Bölüm 758:####

avatar
5152 17

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 758:####


Bölüm 758     Fırtına bulutları toplanıyordu.   Mor Felek Tarikatının üstünde kara bulutlar kalın katmanlar oluşturmuştu. Yıldırımların parıltısı görülüyor ve onlara gök gürültüleri eşlik ediyordu.   Yağmur kısa süre sonra yağmaya başlayacaktı.   Bu tarz havalarda ister yağmur isterse kar olsun çoğu tarikat doğal olaylara karşı kendilerini koruyacak hiçbir şey yapmazlardı. Bunun yerine yağmur ve karın tarikata düşmesine izin vereceklerdi. Onlar yağmur ve karın canlıların Tao'sunun bir parçası olduğunu düşünüyorlardı ve bu tip havaları tecrübe ederek tarikattaki ruhsal enerjinin zenginleşeceğine inanıyorlardı.   Yağmur yada karın tarikata girmesini engelleyerek tarikat bir Ölümsüz cenneti görüntüsünü alabilirdi ama aslında doğa ile bazı bağlantılarını kaybedeceklerdi.   Meng Hao demir mızrağa bir kez daha baktı, ardından boğazını temizledi ve bir kaç nazik kelime sarf etti. Ardından Doğu Hap Bölümündeki bir zamanlar evi olan küçük bir daha doğru yöneldi. Aradan geçen yıllarda dağa kimsenin yerleşmesine izin verilmemişti. Sanki bu dağ sonsuza kadar rezerve edilmiş gibiydi.   Bu detaya bakarak Meng Hao Hap Şeytanı için kendisinin.... daima bir Mor Felek Tarikatı öğrencisi olacağını anlamıştı.   Meng Hao Ölümsüz mağarasına girdiğinde Mor Felek Tarikatı Lideri, Kıdemliler ve diğerleri onun gözlerindeki anılarla dolu bakışı gördüler ve ihtiyatlı bir şekilde ayrılmaya başladılar. Meng Hao eski evinde tek başına kalmıştı.   Çok geçmeden gök gürültüleri arttı ve yağmur daha iştahlı bir şekilde yere düşmeye başladı. İnce bir sis oluştu ama dağa çok fazla yükselemeden üzerine gelen yağmur tarafından tekrar aşağı itildi. Kısa süre sonra küçük su dereleri ortaya çıkacaktı.   Yağmur tabakaları düşerken her yer pusla kaplanmıştı. Bütün sahne çekici ve huzurluydu.   Meng Hao Ölümsüz mağarasının kapısında durarak yağmura baktı ve simyacı olarak geçirdiği günleri düşündü.   Zaman akıp gitti. Gökyüzü karardı ve yağmur şiddetini giderek artırdı. Meng Hao olduğu yerde sanki... birisinin ortaya çıkmasını umuyormuş gibi uzun bir süre bekledi. Fakat gökyüzü ışımaya başladığında o(kadın) kişi gelmemişti.   Meng Hao gülümsedi ve başını sessizce sağa sola salladı.   Güneş yükseldiğinde yağmur da nihayet dinmişti. Gökyüzü berraktı ve yağmurun arkasında bıraktığı nem havayı zengin haya kuvvetiyle dolduruyordu. Meng Hao Ölümsüz mağarasından çıktı ve Mor Felek Tarikatından ayrılmaya hazırlandı.   Yolda giderken Bai Yunlai'yi ziyaret etti ve ona Çok miktarda ruh taşı ve tıbbi hap verdi.   Ayrıca Hanxue Shan ve diğer tanıdıklarını da görmeye gitti. Hepsine hediyeler verdi, hatta... Chu Yuyan'a da.   Bir an sessizce düşündükten sonra ona içinde kendi kutsal duyu ipliğini barındıran ve onu ölümcül bir kriz anında koruyacak olan bir yeşim kayış bıraktı. Bu yeşim kayışı Hanxue Shan'a verdi ve onu Chu Yuyan'a vermesini istedi. Bununla birlikte havalandı, ardından renkli bir ışık ışınına dönüşerek uzaklara doğru fırladı.   O ayrıldığı anda Chu Yuyan Doğu Hap Bölümündeki Ölümsüz mağarasında oturmuş gökyüzüne bakarak dudaklarını ısırıyordu.   "Sen seçimini yaptın, ve benim bir gururum var!" diye mırıldandı yumuşak bir tonla. En sonunda Hanxue Shan geldi. Bir an tereddüt ettikten sonra yeşim kayışı Chu Yuyan'a iletti.   Chu Yuyan bir an sessiz kaldı. İlk başta bu hediyeyi kabul etmek istemese de en sonunda kendini kontrol edemedi. Elini kaldırdı ve yeşim kayışı aldı.   Hanxue Shan bunun üzerine hafifçe iç geçirdi ve ardından ayrıldı.   Chu Yuyan elinde yeşim kayışı tutarken titredi. Bir süre sonra yanaklarından gözyaşları dökülmeye başladı.   Meng Hao Mor Felek Tarikatından ayrılmış Güney Diyarının tanıdık semasında Song Klanına doğru ilerliyordu!   Song Klanı güneydeydi, gelişimcilerin gelişim merkezlerini baskılamayan ama onların Gök ve Yerin ruhsal enerjisini özümsemelerini imkansız kılan özel bir bölgedeydi.   Yıllar önce Meng Hao Song Klanının neden böyle olduğunu anlamasına imkan yoktu. Fakat şuanki gelişim merkezini düşününce, artık bunun bir zirve Tao Arayışı uzmanı tarafından yaratılan bir özellik olduğunu biliyordu.   Tao Arayışı gelişimcileri kendi kişisel doğal kanunlarını şekillendirebilir, zirve Tao Arayışı'na yaklaştıkça daha da güçlendirebilirlerdi. En sonunda bu doğal kanunlar tıpkı Song Klanındaki gibi özel bölgeler yaratabilirdi.   Meng Hao Song Klanı bölgesine girdiğinde tüm klan karmaşaya düşmüştü. Klanın yeraltında kapalı meditasyonda olan Song Klanı Patriği hemen gözlerini açtı ve Meng Hao'yu karşılamaya gitti.   Klan Meng Hao'ya karşı en ufak bir saygısızlık gösterilmesine bile izin vermeyecekti. Aslında şuan tüm Güney Diyarında Meng Hao'ya saygısızca davranabilecek tek bir gelişimci bile yoktu.   Belki Meng Hao'nun kendisi son derece güçlü değildi ama  bir zirve Tao Arayışı seviyesinde ikinci gerçek benliği vardı ve aynı zamanda Kan Şeytanı Tarikatının Kan Prensi'ydi.   Tüm Song Klanı Meng Hao'nun şerefine büyük bir ziyafet ayarladı, bu ziyafetin seviyesin benzersizdi. Meng Hao oturduğu yerde etrafındaki Song Klanına baktı ve burayı ikinci kez ziyaret ettiğini düşündü.   İlk geldiğinde Song Klanı bir damat arıyordu. O zaman iyi talih elde etmiş ve... Shui Dongliu ile karşılaşmıştı.   Song Klanı Patriği Meng Hao'nun yanında oturuyordu ve ister istemez duygulu bir iç geçirdi.   Fakat Patrikten daha duygulu bir varsa o da Tuhaf Song idi.... O hala bir Gelişen Ruh gelişimcisiydi ve Meng Hao'dan çok uzak olmayan bir pozisyonda oturuyordu ve ona bakacağı korkusuyla kafası eğik duruyordu.   Kafasını eğmiş olmasına rağmen Meng Hao yine de onu fark etmişti.   "Yoldaş Taoist Song," dedi sakin bir sesle, "topladığın şu vahşi canavarlar ne alemde?" Ne de olsa Meng Hao kendisini asla kin güdecek tipte bir insan olarak görmüyordu.   Tuhaf Song titredi ve Meng Hao'nun Antik Tao Göllerinde yaptıklarına şahit olduğunu zamanı düşündü. Ne de olsa her şey bitmişti, Tuhaf Song köprünün altından çok sular aktığını düşünmüştü ama şuan Meng Hao gerçekten de Song Klanına gelmişti ve her zamankinden daha gergindi.   Meng Hao soruyu sorduğu anda Tuhaf Song yalpalayarak ayağa kalktı ve ellerini kenetleyerek ona doğru baş selamı verdi. Yüzünü dalkavukça bir gülümseme kapladı ama adeta ağlamak üzere gibiydi.   "Kıdemli, ilginiz karşısında onur duydum. Fakat... daha fazla vahşi canavar toplamayı bıraktım...."   "Oh...." diye cevapladı Meng Hao. Tuhaf Song'a bakarken adamın gözlerindeki yalvarıcı bakışı fark etti.   Meng Hao hafifçe gülümsedi ve ardından gözlerini çevirdi.   Tuhaf Song rahat bir nefes aldı ve hemen yerine oturarak bardağını kaptı ve içkisinden büyük bir yudum aldı. Korkusu hafiflemiş olsa da biraz önce ölümcül bir korkuya kapılmıştı. Uzun zaman önce Meng Hao'nun şok edici, cani havası hakkındaki hikayeleri duymuştu. Meng Hao insanları gözünü kırpmadan öldürebiliyordu. O Tao Arayışı uzmanlarını imha etmiş ve Ruh Bölme gelişimcilerini köpek öldürür gibi kolayca kesip biçmişti. Gelişen Ruh gelişimcilerini ise... onları sadece nefes alarak bile boğabilirdi.   Meng Hao varlığı ve Song Klanı Patriğinin yanında oturması Tuhaf Song'u korkuya düşürmüştü. Meng Hao Güney Diyarına geri döndüğünden beri Tuhaf Song geçmişteki davranışlarından pişmanlık duymaya başlamıştı. Ardından Kan Şeytanı Tarikatı şöhretini artırmış ve korkusu da bununla birlikte büyümüştü.   "Ben kesinlikle ve kesinlikle, hiç şüphesiz yıllar önce bu deliyi kızdırmamalıydım.... O veledin yıllar sonra böylesine korkunç bir güce ulaşacağı kimin aklına gelirdi.... Ahhhh, bunu kimse tahmin edemezdi." Tuhaf Song iç geçirerek Zhao Eyaletindeki olayları ve Meng Hao'nun nasıl demir mızrakla dağın zirvesine kadar katliamla yolunu açtığını hatırladı. Onca ruh taşı ve tıbbi hapın Meng Hao tarafından alındığını hatırladığında Tuhaf Song adeta transa girmiş gibiydi.   "Üstelik," diye düşündü, "Güney Diyarında kaç kişi bu deli Meng Hao'nun zamanında kendisinden kaçmak zorunda kaldığını söyleyebilir? Sanırım bu benim ne kadar ihtişamlı olduğumu gösteriyor." Bunu düşününce Tuhaf Song kendiyle bir nebze gurur duydu. "Ayrıca, tüm olayı başlatan o yaşlı piç Wu Dingqiu idi!"   Ziyafette duygusal bir şekilde iç geçiren başka biri daha vardı, Song Jia'nın annesi. Song Jia ise annesinin yanında oturuyordu ve ifadesi kayıtsızdı. Annesinin ifadesi heyecanlıydı.   "Yıllar önce o kadının dediğine göre," diye düşündü, "Jia'er Meng Hao'nun hizmetçisi olabilir.... Aslında çok kötü değil! Fakat bu konuyu nasıl açacağım?" Kadın kaşlarını çattı ve Song Klanı Patriğine doğru baktığında onun da kendisine baktığını fark etti.   (R.N: "o kadın" diye bahsettiği olay 190.bölümde.)   Kadın hemen onun ne düşündüğünü anladı ve önceki planını bir kenara bıraktı.   Ziyafet bir kaç saat sürdü. Meng Hao'nun klana gelmesinin temel amacı onlara güven vermek ve yatıştırmaktı. Ne de olsa Kan Şeytanı Tarikatı şuan birleşmiş Güney Diyarında en büyük güçtü. Song Klanı tarafsızlığını korumuştu, bu yüzden Kan Şeytanı Tarikatı Kan Prensi'nin bizzat onları ziyaret etmesi gerekliydi.   Resmi anlaşmalara gerek yoktu. Kan Şeytanı'nun ziyareti Kan Şeytanı Tarikatının duruşunu açıklamaya yetmişti. Benzer şekilde Song Klanı Patriğinin bizzat ona eğlencede eşlik etmesi Song Klanının tutumunu göstermişti.   Akşam çökerken Meng Hao Song Klanının biraz daha kalması yönündeki tekliflerini nazikçe geri çevirdi. Ayrılmak için ayağa kalktığında bakışları Song Jia'ya yöneldi ve bir an tereddüt ettikten sonra bir yeşim kayış çıkarttı.   Bu yeşim kayış tıpkı Chu Yuyan'a verdiğine benziyordu. Meng Hao Song Jia'ya borçlu olduğunu biliyordu. Onun kanı kaynayan gençliği kızı eş ararken etkilemişti ve asla evlenmemesine neden olmuştu. Meng Hao daima bu meseleyle ilgili bir özür borcu olduğunu hissetmişti.   Bu yeşim kayışı ona bizzat hediye etmesiyle ve ayrıca geçmişte antik Şeytan Ölümsüzü Tarikatındayken ona yardım etmesiyle nihayet meselenin bir nebze çözüme kavuştuğunu hissetti.   Song Jia yeşim kayışı kabul etti ve ona teşekkür eder gibi başını eğdi, ifadesi her zamanki gibi sakindi.   Yan tarafta Song Klanı Patriği bunu izlerken gülümsedi ve gözleri pırıldadı. En sonunda içten bir kahkaha attı ve ardından Meng Hao'ya Song Klanının ata konağının dışına kadar eşlik etti.   "Patrik, beni uğurlamana gerek yok," dedi Meng Hao. "Eğer gelecekte boş zamanım olursa tekrar ziyarete geleceğim." Meng Hao ellerini kenetledi ve ayrılmaya hazırlandı.   "Meng Hao, genç dostum," dedi Patrik gülerek, "Böyle resmiyete gerek yok. Aslında biz zaten bir aile gibiyiz değil mi? Benim küçük torunum Song Jia uzun zaman önce senin hizmetçin oldu, bu yüzden Song Klanına yabancıymışız gibi davranmana gerek yok."   "Hizmetçi mi?" dedi Meng Hao duraksayarak. Patrik tuhaf bir ifadeyle baktı.   "Oh? Bilmiyor musun, genç dostum?" Song Klanı Patriği onun ifadesine bakarak gerçeği söyleyebilirdi ama yine de şaşırmış numarası yaptı. "Song Klanı damat ararken annen bizzat bize gelerek küçük torunumun senin hizmetçin olmasını istedi."   Meng Hao'nun kalbi büyük şaşkınlık dalgalarıyla güm güm atmaya başladı. Fakat yıllardır gelişim pratiği yaptığından önceki gibi toy değildi ve ifadesi her zamanki gibi kaldı. Fakat Patrik Song'a bakarken gözlerinin derinliklerinde engin bir parıltı belirdi.   "Patrik, lafı dolandırmaya gerek yok," dedi Meng Hao.   Meng Hao'nun ifadesine bakınca Patrik Song'un yüzü ciddileşti.   "Pekala, onun senin annen olduğundan tam emin değilim, genç dostum. O olay olduktan sonra iki ihtimalin olduğunu fark ettim. O ya senin annendi yada... Diriliş Zambağı'nın annesiydi!   "Kesin bir kanıya varmama imkan yok ama söyleyebileceğim tek şey onun bir Ölümsüz olduğuydu. Ama sahte mi yoksa gerçek Ölümsüz mü olduğu konusunda emin değilim.... Fakat o kesinlikle Doğu Topraklarından gelmişti!" Patrik Song depolama çantasına vurarak bir yeşim kayış çıkarttı ve Meng Hao'ya uzattı.   "Bu onun tasviri, hafızamdakilere göre onu bu yeşim kayışa kaydettim."   Meng Hao sessizce yeşim kayışı kabul etti. Adeta ona bakmaya cüret edemedi. Derin bir nefes alarak kutsal duyusunu yeşim kayışın içine gönderdi ve bir kadın görüntüsü gördü. Aniden içinde şok dalgaları yükseldi.   O sırada kontrolü daha güçlü olsa da yine de paramparça olacaktı. Aniden kulaklarında yüz binlerce gök gürültüsü çakıyormuş gibi hissetti. Vücudu titredi ve gözleri şiddetli bir ilgi ve saplantıyla parladı.   Uzun zaman önce ebeveynlerinin izini sürmekten vazgeçmişti. Çocukluk hayali olan Doğu Topraklarına seyahat etme isteğinin geçmişte olan bir şey olduğunu farz etmişti.   Ama şimdi, içinde şiddetli bir hemen Doğu Topraklarına giderek... NEDEN diye sorma isteği doğmuştu!   Çünkü yeşim kayıştaki kadın....   Tıpkı hafızasındaki annesine benziyordu!!   Bölüm ismi: Annen Buradaydı!










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr