Bölüm 723: Ruhu Yakala!

avatar
5484 15

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 723: Ruhu Yakala!


 

Bölüm 723: Ruhu Yakala!

 

 

Deliğin ötesindeki geçersizliğin çekimsel kuvveti aslında çok büyük değildi. Fakat Meng Hao'nun saldırısı Tao Arayışı gücü barındırıyordu. Çekimsel kuvvetle birleşen inanılmaz bir rüzgar ortaya çıktı ve diğerlerinin şaşkına dönmelerine neden oldu.

 

Tek Kılıç Tarikatından genç adam çaresizce deliğe çekilirken hayretle bakakaldı. Bu Altın Ayaz Tarikatı kuklası ve hatta Lu Bai içinde geçerliydi. Kısa bir sürede çoktan yarığın kıyısına gelmişlerdi.

 

Meng Hao aniden onlara parlayan gözlerle bakınca kontrollerini haybetmiş olsalar da ifadeleri tekrar parladı.

 

"Kan Şeytanı Yüce Büyüsü!"

 

Aniden Meng Hao'nun etrafında devasa bir burgaç belirdi ve devasa bir el onu sardı. Kan Şeytanı Yüce Büyüsünü onlar için değil kendisi için kullanıyordu.

 

Kırmızı burgacın gücünü boşluktan gelen çekimsel kuvvete karşı koymak için kullanıyordu.

 

Meng Hao aniden duraksarken bir gümbürtü sesi duyuldu. Herkesin görebildiği üzere grubun içinde gerçek Ölümsüzün ruhuna en yakın olan kişi oydu!

 

Çekimsel kuvvete karşı direnirken dünyevi vücudunun gücünü kullanarak Tek Kılıç Tarikatı gencinin, Lu Bai'nin saldırılarına ve Altın Ayaz Tarikatı kuklasının kutsal becerisine aldırış etmedi. Biraz kan tükürdükten sonra elini uzattı ve gerçek Ölümsüz ruhunu kavradı!

 

"Lanet olsun!!"

 

"Meng Hao, canına mı susadın!?!?"

 

"Meng Hao!!"

 

Ona dokunduğu anda zihni bir gümbürtüyle doldu. Aynı sırada gerçek Ölümsüzün ruhu küçülmeye başladı. Kısa bir anda kristale dönüştü ve Meng Hao parmaklarını onun etrafına kapattı.

 

"Aldım!" diye düşündü. Gözleri pırıldadı ve ışınlanmaya hazırlandı.

 

Fakat tam o anda aşağıdaki ana göl aniden hayret verici bir gümbürtü koparttı. Aynı sırada göl suyu inanılmaz bir çekim kuvveti saçan devasa bir girdaba dönüştü.

 

Bu şiddetli çekim kuvveti aniden havadaki yarıktan gelen kuvvetle üst üste bindi. Hemen Altın Ayaz Tarikatı kuklası parçalanarak Altın Ayaz Tarikatının beş gelişimcisinin ortaya çıkmasına neden oldu. Onların vücutları kontrollerinde değildi ve aşağıdaki Tao Gölüne doğru çekilirken çığlıklar atıyorlardı.

 

Daha sonra Tek Kılıç Tarikatı gencinin ve Lu Bai'nin yüzleri aniden düştü. Tek Kılıç Tarikatının genç adamı hemen bir yeşim kayış kırdı. Vücudu ışınlanma gücüyle yok olmaya başladı. Fakat bu yeterince güçlü değildi ve o da aşağıdaki göle doğru emilmeye başladı.

 

Zamanın akışını tersine çevirmeyi amaçlayan Lu Bai'nin etrafında hemen Zaman gücü dalgaları belirmeye başladı. Fakat bir nefes sonra bozulmalar parçalandı; zaman tersine dönemiyordu. O bir ışık ışınına dönüştü ve Tao Gölüne doğru çekildi.

 

Meng Hao geriye kalan son kişiydi. Kan Şeytanı Yüce Büyüsü duruyordu ama şiddetle titriyordu. Meng Hao çekim kuvvetinden kendini kurtarmaya çabalarken zihni allak bullak oldu. Fakat sadece üç nefeslik süre dayanabildikten sonra Kan Şeytanı Yüce Büyüsünden ve devasa elden çatırdama sesleri geldi. Onlar parçalandılar ve Meng Hao şiddetle Tao Gölüne doğru çekildi.

 

Neredeyse göle çekilmeleriyle aynı anda uzaklarda iki tane ışık ışını belirdi. Aniden iki tane yaşlı adamın gölün üstünde ortaya çıkması sadece bir nefeslik sürede olmuştu.

 

"Lanet olsun!!"

 

Birisi göle doğru hemen bir hareket yaptı ama yüzeyde tek bir dalga bile yaratamadı. Aynı sırada dört bir yandan aynı noktaya doğru gelen çok sayıda ışık ışını görüldü. Bunlar gerçek Ölümsüz ruhunu hisseden zirve Tao Arayışı tuhaflarıydı.

 

Hepsi de az bir süreyle geç kalmıştı. Fakat kolayca vazgeçmeyeceklerdi. Hepsi göle saldırmak için birleştiler, ardından onu koruyup uzun bir süre gözlemlediler. En sonunda içeri giremeyeceklerine ikna olduklarında oradan üzüntülü iç geçirmelerle ayrıldılar.

 

Bu noktada Antik Tao Gölleri nihayet huzur ve sükunetini tekrar kazanmıştı.

 

Meng Hao ve diğerleri ise kayıp olarak düşünülüyordu. Tabii ki Meng Hao'nun gerçek Ölümsüz ruhunu ele geçirmesi saklanabilecek bir olay değildi. Ne de olsa bir çok Ruh Bölme uzmanı bu olaya bizzat şahitlik etmişti.

 

Güney Diyarında bu olayı öğrenen insanların sayısı giderek artmış ve çeşitli tarikat ve klanların tuhafları adeta çılgına dönmüştü. Hatta hepsi bir araya gelerek Meng Hao hakkında kehanet uygulamışlar ve onun aslında ölmediğini ortaya çıkarmışlardı. Ardından tüm Güney Diyarında öfkeli bir arama başlamıştı.

 

Eğer Meng Hao ortaya çıkarsa tarikatlar kesinlikle onu hemen bulacaklardı. Tabii ki Kan Şeytanı Tarikatı buna tamamen karşıydı. Bu yüzden Güney Diyarı topraklarında tarikatlar arasında rastgele çarpışmalar gerçekleşiyordu.

 

Tüm Güney Diyarı kaosa sürüklenmiş durumdaydı. Serseri gelişimciler hayatlarından endişe ediyorlardı; herhangi bir resmi savaş olmasa da küçük çaplı savaş ve dövüşler artık yaygın bir hale gelmişti.

 

Meng Hao ise diğerleriyle birlikte Tao Gölüne çekildikten sonra bir tünele girmiş ve ardından bilincini kaybetmişti. Tarif edilemez bir süre boyunca emildikten sonra aniden muazzam bir gürültüyle uyanmıştı.

 

Kendine geldiğinde kendisini havada bulmuştu. Yukarıda bir gökyüzü değil tüm bölgeyi gün gibi aydınlayan sonsuz parlak incilerle bezeli katı ve sonsuz bir yüzey vardı.

 

Bu incilerin arasına serpiştirilmiş olan adeta sonsuz ağızlar ve tüneller mevcuttu. Meng Hao onları gördüğü anda kendisinin bu açıklıklardan birinden düştünü tahmin etmişti.

 

"Burası neresi...?" diye düşündü zihni titrerken. Etrafına bakınca gözleri aniden açıldı ve yüzü şaşkınlıkla doldu.

 

O... Antik Tao Göllerinde değildi!

 

Etrafı harabelerle çevriliydi, büyüklüğün derecesini tarif etmek zordu. Enkazlar ve cesetler dört bir yana yayılmış ve bazıları yarı yanmış haldeydi. Bakınca yerin altında daha fazla enkazın tamamen gömülmüş olduğu anlaşılıyordu.

 

Sanki burası sayısız yıldır oluşan enkazların üstü üste bindiği bir yer gibiydi.

 

Ayrıca görünürde dağlar da vardı!

 

Bu dağlar gerçek değildi daha çok büyülü eşya, tıbbi hap ve hatta ceset yığınlarıydı. Her yere dağılmış olan on binlerce bu tarz dağ görünüyordu. Bu sahne gerçekten şok ediciydi.

 

Daha da şaşırtıcı olan on binlerce dağın içinde devasa bir alev portalının süzülmesiydi.

 

Portalın canlı kırmızı alevleri gökyüzüne yükseliyor ve tüm dünyanın ateş rengiyle dolmasına neden oluyordu.

 

Yukarıdaki havada sayıları sonsuz olan kanatlı yaratıklar uçuyordu. Onların vücutları tamamen mordu ve taşıdıkları çok sayıda büyülü eşyayı portalın alevlerine atıyorlar, ardından onları mutlak hiçliğe gömüyorlardı.

 

Görünüşe göre büyülü eşyalar tarafından üretilen bir çeşit güç alev portalında ara sıra büyülü sembollerin ortaya çıkmasına neden oluyordu. Bu büyülü semboller her titreştiğinde bir alev denizi kükrüyordu.

 

Alev portalının altında tam 30,000 metre uzunluğunda devasa bir çuvaldız vardı. Onun rengi kızıldı ve havada askıda durmuş bir halde 3,000 metre genişliğinde bir uçurumu işaret ediyordu.

 

Gümüş ışıkla parlayan birçok kanatlı yaratık vardı. Onlar sanki büyük bir otorite sahibi gibilerdi ve diğerlerini kırbaçlama için kullandıkları kamçılara sahiplerdi. Ayrıca alev portalının yanında sanki uyuyormuş gibi secdeye yatmış olan altın renkli canavarlar da mevcuttu.

 

Tüm bunlara ek olarak oraya buraya koşuşturan çok çeşitli garip canavarlar da vardı. Harabeler giderek çeşit çeşit nesneler taşıyan bu canavarlar şok edici bir aura yayıyorlardı.

 

Cesetleri, büyülü eşyaları, ruh taşlarını ve diğer enkazları taşıyorlardı.

 

Meng Hao onları gördüğü anda buranın yerlileri onu fark etmişti. Hepsi de duraksadı ve aniden ona doğru baktılar.

 

Sayısız bakış üzerine yönelince tüyleri diken diken olmuştu.

 

Meng Hao gerçekte dış dünyada Tao Göllerinden dışarı çıkan mor renkli, kanatlı insansı canavarlar görmüştü. Şuan gördüğü herkes büyük döngü Gelişen Ruh aşamasına benziyordu ve hatta bazıları Ruh Bölme aurasına sahipti.

 

Gümüş renkli canavarların ise her biri... bir Ruh Bölme canavarıydı! Hatta Tao Arayışı aurasına sahip olan yaklaşık iki yüz tane mevcuttu.

 

En şaşırtıcı olanı ise... alev portalının önünde secdeye yatmış olan altın renklilerdi. Onlardan toplamda 11 tane vardı.

 

Meng Hao'nun hissedebildiğine göre altın renkli canalarların hepsi Tao Arayışı gücüne sahipti.

 

Onlardan biri mor-altın rengindeydi ve Meng Hao onun daha güçlü, zirve Tao Arayışı aşamasında olduğunu söyleyebilirdi.

 

O Patrik Altı-Tao ve Wang Klanının 10. Patriğinden bile üstündü.

 

Yerde ayakları üzerinde yürüyen canavarlar ise biraz daha zayıflardı. Yine de bunların sayısı çok fazlaydı ve Meng Hao'nun ölümcül bir kriz hissiyle dolmasına neden olmaya yeterlilerdi.

 

"Burası neresi böyle!?" diye düşündü tüyleri diken diken olurken. Canavarların kendisine baktığını görünce sanki ölümün gölgesinin altında duruyormuş gibi hissetti. Eğer altın renkli canavarlar olmasaydı bu kadar kötü olmayacaktı. Ama onlar buradayken Meng Hao'nun hissettiği tehlike çok büyüktü.

 

En kötüsü ateş portalının ortasında oturan koyu altın renkli canavardı. Meng Hao onda daha da korkunç bir aura, bir Ölümsüz aurası hissedebiliyordu!

 

Bu noktada alev portalının etrafında secde eden altın renkli canavarların hepsi gözlerini açmaya başladılar. Soğuk bakışlarını Meng Hao'ya çevirdiler. Aynı esnada koyu altın renkli canavar da Meng Hao'ya baktı ve Meng Hao hemen o anda sanki yerine çakılıp kalmış gibi hissetti.

 

"O şey Wang Klanının 10. Patriğinden bile çok daha güçlü!!" diye düşündü. "Eğer Altı-Tao burada olsaydı ona rakip olmanın yanına bile yaklaşamazdı."

 

"Bu nasıl bir canavar böyle? Bu yeraltı dünyasının böylesine şok edici canavarlar barındırdığına inanamıyorum. Ya da belki onlar... Şeytanlardır?" Yüzü titreşti ve gerilemeye başladı. Fakat o anda aniden yukarıdaki tunnellerden birinden bir kişinin çıktığını gördü.

 

Bu kişi Lu Bai idi!

 

Ortaya çıktığı anda etrafına baktı ve yüzü titreşti.

 

Ondan sonra Tek Kılıç Tarikatının genç adamı ve beş Altın Ayaz Tarikatı gelişimci de oraya gelmişti.

 

Buraya geliş sıralarını düşününce Meng Hao'nun gözleri pırıldadı.

 

"Ben içeri en son çekilmiştim ama içeri düşen ilk ben oldum," diye düşündü. "Altın Ayaz Tarikatının beş Ruh Bölme gelişimci içeri ilk çekilmişti ama en son gelen onlar oldu."

 

Tek Kılıç Tarikatı genci ve Altın Ayaz Tarikatı insanları etraflarına baktıklarında onların da yüzleri düştü.

 

Sekiz gelişimcinin hepsi korkunç canavarları kızdırma korkusuyla geri çekildiler.

 

"Yabancılar!" antik bir ses duyuldu. Bu ses tüm dünyada yankılandı ve alev portalının içinde oturan koyu altın rengindeki canavara aitti.

 

Canavar havalandı ve aniden büyümeye başladı. Kısa bir sürede 300 metre oldu ve sanki buranın hükümdarıymış havası yaydı.

 

"Bu çağda gelen ikinci yabancı grubu siz oldunuz..."

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44255 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr