Bölüm 213

avatar
9344 20

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 213


Bölüm 213: Mor Felek Göksel Toprakları



Zaman su gibi akıp giderken iki ay geride kaldı. Meng Hao artık Mor Felek Tarikatı hayatına tamamen adapte olmuştu. Test sonucu birinci sınıf saklı yetenek çıktıktan sonra bazı özel ayrıcalıkların keyfini çıkartıyordu.



Aslında iki ay boyunca beyaz saçlı yaşlı adamı hiç görmemişti. Fakat Bai Yunlai sık sık ziyarete geliyordu. Onun yardımıyla Meng Hao Mor Felek Tarikatını hızlıca çözmüştü.



Her gün simya tekniklerine dair dersler veriliyordu ve Meng Hao neredeyse hepsine katılıyordu. Bu derslere katılan diğer yüzlercesinin arasında Meng Hao göze çarpmıyordu.



Ders veren kıdemliler birkaç günde bir değişiyordu. Görünüşe göre her birinin bu konulardaki anlayışı biraz farklılıklar gösteriyordu. Onların hepsini dinlemek Meng Hao’nun hızlandırma teknikleri hakkındaki anlayışının hızlıca derinleşmeye başlamasına neden olmuştu.



Bu ek olarak tıbbi bitki büyütme konusunda Tarikatın tıbbi bitki tohumu dağıtımı yaptığı özel bir alan vardı, tıpkı Reliance Tarikatında dağıtılan Ruh Taşları gibiydi. Buradaki amaç tabii ki çırak simyacıların bitki yetiştirme pratiği yapmasına olanak sağlamaktı.



Tarikatın kıdemlileri tarafından verilen çeşitli dersler sırasında her yere sessizlik çöküyordu. Herhangi ölümüne bir dövüş olmuyordu. Meng Hao ister istemez Reliance Tarikatının son derece farklı olduğunu düşünmeye başlamıştı. Burası ona göre bir Tarikattan çok bir çeşit öğrenim enstitüsü gibiydi.



Her ay tıbbi yazıtlara dair özel söylevler yapılıyordu. Görevliler daima tecrübeli usta simyacılardan oluşuyordu. Onların her biri eskiden çırak simyacıydı. Konu hap yapımı olunca onların yetenekleri kesinlikle sığ olmaktan uzaktı. Simya dersleri sürekli tıbbi bitkiler hakkında olmuyordu, bazen hap yapımı tekniklerinden de bahsediyorlardı. Meng Hao bu söylevler sırasında bir çok şey öğrenmişti.



Çalışma ve tıbbi bitki ekmenin dışında çırak öğrenciler aylık karşılamaları gerek hızlandırma kotalarına sahiptiler. Her ay belli miktarda hızlandırılmış tıbbi bitkinin Tarikata teslim edilmesi gerekiyordu.



Bu, Doğu Hap Dağındaki bir çırak simyacının hayatıydı. Hayat asla bitmeyen bir döngü içindeydi.



O sırada Meng Hao kalabalık bir çırak simyacı grubunun içinde oturmuş, orta yaşlı bir adamın sözde birbiriyle kolayca karıştırılabilen bazı tıbbi bitkileri birbirinden ayırt etme yöntemleri hakkındaki anlattıklarını dinliyordu. “Çırak simyacıların işi büyütme, hızlandırma ve çeşitli tıbbi bitkileri toplamanın yanı sıra başka benzer görevlerdir. Temelde sizin amacınız Tarikatımız tarafından tayin edilmiş olan büyük sisteme hizmet etmektir. Aslında Tarikata hizmet etmenin en direk yolu, yaklaşık olarak bin civarı usta simyacıya yardım etmektir.



Meng Hao iç geçirdi. “Sanırım Mor Felek Tarikatına katılmak en doğru karardı. Güney Diyarında gerçek simyaya çalışabileceğim tek yer burasıydı. Ayrıca sadece Mor Felek Tarikatı gerçek simya Tao’su Büyük Ustaları çıkartabilir! Mor Felek Tarikatının Simya Tao’su öyle ünlü ki simya bölümü aslında diğer bölümün çok üstüne çıkmış durumda. Güney Diyarındaki bütün Tarikat ve Klanlar bunu tanıyor.” Meng Hao düşünceli bir şekilde otururken gözleri beklentiyle parlıyordu.



Eğer Büyük Usta Hap Şeytanıyla iletişime geçebilirsem ve onun yardımıyla zehirden kurtulabilirsem, ondan sonra burada öğrenci olarak kalabilirim!” Meng Hao’nun gözleri hırsla parıldadı.



Onun bu Tarikata katılmaktaki gerçek amacı Büyük Usta Hap Şeytanının bir çırağı olabilmek ve Güney Diyarının en güçlü simya Tao’suna çalışabilmekti. Ardından kendi simya sanatlarını yaratacaktı. Böylece ihtiyacı olan hapları kendi üretebilecek ve başka yollarla hap elde edebilmek için uğraşmayacaktı.



Meng Hao düşüncelere dalmışken aniden havayı çan sesleri doldurdu. Bu çınlayan ses tüm Doğu Hap Bölümü vadilerinde yankılanmış ve herkesin hemen başını kaldırmasına neden olmuştu. Ders veren usta simyacı bile hemen durmuş ve yukarı bakmıştı.



Doğu Hap Bölümündeki bütün çırak simyacıların kafası kalkmıştı. Yüzlerinde heyecanlı bir ifade vardı.



Ocak çanları! Mor Felek Göksel Toprakları günü geldi!



Geçen seferkinin üzerinden bir yıl geçti. Cidden bir yıl geçip gitmiş. En sonunda tekrar Göksel Topraklara dönebileceğiz!



Heyecanlı sesler çınlarken çan sesleri çalmaya devam etti. Havaya bakan Meng Hao’nun gözleri parladı, orada aniden hayali bir biçim belirmişti.



O, havada yüzen son derece görkemli ve on binlerce metre çapında olan mor renkli devasa bir hap ocağıydı. Çevre vadilerden onlarca prizmatik ışık ışını fırlayarak onun yanında bacaklarını çaprazlayarak oturmuştu, sanki onu koruyor gibilerdi.



Aynı zamanda havada büyülerin parıltıları birbirine geçmişti, sanki bütün alan mühürlenmiş gibiydi. Alanı dolduran parlak bir ışık devasa hap ocağının ve çevresinde süzülen Gelişimcilerin üzerine rengarenk ışıklar yansıtıyordu.



Sanki hiçlikten doğmuş gibi hissedilen kadim bir ses gürledi. “Çırak simyacılar, Göksel Topraklara girin. Dokuz tane olgunlaşmış yaprak toplayın.” Devasa hap ocağı parlamaya başladı ve aniden neredeyse yüz bin tane ışık ipliği dışarı sızarak aşağı doğru fırladı. Meng Hao’nun çırak simyacı kimlik madalyonu parlamaya başladı, bu durum diğer çırak simyacılar için de geçerliydi.



Parlak iplikler ile madalyonlar arasında bir çeşit bağlantı var gibiydi. Parlak ipliklerden biri Meng Hao’ya yaklaştı ve madalyonla kaynaştı. Nazik bir kuvvet Meng Hao’yu etkisi altına alarak havaya doğru sürükledi.



Çevredeki yüzlerce vadiden yüz bin çırak simyacı havaya doğru yükseliyordu, onları taşıyan şey parlak ipliklerdi. Prizmatik ışık ışınlarına dönüşerek devasa hap ocağına doğru fırladılar.



Devasa hap ocağı sanki dipsiz bir çukur gibi anında hepsini yuttu.



Meng Hao’nun görüşü bir an bulandı. Tekrar berraklaştığında önündeki manzarayı görünce ağzı açık kaldı. Bu sahneyi kavramak zordu. Meng Hao’nun yüzündeki ifade tam anlamıyla şaşkınlıktı.



Önünde sonsuz bir tıbbi bitki tarlası uzanıyordu. Burası farklı bir dünyaydı, gökyüzünde hiç bulut yoktu. Fakat, dokuz tane güneş görülüyordu. Her güneşin yanında bir de ay vardı. Burası dokuz güneş ve aya sahipti.



Bu büyüleyici gökyüzü aşağısında büyüyen tıbbi bitkiler için kusursuz bir yerdi. Tüm dünya sanki bir çeşit mühür etkisinde gibiydi, Meng Hao içeride ortaya çıktığı anda tüm vücudunu tarif edilemez bir tıbbi aroma sarmıştı. Bu aroma sarhoş ediciydi.



Yüz bin çırak simyacının çoğu daha önce buraya gelmişti. Hepsi de heyecanlıydı, ama bir kısmı Meng Hao gibi şok olmuş ve etkilenmişti.



Daha şok edici olan şey ise sınırsız tıbbi bitki tarlalarının içinde binlerce devasa, üç yüz metre uzunluğunda ağaçlar vardı. Ayrıca devler de bulunuyordu. Bu devler sanki antik geçmişin kalıntıları gibiydi. Tarlalarda dikkatlice geziniyorlardı ve ara sıra eğilerek tohum ekiyorlardı.



Gökyüzünde kadim bir aura yayan yüzlerce savaş arabası vardı. Arabalar devasaydı ve birbirleri üstüne geçerek oluşturdukları bulutlar belli bölgeler üzerinde gölge oluşturuyorlardı.



Çok uzaklarda ise üç bin metre yüksekliğinde başka bir tür ağaç görülüyordu. Ağacın gövdesi mordu ve tepesindeki yapraklar yoğun değildi, orada devasa tek bir göz vardı. Göz onlarca metre genişliğindeydi ve bölgeye dikkatlice bakıyordu. Meng Hao dünyayı daha dikkatli incelediğinde tıbbi bitki tarlalarının içinde buna benzer yüzlerce ağaç olduğunu gördü.



Meng Hao ne zaman geldiğini anlamasa da Bai Yunlai birden yanında bitivermişti. Duygulu bir iç geçirdikten sonra konuştu: “Mor Felek Göksel Toprakları, Mor Felek Tarikatının Doğu Hap Bölümünün Kutsal Topraklarıdır! Efsanelere göre burası bir zamanlar Ölümsüzlerin Göksel Topraklarıydı. Fakat Mor Doğu Muhteremi buraya gelerek bu sonsuz tıbbi bitki bahçesini yarattı. Burada dış dünyada soyu tükenen bazı şeyler de büyüyor. Belli sürelerde biz çırak simyacıları tıbbi bitki toplamak için buraya gönderirler, bu bizim için tıbbi bitki tanıma yeteneklerimizi geliştirmek konusunda iyi bir fırsat olur. Burası Güney Diyarında bu kadar çeşitli bitkiyi görebileceğin tek yer! Burası tam anlamıyla sonsuz bir yer!



Aniden havayı kadim bir sesle birlikte bir kükreme doldurdu. Çırak simyacıların konuşmaları bir anda kesildi.



En az dokuz olgunlaşmış tıbbi bitki toplamak için bir ayınız var. Sadece tanıdığınız bitkileri toplayabilirsiniz ve onların özelliklerini ve tabiatını iyice tanımalısınız. Bir ay sonra topladıklarınızı teslim edeceksiniz, aynı zamanda bulduğunuz şeylerin betimlemeleri yazan yeşim kayışları da. Bu, usta simyacılığa terfi etmek için değerlendirme kriterlerinden biri olacak. Şimdi, başlayabilirsiniz.” Ses kelimelerini bitirdiği anda yüz bin çırak simyacı hep birlikte derin bir nefes aldılar ve ardından dağıldılar.



Bai Yunlai Meng Hao’yu takip etmedi, bunun yerine kendi başına başka yerlere giden dolambaçlı bir yol izledi. Meng Hao’nun gözleri pırıldadı, heyecanlanmıştı. Son günlerini tıbbi bitki tomarları okuyarak geçirmişti. Yüz bin çeşit tıbbi bitkiyi bir çok kez okumuştu ve hepsini hatırlamasa da hatırladıkları fazlaydı. Şimdi bildiklerini test etme zamanıydı. Vücudu hızla ileri fırlayarak uzaklarda kayboldu.



Yüz bin çırak simyacı dört bir yana dağılırken, gökyüzünde dönen aylardan birinde sekiz figür belirdi.



Şu çocuğu görüyor musunuz? O Fang Mu, iki ay önce onu test ettiğimde birinci sınıf saklı yeteneğe sahip olduğunu gördüm.



Birinci sınıf saklı yetenek oldukça nadirdir. Getirdiğin kurumuş bitkiyi inceledik ve kesinlikle sahte olmadığını gördük. Saklı yeteneği sayesinde ruhsal enerjisi tıbbi bitki büyütme konusunda son derece uyumlu.



O şu an daha dikme aşamasında. Bakalım kaç tane tıbbi bitki toplayabilecek. Eğer tıbbi bitki tanıma konusunda yetenekliyse onu sonraki terfi sınavına alabiliriz.



Ayın üzerindeki figürler aralarında konuşurken Meng Hao diğer çırak simyacı gruplarından ayrılmış, tıbbi bitki tarlalarına dalmıştı. Her adımını dikkatli atıyordu, herhangi bir fideye basmamaya özen gösteriyordu. Başı aşağı dönüktü ve her yere bakıyordu.



Bu… Ruh Parçalama otu. Onu tomarda yazanlardan hatırlıyorum. Fakat, neden sağ tarafında yeşillik daha yoğun…? Oh, doğru, bu bir melez. Sağ tarafı aslında bir Konut Fidanı… Bu Yıldırım Zarafeti yaprağı, onun şekli bir kadına benzer ve büyüleyici bir şekilde ileri geri salınır… Tıbbi kullanımına gelirsek, Erken Temel Kurulum aşaması için uygun olan haplara katılır.



Meng Hao bir yandan yürürken bir yandan da çeşitli tıbbi bitkileri tespit ediyor ve onlar hakkında tomarlardan okuduğu bilgileri hatırlamaya çalışıyordu. Denedikçe daha da kolaylaşıyordu. Kalbinde keyifli bir hissiyat yükseliyordu.



Bu hissiyat Gelişim Merkezinde ilerleme elde etmekten daha farklıydı. Daha önce anlaşılması zor olan bir ilim dalında ustalaşmak onu derin bir özgüven hissiyle dolduruyordu.



Bu, özbenlik gelişimiydi!



Meng Hao sahip olduğu farklı tıbbi bitkileri teşhis edebilme becerisinin bir tür doğa yeteneği olduğunu söyleyebilirdi….



Meng Hao yürümeye devam etti. Toplamaya değer bir tıbbi bitki gördüğünde hemen onu alıyordu. Aynı zamanda ona verilen yeşim kayışa bu bitkiyle ilgili bilgiler ve tanımlamaları kaydediyordu.



Meng Hao son zamanlarda öğrendiklerini pratik etmeye devam etti, o şu an sudaki bir balık gibiydi. Önünde uzanan tıbbi bitkilerden başka her şeyi unutmuştu. Onun simyası Göksel Topraklarda büyük bir gelişim gösteriyordu.



Bu sırada dışarıdaki Güney Diyarında Meng Hao ismi büyük Tarikat ve Klanların devasa bir arama süreci başlatmasına neden olmuştu. Son günlerde herkes onu arıyordu. Kısa sürede Meng Hao ismi tüm Güney Diyarında giderek ünlenmeye devam ediyordu.



Tabii ki Mor Felek Tarikatı da bu büyük aramaya katılanlardan biriydi. Fakat hiç kimse Meng Hao’ya dair en ufak bir iz bulamamıştı. Sanki yer yarılmış da içine girmişti.



—–



Fullbringer Notu: Yerin değil sizin içinize girdi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44315 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr