Bölüm 188

avatar
9094 26

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 188


Bölüm 188: Gerçek Aşk Paha Biçilemezdir



Aslında şişko söylediklerinin tam tersine Wang Tengfei’ye karşıydı ve onu zor durumdan kurtarmak için hiçbir şey yapmayacaktı. Normalde hem Tarikatın içinde hem de dışında sürekli onunla ilgili alaycı sözler söylüyordu.



Bu durum tabii ki Wang Tengfei’yi kızdırıyordu ama bu konuda yapabileceği bir şey yoktu. Li Fugui’yi kızdırmak gibi bir seçeneği yoktu. Onların arasındaki mesele büyükler için önemsiz konulardı. Üstelik Li Fugui Altın Ayaz Tarikatı için çok önemliydi. Onun Altın Ayaz Tarikatı için önemiyle Wang Tengfei’nin Wang Klanı için önemi karşılaştırılamazdı.



Şişko aniden masaya zıplayarak Altın Ayaz Tarikatı üyelerini utandırdı. Fakat sadece hafifçe öksürmekle kaldılar ve bağıran şişkoyu izlediler. “Ah, gerçek aşk. Yoldaş Taoistler böyle bir şey gözümden kaçar mı? O kesinlikle gerçek aşktı. Ben, Li Fugui, nasıl o birbirine tutkuyla bağlı olan çifti ayırabilirdim? Cidden işe yaramaz arkadaşım Wang Tengfei için böyle bir şeyi yapabilir miydim? Bu gerçek aşktan doğan sahneyi bozabilir miydim? Asla! Asla böyle bir şey yapamazdım!



Aşkın bir şeyden daha üstün olduğunu belirten bir söz vardı, şimdi unuttum. Her neyse, eskinden birisi bana bu sözü söylemişti. Aslında o kişi benim en iyi arkadaşım, dünyada en saygı duyduğum kişiydi. Bana aşkın dünyadaki en değerli şey olduğunu söylemişti. Hatta milyonlarca Ruh Taşından bile daha değerli olduğunu!” Şişko konuşurken bir yandan da ağzındaki sıra dışı büyüklükteki dişleri de gözler önüne seriliyordu. En sonunda tıkanıp kaldı ve sesli bir şekilde ağlamaya başladı.



Bunu gören Song Klanı üyeleri ise alaycı bir şekilde gülmeye başlamıştı. Kan Şeytanı Tarikatından gelen grup da şişkoya tuhaf gözlerle bakıyordu.



Li Shiqi kaşlarını çattı ama bir şey demedi. Wang Youcai ise yüzünde bir gülümseme belirse de sessizliğini korudu.



Bu nedenle...” diye devam etti şişko, gittikçe heyecanlanıyordu. “Onları görmemiş numarası yaptım. Fakat bu olay bana Wang Tengfei’nin işe yaramaz bir adam olduğunu gösterdi. Üstelik o utanmaz bir adam. Herkes bunun gerçek aşk olduğunu görebilir. Eğer ben Wang Tengfei’nin yerinde olsaydım, sadece gülümser ve kızı bırakırdım.



O ismi bilinmeyen Gelişimci, yakışıklılık, Gelişim Merkezi ve diğer bütün yönlerden Wang Tengfei’den çok üstün. Ama maalesef…



O sırada aniden havadan sinirli bir ses duyuldu.



Lİ FUGUİ!!!” Havada uçan gruptaki Wang Tengfei öldürme arzusuyla kaynayarak fırlamıştı. Vücudu sanki keskin bir bıçak gibi Li Fugui’yi doğramaya geliyordu.



Ama o daha yaklaşamadan diğer Altın Ayaz Tarikatı üyeleri inanılmaz bir hızla yukarı sıçramıştı. Göz açıp kapayıncaya kadar ileri doğru fırladılar. Onların içinden uzun, iri yarı bir adam soğukça homurdanarak yumruğunu sıkarak havaya kaldırdı. Bunun üzerine dört bir yana doğru dalgalar yayıldı ve hava gürleme sesiyle doldu. O sırada Wang Tengfei’nin yüz ifadesi titreşmişti.



Aynı sırada Wang Xifan ise inanılmaz bir hızla fırlayarak bir anda Wang Tengfei’nin önüne geçmiş ve iki elini de ileri doğru sallamıştı.



Bir gümbürtü koptu. Yüzü bembeyaz olan Wang Xifan, Wang Tengfei’yi alarak geriye çekildi. O sırada cani gözlerle Altın Ayaz Tarikatından olan iri yarı adama doğru bir bakış attı.



Wang Klanı üyeleri, lütfen itibarınıza göre davranın.” dedi iri yarı adam sakince. Nüve Formasyonu Gelişim Merkezinin gücü dışarı doğru patlamıştı.



O sırada Meng Hao’nun grubu yere iniş yapmıştı. Meng Hao yüzünde tuhaf bir ifadeyle hafifçe öksürdü. İri yarı adamın arkasında saklanan şişkoya bakıyordu. Şişkonun biraz önce söylediği şeyler biraz utanç vericiydi ve Meng Hao kendini suçlu hissetmişti.



Gördün mü?” dedi Chen Fan sessizce. “Li Fugui Altın Ayaz Tarikatında sıradan biri değil. Şimdi düşündüm de Wang Tengfei’nin içinde bulunduğu durum gerçekten kötü. Küçük Kardeş, sen Chu Yuyan’ı gördün mü? Ah, Yoldaş Taoist Chu Yuyan ile ilişkisi olan Gelişimcinin hangi Tarikattan olduğunu merak ediyorum…



Uh, evet onu daha önce görmüştüm…” dedi Meng Hao tereddütle, söyleyecek bir şey bulamamıştı.



Chen Fan iç geçirdi. “Umarım ilerde bir gün o adamla tanışma fırsatım olur. Wang Tengfei’nin burnunun dibinden Chu Yuyan’ı çalabildiğine göre muhteşem biri olmalı. Ah, böylesine bir maharet, gerçek anlamda karakterli bir adam olmalı.



Böyle bir maharet…” Meng Hao’nun suçluluk duygusu daha da artmıştı. Kafasını eğdi ve yavaşça geriye doğru hareketlendi. Aynı zamanda kalabalığa doğru baktı. O sırada Wang Youcai’yi görünce şaşkınlık geçirdi. Wang Youcai orada suskun bir şekilde oturuyordu ve Meng Hao ile göz göze gelmekten kaçınıyordu.



Wang Tengfei, gerçekten bana saldırmaya mı cüret edeceksin?” dedi şişko, kafasını iri yarı adamın arkasından çıkartmış eliyle onu işaret ediyordu. “Seni şerefsiz!” diye kükredi. “Gerçekten bana saldırma cüretinde mi bulunacaksın? Üç büyük Klan ve beş Tarikat büyüklerinin kurallarına göre ben senin Usta Amcanım. Senden kıdemli birine zorbalık mı yapacaksın!?” Şişko hemen depolama çantasına vurarak bir tane Ruh Taşı çıkarttı ve ağzına attı. Taşı ağzında ezerken çatırtı sesleri yankılanıyordu. Bu oldukça vahşi bir manzaraydı.



Ruh Taşını iyice ezen şişko elini uzattı. İri adam yüzünde alaycı bir gülümsemeyle yeşim bir şişe çıkartarak ona verdi. Şişko ağzındakileri ona boşalttı.



Li Fugui, çok ölçüsüzsün!” Wang Tengfei dişlerini gıcırdattı. Tam bu sözler ağzından çıktığı sırada şişko gözlerini kapattı.



Onların arasındaki şey gerçek aşk.” dedi. “Gerçek aşkın ne olduğunu biliyor musun? Sevgilin Chu Yuyan ile o adam arasında gerçek bir aşk var. Bunu kendi gözlerimle gördüm. Neden aralarına giriyorsun!?” Etraftaki insanlar gülüşmeye başlayınca Wang Tengfei’nin yüzündeki öfke daha da kabardı. “Sadece bunu anlamalısın. Ah, gerçek aşk. O paha biçilemezdir! O Yoldaş Taoisti gerçekten takdir ediyorum. O çok maharetli. İşleri cidden ustalıkla halletmiş…” Şişko konuşmaya devam ettikçe Meng Hao da arkalara doğru ilerlemeye devam ediyordu. Fakat yeterince hızlı değildi. Bir anda Zhou Daya’nın doğrudan ona baktığını fark etti, yüzü inanamamışlık ve hayret ifadesiyle kaplıydı.



Meng Hao’nun kalbi güm güm atmaya başladı. Bu şeyleri bilerek başlatsaydı bile bu kadar başarılı olamazdı. Saklanmaya çalışsa da Zhou Daya artık onu görmüştü ve hemen sesini yükseltti.



Bu o!!” diye bağırdı, insanların onu tanımasından korkuyormuş gibi bir hali olan Meng Hao’yu işaret ediyordu. “Bu o! Chu Yuyan ile birlikte gördüğüm Gelişimci!!



Zhou Daya’nın lakabı “Boşboğaz” idi ve cidden bu ismin hakkını veriyordu. Sadece dedikoduyu sevmiyordu, aynı zamanda çok gürültülü bir sese sahipti. Onun sesi çınlayınca herkesin bakışları parmağının işaret ettiği Meng Hao’ya yönelmişti.



Meng Hao’nun yüzü titreşti. Çevredeki Tek Kılıç Tarikatı öğrencileri ona şaşkınlıkla bakıyordu ve istemsizce onun etrafını açıyorlardı. Kısa sürede o ve Chen Fan yalnız kalmıştı.



Chen Fan da ona ağzı açık bir şekilde bakıyordu. Fakat kendine gelmesi çok uzun sürmemişti, en sonunda o da ondan uzaklaştı. Meng Hao’nun yanında durarak herhangi bir yanlış anlaşılmaya karışmak istemiyordu. Eğer birisi Meng Hao’ya zorbalık yapmaya kalkarsa anında yardımına gelirdi; ama şu anki mesele romantik bir aşk skandalıydı…



Geriye doğru çekilen Chen Fan’ın gözleri ışıl ışıl parlamaya başlamıştı. Gözleri inanamaz bir ifadeyle ve hayranlıkla dolmuştu.



Zhou Daya’nın işaret ettiği Meng Hao’ya bakanlar sadece Tek Kılıç Tarikatı değildi, Wang Klanı, Kan Şeytanı Tarikatı ve Song Klanı insanları da bakıyordu. Bütün gözler Meng Hao’nun üzerindeydi.



Kan Şeytanı Tarikatından Li Shiqi’nin yüzünde tuhaf bir ifade vardı. Meng Hao’yu daha yeni fark etmişti. O anda homurdanarak kafasını çevirmiş ve onu görmezden gelmişti. Wang Youcai’nin yüzünde ise şaşkın bir bakış vardı.



Wang Tengfei olduğu yerde kalakalmış ve sessizce Meng Hao’ya bakıyordu. Yüzünde ve gözlerinde kan damarları belirginleşmeye başladı. Uçan Yağmur Ejderi Mirasını ve Reliance İç Tarikat eğitimini düşündü. Uçan Yağmur Ejderi mağarasındaki hislerini tekrar yaşadı. Aşağılanmışlığı ve öfkesi göklere kadar taşmış durumdaydı.



Her yere ölümcül bir sessizlik hakimdi. Bütün gözler Meng Hao’ya bakıyordu. Son günlerde Chu Yuyan’ın yabancı bir adamla görüldüğü dedikodusu beş büyük Tarikat ve üç büyük Klanda yayılmıştı.



Bu dedikodu ilk olarak Altın Ayaz Tarikatında başlamıştı. Bu söylentideki her şey mantıklı ve oldukça yalındı. Bu yabancı adamın kim olduğu herkes tarafından büyük bir merak konusu haline gelmişti. Şimdi ise herkesin gözleri önünde Meng Hao işaret ediliyordu.



Şişko da şaşkındı. Bir an boş boş baktıktan sonra gözlerini şiddetle ovuşturdu. Aniden yüzünü heyecanlı bir ifade kaplamıştı.



Tam ona doğru koşturacakken uzaklardan onlarca renkli ışık ışını yaklaşmaya başlamıştı. Uğultu sesleriyle birlikte iyice yaklaştıklarında onların  Mor Felek Tarikatı üyeleri olduğu ortaya çıkmıştı!



Chu Yuyan bu grubun içinde değildi ama Meng Hao o gruptan iki kişiyi tanıyordu. Onlar Qian Shuihen ve Lu Song idi. Gelişim Merkezleri Erken Temel Kurulum aşamasındaydı.



(R.N: Bu ikisi Meng Hao’nun demir mızrağı sattığı elemanlar.)

(FN: Hatırlayınca tekrar güldüm :D)



O ikisi, sakin ifadeli genç bir adamın iki yanında uçuyordu. Bu genç adamın vücudundan Geç Temel Kurulum aşaması gücü yayılıyordu ve Mor Felek Tarikatı öğrencileri arasında oldukça yüksek bir pozisyona sahip olduğu belli oluyordu.



Aynı sırada başka on ışık ışını daha belirdi. Onlar da Siyah Elek Tarikatıydı. Güzel Han Bei de bu grubun içindeydi. Üzerinde erkek elbiseleri olmasına rağmen tek bir bakışta onun kız olduğu anlaşılıyordu. Meydana doğru inerken bir Song Klanı üyesiyle muhabbet ediyor ve gülüyordu.



Normalde Mor Felek Tarikatı ile Siyah Elek Tarikatının gelişiyle birlikte diğer Tarikat üyelerinin onların içindeki arkadaşlarına doğru gitmesi ve konuşmaya başlaması gerekiyordu. Ama şu an ortamın havası oldukça tuhaftı. Çoğu kişi bu yeni gelenlere sadece göz ucuyla bakmakla yetinmişti.



Zhou Daya daha fazla insan geldiğini görünce bir kez daha gürültülü sesiyle bağırdı, “Bu o! Chu Yuyan ile birlikte gördüğüm Gelişimci. Chu Yuyan onun elbiselerini giyiniyordu…” Aslında ‘onun elbiselerini giyiyordu’ ile ‘onun elbiselerini giyiniyordu’ ifadelerinin arasında büyük bir fark vardı. Bunun üzerine Mor Felek Tarikatından gelen grup bir anda duraksayıp Meng Hao’ya bakmaya başlamışlardı.



Mor Felek Tarikatı üyeleri elbette ki Chu Yuyan ile ilgili ortalıkta dolanan söylentiden haberdardı. Qian Shuihen ile Lu Song ona baktıkları anda gözleri fal taşı gibi açıldı ve şaşkınlığa uğradılar. Ardından bu şaşkınlık yerini nefret ve öfkeye bıraktı.



Meng Hao’yu yıllardır görmemişlerdi ama o yıl aldıkları darbe çok büyüktü. Daha bugünlerde bile insanlar o olayı konuşuyorlardı. O olay kemiklerine kadar nefretle dolmalarına neden olmuştu. Hayatları boyunca yaşadıkları en büyük aşağılanmaydı.



Qian Shuihen Meng Hao’ya bakarken nefesi ağırlaştı. Lu Song’un gözlerinden de öldürme arzusu taşıyordu.



Lanet olası, bu sensin!!



Bu sensin!!



İkisi de aynı anda kükreyince orada bulunan diğer Gelişimcileri daha büyük bir şaşkınlık kaplamıştı. Chu Yuyan ile ilgili meselenin detayları daha net değildi. Ama bu iki Mor Felek Tarikatı üyesinin öfkesi şakaya gelmeyecek cinstendi. Meng Hao’ya karşı besledikleri nefret iliklerine kadar işlemişti, bu dışarıdan bile çok net bir şekilde görülüyordu.










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr