Bölüm 782: Son Savaş!

avatar
4833 12

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 782: Son Savaş!


Bölüm 782: Son Savaş!   Altıncı cephede savaşın son bulmasıyla birlikte Güney Diyarı savaşı nihayet sessiz ve huzurlu bir duruma girdi. Fakat herkes bunun fırtına öncesi sessizlik olduğunun farkındaydı.   Fırtına yaklaşıyordu!   Son, nihai savaş kapıdaydı!   Bu son savaşın nerede gerçekleşeceği konusunda ise Güney Diyarı gelişimcileri arasında çeşitli tahminler yürütülüyordu. Bazılarının aklında Kan Şeytanı Tarikatı vardı. Oraya çoktan yerleştirilmiş olan büyü formasyonlarıyla zaman kazanılabilirdi. Dahası Güney Diyarında savaşa hazır gelişimcilerin çoğu zaten orada toplanmış durumdaydı.   Bir çok kişi de en iyi noktanın Kuzey Menzili gelişimcilerinin Güney Diyarına gireceği konum olduğunu düşünüyordu. Bununla birlikte Kuzey Menzili gelişimcilerinin Güney Diyarının geri kalanını yağmalamasının ve dümdüz etmesinin önüne geçilebilirdi.   En sonunda Hap Şeytanı, Patrik Song ve Altın Ayaz Patriği zamanın en değerli şey olduğunda karar kılmışlardı!   Bu yüzden Kan Şeytanı Tarikatı seçilmişti. Burası Samanyolu Denizine uzaktı ve Siyah Topraklara nispeten yakın olduğu için Güney Diyarı'nın sınırı olarak sayılabilirdi. Bu bir çok bölgeden feragat etmek anlamına gelse de hayatta kaldıkları her gün Kuzey Menzilinin Güney Diyarını tamamen istila edemediği başka bir gün anlamına gelecekti.   Dahası Kuzey Menzili gelişimcileri Kan Şeytanı Tarikatına kadar seyahat edecekler için Güney Diyarı gelişimcileri hazırlanmak için zaman kazanacaklardı.   Büyük figürlerin aldığı bu kararın ardından Güney Diyarındaki bütün savaşa hazır gelişimciler sıraya dizildi. Yaklaşık 200,000 kadar gelişimci vardı ve Kan Şeytanı Tarikatı merkezde olacak şekilde çok sayıda savunma cephesine ayrılmışlardı.   Bu sırada Hap Şeytanı ve diğerleri bizzat Güney Diyarının geriye kalan tarikat ve klanlarına giderek çok miktarda hazine destek topladılar. Ayrıca etraflarına şok edici bir baskı gönderen toplamda on tane devasa büyü formasyonu kurdular.   Atmosfer oldukça gergindi. Bütün Güney Diyarı gelişimcileri iyileşme ve enerjilerini toplamaya odaklanmışlardı. Son savaş alanındaki her bölge mutlak sessizlikle doluydu.   Son savaş herşeyi belirleyecekti. Eğer Güney Diyarı kazanırsa yeni bir huzur çağına hoşgeldin diyecekti. Bir süre dinlenme ve yeniden organize olma sürecinin ardından güzel bir çiçek gibi tekrar açacaklar ve hatta öncekinden daha görkemli hale geleceklerdi.   Fakat eğer yenilirlerse....   Güney Diyarı artık Kuzey Menzilinin bir parçası olacaktı. Temel Taoist öğretileri ve ilkeleri sökülüp alınacaktı. Gelişimcileri imha edilecek ve Güney Diyarı temeli kaybolacaktı. Kuzey Menzili tarafından yönetilecekler ve yıllar sonra belki de kimse geçmişteki görkemli Güney Diyarını hatırlamayacaktı.   Bu her şeyin savaşıydı!   Ya ölecekler yada yaşayacaklardı. Teslim olmak gibi bir seçenek yoktu.   Bir kaç gün önce Meng Hao son savaşın yapılacağı Kan Şeytanı Tarikatına geri dönmüştü. Hemen eskiden Xu Qing ile birlikte güneşin doğuşunu ve batışını izledikleri yere gitmişti. Ama şuan yere düşen iki tane gölge yoktu. Sadece onun gölgesi vardı.   Beyaz saçları rüzgarla savruldu ve kan renkli cübbesi dalgalandı.   Yüzü soluk ve korkunçtu, adeta yüzünden kan çekilmişti. Bu onun kırmızı cübbesiyle keskin bir tezat oluşturuyordu. Fakat gözleri karanlık saçıyordu.   Ona bakan herhangi biri sanki vücudu korkunç bir qi ve kan gücü içeriyormuş gibi bir uyarıcı bir hissiyat algılayacaktı. Ayrıca zar zor görülen 100,000'den fazla feryat içindeki ruh etrafında girdap gibi dolanıyordu. Onlar adeta sonsuza kadar yayılıp gitmişlerdi ve iniltileri hayret vericiydi.   Görünüşe göre bunlar Meng Hao'nun tükettiği ve yok ettiği insanlardı. Meng Hao'ya sonsuza kadar zincilernmişlerdi ve reenkarnasyon döngüsüne giremiyorlardı.   "Qing'er," diye mırıldandı, "iyi misin...?" Gözleri soğuktu ve aurasını daha da metruk hale getiren bir yalnızlık belirtisi içeriyordu.   Kan Prensi Vadisine bakan birisi oranın sanki kan ve gizemle dolu olduğunu hissedecekti. Meng Hao'nun düşman gelişimcilerin qi, kan, gelişim merkezi ve ruhlarını özümsediği haberi hemen yayılmıştı. Neredeyse bütün Güney Diyarı gelişimcileri bundan haberdardı ve aslında çoğu buna tanık olmuştu.   Kalplerinin derinliklerinde Meng Hao'ya karşı hissettikleri saygıya korku hissi de eşlik ediyordu.   Güney Diyarı nihayet dinlenmişti ve büyü formasyonları hazırlanmıştı. Beş gün geçti....   Güney Diyarı sınırı yakınlarında, Samanyolu Denizine dokunduğu noktada deniz suyu kükredi. Muazzam dalgalar su yüzeyinde kıvrıldı. Sanki Güney Diyarını boğmak istiyormuş gibiydi. Yukarıda, Diriliş Zambağı köprüsünün üstünde şok edici canlı ışıklar görülüyordu; görünüşe göre ışınlanma portalları sürekli kullanımdaydı.   Yavaş yavaş insanlar ortaya çıkmaya başladı. Kısa süre sonra ucu bucağı görünmeyen insan kalabalığıyla doldu.   İki tane dağ gibi dev ortaya çıkarken Diriliş Zambağı köprüsü titredi. Bu devler ikinci dalgadakilere göre farklılardı. Dha güçlülerdi ve üzerlerinde altın zırhlar vardı. Yaydıkları baskı muazzamdı.   Bu devler şaşırtıcı şekilde Ruh Bölme aşamasına değil Tao Arayışı aşamasına denkti!   Sadece erken Tao Arayışı aşamasında olsa da devasa cüsselerini düşününce aynı aşamadaki herhangi bir gelişimciyi ezip geçebilirlerdi. Dahası giydikleri zırh ve sırtlarında asılı duran devasa kılıçlar onları daha da korkunç kılıyordu.   İki devin arkasında zümrüt yeşili renkli bir sis formunu alan korkunç, habis bir ölüm aurası vardı. Sise yakın bölgede suyun yüzeyinde yüzen sayısız ölü deniz yaratığı görülüyordu.   Sisin içinde üç tane 10,000 yıllık tayf vardı!   Tayfların hepsi Tao Arayışına benzer bir hava yayarken çığlık ve feryatlarla sisin içinde dolanıyorlardı.   Bunlara ek olarak ana askeri kuvveti oluşturan yüz binlerce Kuzey Menzili gelişimcisi vardı. Diriliş Zambağı köprüsünün üzerinde sıkı bir formasyon dizilimindeydiler ve onları gören herhangi birinin ağzı açık kalırdı.   Fakat en dikkat çeken nokta ordunun en arka pozisyonuydu.   Orada üç yüz metre uzunluğunda devasa demir bir kafes vardı. Kafes sayısız demir zincirle çekiliyordu ve içinde parlak kırmızı gözlere sahip bir maymun oturuyordu. Maymun sayısız büyülü sembolle kaplıydı ve kafesin içinde ağır ağır nefes alarak hareketsiz oturuyordu.   Ordunun öncüsü konumunda üç tane şok edici auraya sahip insan vardı. Havada Güney Diyarına doğru soğuk gözlerle bakıyorlardı.   Bu üçünün merkez konumunda kırmızı saçlı ve kırmızı suratlı yaşlı bir adam vardı. Üzerinde beyaz bir cübbe vardı ve ondan gizemli bir baskı yayılıyordu. Adamın etrafı sayısız yıldırımın şekillendirdiği ve gerçek ejderhalar benzeyen şeylerle sarılıydı!   Eğer izlemeye devam edersen gerçek ejderhaların birbirlerine girerek bundan tamamen farklı... minyatür bir kazan şekillendirdiklerini görebilirdin!   Meng Hao burada olsaydı... bu kazanın kendisinin Yıldırım Kazanına benzediğini hemen söyleyebilirdi. Fakat bu kazanının üzerine etrafında yıldırımlar kıvrılan bir ejderha kazınmıştı!   Yaşlı adam havada süzülürken açık bir şekilde zirve Tao Arayışı gücü yayıyordu. Yine de onun aurasının biraz Meng Hao'nun sahte Ölümsüz kuklasına benzediği hissi de vardı.   Ama daha detaylı bir incelemeyle onun aurasının daha kadim ve antik olduğu ortaya çıkartılabilirdi.   Adam bir gerçek Ölümsüz ile sahte Ölümsüz arasında bir auraya sahipti.   Bu yaşlı adam tüm Kuzey Menzilinin en güçlü figürü olan İmparatorluk Soyu Klanı Klan Şefiydi.   İki yanında bir adam ve bir kadın duruyordu. Adam anka gibi gözler ve rüzgar gibi narin vücuduyla zarif ve kadınsıydı. Fakat gözlerinin içinde yazıt okuyan iki tane Ölümsüz Mabudunun oturduğu görülebiliyordu. Adama bir bakış atarak onun tamamen sıra dışı olduğu yorumunu yapabilirdin.   O da zirve Tao Arayışındaydı ve bir sahte Ölümsüze hem benzer hem de farklı garip bir havaya sahipti.   Diğer taraftaki kadının ise güzellikle alakası yoktu. Yüzünde çirkin ve çarpık bir siyah doğum lekesi vardı. Dahası vücudu ne zarif ne de çekiciydi, son derece şişmandı.   Boynunu saran kolye ara sıra çatallı dilini dışarı çıkaran kızıl bir yılandı. Yılanın gözleri sertti ve dikkatli bakınca onun aslında fiziksel bir vücuda sahip olmadığını, aslında sayısız ayrılmış ruhtan oluştuğunu görebilirdin.   Bu, Kuzey Menzilinin üçüncü ve son dalga ordusuydu, ve aynı zamanda en güçlüsü!   Onlar Güney Diyarı sınırına vardıkları anda üç tane zirve Tao Arayışı gücü yayan ışık ışını onlara doğru fırladı. Onlar Meng Hao tarafından korkutulan Kuzey Menzili Patrikleriydi.   Ana kuvvete katıldıklarında üçüncü dalgadaki zirve Tao Arayışı uzmanlarının sayısı üçten altıya çıkmıştı!   Ek olarak iki tane dev ve üç tane de tayf vardı. Bu Kuzey Menzili ordusu son derece güçlüydü.   Yeni katılan üç hiçbir şey söylemedi. Yeşim kayışlarını çıkartarak İmparatorluk Soyu Klanı Şefi ve diğer ikisine doğru atarak kısa bir süreliğine incelemelerini sağladılar. İfadeleri değişmemiş olsa da gözlerinde ciddi bakışlar belirdi.   Altı gelişimci bakıştılar ve ardından bir konuşma başlattılar.   "Meng Hao...."   "Onun hakkında daha önceki raporunuzu almıştım. Görünüşe göre bu Meng Hao... Kuzey Menzilinin Güney Diyarını istila etmesinin önündeki en büyük engel!"   "O zirve Tao Arayışı aşamasında bir klona sahip ve gerçek benliği gelişimcilerin qi, kan, gelişim merkezi ve ruhlarını özümseyebiliyor...."   "Onu ortadan kaldırmalıyız. O olmadan Güney Diyarı çantada keklik!"   Bir an sonra titreşen bakışları İmparatorluk Soyu Klanı şefinin üzerine geldi.   Etrafında yıldırımlar dans ediyordu ve kapalı olan gözleri aniden açıldı. İlk defa konuştu ve boğuk sesi garip bir güçle doluydu.   "Onunla başa çıkmak için atasal heykelin kullanımını uygun buluyorum!"   Diğer beşi başlarıyla onayladılar. Artık konuşacak bir şey yoktu. Kısa bir süre sonra üçüncü dalga ordu Diriliş Zambağı köprüsünde ilerledi ve Güney Diyarına girdi!   O anda Kuzey Menzili gelişimcilerinin öldürme arzuları patladı. Havada kara bir bulut gibi ilerlerken gökyüzünün kararmasına neden oldular.   İmparatorluk Soyu Klanı Şefi uzaklara doğru baktı. Etrafında yıldırım dans ederken soğukça güldü ve ardından elini uzatarak yukarı doğru işaret etti. Hemen gökyüzüne doğru bir yıldırım fırladı.   Hava bozuldu ve ardından yukarıda yumruk büyüklüğünde, yarı saydam bir göz küresi belirdi. Yıldırım ona çarparak paramparça olmasına neden oldu.   "Güney Diyarı geldiğimizden haberdar," dedi yaşlı adam. "Hızla ilerleyeceğiz. Bu savaşı tek bir darbede bitireceğiz!" Bunun akabinde Kuzey Menzili gelişimcileri kükredi ve inanılmaz bir hızla ilerlemeye başladı.   Gökyüzü rengarenk oldu ve rüzgar uğuldadı. Aşağıda yer inanılmaz öldürme arzusunun etkisiyle sarsıldı!   Kan Şeytanı Tarikatı dışında, Patrik Song'un yüzü titreşirken gözleri aniden açıldı.   "Geldiler!" dedi. "Etrafı yıldırımla sarılı yaşlı bir adam var. Büyük ihtimalle o Kuzey Menzilinin en güçlüsü İmparatorluk Soyu Klanı Şefi. Onun gelişim merkezi inanılmaz. Benim Gizli Keşif Gözümü fark etti.   "En fazla üç gün sonra burada olurlar!"   Hap Şeytanı ve Altın Ayaz Patriği birbirine baktı. Gözlerinde gördükleri derin parıltıyla birlikte kaygılarını bastırdılar ve ayağa kalktılar.   "Haberi iletin. Son savaş başlamak üzere!"   ----








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44260 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr