Bölüm 797: Doğu Zaferi'nde Doğan!

avatar
4851 18

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 797: Doğu Zaferi'nde Doğan!


 

Bölüm 797: Doğu Zaferi'nde Doğan!

 

Son kılıç qi'si patlaması yerden ilerleyerek Doğu Topraklarındaki dağların derinliklerinde bulunan antik tapınağa doğru gitti. Şiddetli, parlak bir ışık ile birlikte bir yüce Tao müziği tapınaktan yükseldi. Sanki tapınakta sayısız Ölümsüz Mabut bacaklarını çaprazlamış oturuyordu. Dağın kendi ile birlikte etrafındaki her şey Taoist ayin tapınağının bir parçası gibiydi. Hatta orada yıllar boyunca gelişim pratiği yapmış bir Seçilmiş kalabalığı görmek bile mümkündü.

 

"Oh!?" Meng Hao'nun babası şaşırdı. Kılıç qi'si duraksadı.

 

Antik tapınağın kapısı açıldı ve bir figür dışarı çıktı. Figürü net şekilde görmek mümkün değildi ama yüzü Meng Hao'nun babasına dönüktü.

 

"Burada bir Ölümsüz Antik Taoist Ayin Tapınağının olduğunu fark etmemiştim.... Ne kadar kabayım! Pekala, konum etkinleştiğine göre Ölümsüz Antik Taoist Madalyonunu teslim et!"

 

Figür bir an sessizlikten sonra elini salladı. Antik tapınak gümbürdedi ve Ölümsüz Qi'si ile titreşen bir emir madalyonu dışarı havalandı. Tapınaktan yayılan canlı ışık sönükleşti ve figür ortadan kayboldu.

 

Dokuz güçlü uzman ortaya çıkmış ve birer birer mahvedilmişlerdi. Timsah binek olmuş ve Ölümsüz tapınağından çıkan figür sıkıntıyı başından atmak için bir Ölümsüz Antik Taoist Madalyonu sunmuştu. Diğer yedisi ise öldürülmüştü.

 

Bunlar inanılmaz hızlı bir şekilde gerçekleşmişti. Meng Hao'nun babası oğluna birkaç kelime ettiği sırada her şey olup bitmişti.

 

Güney Diyarının aşağıdaki gelişimcileri hayretler içindeydi. Havadaki zirve Tao Arayışı uzmanları tam anlamıyla şok olmuştu.

 

Şafak Ölümsüzü acı acı güldü ve birkaç adım geriledi. Meng Haoya bakarken ağzından kan sızdı ve başını sağa sola salladı.

 

"Kader, ne kadar da zalimsin...." dedi. "Mavi Lotus olmak istedim... bu gerçek Ölümsüzlük için değil, o bir seferinde... lotusları sevdiğini söylediği içindi." Şafak Ölümsüzü üzgün bir şekilde güldü ve daha da geri çekildi. Vücudu dağılmaya başlamış gibi göründü.

 

Temelini kaybetmişti ve Meng Hao'yu özümseyip Mavi Lotus olamayacağı için tek yapabileceği kaybolup gitmekti.

 

"Meng Hao...." diye mırıldandı kadın. "Sen Şeytan Mühürleyiciler Birliğindensin. Antik zamanlardan beri onlar daima zalim ve kalpsiz oldular. Eğer bir gün onlardan Diriliş Zambaklarıyla ilgili konuşan birine rastlarsan benim için ona bir şey sormanı istiyorum...."

 

"Ona Güney Gök topraklarındaki bir çiçeği hatırlayıp hatırlamadığını sor.... Kesip atmış olduğu bir Diriliş Zambağını."

 

Kadın gökyüzüne doğru baktı ve benliği yok olup giderken pırıltılı gözyaşları yanaklarından aktı. "Ben nefretle doldum.... Ama nefret ettiğim sen değilsin. Kendimden nefret ettim... Mavi Lotus olamadığım için." Onun yumuşak sesi kaybolmadan önce dört bir yanda yankılandı.

 

Meng Hao Şafak Ölümsüzünün hiçliğe karışmasını izlerken zihni titredi.

 

Kuzey Menzili ile Güney Diyarı arasındaki savaş... sona erdi.

 

Batı Çölü Güney Çatlağı Nöbetçileriyle birlikte ayrıldı. Güney Diyarı Batı Çölünün bu iyiliğini asla unutmayacaktı; nesilden nesile hafızalarda kazınmış olarak kalacaktı. Kuzey Menzili günahkarları ise evlerine dönecek yolu kaybetmişlerdi ve suçlu vatandaşlar olarak buraya yerleşeceklerdi....

 

Artık geriye sadece yüz bin Güney Diyarı gelişimcisi kalmıştı. Birçok tarikat ve klan silinip gitmişti. Sayısız çekirdek Taoist öğretisi ve ilkesi yok olmuştu. Topraklardaki ruhsal enerji bile azalmıştı. Neyse ki Meng Hao'nun yaratmış olduğu dağ toprakları ruhsal enerjiyle besleyecekti.

 

Belki de yıllar sonra Güney Diyarı bir kez daha eski görkemli günlerine geri dönecekti.

 

Hap Şeytanı Mor Felek Tarikatına gitti, Patrik Song ise Song Klanına.

 

Meng Hao'yu saymazsak Güney Diyarında sadece iki tane zirve Tao Arayışı uzmanı kalmıştı. Dahası Mor Felek Tarikatı ve Song Klanı artık Güney Diyarında Kutsal Topraklar gibiydi.

 

Önümüzdeki günlerde onlar Güney Diyarı gelişimcilerine kendi klan ve tarikatlarını yeniden kurmak ve ayrıca ölümlü insanlar arasından gelişim pratiği yapması için seçecekleri insanların doğru kişiler olması konusunda önderlik edeceklerdi. Yavaş yavaş Güney Diyarı kendini iyileştirecekti.

 

Tek ihtiyaçları zamandı; en azından yüzlerce yada belki de binlerce yıllık zaman.

 

Kuzey Menzilinin beş zirve Tao Arayışı uzmanının mühürlenmiş olduğu dağa Kuzeyin Günahı adı verilmişti ve bütün görkemiyle gökyüzüne doğru uzanmıştı. Zaman geçtikçe bu dağ Güney Diyarında ünlü bir yer haline gelecekti.

 

Savaş... bitmişti.

 

Savaş sırasında Meng Hao şöhretine şöhret katmıştı. Onun ismi Güney Diyarı ve Batı Çölünde iyice tanınmıştı. Hatta Doğu Topraklarını bile sarsmıştı. Meng Hao... bütün Güney Gök topraklarının ilgi odağı haline gelmişti.

 

Kendi neslindeki Seçilmişlerin bazıları ölmüş ve bazıları karanlıkta solup gitmişti. Hiçbiri Meng Hao'yu geçmek bir kenara ona yetişememişti.

 

Güney Diyarı gelişimcileri için Meng Hao'nun hikayeleri efsanelere konu olacaktı.

 

Gelişim dünyasına Reliance Tarikatında girmiş, Kan Ölümsüzü Mirasını elde etmiş, Güney Diyarını koasa sürüklemiş ve Song Klanında herkesi şok etmişti. Ardından Mor Felek Tarikatında Hap Kazanı ismiyle tüm Güney Diyarını sallamıştı.

 

Yeniden Doğuş Mağarasında Ji Klanı oğullarından birini, bir Yarı-Düzen üyesini öldürmüştü!

 

Siyah Topraklarda Kutsal Kar Şehri kuşatmasına katılmıştı!

 

Batı Çölünde küçük kabilesine Mor Deniz Kıyametinde öncülük etmişti. Onun sayesinde klan adım adım şöhret kazanmış ve en sonunda Siyah Topraklara ulaşmıştı.

 

Ardından Meng Hao ortadan kaybolmuş ve yıllar sonra ortaya çıkarak Ruh Bölme uzmanı Patrik Huyan ile yaptığı savaşla Batı Çölü ve Siyah Toprakları hayrete düşürmüştü. Ardından herkesin şaşkın bakışları altında Şeytan Ölümsüzü Tarikatına doğru yola koyulmuştu.

 

Güney Diyarının Seçilmişleri Şeytan Ölümsüzü Tarikatında toplanmışlardı ama birlik olsalar bile Meng Hao'ya bir şey yapamamışlardı. Adeta bütün iyi talihi çaldıktan sonra Meng Hao'nun yolu Samanyolu Denizine düşmüştü!

 

Wang Klanının 10. Patriği orada ortaya çıkmış ve Meng Hao ölümden kıl payı kurtulmuştu. Yetkin Tao temeli çalınmış ve tam gerçek anlamda ölecekken Xu Qing onu kurtararak evliliklerine doğru giden yolu açmıştı. Meng Hao Yeniden Doğuş Mağarasında uyandıktan sonra Siyah Elek Tarikatına saldırmış ve ardından şaşırtıcı şekilde İblisliğe batmıştı.

 

Antik Tao Gölleri bir gerçek Ölümsüzün ruhunu çalmıştı. Güney Diyarının dört büyük gücü ittifak olarak Kan Şeytanı Tarikatına şok edici bir savaş açmıştı. Ardından büyük evlilik gününde Kuzey Menzili istilası başlamıştı. Xu Qing ölmüş ve Meng Hao çıldırmıştı. Dövüş, dövüş, DÖVÜŞ!

 

Öldür, ÖLDÜR, ÖLDÜRRR!!!

 

En sonunda İblisi bölmüş ve Tao'yu aramış, gerçek Ölümsüzlüğün yarım adım uzağına varmıştı.

 

Meng Hao'nun hikayesi Güney Diyarını fırtına gibi kasıp kavurdu. Batı Çölü hikayeleri işitti ve Kuzey Menzili şok oldu. Doğu Toprakları bile buna kulak misafiri oldu. Meng Hao'nun ismi... gerçek anlamda şöhretin doruğuna ulaştı!

 

**

 

O sırada Meng Hao Kan Şeytanı Tarikatındaki Kan Prensi Vadisinde oturuyordu. Anne ve babası da karşısında oturuyordu. Meng Hao artık önceki gibi sarsılmış durumda değildi. Aksine sessizdi.

 

Yüzlerce yıl geçmişti ve en sonunda ailesine kavuşmuştu. Yedi yaşına ait anıları silinmemiş olsa da biraz bulanıktı. Fakat ebeveynleriyle olan kan bağından dolayı hissettiği etki işleri daha karmaşık hale getiriyordu.

 

Anlamadığı çok fazla şey vardı, çok fazla muallak. Neden anne babası o yıl onu terk etmişlerdi? Neden bir anda şimdi tekrar ortaya çıkmışlardı? Şimdiye kadar neredeydiler...?

 

Ölümcül krizler yaşarken neredeydiler?

 

Diriliş Zambağı ona bulaştığında neredeydiler?

 

Wang Klanı Patriği Yetkin Tao temelini çalarken neredeydiler?

 

Yeniden Doğuş Mağarasında nereyse ölümün eşiğine geldiğinde nerdeydiler?

 

Xu Qing öldüğünde... neredeydiler?

 

Eğer onlar sadece birer ölümlü olsalardı sorun olmazdı. Ama dokuz tane inanılmaz güçte uzmanı tek taraflı bir savaşa kısa sürede silmişlerdi. Meng Hao anne ve babasının güçlü olduğunu biliyordu. O kadar güçlü ki... Ji Klanının tüm bu olaylar yaşanırken ortaya çıkamamasına neden olacak kadar.

 

Cevaba ihtiyacı vardı. Bir açıklama istiyordu. Kalbinde... bir düğümün oluştuğunu hissetti.

 

"Hao'er..." annesi konuşmaya başladı bir yandan da ağlıyordu. "Xu Qing hakkında endişelenme. Baban ona bir kutsal duyu akışını bıraktı. Reenkarnasyon boyunca güvende olacak ve onu sana geri getirecek."

 

"Zihninde dönen düşüncelerin farkındayım," dedi babası. "Birçok sorun var." Gözleri sevgi doluydu ve açık bir şekilde güçlüydü. Elini uzattı ve parmağının ucunda canlı bir parıltı belirdi.

 

"Seni geçmişe götürmeme, anılarını uyandırmama izin ver. Böylelikle... istediğin açıklamayı kendi gözlerinde göreceksin." Canlı parıltı yükseldi ve Meng Hao'ya yaklaştı.

 

Meng Hao babasına baktı ve ardından parıltıya döndü. En sonunda gözlerini kapattı. Canlı parıltı alnıyla kaynaştı, ardından onu anılarının en derinliklerine çekti.

 

Doğduğunda gökyüzünde iki tane ay sayısız yıldız vardı. Bu harika bir manzaraydı.

 

Görkemli bir tapınakta çınlayan kahkahaları duydu. Tapınak o kadar büyüktü ki üzerindeki bulunduğu gezegenin yarısı boyunca uzanıyordu. Bu bölgeler tamamen...

 

Fang Klanına aitti!

 

"Bu oğlan Fang Klanındaki bir qilin olacak!* 300 yıl sürecek bir ziyafet hazırlayın! Doğu Zaferi Gezegenindeki bütün Yoldaş Taoistleri davet edin!"

(R.N: Bu ifade çocuğun aileye iyi talih ve refah getireceğini anlatıyor.)

 

"Bekle. Doğu Zaferi yetmez. Benim torunumun ismi kesinlikle tüm Dokuzuncu Dağ ve Denizi sarsacak! Diğer üç gezegendeki Yoldaş Taoistleri de çağırın! Antik tarikatlar da buna dahil!"

 

"Bu çocuk benim kızımın oğlu, yani onun gelecekte uzanan yolu Sekizinci Dağı da kapsayacak demektir! Sekizinci Dağdaki herkesi de tebriklerini sunmak için çağırın!"

 

Ses neşeli kahkahalar arasında çınladı. Meng Hao gözlerini açtığında duyduğu ve gördüğü şeyler bunlardı.

 

Bir kadın onu kollarına almıştı. Meng Hao ona baktığında annesinin çok genç halini gördü. Onun yanında ise beş altı yaşlarında ona meraklı ve yaramaz gülümsemeyle bakan bir kız çocuğu vardı. Ara sıra annesinin dikkatinin dağıldığı anlarda Meng Hao'ya surat yapıyordu. Bu onun ablasıydı.

 

Daha uzakta ise son derece heyecanlı görünen babası vardı. Etrafı sürekli onu kutlayan yaşlı adamlarla çevriliydi.

 

Meng Hao'nun doğumu tüm Doğu Zaferi Gezegeninde büyük yankı uyandırmıştı. Bunun nedeni... onun babasının Fang soyunun direkt üyesi olması ve ayrıca en büyük oğul olmasıydı. Meng Hao da... bir doğrudan üyeydi ve aynı zamanda en büyük erkek torundu!

 

Başka bir nedeni ise Meng Hao'nun anne tarafından dedesinin Dokuzuncu Dağdan olmamasıydı. O Sekizinci Dağın görkemli Meng Klanındandı. Aslında Sekizinci Dağ Lordunun soy ismi Meng'di!

 

Meng Hao doğduğunda Ji Klanı bile tebrik hediyeleri göndermiş ve Lord Ji'nin bir Dharma Klonu ziyarete gelmişti.

 

Meng Hao'nun doğumu dört büyük gezegeni, tüm Dokuzuncu Dağı ve bütün antik tarikatları sallamıştı.

 

Herkes bu bebeğin tamamen işe yaramaz birine dönüşmediği sürece Fang ve Meng klanlarının gücünü düşününce bir gün yıldızlar ve denizler arasında güneş gibi parlayacağını biliyordu.

 

Bunun özel sebebi ise çocuğun elinin üstünde özel bir iz ile doğmuş olmasıydı. Bu bir Nirvana Damgasıydı!

 

**

 

"Genç Lord, buraya giremezsiniz! Burası yasaklı alan! Öylece içeri dalamazsınız!"

 

"Genç Lord, yalvarırım onu ısırmayın!"

 

"Genç Lord durun, durun! Orayı kazamazsınız! Patrik o ağacı bizzat kendisi dikti! Ağacın size ne zararı var, lütfen onu çıkartmayın...."

 

Meng Hao Fang Klanındaki herkese bağ ağrısı yaşatan beş yaşında bir çocuktu. Basitçe çok yaramazdı.

 

Neredeyse her gün peşinde yoldaş klan üyeleriyle birlikte etrafta koşuşturuyordu. Eğer birileri ona göz kulak olmazsa... ortalık birbirine girecekti.

 

"Küçük kardeş, yine yaramazlık mı yaptın!" dedi ablası parmaklarını kütleterek. Ona gözlerini kısarak baktı ve aynı zamanda yüzünde haşarı bir gülümseme vardı. Ablası ondan daha uzundu ve onun ayaklarını sertçe yere vurması Meng Hao'nun tüylerini diken diken etti. Sendeleyerek geri çekildi ve tam açıklama yapacakken güreş başladı.

 

Ablası büyüdükçe daha da sertleşiyordu ve artık bir noktada Meng Hao'nun kalbi onu ve sert kişiliğini düşününce korkuyla dolacak duruma gelmişti.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr