Bölüm 75: Yine Bir Antik Yol Ortaya Çıkıyor!

avatar
10588 34

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 75: Yine Bir Antik Yol Ortaya Çıkıyor!


 

Bölüm 75: Yine Bir Antik Yol Ortaya Çıkıyor!

 

 

Meng Hao’nun yüzü sertti. Shangguan Xiu’nun birkaç santim uzağında askıda duran iki tahta kılıca baktı. Bu 7 santimlik mesafe, Meng Hao’nun şu anki Gelişim Merkezinin aşamayacağı devasa bir hendek gibiydi.



Shangguan Xiu ise o an, gerçek bir Qi Yoğunlaştırma Gelişimcisi olarak sayılamazdı. Temel Kurulumu aşamasının hala uzağında olsa da, Çekirdek Gölünde bir Tao sütunu şekilleniyordu. An itibariyle, Meng Hao dokuzuncu seviyede olmasına karşın, Shangguan Xiu’ya kıyasla çok zayıftı, öyle ki tek bir vuruşuna bile direnemezdi.



Temel Kurulumu ve Qi Yoğunlaştırma arasındaki fark yerle gök gibiydi ve asla değişmeyecek bir şeydi. Göklerin iradesine karşı gelen istisnai beklenmedik olayların dışında, Qi Yoğunlaştırma aşamasındaki birinin Temel Kurulumu aşamasındaki birini öldürmesi imkansızdı.



Bu iki aşama arasındaki mücadeleler yeni doğmuş bir bebek ile güçlü bir adam arasındakine benzerdi. Güçlü adam biraz zayıflamış halde olsa bile hala yeni doğmuş bebeği elinin tek hamlesiyle öldürebilirdi.



Bugün, Meng Hao’nun karşısında bir Temel Kurulumu Gelişimcisinin ortaya çıkmasına az bir süre vardı. Onun şansı zaten azdı, ama bu gerçekleştiğinde hiçbir şansı kalmayacaktı.



Zaman ilerledi ve ölümün gölgesi iyice büyüdü. Kaçsa bile bu kısa süre içinde nereye gittiğinin bir önemi olmayacaktı, hatta Samanyolu Denizinin en ücra köşesine bile gitse, ölümden kaçınamayacaktı.



Ne yapacağım…” Meng Hao’nun gözleri kan çanağına döndü. Endişeli olan tek kişi o değildi, dağın aşağısındaki Küçük Kaplanında yüzü solgundu. Biraz önceki gelişmelerin ardından dişlerini gıcırdattı.



Meng Hao!” diye bağırdı. Parmakları hızlı hareketlerle bir büyü yaptı ve sonra bu parmağı göğsüne bastırdı. Bunun ardından çok miktarda kan tükürdü, bu kan önünde uçtu ve ardından avuç dolusu kan bulutlarına şekillendi. “Bu inci benim hayatım, sana biraz yardım etmeme izin ver.



Bu sözler ağzından çıkar çıkmaz, bilinci kapandı. İnci Küçük Kaplanın kan bulutunu özümsedi ve ardından kırmızı bir parıltıyla aydınlandı. Kan Küresinin etrafında bir kaç kez daha döndükten sonra, aniden Meng Hao’ya doğru fırladı. Oraya vardığı anda parıltı şiddetlendi ve Meng Hao’nun etrafını ışıkla çevreledi.



O anda Meng Hao’nun kalbini tuhaf bir hissiyat doldurdu. Sanki Gelişim Merkezi aniden yükselmeye başlamıştı!



Meng Hao’nun Altın Çekirdek Denizi kükreyerek genişledi. Bir anda boyutunu iki katına çıkartmıştı. Sınırsızlığı o kadar artmıştı ki sanki vücuttan patlayıp dışarı çıkacak gibiydi.



Meng Hao’nun vücudu aniden altın bir ışıkla parladı, onu tamamen sıra dışı bir görünüşe bürüdü.



İçindeki Şeytani Çekirdek ise dalgalanmak yerine hızla dönmeye başladı. Bu olduğunda yoğun ruhsal güç Meng Hao’nun vücudu boyunca aktı, zihnini bir gök gürültüsü benzeri gürleme ve bir… Qi ipliği doldurdu!



Qi zayıftı, tıpkı Qi Yoğunlaştırmanın birinci seviyesine ulaştığında hissettiği iplik gibiydi.



Meng Hao’nun bilmediği şey ise, zihnindeki bu Qi ipliği aslında sadece Temel Kurulumu aşamasındakilerin sahip olabileceği Ruhsal Duyu idi!



Shangguan Xiu bile henüz onu geliştirememişti, çünkü Temel Kurulumu aşamasına tam anlamıyla geçmiş değildi.



Fakat Meng Hao da bu aşamaya geçmemişti. Bunun yerine Qi Yoğunlaştırmanın onuncu seviyesine ulaşmıştı! Tüm vücudunda patlama sesleri çınladı. Çok miktarda pislik gözenekleri yoluyla dışarı atılırken dünyada başka kimsenin tecrübe etmediği daha yüksek bir Qi Yoğunlaştırma seviyesinde ilk deneyimini kazandı.



Qi Yoğunlaştırmanın onuncu seviyesi!



Meng Hao’nun kafası döndü. Göz açıp kapayıncaya kadar vücudu daha sert ve sağlam hale gelmişti. Sadece Ruhsal Duyu geliştirmemiş, aynı zamanda mucizevi bir şekilde daha güçlü bir hale gelmişti.



Gelişim dünyasında Qi Yoğunlaştırmanın onuncu seviyesi nadiren görülen bir şeydi. Aslında yıllar boyunca her neslin en güçlü üyeleri gerçekten de Qi Yoğunlaştırmanın onuncu, on birinci ve on ikinci seviyesi olup olmadığı konusunda araştırmalar yapmıştı.



Teorik olarak konuşursak bu mümkündü; bazı antik metin parçalarında bu seviyelerden bahsediliyordu. Varsayılana göre antik zamanlarda Qi Yoğunlaştırma aşamasının on üç seviyesi vardı! Efsanelere göre antik zamanlarda da onuncu seviyeye ulaşmak nadir görülen bir şeydi ve on birinci seviye ise daha da nadirdi. Bu seviyeye ulaşan bir kişinin dünyayı sarsması kaçınılmaz bir şeydi.



Modern Gelişim dünyasında ise Qi Yoğunlaştırmanın onuncu seviyesi efsaneden başka bir şey değildi.



Yıllar boyunca her nesilden Gelişimciler bu konuyu araştırmış ve en sonunda bir fikir birliğine varılmıştı. Antik zamanlarda Qi Yoğunlaştırma aşamasının on üç seviyesi vardı. Ama, dokuzuncu seviye sınır olarak konulmuştu. Onuncu ve daha üst seviyeler Göklerin iradesi doğrultusunda sakatlanmıştı. O zamandan beri sadece dokuz seviye vardı!



Bir çok kişinin saçma bulduğu başka bir fikir daha vardı, bu fikre göre Göklerin Kadim İradesi ölmüştü ve yeni bir Göklerin İradesi yükselmişti. Bu yeni Göklerin İradesi Qi Yoğunlaştırmanın dokuzuncu seviyesini uygun bulmuş ve ardından onuncu seviye yolunu kırmıştı. Bu yüzden onuncu seviye yolunu takip etmek bir kişinin Göklere karşı gelmesi demekti ve bu yasaklanmıştı.



Eğer bir Gelişimci gök ve yerin ruhsal enerjisini yeterince toplayabilirse, antik zamanların efsanevi onuncu seviyesine giden yolu tekrar oluşturabilirdi!



Yol odak noktaydı. Ne yazık ki, bu yol antik zamanlarda kırılmıştı, hala varlığını sürdürse de esasen onarılamayacak düzeyde bozulmuştu.



Ama bugün, o Meng Hao’nun vücudundan ortaya çıkmıştı, bu sadece ona görünen bir şey de değildi, Shangguan Xiu şu an hayretler içindeydi. Gerçekten de karşısında duran Meng Hao’nun efsanevi onuncu seviyeye girdiğine inanabilmesi mümkün müydü?



İmkansız… Qi Yoğunlaştırmanın onuncu seviyesi sadece bir efsane.” Shangguan Xiu’nun yüzünde inanamamışlık vardı.  “Hikayelere göre, Qi Yoğunlaştırmanın onuncu seviyesi bir vücut güçlendirme aşamasıdır… Bu sadece teoride var, antik zamanlarda bile bunu başarmak oldukça nadir görülen bir şeydi… İmkansız!



Eğer Küçük Kaplanın bilinci yerinde olsaydı, o da şok olurdu. İnci onun olsa ve onun hayat kuvvetinden oluşturulmuş olsa da, incinin onun üzerinde hiç böyle şok edici bir etkisi olmamıştı. Bu inci ona bulunduğu seviyenin bir buçuk seviye üstünün gücünü kullanmasına olanak sağlıyordu. Örneğin, şu an beşinci seviyedeydi, ama güç anlamında, çoktan altıncı seviyenin ortalarına varmıştı.



Meng Hao’nun saçları çılgınca uçuştu ve gözleri parladı. Derin bir nefes alarak içinde dalgalanan muazzam gücü hissetti. Zihnindeki Qi ipliğinin yanı sıra kanı ve kasları boyunca dalgalanan kuvveti de hissetti. Şu an hiç zayıf olmadığını biliyordu.



Fakat bunun bir yan etkisi vardı. Onuncu seviyeye ulaştığı anda, sanki Gökler hemen onunla olan bağlantısını kesmiş gibi oldu. Yer ve Göğün gücünü hissedemiyordu, sanki tamamen ondan kopmuş gibiydi. İçinde vahşi bir emme hissiyatı olduğunu fark etti, tıpkı besine ihtiyacı olan ama buna muktedir olmayan yeni doğmuş bir bebek gibiydi.



O anda, vücudu hala zayıf bir bilgin görüntüsündeydi ama gerçekte eti öylesine bir kuvvetle dolmuştu ki bir şehir duvarını ikiye ayırabileceğini hissediyordu.



Fakat o an bunları düşünmek için zaman yoktu. Hemen gözleri parlayarak Shangguan Xiu’ya baktı, adamın yüzünde inanamaz bir ifade vardı. Meng Hao derin bir nefes aldı ve ardından sağ elini kaldırarak parmağını tahta kılıçlara doğru yöneltti.



Bu parmak saldırısı Meng Hao’nun bütün onuncu seviye gücünü, bütün Ruhsal Görüşünü ve fiziksel gücünün bütün kuvvetini içinde barındırıyordu.



Bu Meng Hao’nun en güçlü saldırısıydı. Aslında, bu muhtemelen Zhao Ülkesindeki Qi Yoğunlaştırma Gelişimcilerinin uygulayabileceği herhangi bir saldırıdan çok daha güçlüydü.



Meng Hao tahta kılıca hafifçe vurduğunda bir gürleme çınladı. O kılıç kudretiyle patladı ve Shangguan Xiu ile arasındaki 7 santimi delip geçerek onun göğsüne doğru derince saplandı. Kılıç göğsüne tamamen saplandığında yüksek perdeli bir ses duyuldu ve kılıç diğer taraftan bir kan banyosu eşliğinde çıktı.



Shangguan Xiu’nun vücudu sarsıldı fakat hareket edemedi. Yarasından muazzam miktarda ruhsal enerjinin dışarı aktığını hissederken yüzü dehşetle doldu. Göz açıp kapayıncaya kadar enerji sızıntısı bu Temel Kurulumunun hızına yetişti. Artık Temel Kurulumuna ulaşma süresi çok çok daha uzun olacaktı.



O sırada Meng Hao’nun eli bir kez daha havaya kalktı ve diğer tahta kılıca hafifçe vurdu. Kılıç uğuldayarak Shangguan Xiu’nun boynuna doğru fırladı.



Meng Hao, beni öldürmeye cüret etme…” O an Shangguan Xiu tamamen bir panik içindeydi. Önceki soğuk kibri ve öldürme arzusu ortadan kaybolmuş, yerini ölümden kaçınmak için umutsuz bir mücadele almıştı.



Meng Hao hiçbir şey söylemedi. Biraz önce dokunduğu tahta kılıç 7 santimlik boşluğu delip geçerek Shangguan Xiu’nun boynuna saplanırken gözlerinde karanlık bir parlama oldu. Bir anda kılıç boynunu delip geçince Shangguan Xiu aniden kafasını imkansız bir biçimde yana doğru büktü. Tahta kılıcın açtığı devasa yaradan kanlar fışkırdı, fakat Shangguan Xiu hala ölmemişti.



Shangguan Xiu’nun yüzünde bir dehşet yayıldı. Yaşam kuvvetinin solmaya başladığını hissedebiliyordu ve ruhsal enerjisi de dağılıyordu. Ruhsal enerji dışarı akarken vücudu da daha esnek bir hal almaya başlamıştı.



Meng Hao, aramızda çözülemeyecek kadar bir nefret yok. Eğer gitmeme izin verirsen, sana Yüce Ruh Yazıtını veririm…” Shangguan Xiu bundan daha fazla dehşete düşemezdi. Daha sözlerini bitiremeden tahta kılıçlar geriye doğru döndü ve sırtına arkadan saplanarak her yere kan fışkırmasına neden oldular. Shangguan Xiu’dan zayıflık ve umutsuzlukla dolu kan donduran bir çığlık koptu.



Meng Hao, Yüce Ruh Yazıtından bahsettiğinde bununla hiç ilgilenmemişti. Gözleri her zamanki gibi sertti; Shangguan Xiu’nun ne dediğinin bir önemi yoktu, o tamamen ölene kadar durmayacaktı.



Bu Meng Hao idi. Bir kez kararını verdiğinde, bundan kolay kolay vazgeçmezdi.




 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44312 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr