Bölüm 147: Bakışma

avatar
9433 22

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 147: Bakışma


Bölüm 147: Bakışma



Bu şeyi sadece bir kez kullanabilirsin.” dedi yüz, esneyerek. O konuşurken, aniden grubun arkasından vahşi bir çığlık yükseldi.



Meng Hao arkasına dönüp baktığında tuhaf heykelin aniden eridiğini gördü. Üç tane siyah sis küresine dönüşmüştü. Her bir sis küresinin içinde ölüm aurasıyla sarmalanmış birer tane yaşlı adam vardı. Onlar daha önce Siyah Elek Tarikatının altındaki uzun platformda oturan üç adamdı!



Siyah sisin içindeki Kıdemliler yüze doğru fırladılar. Ardından onunla bütünleşerek bükülmesine ve yamulmasına neden oldular. Yüzün ağzı yavaşça açılmaya başladı.



Kadim bir ses yankılandı: “Çabuk girin, bunu sadece bir tütsü çubuğunun yanma süresinin yarısı kadar tutabiliriz!” Bu ses sanki yer altının sarı kaynaklarından fışkırmış gibiydi. Yankılanırken herkesin kalbinin sarsılmasına neden oldu.



Daha kimse hareket edemeden önce, ağzın derinliklerinden titrek bir figür dışarı süzüldü. O, orta yaşlı bir adamdı; sanki tüm Gelişim Merkezi yanıyor gibiydi. Vücudunun yarısı yok edilmişti ve içindeki yanan Kızıl Çekirdeği görünüyordu.



Adamın saçları vahşiydi ve yüzü deli gibi çarpık bir hal almıştı. Dışarı doğru fırlarken çığlıklar atıyordu, “Hepsi ölü! Yüz İsimli Sütun tamamlanamadı. Hepsi ölü. HAHAHA! Hepsi ölü…



Bu Kıdemli Zheng!



Bu o! Daha önceki grupla birlikte gelmişti buraya. Nasıl bu hale geldi…



Siyah Elek Tarikatı öğrencileri arasında hemen konuşma uğultuları yükseldi, bu adamı tanıyorlardı. Xie Jie’nin göz bebekleri büzüldü ve Han Bei’nin ifadesi titrerken içinde tuhaf bir ışık parlayan gözleri kısıldı. Siyah Elek Tarikatının diğer Seçilmişleri de aynı tepkiyi vermişlerdi.



Adam delirmiş bir halde dışarı fırladı, çılgınca sözleri tüm yarık boyunca yankılandı. Herkes bu sözlerle şok geçirmişti.



Onun bu hali daha da hayret vericiydi. Kızıl Çekirdeğinin görünür halde olmasını düşününce, onun bir Nüve Formasyonu Tuhafı olduğu belliydi. Onun gibi birinin bu halde olması, onların içeride ne ile yüz yüze kaldıklarını düşünmesine neden olmuştu.



Adamın sözleri yankılanmaya devam etti, özellikle “ölü” kelimesini üç kez ifade etmişti. Bu söz sanki görünmez bir çekiç gibi herkesin kalbine iniyordu.



Siyah Elek Tarikatı öğrencileri biraz daha az etkilenmişti bundan. Ne de olsa, Meng Hao ve diğer serseri Gelişimcilere göre burayı biraz daha iyi biliyorlardı. Onların sayısı kapılardan geçtikçe sürekli artmıştı ve şimdi toplamda iki yüz kişilerdi. Her birinin yüzünde çarpık bir ifade vardı.



Delirmiş Nüve Formasyonu tuhafından yayılan soyut bir ölüm gölgesi tüm bölgeyi doldurmuş gibiydi.



Fakat, adam atıp tutarak siyah kapıdan çıkarken Mor Elek Patriğinin gözleri güçlü bir parıltıyla ışıldadı. Kıdemli Zheng’e doğru uzun adımlarla yürüdü ve elini kaldırdı. O anda, dünyanın rengi sanki solmuş gibi oldu ve Kıdemli Zheng ise sanki kontrolden çıkmış gibi ona doğru hücum etti. Delirmiş adam ona doğru yalpalayarak ilerlerken, Mor Elek Patriği sağ elini kaldırdı ve adamın kafasının üstüne vurdu.



Bu darbe bir gürleme gibi çınlayarak herkesi sarstı. Delirmiş Kıdemli Zheng’in vücudu titredi ve aniden gözleri berrak bir hal aldı. İçinde yanan Kızıl Çekirdek sönmeye başladı.



Adam kendi gelmiş gibi göründü, ama daha bir şey söylemeye fırsat kalmadan, Mor Elek Patriği soğukça homurdandı ve ardından elbise kolunu fiskeledi. Siyah bir rüzgar peyda oldu, Kıdemli Zheng’i süpürerek savurdu.



Densiz! Sen bir Kıdemlisin, bu yüzden hayatını bağışlıyorum. Tarikata geri dön ve ceza olarak yüz yıl kapalı meditasyona gir!” Mor Elek Patriği hızlı ve etkili davrandı. Kafasını kaldırması üzerine Meng Hao ve diğer serseri Temel Kurulum Gelişimciler kalplerinde yoğun bir baskı hissettiler.



Tarikatın dışından gelen serseri Gelişimciler,” dedi soğukkanlı bir şekilde. “Tarikatımızın tıbbi haplarını kabul ettiniz ve baş parmak izinizle bir kontrat imzaladınız. Artık Kutsal Topraklara geldik. Ne yazık ki, içerisi tutarsız bir yer ve aynı zamanda yüksek seviye Gelişim Merkeziyle uyumsuz halde.



Eğer belli eşyaları elde edebilirseniz, onları daha fazla Elek Yeryüzü Hapıyla takas edebilirsiniz. Bu yeşim kayışları alın.” Hava baskıyla doluydu. Patrik elbise kolunu fiskeledi ve hemen iki yüz tane yeşim kayış uçarak serseri Gelişimcilerin önünde durdu.



Buranın tehlikeli bir yer olduğuna hiç şüphe yok, ama bu ölümcül bir tuzak değil. Ne de olsa, Tarikatımızın bir çok öğrencisi de sizinle birlikte girecek. Lütfen, rahat olun.” Adam konuşurken, yanındaki orta yaşlı güzel kadın sakince kalabalığı süzdü. Bu ikilinin herhangi bir tehdit savurmasına gerek yoktu. Gelişim Merkezlerini düşününce, kimse onlara karşı çıkamazdı.



Meng Hao sessizce iyi şans efsununu depolama çantasına yerleştirdi. Onun çevresindeki Gelişimciler de aynı sessizliğe sahipti. Ne düşündüklerini söylemek güçtü.



Bu kişiler Temel Kurulum aşamasına ulaşmış ama hiçbir Tarikata mensup olmayan Gelişimcilerdi. İçlerinden bazıları aptal olabilirdi, ama çoğu kurnaz ve üçkağıtçıydı. Buraya gelmeyi kendi çıkarları için seçmişlerdi ve tehlikeli olacağının da farkındalardı.



7-8 tane figür ileri doğru fırlayarak, doğrudan siyah kapıya yöneldi. Ağızdan girdikleri anda ortadan kayboldular.



Onların başı çekmesiyle birlikte diğerleri de hemen onları takip etti ve hiçbir şey demeden büyük siyah kapıdaki suratın ağzına doğru uçtular.



Kendi kendine mırıldanan Meng Hao, Mor Elek Patriği ve yanındaki güzel kadına baktı. Grubun en arkasında üç tane Nüve Formasyonu Tuhafı soğuk yüzlerle olayı izliyordu.



Kıdemli Kız Kardeş Xu sıkıntı içinde gibi. Ben buradayken, bu durumu görmezden gelemem.” Gözleri kararlılıkla doldu. Etrafındaki bir çok Gelişimciyle birlikte harekete geçti ve ışık ışınına dönüşerek siyah kapıdaki yüze doğru fırladı. Tam yarı yoldayken kafasını çevirip arkaya baktı.



Xie Jie’nin zayıf, riyakar gülümsemesini gördü. Orada tatlı Han Bei ve diğer Seçilmişler de vardı. Ve uzaklarda, kalabalığın içinde, soluk yüzlü Xu Qing.



Meng Hao’nun bakışları onun üzerine düştüğü anda, Xu Qing aniden titredi ve gözleri şaşkınlıkla doldu. Yüzünü inanamaz bir ifade doldurdu… Bakışlarının hedefinde Meng Hao vardı.



Son görüşmelerinin üzerinden yıllar geçmişti ve Meng Hao bir çok değişim geçirmişti. Ama, onu hemen tanımıştı. Onu Reliance Tarikatına getiren kişi kendisiydi ve o Xu Qing’in Küçük Kardeşi olmuştu. Ay ışığının altında ona Kozmetik Gelişim Hapını veren kişi de Meng Hao idi.



Xu Qing’in zihninde geçmişe dair görüntüler belirdi. O zamana ait anılar, düş kırıklıkları, hepsi kalbinde bir araya gelerek bir rüya gibi harelendi.



İkilinin gözleri buluşmuştu. Aralarında bin civarı insan vardı, ama mesafe ve zamana rağmen, birbirlerinden uzak düşmemişlerdi. Tam aksine birbirlerine çok çok yakındılar.



Meng Hao ona sıcak bir gülümseme gösterdi. Siyah Elek Tarikatına gelmesinin nedeni onu, eski bir arkadaşı görmek istemesiyle başlamıştı. Şu an onu görmüş, o da Meng Hao’yu görmüştü.



Meng Hao ardına döndü ve siyah kapıdaki yüzün ağzına girerek kayboldu. Ortadan kaybolduğu an, Xu Qing’in kalbi aniden bir boşluğa düştü. İster istemez ileri doğru adım atmıştı.



Ama çok geçti. Meng Hao gitmişti. İçi, anlam veremediği hislerle dolmuştu. Dışarıdan bakınca hala soğuk bir hali vardı.



Genelde, kimse onun kalbine dokunamazdı; Xu Qing onu şiddetle koruyordu. Fakat, bir nedenden dolayı içinde bir neşe hissi yükselmişti.



Meng Hao ortadan kaybolduğunda ise bir şeyini kaybetmiş gibi hissetmişti. Xu Qing çok nadir böyle hisler yaşardı ve böyle olduğunda bu hisleri bastırırdı. Fakat bugün, bu hissi bastıramıyordu.



Hey, sana söylüyorum, kaltak!” Bu sözlerin sahibi onun yanında duran oynak kadına aitti. “Eğer beni duymuyormuş numarası yapacaksan, peki...” dedi kin dolu bir ses tonuyla. “Ama benden gerçekten kurtulabileceğini mi düşünüyorsun? Humph!” Kadın soğukça güldü. “Geçen sefer yaralanmıştın. Eğer Kıdemli Kardeş Zhao Küçük Kız Kardeş Han’dan sana yardım etmesini istemeseydi, içeride ölmüş olacaktın. Ama minnettar olmak yerine daha da mesafeli davrandın! Sadece kızlığını vereceksin, bunu neden bu kadar çok önemsiyorsun? Ne kadar aptalsın!” Oynak kadın, Xu Qing’in soğuk, güzel yüzüne baktı ve sırıttı. Kıskançlığı arttıkça Xu Qing’in de onun gibi olmasını daha fazla istiyordu.



Xu Qing yüzünü ona yıllarca kötü davranan kadına doğru çevirdi. Kelimelerin üstüne basa basa konuştu, “Kutsal Topraklarda olduğumuz o gün, senin Kıdemli Kardeşin olan Zhao kuralları çiğnedi ve beni neredeyse öldürüyordu. Ve Kıdemli Kız Kardeş Han, Kıdemli Kardeş Zhao istedi diye beni kurtarmadı, depolama çantam için beni de yanında götürdü.”



Xu Qing’in tavrı soğuktu ve ifadesi çok ciddiydi. Bu tavır genelde yoldaş öğrencilerden gizlediği kişiliğini yansıtıyordu. Oynak kadın, sürekli alay ettiği Xu Qing’in ona karşı böyle konuşmasını hiç beklemiyordu. Bir an donakaldı ve ardından soğukça güldü.



Demek kaltak konuşmaya cesaret ediyor...” dedi alaycı bir tonla. “Kıdemli Kardeş Zhao her şeyi çoktan ayarladı. Bu sefer kaçamayacaksın. Ben de orada bekleyeceğim ve senin kızlığının alınışını izleyeceğim. En sonunda bana teşekkür edeceksin.” Etraftaki Gelişimciler siyah kapıya doğru uçmaya başlamıştı.



Xu Qing’in vücudu hemen parlayarak renkli sisin üzerine atladı ve ileri doğru fırladı.



Onun arkasındaki oynak kadın soğukça gülüyordu. Ama sonra, ileride mor cübbe giyen bir adamı fark etti. Adam arkasına baktı ve yüzünü aniden çekici bir gülümseme doldurdu.



Mor cübbeli yakışıklı adam gençti ve Gelişim Merkezi Erken Temel Kurulum aşamasındaydı. Başını hafifçe salladı. Ardından bakışları Xu Qing’in üzerine düştü ve gözleri arzuyla doldu.



Bu kişi oynak kadının bahsettiği Kıdemli Kardeş Zhao idi.










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44248 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr