Bölüm 829: Yetişkinlerin Gelişi...

avatar
4507 17

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 829: Yetişkinlerin Gelişi...


 

Bölüm 829: Yetişkinlerin Gelişi....

 

Doğu Topraklarındaki bütün gelişimciler gökyüzündeki devasa yarığı görmüşlerdi ve buna o sırada Fang Xiangshan'ın peşinde olan Meng Hao da dahildi. Aniden kalbi güm güm atmaya başladı ve aslında biraz suçluluk hissetti.

 

Fakat gözleri hemen sakinliğe ve soğukkanlılığa büründü ve takibine devam etti.

 

Fang Xiangshan ilerdeydi. Yaşlı Tao Koruyucusu onu kolundan tutmuş hızla kaçıyordu. Yaşlı adam hatta hızını artırmak için gizli büyülü sanatlar ve kan kaçınma teknikleri kullanmıştı. Burası zaten dağ silsilesinin sınır bölgesine yakın olduğundan çok geçmeden dağların içinden dışarı çıkacaklardı. Prizmatik ışık ışınlarına dönüştüler ve Doğu Topraklarındaki Yüce Tang'da bulunan Fang Klanı kalesine doğru fırladılar.

 

Aynı sırada iki yaşlı adam kalplerinde nefretle Meng Hao'yu takip ediyorlardı.

 

"Klan amcanı bulduğumuzda hepsi geride kalacak," dedi yaşlı adam, "ve bu Meng Hao denen herif kesinlikle ölecek!" Fang Xiangshan alt dudağını sıırdı ve başıyla onayladı. İçten içe telaşlıydı ama Fang Klanındaki statüsünü düşününce klan amcası kesinlikle bu krizi çözmede yardımcı olacaktı. Dahası o kesinlikle Meng Hao'ya yaptıkları için ağır bir bedel ödetecekti.

 

Fang Xiangshan, yaşlı adam ve Meng Hao'nun peşindeki yaşlı kadınlar buna inanıyorlardı.

 

"Benim klan amcam Güney Gök Gezegeninde duruyor bu yüzden eğer herhangi biri Fang Klanının işine burnunu sokarsa o kesinlikle bunu durduracaktır!"

 

"Klan amcan Güney Gök Gezegenine giren insanların üzerine kısıtlama koymuş olabilir ama o hala bir Fang Klanı üyesi. Bu Meng Hao son derece kötü biri, bu yüzden o kesinlikle öldürülecek!"

 

"Tek yapmamız gereken klan amcasını bulmak ve Meng Hao'yu öldürmesini sağlamak! Meng Hao'nun Güney Gök topraklarındaki tarikatı ne kadr derin kaynaklara sahip olursa olsun hiçbir şey onu kurtaramayacak!"

 

Önde iki kişi ortada Meng Hao ve onun peşinde de iki yaşlı kadın ilerliyordu. Bu düzenle havada uğuldayarak ilerlediler ve en sonunda dağ silsilesinden dışarı çıktılar. Bu noktada Meng Hao sağ elini ileri uzattı ve bir kavrama hareketi yaptı. Gümbürtü sesiyle birlikte Fang Xiangshan'ın yanında uçan yaşlı adamı yakaladı. Yaşlı adamın vücudu titredi ve Meng Hao'nun saldırısından kaçınırken bir ağız dolusu kan tükürdü. Tekrar hızlanırken yüzünde kindar bir bakış belirdi.

 

Meng Hao'nun arkasındaki yaşlı kadınlar endişeyle saldırılar yaparak havanın gürleme sesleriyle dolmasına neden oldular.

 

"Şansını çok zorlama Meng Hao! Burası Güney Gök Gezegeni olabilir ama burası Fang Klanının yargı alanında!"

 

"Bugün canından olabilirsin!"

 

Meng Hao soğukça homurdandı ve tekrar saldırmaya hazırlandı. Tabii ki herhangi birini öldürme niyetinde değildi; sadece Fang Xiangshan'ın depolama çantasına bir göz atmak istiyordu. Fakat o sıada uzaklarda inanılmaz bir hızla hareket eden bir düzine kadar ışık ışını görüldü.

 

En önlerinde Fang Xiufeng ile Meng Li vardı. Onların arkasında çeşitli klan ve tarikatlardan on tane güçlü uzman geliyordu.

 

Fang Xiufeng ile Meng Li Meng Hao'yu gördüklerinde, Fang Xiufeng gözlerini ona dikti. Meng Hao'nun annesi ise yüzüne ciddi bir ifade takınmış olsa da gözlerinde bir gülümseme görülebiliyordu.

 

Meng Hao onları görünce suçluluk hissi daha da arttı. Fang Xiangshan'ın yanındaki yaşlı adam bu yeni gelenleri görünce yüzü neşeyle doldu.

 

Arkadaki yaşlı kadınlar ise kahkaha atmaya başladılar.

 

"Klan amcası, kurtar beni!" diye bağırdı Fang Xiangshan. Yaşlı adam heyecanını gizleyemedi ve hemen ellerini kenetleyerek Fang Xiufeng'i selamladı.

 

"Selamlar, yüce Fang!"

 

İki yaşlı kadın hemen duraksadılar ve kalpleri keyifle kabardı. Hemen Meng Hao'nun yolunu kapatmak için etrafını çevirdiler. Yüzleri öldürme arzusuyla titreşti; onlar için Meng Hao çoktan ölmüştü.

 

Bunun ardından ellerini kentlediler ve Fang Xiufeng ile Meng Li'yi selamladılar.

 

"Selamlar, yüce Fang!"

 

Meng Hao yavaşladı ve duraksadı; bunun ardından durduğu yerde burnunu ovuşturdu.

 

Göz açıp kapayıncaya kadar Fang Xiufeng ile meng Li çoktan havda inişe geçmişlerdi. Arkalarında ondan fazla güçlü uzman görülüyordu, bulanık ve belirsiz olsalar da yaydıkları şiddetli güç ve baskı gökyüzünün kararmasına neden olacak cinstendi.

 

Bakışları Meng Hao'nun üzerine geldiği anda Meng Hao sanki üzerine dağlar çökmüş gibi tamamen hareketsiz kaldı.

 

"Klan amcası, benim, Shan'er!" diye bağırdı Fang Xiangshan heyecanla. "Klan amcası, lütfen bana destek ol!" İki tane tanıdığını gören Fang Xiangshan yaşadığı aşağılanmayı dışa vurmaktan kendini alamadı.

 

Tam o anda yaşlı adam ve iki yaşlı kadın Meng Hao'ya doğru baktılar. Keyifleri yerindeydi ve gözleri nefretle parladı, sanki ölü biriyle konuşuyormuş gibi konuşmaya başladılar.

 

"Yüce Fang, Bu Meng Hao. O habis ve kötü kalpli biri, utanmazlıkta rakipsiz bir adam! Alçakça yöntemlerle Yunyi'yi bile esir aldı!"

 

"Bu herifi sağ bırakmamalısınız! Sadece Yunyi'yi esir almakla kalmadı, ayrıca Dokuz Deniz Tanrısı Dünyasından Tanrıça Fan Dong'er'i aşağıladı! Ayrıca diğer tarikat ve klanların Seçilmişlerini de esir aldı! O alçaklığın en diplerini gördü!"

 

"Evet bu doğru! Hatta yüz kızartıcı taktiklerle Ölümsüz Antik Taoist Ayin Tapınağındaki bütün iyi talihi çaldı! Bunu düşünmek bile insanın öfkeden tüylerini diken diken ediyor!"

 

"Bu herifin ruhu çürümüş! Sadece Taoist ayin tapınağının dışarısına mayınlar döşeyip herkesin yaralanmasına neden olmakla kalmadı, Ölümsüz Antik Taoist Ayin Tapınağının önünde bir Tao Koruyucusuymuş numarası yaptı! Hatta kendini oranın bekçisi olarak tanıttı!"

 

"Bu herifin kesinlikle zerre utanması yok! Tüm zaman boyunca Ölümsüz Antik Taoist Ayin Tapınağını tamamen kendi işgali altına aldı ve hiç kimsenin içeri girmesine izin vermedi ve ardından alçakça taktiklerle herkesi gasp etti! Onun tarafından yaralanan bir çok yoldaş gelişimci var!"

 

Fang Xiufeng ve Meng Li'ye başını eğmiş bir halde bakan Fang Xiangshan'ın yüzünden gözyaşları dökülüyordu.

 

"Amca, teyze. Bu herif benim peşime düştü ve beni öldürmeye çalıştı! Eğer size rastlamasaydım Shan'er kesinlikle buraya gömülmüş olacaktı ve ben sizi bir daha asla göremeyecektim." Fang Xiangshan Fang Klanının saf soyundan değildi, bu yüzden "amca" sıfatının sadece resmi olmayan bir şeklini kullanabilirdi. Eğer o saf soydan olsaydı, "Amca Fang Xiufeng" diye hitap edebilir ve "Amca" kelimesinin daha resmi versiyonunu kullanabilirdi. Ne de olsa Fang Klanının saf soyunu düşününce Fang Xiufeng en büyük oğul Meng Hao ise en büyük torun sayılıyordu.

 

Fang Xiufeng ve Meng Li bu sözleri duyduktan sonra yüzleri karardı. Meng Hao daha da suçlu hissetti ve yüzünde utangaç, suçlu bir gülümseme belirdi.

 

Fang Xiufeng'in arkasındaki insanlar Meng Hao'ya bakarak soğukça kahkaha attılar.

 

"Demek sen küçük nesilden Meng Hao'sun!"

 

"Bu ne cüret, Meng Hao. Hala Güneş Dağının Seçilmişini serbest bırakmayacak mısın? Benimle birlikte Güneş Dağına gelerek suçunun kefaretini ödeyeceksin!"

 

"Li Klanının Seçilmişi Li Ling'er senin elinde. Bu suçunun cezasını ödemek için hemen dizlerinin üstüne çökmeli, gelişim merkezin sakatlanmalı ve gözlerin oyulmalı!"

 

"Song Luodan Song Klanının Seçilmişi! O dürüst ve erdemli birisi ve sıra dışı bir gelişim merkezine sahip. Onu ele geçirmek için nasıl bir hile kullandın!?"

 

"Sun Hai elinde ve onu hala bırakmayacak mısın? Sen belli ki genç ve cahilsin, bu yüzden anne ve babanın yerine sana biraz disiplin vereceğim!"

 

Eğer Fang Xiufeng ve Meng Li burada olmasaydı, bu gruptakiler hemen Meng Hao'yu gördükleri yerde öldürürlerdi. Ama onlar burada olduğu için sadece soğuk sözler sarf etmekle yetinmişlerdi.

 

Fang Xiufeng ve Meng Li de buz gibi soğuklardı.

 

Fang Xiangshan Fang Xiufeng'in arkasında duran tüm bu insanları görünce kalbi keyifle taştı ve aniden Meng Hao'ya kinci bir bakış atarak söylendi, "Amca, teyze, bu herif hatta Ölümsüz Antik Taoist Madalyonunu da aldı!"

 

"Bayanlar ve baylar," dedi Fang Klanından yaşlı adam. "Yüce Fang. Bu genç adam sadece Ölümsüz Antik Taoist Madalyonunu değil bronz lambayı da aldı. O lamba ona bir gerçek Ölümsüzünü yüzde seksen gücünü verdi!"

 

Diğer insanlar bunu duyunca Meng Hao'ya gözlerini diktiler ve Meng Hao yaramazlık yaparken yakalanmış küçük bir çocuk gibi başını eğerek utangaç bir şekilde gülümsedi.

 

Fang Xiufeng başını çevirerek Meng Hao'ya baktı.

 

"Dedikleri doğru mu!?" dedi.

 

Meng Hao bir an göz kırptı, ardından hafif bir tonla konuştu, "Anlattıkları kadar abartılı değil.... Bilerek yapmadım!"

 

Fang Xiangshan ve diğerleri Fang Xiufeng ile Meng Hao arasındaki konuşmadan olağandışı bir şey fark etmemişlerdi. Fakat on kişilik güçlü uzmanlardan oluşan grupta kalbinin titrediğini hisseden birkaç kişi vardı. Aniden bir şeylerin ters olduğunu fark ettiler.

 

Fang Xiufeng soğukça homurdandı ve elbise kolunu fiskeledi. Hemen Meng Hao'nun üzerine çöken baskı kayboldu. Bu hareket gelişigüzel görünse de izleyiciler bunu gördüklerinde kalpleri sarsıldı.

 

İmparator Ölümsüz Kilisesinden gelen uzman gözlerini kıstı. "Sanki... Fang Xiufeng ile bu velet arasında... şüpheli bir bağ var gibi...."

 

Ji Klanının temsilcisi Meng Hao'ya doğru ışıldayan gözlerle baktı, ardından düşünceli bir şekilde Fang Xiufeng'e döndü.

 

Fang Xiufeng kaşlarını çattı ve gözlerinde ciddi bir ifadeyle Meng Hao'ya baktı.

 

"O insanları hâlâ neden esir tutuyorsun?" diye sordu.

 

Meng Hao boğazını temizledi. Annesine tereddütle baktıktan sonra zorlama ve sahte bir tavır takınmış olan babasına döndü. En sonunda iç geçirdi ve depolama çantasına vurdu.

 

Sun Hai ilk çıkandı.

 

Elbisesi harap bir haldeydi ve yüzünde yabani bir ifade vardı. Fakat ortaya çıktığı anda hemen ellerini kenetleyerek Meng Hao'ya yalakalık etmeye başladı, "Kıdemli Kardeş Meng, Küçük Hai saygılarını sunuyor...." Tam sözlerine devam edecekken aniden çevredeki insanları fark etti. Ağzı açık kaldı ve ardından heyecanla titremeye başladı.

 

İmparator Ölümsüz Kilisesinin uzmanının yüzünde çirkin bir ifade belirdi. Sun Hai'ye doğru attığı acımasız bakış net bir şekilde onun yüz kızartıcı sözleri yüzündendi.

 

Sun Hai'nin kalbi titredi fakat yine de heyecanını tutamadı. Yüzünden yaşlar dökülmeye başladı.

 

"Amca!" diye bağırdı saygılı bir hitapla. "Kurtar beni Amca! Beni bunu yapmaya o zorladı! Bu utanmaz piçin ne kadar zorba olduğunu bilmiyorsun! Beni depolama çantasına attı ve bütün her şeyimi çaldı, ardından beni borç senedi imzalamaya zorladı!

 

"İstemedim ama saçımdan tutup beni sürükledi ve bana zarar verecek her şeyi yaptı. Bak, üstümdeki elbiselerin haline bir bak. Beni o zorladı!" Sun Hai'nin sözlerine göre orada bulunan herkes onun korkunç tecrübelerini hissedebilmişti.

 

Meng Hao ona soğukça bakarak gözleri kocaman açıldı. Hiçbir şey söylemedi.

 

"Hey ne bakıyorsun seni küçük piç!?!" diye bağırdı Sun Hai gözlerini tehditkar bir şekilde ona dikerek. "Sen öldün!" Fakat aynı sırada hemen gerileyerek Amcasının yanına geldi. Oraya geldiğinde Meng Hao'ya bakarak rahat bir nefes aldı.

 

Fang Xiufeng bu olanları şaşkınlıkla izledi. Meng Li birkaç kez gözlerini kırpıştırdı ve gözlerinde bir sırıtışla Meng Hao'ya baktı.

 

"Diğerlerini de bırak," dedi Fang Xiufeng. Adeta başı ağrıyormuş gibi görünüyordu.

 

"Ah, pekala." diye cevapladıktan sonra depolama çantasına vurdu ve Taiyang Zi'yi dışarı çıkarttı.

 

Taiyang Zi perişan haldeydi; saçı başı dağılmış ve tamamen sefil bir durumdaydı. Gözleri boş bakıyordu ve olduğu yerde bir an afalladıktan sonra heyecanla titremeye başladı.

 

"Usta Amca...." dedi, sesi nihayet gün ışığı görmüş halde duygusallıkla titredi. Sanki hayatına yeniden güneş doğmuş gibiydi. Ardından hemen Güneş Dağının güçlü uzmanının yanına koştu. En sonunda nefret dolu bakışlarını Meng Hao'ya çevirdi.

 

"Meng Hao, umarım bugün burada ölmezsin! Bu yolla seni günün birinde kendim öldürebilirim! Sana burada yemin ediyorum ki günün birinde ölmektne beter yaşamak nasılmış sana öğreteceğim!"

 

Meng Hao vahşice Taiyang Zi'ye baktı.

 

"Tek bir kelime daha et bakalım!" dedi Meng Hao gözleri öldürme arzusuyla yanarken. Taiyang Zi tam ağzını açacakken Meng Hao'nun gözlerini gördü ve aniden kalbi titredi. Başka bir söz söylemeye cesaret edemedi.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44340 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr