınladı: “Ocak Lordu Fang Mu, yoksa benim dersim hakkında şüphelerin mi var!?



Adamın ağzından bu sözler çıktığı anda çevredeki çırak simyacıların yüzlerinde artık büyülenmiş bakışlardan eser yoktu. Bunun yerine heyecanlı bir şekilde Meng Hao’ya doğru baktılar.



Görünüşe göre biraz önce yüzlerine takındıkları büyülenmiş bakışlar zorlama alışkanlıklarından kaynaklanan bir şeydi. Bazıları gerçek olabilirdi ama büyük çoğunluğu sahteydi.



Çırak simyacılar arasında bir sessizlik hakimdi ama kafalarından çeşitli düşünceler geçiyordu.



İki Ocak Lordu tartışıyor. Daha önce bir çok derse katıldım ama hiç böyle bir şeye rastlamadım!



Ocak Lordu Zhou kesinlikle konuşabilir. Eğer o ders sırasında mutlu olmazsa kafayı yiyebiliyor. Bu yüzden hepimiz ilgileniyormuş numarası yapıyoruz. Eğer bunu yapmazsak başımız derde girebilir….



Ah, bu yeni yükselen herif. Mor Qi Bölümü İç Tarikat öğrencilerinin hepsi Ocak Lordu Fang için deli oluyor. Diğer taraftan Ocak Lordu Zhou ise tüm Ocak Lordları arasında en nitelikli kişi. Acaba hangisi üstün gelecek…?



Meng Hao kaşlarını çattı ve kafasını kaldırarak Zhou isimli adama baktı.



Söylediğiniz hiçbir şeyden şüphem yok, Ocak Lordu Zhou…” dedi soğukça. “Sadece hap yapımı beni biraz yordu ve kısa bir dinlenmeye ihtiyacım var.



Meng Hao’nun iki seferdir alttan alması yaşlı adam Zhou’nun gözlerinde küçümseyici bir bakış belirmesine neden oldu. “Yalan! Bilerek saygısızlık yapıyorsun! Lütfen, şüphe duyduğun şeylerden detaylı bir şekilde bahsetmeni istiyorum. Eğer bunu yapmazsan lütfen hemen buradan ayrıl. Senin burada ‘dinlenmenden’ cidden bıktım!



Meng Hao’nun gözlerinde soğuk bir parıltı belirdi. Şimdiye kadar iki defa alttan almıştı. Gerçekten de birisinin dersini sabote etmenin doğru bir davranış olmadığının farkındaydı ama adam biraz sınırlarını aşıyordu. Meng Hao nispeten iyi mizaçlı biri olsa da gözlerindeki soğuk ışık onun memnuniyetsizlik seviyesini net bir şekilde gösteriyordu.



En başta ben, Fang Mu, giydiğin siyah Ocak Lordu cübbesine bir utanç getirmek istememiştim.” Meng Hao’nun kayıtsız sesi bir anda keskinleşti. “Ama eğer Ocak Lordu Zhou bu kadar ısrarcıysa sanırım şüphe ettiğim bir kaç noktayı ifade edebilirim!



Bir anda çevredeki bütün çırak simyacılar canlandı. Birazdan ilginç şeyler olacaktı! Usta simyacıların bile gözleri parlamıştı. Bu ifadeler biraz öncekilerden çok daha hakikiydi.



Zhou isimli adam soğukça homurdandı ve tam konuşmak üzereyken Meng Hao onu kaba bir şekilde kesti.



Senin simya Tao’su anlayışına göre bir kişinin ilk önce bitki ve yeşillik çeşitlerini kendi kalbiyle bütünleştirmesi gerekmektedir ve ardından kusursuz bir plan yapmalı. Bunun ardından hap yapmaya başlayabilir. Bu anlayış zırvalıktan başka bir şey değil!



Fang Mu, bu ne cesaret!” diye kükredi adam, bakışları öfkeyle doluydu. “Sıkıyorsa bunu bir daha söyle!



Meng Hao’nun konuşma tonu sakindi ama sözleri agresif ve tehditkardı. “Böyle bir yöntemle ne tür haplar yapmayı amaçlıyorsun? Simya Tao’su Gökler tarafından yaratıldı ve kişisel aydınlanma gerektiriyor. Başarı ancak sürekli yenilgi ve bunu izleyen gelişmeyle gelir. Bu, hap yapım işleminin ta kendisidir! Hap yapımında kişi neyin doğru neyin yanlış olduğunu saptayabilmeli, doğru yer ve zamanı seçmeli, alevi doğru sıcaklıkta ayarlamalı ve tıbbi bitkiler arasındaki etkileşimleri düzenlemelidir! Senin sözlerinin zırvalık olduğunu söylemem yanlış mı? Tekrar söylememi mi istiyorsun? Sen kıdemlisin, bu yüzden senin isteğini yerine getireceğim. Senin sözleri zırvalıktan başka bir şey değil!



Zhou isimli adamın yüzüne çarpan bu sözler öfkeden vücudunun titremeye başlamasına neden oldu. Bir parmağını kaldırarak Meng Hao’ya doğrulttu, gözlerinde öfkeli bir bakış vardı. “Hainlik! Sapkınlık!” diye feryat etti. “Tıbbi hap yolunda kurallar vardır! Seni küstah çocuk! Senin hileyle Ocak Lordu olman diğer Ocak Lordları için bir aşağılanmadır. Seninle bağlantılı olduğumuz için utanç içindeyiz. Görünüşe göre sen ‘kural’ kelimesini ya da ‘hap formülü’ kavramını bilmiyorsun. Hap formüllerinin kendisi kuraldır. Benim belirttiğim hap yapımı, hap formüllerinin takip edilmesi gerektiğini söylüyor!



Hap formülleri sadece hap yapım işlemini kayıt altına almanın basit bir yoludur.” diye cevapladı Meng Hao sakince. “Onlar simyacılar için tıpkı bir yol haritası ya da gecenin karanlığındaki bir ışık gibidir.



Sen…



Meng Hao’nun sözlerinin pervasızlığı giderek artıyordu. “Eğer bir hap formülünü takip edersen, tabii ki bir hap yapabilirsin. Ama böyle bir yolla hap yapmak seni sadece bir usta simyacı yapmaz mı? Sen gerçekten de Ocak Lordu unvanını hak ediyor musun? Bana göre sen can sıkıcı yaşlı bir hap yapım kuklasından başka bir şey değilsin!”



S… Sen… Hap Formülleri kuraldır! Sen…” Yaşlı adam öfkesi iyice taştı ve tam konuşmaya başlayacakken Meng Hao başını dik tuttu ve onu tekrar kesti.



Açık bir şekilde konuşamıyorsun bile! Hap formülleri kural mıdır? Göklerin altındaki bütün hapları incele. Onlardan kaç tanesi nesiller boyunca aktarılan çeşitli formüllere sahip? Aslında bazı hapların yüzden fazla formülü var ve hepsi de farklı farklı etkileşimlere sahip Fakat, hepsinin sonucu aynı hapa çıkıyor. Kurallardan bahsediyorsun. Yani her hapın çok sayıda farklı kuralının mı olduğunu söylüyorsun!?



Pekala, gerçekten de kuralların olduğunu varsayalım, o zaman ilk hap formülü ortaya çıktığında ikincisini kim yarattı? Ya üçüncüsü? Peki ya dördüncüsü? Yüzüncü formüle ulaştığında aslında o hapın hangisi tarafından yaratıldığını tam olarak söyleyebilir misin?” Meng Hao’nun kızgın sözleri tüm vadide yankılandı. Bunun dinleyen bütün çırak simyacıların yüzlerinde heyecan vardı ve aydınlanma ile parlıyordu. Meng Hao’nun sözlerini düşünen usta simyacıların nefesleri kesilmişti. Şu an yüzlerinde bulunan ifadeleri biraz önce Zhou’nun dersini dinlerken takındıkları ifadelere benziyordu. Fakat bu iki ifadenin arasındaki fark inanılmazdı.



Zhou’nun öfkesi göklere ulaştı. Tüm vücudu titrerken kükredi: “Hainlik! Sapkınlık! Simya Tao’suna karşı bir isyandır bu….!



Sonraki hap formülünün yaratıcısının, yani yüz birincinin, bugün buradaki Doğu Hap Bölümü öğrencileri arasından birinin olmayacağını mı söylemeye cüret ediyorsun?” Bunu duyan çırak simyacılar arasında bir heyecan dalgası oluştu. Yaşlı adam Zhou’nun sözlerini görmezden gelerek hemen kabul eder gibi başlarını salladılar.



Meng Hao’nun sözleri yaşlı adam Zhou’ya adeta bir demir çekiç gibi inmişti. İster istemez bir kaç adım geriledi, Meng Hao’ya kan çanağına dönmüş gözleriyle baktı.









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44333 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr