Bölüm 55: Baskı

avatar
10851 25

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 55: Baskı


Çeviri:RassNt  Düzenleme:Fullbringer 


  

Meng Hao’nun gözlerinde karanlık bir bakış parladı. Zhao Ülkesinin çeşitli Tarikatlarından öğrenciler etrafını sarmıştı ve beyaz cübbeli Gelişimciler de Doğu kapısından yaklaşıyordu. Eğer şehirde bulunan değişik tiplerdeki üç tarikat üyelerinin dikkatini uyandırırsa, kurtulma şansı oldukça düşük olacaktı. 


  

Zhao Ülkesinin Tarikat öğrencileri Mor Felek Tarikatının öğrencilerini görünce yüzlerinde heyecanlı bir ifade parlamıştı. Eğer onlardan birisiyle arkadaş olabilirlerse kendi Tarikatlarındaki saygınlıkları yükselecekti ve gelişim adına büyük avantajlar yakalayacaklardı. Çoğu zaten beyaz cübbeli öğrencilerin onları görmezden geleceğini tahmin etmişti, ama durum onlara doğru yaklaşıyor olduklarını gösteriyordu. 


  

“Kıdemli Kardeş Sun oldukça tanınan biri; onun için geliyor olmalılar.” 


  

“Evet. Onun Sarmal Dere Tarikatından bir Kıdemliyle kan bağı var. Gelişim merkezi de sıra dışı. Mor Felek Tarikatı öğrencileri ona biraz itibar kazandırmak için geliyor olmalı.” Etraftaki Zhao Ülkesi öğrencilerinin yüzlerinde teker teker yağcı gülümsemeler belirdi, özellikle pahalı elbiseler giyen gencin yüzünde. O gittikçe heyecanlanıyordu. Yanındakilerin fısıltılarını duyunca kalbi gururla dolmuştu. Görünüşe göre tanınmışlığı Mor Felek Tarikatı öğrencilerinin bile ona doğru yürümesine yetecek kadar fazlaydı. Bu olay kesinlikle her yerde konuşulacaktı ve onun Tarikattaki saygınlığı artacaktı. Onun ismi Zhao Ülkesinin Gelişim dünyasında tanınır hale gelecekti. 


  

Meng Hao içinse olanlar büyük bir meseleymiş gibi değildi. Gülümsüyordu ve hiç ilgisini çekmemiş gibi görünüyordu. Pahalı elbiseler içindeki gencin ileri doğru yürüyerek beyaz cübbeli Gelişimcileri selamlamasıyla birlikte, diğer öğrenciler de onu takip etti. Onların içindeki kadın öğrenciler ise özellikle daha heyecanlıydı. 

  


Meng Hao’nun gözleri titreşti. Demir mızrağı yerden çıkarttı ve daha sonra arkasına dönerek ayrılmaya yeltendi. 


  

“Mor Felek Tarikatından Yoldaş Taoistler, Ben Sun, size Anka Cenneti Restoranında ziyafet çekebilirim.” dedi Sun Hua, yüz ifadesi son derece heyecanlı ve gururluydu. “Zhao Ülkesinin Yoldaş öğrencileri, lütfen Mor Felek Tarikatında gelen kardeşlerimize yol göstermek için bana katılın.” Onun arkasındaki bir grup Gelişimci durumu daha da net bir şekilde anlatıyordu. Onun heyecanlı ifadesiyle birlikte Zhao Ülkesi öğrencilerine liderlik yaptığı çok belliydi. 


  

Bu sözler ağzından çıktıktan sonra ellerini kenetleyerek başını eğse de, Mor Felek Tarikatı öğrencileri onun yüzüne bile bakmadan geçip gitmişlerdi Hep beraber yüzlerine bakmadan Zhao Ülkesi öğrencilerini acele adımlarla geçip gitmişlerdii... 


  

Bu olayın ardından Sun Hua’nın ağzı açık kaldı, tıpkı onu takip eden diğer öğrenciler gibi. 


  

Aynı sırada, Mor Felek Tarikatı öğrencilerine liderlik eden kişi içten bir kahkaha attı. 


  

“Yoldaş Taoist, lütfen dur.” dedi. “Kardeş, hazine dağından daha yeni döndün değil mi? Sıra dışı bir tavrın var. Hepimiz senin dağdaki hareketlerine hayranlıkla şahitlik ettik. Ben Mor Felek Tarikatından Qian Shuihen. Selamlar Yoldaş Taoist, saygıdeğer ismini bize bağışlayabilir misin?” 


  

“Yoldaş Taoist, biz de seni arıyorduk.” dedi bir başkası. “Seninle burada karşılaşacağımızı hiç düşünmemiştik. Hahaha! Eğer Yoldaş Taoistin zamanı varsa, ziyafet ayarlaması için birini göndereceğim. Ben Mor Felek Tarikatından Lu Song. Lütfen sana bir ziyafet çekmeme izin ver.” 


  

Ondan fazla Mor Felek Tarikatı öğrencisi arasında o ikisi en yüksek Gelişim merkezine sahip kişilerdi. İkisi de Qi Yoğunlaştırmanın sekizinci seviyesindeydi. Yüzlerinde gülümsemeyle hemen Meng Hao’nun önüne geçmiş ve onun yolunun tıkamışlardı. Oldukça kibar bir şekilde konuşmuşlardı ve yaklaştıkları zaman ellerini kenetleyerek selam vermişlerdi. Bunu gören Zhao Ülkesi öğrencilerinin yüzleri şaşkınlık ve saygıyla dolmuştu. 


  

Meng Hao belli belirsiz bir kaş çattı ama hemen normale döndü. Gülümseyerek nazik bir selamlamayla karşılık verdi. İsmini belli belirsiz bir tonla geveledi, fakat ismini net bir şekilde söylemese bile onların bunu kolayca öğrenebileceğini biliyordu. 


  

Zhao Ülkesi Gelişimcileri tüm bu olanları inanamaz gözlerle izledi. Mor Felek Tarikatı öğrencilerinin Meng Hao ile muhabbet etmesini izlerken başları döndü. 


  

Bu özellikle Su Hua için geçerliydi, yüzünde değişik değişik ifadeler belirdi. Onu aşağılamışlardı ve Meng Hao’yu elbette ki inanamaz bir bakışla izliyordu. 


  

Sun Hua, bu beyaz cübbeli Gelişimcilerin Güney Diyarının Mor Felek Tarikatından geldiğini biliyordu. Onlar gururlu ve kibirliydi, kendilerini dünya üzerinde rakipsiz görüyorlardı. Fakat, buna rağmen Meng Hao’ya karşı oldukça naziktiler ve gözleri saygıyla doluydu. 


  

Neler olduğundan tam emin olmasa da, onların bu nezaketini görünce alnından soğuk terler akmaya başladı. Eğer biraz önce mızrağı test etmek için bir hamle yapsaydı, büyük ihtimalle çok fazla itibar kaybedecekti. 


  

Tek şaşıran o değildi. Zhou Kai de şaşkına dönmüştü. En başta Meng Hao’nun ismini söylediği için pişman olmuştu, ama şu an izlediği sahne karşısında gözleri hayranlıkla doluydu. 


  

“Kıdemli Kardeş Meng gerçekten de İç Tarikat öğrencisi olmayı hak ediyor. Önceden ona Ruh Taşları hediye ettiğim iyi oldu. Tarikat dağıldı ve biz de sokak köpekleri gibi dışarı atıldık, ama o hala sıkıntı çekmiyor. Ve bir şekilde Güney Diyarının büyük Tarikatlarından birinin öğrencileri tarafından iyi muamele görüyor.” Zhou Kai kalbinden iç geçirdi. 


  

Yukarıda Yüz Hazine Köşkünde, Qiao Ling birkaç kez gözlerini kırpıştırdı, Mor Felek Tarikatı öğrencilerinin Meng Hao’nun etrafını sarışını inanamaz gözlerle izledi. Onun sakince konuştuğunu görünce ister istemez daha önce onunla arasında yaşananları hatırladı. Onun Meng Hao’ya karşı olan ilgisi daha da güçlendi. 


  

“Kıdemli Kardeş Meng...” dedi Qian Shuihen. Muhabbetin konusunu Meng Hao’nun elindeki mızrağa çevirdi: “Bu, hazine dağındaki Şeytani Hayvanları dize getirdiğin değerli kutsal mızrak mı?” Mızrağa şöyle bir bakış attı ama herhangi sıra dışı bir özelliğini göremedi. Fakat Meng Hao’nun bu mızrağı Şeytani hayvanlara doğru salladığını net bir şekilde hatırlıyordu. 


  

“Tabii ki o.” dedi Lu Song gülerek. “Senin o gün dağda sergilediğin hareketler sana saygı duymama neden oldu. Kıdemli Kardeş Meng, bunu reddetmem için bir neden yok.” 


  

Meng Hao’nun gözlerinde tuhaf bir bakış belirdi, fakat bu bir anlıktı. Bunun üzerine gülümsedi ve başını aşağı yukarı salladı. 


  

“Evet, bu o gün dağda kullandığım mızrak.” dedi samimiyetle. 


  

“Bu mızrak harika bir hazine olmalı.” dedi Lu Song. “Onunla bir çok Şeytani Hayvanı yaraladığını gördüm. Daha doğrusu sayısız Şeytani Hayvanı. Kıdemli Kardeş Meng’in kudretli hareketleri zihnimde sayısız kez tekrar tekrar canlandı.” Mızrağa bir bakış attı, gözleri ateşlendi. Daha sonra da soğukça Qian Shuihen’e doğru baktı ve ikilinin bakışları birbirine kilitlendi. Belli ki o ikisi birbirini sevmiyordu ve ikisi de diğerinin zirveye ulaşmaya kararlı olduğunun farkındaydı. 


  

Zhao Ülkesi Gelişimcileri tüm bu konuşmaları duyunca, bakışları mızrağa doğru kaydı. Onların en baştaki amacı Meng Hao’nun bu hazinesini incelemekti. Şu an, artık buna gerek kalmamıştı. Eğer Mor Felek Tarikatı öğrencileri onun gücüne ikna olduysa, bu doğru olmalıydı. 


  

Sun Hua’nın gözleri parıldadı ve bir adım ileri atarak demir mızrağa baktı. 


  

“Aynı zamanda şunu da söylemem gerek...” Lu Song gülerek başını sağa sola salladı, “Kıdemli Kardeş Meng, gerçekten de bizim sınavımızı kaos ortamına çevirdin. Hazine dağından bir çok tıbbi hap, Ruh Taşı ve büyülü eşya aldın…” Yüz ifadesine bakınca çok umurunda değil gibiydi. 


  

“Oh şu mesele…” Meng Hao güldü ve bir kaç adım geriledi. 


  

“Sorun değil.” dedi Qian Shuihen, bir kaç adım ilerledi, gözleri hala mızraktaydı. “O hazine dağı Tuhaf Song’a ait ve kendi ağzıyla, yeterince yetenekli olan birinin istediğini alabileceğini söyledi. Doğrusunu söylemek gerekirse Kıdemli Kardeş Meng’in hareketleri beni son derece tatmin etti. Ama… Kıdemli Kardeş Meng, şu mızrak, onu satmak ister misin? Mor Felek Tarikatı onun için adil bir teklif verecektir!” Meng Hao onu elinde tuttuğu için, Qian Shuihen mızrağı tam anlamıyla inceleyemiyordu. Daha Temel Kurulumu aşamasında olmadığı için Ruhsal Duyuya sahip değildi, bu nedenle titizlikle inceleme imkanı yoktu. 


  

“Yani…” Meng Hao tereddüt etti. 


  

“Kıdemli Kardeş Meng...” dedi Lu Song, gözleri parıldadı. “Bu mızrak bizim için son derece önemli. Lütfen onu bırakın!” Lu Song ilk amacının Meng Hao’yu kabul etmeye zorlamak olduğunu biliyordu. Daha sonra Qian Shuihen ile aralarında bir savaş olacaktı. Bir adım öne çıkarak konuşmuştu ve gözleri zorba bir havayla doluydu. 


  

“Tuhaf Song insanlara habis ve acımasız davranan biridir. Onun dağında bulunan en değerli hazineleri aldın. Eğer bizim Mor Felek tarikatımızdan Kıdemli Wu onu tutmasaydı, Kıdemli Kardeş Meng şu an biraz tehlike altında olabilirdi.” Qian Shuihen daha da ileri gitti, onun tavrı daha da baskıcıydı. Bu noktada artık konuşurken gücünü ve kudretini gizleme çabasında bulunmuyordu. 


  

Diğer Mor Felek Tarikatı öğrencileri de ileri doğru hareketlendi ve Meng Hao’nun etrafını sardılar. Gözlerinde mızrağa karşı bir arzu parıltısı vardı. 


  

“Bu mızrak sıradan bir eşya.” dedi Meng Hao. Önce etrafını saran insanlara baktı daha sonra geri Lu Song ve Qian Shuihen’e dönerek kaşlarını çattı. 


  

“Kıdemli Kardeş Meng, şakaya gerek yok.” dedi Lu Song gülerek, gözleri mızrağın sapına doğru kaydı. “Yanlışım olmadığını biliyorum. Bu senin kullandığın mızrak. Yan tarafındaki çentik, onu o gün net bir şekilde görmüştüm.” 


  

Meng Hao boş boş baktı. Görünüşe göre o herif mızrağa Meng Hao’dan daha dikkatli bakmıştı. Meng Hao daha önce çentiğin farkına varmamıştı, şimdi baktığında çentiği görmüştü. 


  

Lu Song onun ifadesini görünce, daha da emin oldu. Yüzünde kocaman bir gülümseme olsa da gözleri soğuktu. İç Tarikata alınmak için Meng Hao’yu öldürme izni yoktu, ama diğer yöntemleri kullanabilirdi ve kendini tutmayacaktı. 


  

“O sıradan bir nesne olsa da, yine de onu satın almak istiyoruz,” dedi Qian Shuihen tehditkar bir şekilde. Sesi öncesine göre daha soğuktu. “Biz bu mızrağa sahip olmaya kararlıyız. Lütfen, Kıdemli Kardeş Meng, işleri bizim için zorlaştırma, aksi takdirde hem bizim hem de senin canın sıkılacak. Senin elinde o mızrak olabilir ama biz de Güney Diyarının beş büyük tarikatından biri olan Mor Felek Tarikatındanız. Çok uzaklarda olsak da bizim gücümüz senin hayal edebileceğinden çok daha büyük, Yoldaş Taoist. Dahası… O mızrağı isteyen kişi biz değil, Tarikat Kıdemlisi Wu’dur.” 


  

Bunu duyunca Zhao Ülkesi Gelişimcileri birbirine baktı. Meng Hao ile alay edercesine yüzleri parladı, ama sessizliklerini korudular. 


  

Özellikle Sun Hua’nın gülümsemesi oldukça genişti. Bu insanların sayesinde mızrak hakkında bilgi almak iyi bir şeydi. En sonunda ne olursa olsun, durumdan istifade ederek hamlesini yapabilirdi. Dahası, Meng Hao o değerli mızrağa sahip olsa da, Güney Diyarının büyük Tarikatlarından birini kızdıramazdı. 


  

“Eğer kabul etmezsem, beni zorlayacak mısınız?” Meng Hao konuşurken bakışları sertleşti. 


  

“Bizim Tarikatımız insanların hazinelerini çalmaz.” dedi Lu Song gülerek. “Ama Kıdemli Kardeş Meng dikkatli düşünmeli. Bizi kızdırırsan eline ne geçecek? Üstelik… Eğer o mızrağı çalmak isteseydik, başka insanlara bunu yaptırabilirdik. Böyle bir niyetimiz yok.” Az ötede duran Zhao Ülkesi öğrencilerine doğru bir bakış attı ve başını aşağı yukarı salladı. Sun Hua ve diğerleri aniden oldukça heyecanlı göründü. 


  

“Kıdemli Kardeş Meng, ben Qian, senin hazine dağındaki performansına hayran kaldım. Ama lafı gevelemeyelim. İstesen de istemesen de mızrağı satacaksın!” Gözleri sertti ve kelimeleri soğuktu. 


  

Meng Hao’nun kalbi inledi. Eğer bu insanlar sıkıntı çıkarmak istese, onları durduramazdı. Yüzü farklı farklı ifadelere büründü ve kendi kendine konuşurken bir kaç adım daha geri çekildi. Daha sonra dişlerini sıkarak başını kaldırdı. Gözleri kan çanağına dönmüştü. 


  

“Saygıdeğer Mor Felek Tarikatı öğrencileri. Eğer gerçekten mızrağımı satın almak istiyorsanız, lütfen aklınızdaki fiyatı söyleyin.” Meng Hao elbise kolunu fiskeledi ve mızrağı yere sapladı. Yüzü sertti ve acıyla dolmuştu. 

 

 

 

Fullbringer Notu: Kayserili moduna girdi yine :D 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr