Bölüm 834: Ölümsüzlük Kapısının İnişi

avatar
4951 15

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 834: Ölümsüzlük Kapısının İnişi


Bölüm 834: Ölümsüzlük Kapısının İnişi   Meng Hao'nun zihni titredi. Ustasını böyle görünce ve Ölümsüzlüğe Yükseliş hakkındaki kararlı sözlerini duyunca kalbi sancılandı. Tavsiye niteliğinde sözler etmek yerine yüzünde aydınlanmış bir yüz ifadesiyle bacaklarını çaprazlayarak oturdu.   "Eğer Ölümsüzlüğe Yükselişi elde etmek istiyorsan," dedi Hap Şeytanı, "inanılmaz bir irade gücü ve hırsa sahip olmalısın. Onları Ölümsüzlüğü arayan bir Tao Kalbiyle kaynaştırmalısın.   "Bu Tao Kalbi, eğer gerçek Ölümsüzlüğü elde edemezsen öleceğin güne kadar pişmanlık duymana neden olacak bir saplantılı ömrü temsil eder."   Hap Şeytanı hafifçe gülümsedi, ardından gözlerini kapattı. Sadece bir kaç gün sonra gerçek Ölümsüz Felaketi ortaya çıkacaktı. Bu süreçte zihnini sakin tutmalı ve kendini hazırlığın mutlak zirvesine ulaştırmalıydı. Ardından iki ömür boyunca görmeyi beklediği Ölümsüz Felaketiyle buluşmaya hazır olacaktı!   Zaman geçti. Hap Şeytanının vücudunun etrafında dolanan Ölümsüz Qi'sinin miktarı giderek arttı. Mor Felek Tarikatının büyük büyü formasyonu tam gücünde deveran oluyordu ve bütün tarikat öğrencileri bacaklarını çaprazlamış halde yazıt okuyorlardı. Onları iradeleri dışarı akarak Saygıdeğer Mor Doğu heykelini destekleyen garip bir güç yaratıyordu. Sonuç olarak heykel giderek daha da canlıymış hissi vermeye başlıyordu.   Chu Yuyan kalabalığın içindeydi. Meng Hao'yu gördü ve ardından gözlerini kapattı. Onunla arasındaki boşluğun giderek büyüdüğünü hissedebiliyordu. Meng Hao neredeyse bir Ölümsüz olmuştu ve o ise hala Gelişen Ruh aşamasındaydı.   Sanki ikisi arasında ilerde olabilecek herhangi bir ihtimali yok eden engin bir hendek var gibiydi.   Güney Diyarındaki atmosfer yavaş yavaş ağırlaşmaya başlamıştı. Patrik Song beraberinde Batı Çölünden Güney Çatlak Nöbetçileri ve diğer sayısız gelişimciyle birlikte gelmişti. Mor Felek Tarikatına yaklaşmak yerine çevrede pozisyon alarak Dharma Koruyucuları gibi hareket etmeye başlamışlardı.   Geçmiş yıllar boyunca ondan iyilik gören herkes bu sefer bu iyiliklerin karşılığını buraya gelip Dharma Koruyucusu olarak ödeyecekti. Aynı sırada engin Doğu Toprakları ve Güney Gök topraklarının başka yerlerindeki gelişim merkezlerini baskılamış olan ve kapalı meditasyona girmiş olan gelişimciler uyanmaya başlamışlardı. Bu insanlar tüm hayatı boyunca gerçek Ölümsüzlüğe Yükselişi beklemiş olan kişilerdi.   Kapalı meditasyon yaptıkları dağlık yabandan dışarı adım attılar ve Güney Gök topraklarına yaklaşmak için çeşitli yöntemler kullandılar. Mor Felek Tarikatına müdahale etmek yerine yakınlardaki başka konumlara kendi kısıtlayıcı büyülerini kurdular ve içinde bacaklarını çaprazlayarak oturup Ölümsüzlüğe Yükseliş şansı için savaşmayı bekleyerek gelişim merkezlerini deveran etmeye başladılar.   Bu olayda, Ölümsüzlük için savaşmak isteyen Güney Diyarı topraklarındaki bütün gelişimciler ortaya çıkacaklardı.   Bu, Kuzey Menzili uzmanlarının en başta Güney Diyarına savaş açmaya karar vermelerinin sebebiydi. Ölümsüz kaderi savaşında kilit pozisyonu ele geçirmek istemişlerdi.   Gökyüzü yavaş yavaş bulandı ve gece vakti olsa da hala tamamen karanlık değildi. Gökler adeta akşam vakti durumunda sabitlenmiş gibiydi. Dahası, bütün Güney Gök Gezegenine şok edici bir baskı çöktü.   Ölümlüler komaya girdiler ve bitkiler uykuya düşmüş ve hayata yüz çevirmiş gibi göründüler. Bütün hayvanlar yere uzanarak derin bir uykuya daldılar.   Dağların en yükseği artık yüksek değildi ve nehirler akmayı kesmişti. Samanyolu Denizinde tek bir dalga bile yoktu; adeta bir ayna gibi pürüzsüz ve durgundu.   Bu sırada Güney Gök Gezegeninin dışında sayısız ışık ışını ortaya çıktı. Sayısız ışınlanma portalı belirerek dört bir yana dalgalar gönderdi. Dokuzuncu Dağ ve Denizin dört bir yanından insanlar Güney Gök'e doğru akın ediyordu. Bunlar, çeşitli yöntemlerle klan üyelerini bu gezegende bırakmış olan ve şimdi Ölümsüz kader için savaşmaya gelen insanlardı. Bu kritik anda akrabalarının gelmesi oldukça doğal bir durumdu.   Fakat Güney Gök topraklarına yaklaştıkları anda yıldızlı gökyüzüne doğru bir kılıç qi'si yükseldi ve tüm gezegeni çevreledi. Fang Xiufeng'in sesi daha sonra her yerde yankılandı.   "Güney Gök Gezegeni artık mühürlendi. Yoldaş Taoistler, lütfen buradan ayrılın."   Yıldızlı gökyüzünde oraya doğru akın eden insanlar yankılanan sesi duyduklarında yüzleri titreşti. Birçoğu gezegene girme talebiyle mesaj iletti ve bunun yanında sözler, çeşitli vaatler sundular ama Fang Xiufeng onlara aldırmadı. O, Mor Felek Tarikatının dışında gözleri kapalı bir halde oturmaya devam ederken kutsal duyusuyla bütün gezegeni mühürleyen kılıç qi'sini kontrol ediyordu.   Biliyordu ki böyle eylemler bir çok kişinin Ölümsüzlük yolunu doğrudan kesecekti. Ayrıca sayısız tarikat ve klanın bu konuda oldukça hoşnutsuz olacağının farkındaydı. Bu onu çok etkilemeyecek olsa da Meng Hao için bu iyi bir durum değildi.   Fang Xiufeng daha önce ona bu konuda açıklama yaptığında Meng Hao cevap olarak hiçbir şey söylememişti. Gözlerindeki kararlılık söylenecek her şeyi zaten söylemişti.   "Tam da benim oğluma yakışan hareket," diye düşündü Fang Xiufeng. "İyiliğin karşılığı ödenmeli ve düşmanlığın intikamı alınmalı!"   Güney Gök Gezegeninin mühürlenmesi dışarıdaki kalabalığın içeri girmesini imkansız kılıyordu. İnsanlar ancak gergin gözlerle izlemekle yetieceklerdi. İçlerinden bazıları dişlerini sıktı ve prizmatik bir ışık ışınına dönüşerek zorla içeri girmeyi denedi. Fakat daha yaklaşamadan kılıç qi'si hızla ilerledi ve onları ağızlarında kanlarla geriye doğru savurdu.   "Bu bir uyarıydı," dedi Fang Xiufeng soğuk bir ses tonuyla. "Şuandan itibaren izinsiz girmeye çalışanlar anında imha edilecek." Dışarıdaki insanlar hem kızgındı ama aynı zamanda korkuyla dolmuştu.   Üç gün sonra!   Güney Gök toprakları gezegenin kendisinden değil yukarıdaki yıldızlı gökyüzünden yayılan gümbürtü sesleriyle doldu. Sanki bir dev dış uzaydan kükrüyor gibiydi.   Kükreme bir karakterin ortaya çıkmasına neden oldu!   Bu karakter "Ölümsüzlük" karakteriydi!   Ses yankılanırken sanki tüm Dokuzuncu Dağ ve Deniz tarafından duyulabilecekmiş gibi görünse de sadece... Güney Gök Gezegeninde işitilmişti!   Aynı sırada Güney Gök Gezegeninin dışındaki yıldızlı gökyüzü titredi ve sayısız parçacık ortaya çıkarak devasa bir kapı şekline büründüler!   Kapı sonsuz bir eskilik yayıyordu! Bronzdan yapılmış gibiydi ve üzerine sayısız totemik desen kazınmıştı! Detaylarını çıkartmak imkansız olsa da kapının kadim havası onu sanki Gök ve Yerin başlangıcından beri varlığını sürdüyormuş gibi hissettiriyordu.   Kapı sanki korkunç savaşlar tecrübe etmiş gibi biraz harap haldeydi. Yüzeyinde kan olduğu belli olan siyah lekeler vardı ve tarif etmesi neredeyse imkansız olan güçlü, korkunç aura yayıyordu. Kapının büyüklüğü devasa kelimesiyle açıklanamayacak haldeydi. Adeta yıldızlı gökyüzünü tamamen arkasına almış gibiydi.   Kapıyı ve onun aurasını hissedince Fang Xiufeng bile mental olarak sarsılmıştı. Bu eğer bir büyülü eşya olsaydı gücü serbest bırakıldığında kesinlikle bütün yaşayan varlıkları bastırırdı.   Kapı yıldızlı gökyüzünde belirdiğinde Güney Gök Gezegenine girememiş olan dışarıdaki kalabalık şaşkın gözlerle baktılar ve istemsizce şaşkınlık çığlıkları attılar.   "Ölümsüzlük Kapısı ortaya çıktı! Gerçek Ölümsüz kaderi geldi!"   "Lanet olsun! Fang Xiufeng engellediği için içeri giremiyoruz! Burada oturup iyi talihin elimizden kayıp gitmesini mi izleyeceğiz!?"   "Fang Xiufeng gerçekten de hepimizi tek başına durdurabileceğini mi düşünüyor! Herekete geçelim!" İzleyicilerin gözleri tamamen kan çanağına dönmüştü.   Aynı sırada Ölümsüzlük Kapısından yayılmaya başlayan Ölümsüz sisi rüzgarı doğruca Güney Gök Gezegenine doğru süzülmeye başladı.   Göz açıp kapayıncaya kadar bütün gezegeni kaplayarak onu adeta bir sis gezegenine çevirdi. Daha sonra kapı ileri doğru hareket etmeye başlayarak kalabalığı geçip sise girdi, ardından Güney Gök topraklarına doğru battı.   Bu noktada dışarıdaki gelişimciler adeta deliye dönmüşlerdi ve Güney Gök Gezegenine doğru hücum etmeye başlamışlardı. Bunun akabinde Meng Hao'nun babası buz gibi kutsal iradesini dışarı gönderdi. Kılıç qi'si gürleyerek Güney Gök topraklarına girmeye çalışan herkesin üzerine çöktü.   Gümbürtü sesleri yankılandı ve yıldızlı gökyüzü titredi. Acınası çığlıklar yükseldi ve adeta bir kan sağanağı yağdı. Kılıç qi'sinin rüzgar gibi yayılması tek bir kişinin bile Güney Gök topraklarına girememesine neden olmuştu.   Aşağıdaki Güney Gök'te, gökyüzünün önceki daimi akşam havasının yerini kabaran bir Ölümsüz Qi'si kütlesi almıştı. Hava gürlemeyle doldu, bu sisin birbirine sürtünmesi sonucu oluşan Ölümsüz gök gürültüsüydü.   Ayrıca sisin içinde dans eden yıldırımlar da vardı. Her bir yıldırım izleyicileri şok ile dolduruyor ve sanki ruhları parçalanmak üzereymiş gibi hissettiriyordu.   "Ölümsüzlük!" Sisin içinden kadim bir ses duyuldu ve bu kelime bütün Güney Gök topraklarında yankılanarak Tao Arayışı gelişimcilerinin zihinlerine girdi. Bu karakter buna vasıf olan herhangi birinin Ölümsüzlük yolunu açan bir anahtar oldu.   "Ölümsüzlük!" Hap Şeytanı kafasını kaldırdı ve gözlerini açarak içinde kararlılık parıltısı görüldü. Yavaşça ayaklarının üstüne kalktı.   Aynı sırada Güney Diyarında Doğu Topraklarından gelmiş olan, o ana kadar gelişim merkezlerini baskılamış yada Hap Şeytanı gibi gelişimlerini tekrar kurmuş olan başka Tao Arayışı uzmanları da vardı.   Hepsi de bu gerçek Ölümsüz felaketini bekliyordu!   Eş zamanlı olarak hepsi de ağızlarını açtılar ve "Ölümsüzlük" kelimesini söylemeye başladılar. Ardından sisin içindeki antik sesin kaynağına doğru yükselmeye başladılar.   Meng Hao'nun zihni titredi ve gelişim merkezini deveran etti. Kanı daha hızlı deveran olmaya başladı, o anda vücudundaki Ölümsüz Qi'si uyarılmıştı ve o bile "Ölümsüzlük" kelimesini söylemeye başlamıştı.   Fakat o Güney Gök topraklarında doğmadığı için kaderin ait olabileceği grubun içinde değildi. Bu nedenle direndi. Fakat gökyüzünde olup bitenler Meng Hao da kalıcı bir etki bırakacaktı.   Daha sonra sisler çalkalanmaya başladı. Daha fazla gök gürültüsü koptu ve sayısız yıldırım devasa kapı aşağı inerken dans etti!   Kapının kadimliğini tarif etmek imkansızdı, sanki Gök ve Yerin yaratılığından beri o da varlığını sürdüyor gibiydi. O inanılmaz eskiydi, belki de Dokuz Dağ ve Denizden bile daha eski. Onun ortaya çıkışı aşağıdaki toprakların varlığını gölgede bırakmıştı. Yüzeyindeki oymalar kan ile lekelenmişti ve yaydığı aura herkesin nefesini kesiyordu. Sanki bu kapıya bakmak tarihin kayıp sayfalarına bakmak gibiydi!   "O nereden geldi?" diye düşündü Meng Hao ona bakarak. "İnsanları nasıl gerçek Ölümsüzlere dönüştürüyor?" Aniden depolama çantasındaki bronz lamba sanki bronz kapıyla arasında bir rezonans olmuş gibi titreşmeye başladı.   Hap Şeytanı kafasını kaldırdı ve kahkaha attı.   "Ölümsüzlük Kapısının inişi! Bu... bu gerçek Ölümsüz Felaketi!   "Sahte Ölümsüzler için herhangi bir felaket yoktur. Onların tek ihtiyacı olan bir gerçek Ölümsüzden gelecek Erdem hükmüdür, bunun ardından sahte Ölümsüzlüğe Yükselişi elde edebilirler. Fakat eğer bir gerçek Ölümsüz ölürse, ardından onun sahte Ölümsüzleri de ölecektir!   "Bu bir gelişimcinin yolu değil. Bu hayırseverlik! Gelişimcilerin geliştirdiği şey Göklerin kanunlarına karşı gelir; o bir özgürlük yoludur. Bir gelişimci nasıl başka biri tarafından köleleştirilerek bir Ölümsüz olabilir!?   "Tao Onay Onaylama Dağına adım at, Ölümsüz Felaketi sırasında Ölümsüzlük Kapısını zorla aç. Bu gerçek Ölümsüzlüğe Yükseliştir!   "Eğer Ölümsüzlük Kapısı açılmazsa ve Ölümsüz Felaketi dağılmazsa, ölsen bile ne çıkar!?"   Hap Şeytanının ayaklarının altındaki dağ olan Saygıdeğer Mor Doğu heykeli kendini yerden söktü. Gümbürtü sesi yükselirken yumuşak ve nazik bir güç yayılarak Meng Hao'yu devasa heykelden dışarı itti.   Aynı sırada aynı garip güç heykelin havaya yükselmesine ve Ölümsüzlük Kapısına yönelmesine neden oldu.   Eş zamanlı olarak yedi tane daha eşsiz dağ aniden Güney Gök topraklarında ortaya çıktı.   Bu yedi dağdan en büyüğü bir iğne benzeri kılıcı andırıyordu ve en küçüğü ise bir mezar höyüğüne benziyordu. Her biri farklı farklıydı ama yedisi de Ölümsüz kaderi için Hap Şeytanı ile rekabet edebilecek antik varlıklara aitti. Bunlar güçlü Tao Arayışı uzmanlarının Tao Onaylama Dağlarıydı!   Tıpkı Hap Şeytanı gibi her biri kendi dağının üstünde yukarıdaki Ölümsüzlük Kapısına doğru ilerliyordu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44329 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr