Bölüm 716: Tao Gölünde Buluşan Eski Dostlar

avatar
5241 15

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 716: Tao Gölünde Buluşan Eski Dostlar


 

Bölüm 716: Tao Gölünde Buluşan Eski Dostlar

 

 

19. Patriğin yüzü düştü. Dişlerini sıktı, tereddüt etmeyi bıraktı ve geriledi. Diğer dört Ruh Bölme uzmanı da Meng Hao'ya şok içinde bakarken geri çekildiler. Yoldaş klan üyeleriyle birlikte Tao Gölünden ayrıldılar.

 

"Bu noktanın 30,000 metre çevresindeki her yer yasaklı bölge," Meng Hao yavaşça konuştu. "Eğer herhangi biriniz içeri girmeye cüret ederse öldürülecek. Benim tarafımdan." Li Klanı üyeleri asık suratlarla 30,000 metre uzağa çekildiler.

 

Hemen izleyiciler arasında konuşma uğultuları yükseldi.

 

"Bu Meng Hao nasıl bir gelişim merkezine sahip böyle!?!?"

 

"O daha önce tek başına Siyah Elek Tarikatıyla dövüşmüştü. Altı-Tao tarafından yenilgiye uğratılsa da söylentilere göre o Tao Arayışı aşamasının altındaki bir numaralı figürmüş!"

 

"O biraz önce Üçüncü Bölme uzmanını öldürdü. Onu Tao Arayışı aşamasının altındaki bir numaralı figür olarak çağırmak kesinlikle yerinde!"

 

Konuşma sesleri havayı doldurduğunda Kan Şeytanı Tarikatı öğrencileri Tao Gölünde yerlerini almışlardı. Mor Felek Tarikatının onlara vermiş olduğu Tao Gölünü saymazsak şuan iki tane Tao Gölünü ellerinde bulunduruyorlardı.

 

Kan Şeytanı Tarikatı Patrikleri öldürme arzusuyla kaynarken Meng Hao'nun bir sonraki amacını gerçekleştirmesini bekliyorlardı.

 

Meng Hao Mor Felek Tarikatını görmezden gelerek olduğu yerde durararak bakışlarını Song Klanı üzerinden geçirip Altın Ayaz Tarikatına getirdi.

 

Altın Ayaz Tarikatının orta yaşlı gelişimcisinin yüzü karardı. Biraz önce Li Klanına yardım etmek istemişti ama Meng Hao'ya karşı olan korkusu çok büyüktü. Kısa bir tereddüt anında Li Klanı oradan uzaklaştırılmıştı.

 

Şuan Meng Hao onlara bakıyordu ve Altın Ayaz Tarikatındaki herkes içten içe titremeye başlamıştı. Şişko ise bir an tereddüt ettikten sonra Meng Hao'ya baktı. Bir an gözleri buluştu ve ardından Meng Hao gözlerini Tek Kılıç Tarikatına çevirdi.

 

O anda Altın Ayaz Tarikatı insanları hep birlikte rahat bir nefes almışlardı. Orta yaşlı adam ise bir an düşündükten sonra gözleri soğuklaştı.

 

Meng Hao Tek Kılıç Tarikatına doğru baktığında arkalarda duran Chen Fan'ı gördü. Onun gelişim merkezi Nüve Formasyonunun büyük döngüsündeydi. Yüzü asıktı ve sıska görünüyordu. Meng Hao o tarafa bakınca bakışını çevirdi.

 

Uzun bir an sonra Meng Hao bakışlarını Tek Kılıç Tarikatından ayırdı. Fakat o anda aniden Bay Jian'ın arkasında duran birinden gelen tehlike hissini fark etti.

 

Bay Jian buz gibi gözlerle ona bakıyordu. Meng Hao aynı yöne baktığında sanki fark edilmez bir gümbürtüyle sonuçlanmış gibi oldu.

 

Bay Jian iniltilere boğuldu ve vücudu titredi. Alnında ter taneleri belirdi ve aniden ondan gelen baskıya direnemeyeceğini fark ederken yüzünde gergin bir ifade belirdi. Ve ardından... Meng Hao'nun kendisine bile bakmıyor olduğunu fark etti.

 

Meng Hao onun arkasındaki oldukça sıska görünen sıradan bir gence bakıyordu.

 

Meng Hao ona baktığı anda genç çenesini hafifçe kaldırdı ve yüzünde sakin bir ifadeyle karşılık verdi.

 

Onların basitçe birbirlerine bakmaları Bay Jian'ın yaralanmasına neden olmuştu.

 

Meng Hao'nun arkasındaki gence baktığını fark edince Bay Jian'ın kalbi güm güm atmaya başladı.

 

Aniden herkesin gözleri önünde Meng Hao Tek Kılıç Tarikatına doğru yürümeye başladı. Bölgedeki atmosfer son derece ağırdı.

 

Attığı her adım adeta gök gürültüsü gibiydi.

 

Doğruca Tek Kılıç Tarikatının üçüncü Tao Gölüne doğru yürüdü ve orada toplanmış olan gelişimcilerin sanki ölümcül bir düşmanla yüzleşiyorlarmış gibi kendilerini hazırlamalarına neden oldu. Ruh Bölme gelişimcilerinin yüzleri kaygıyla doldu ve nefesleri yavaşladı.

 

Meng Hao tekrar Bay Jian'ın arkasındaki gence baktı ve sakince konuştu, "Bu Tao Gölünü de istiyorum."

 

"İmkansız!" diye bağırdı Bay Jian hemen ayağa kalkarak. Tek Kılıç Tarikatı öğrencileri kılıçlarını çektiler ve sekiz Ruh Bölme uzmanının gelişim merkezleri hemen şiddetle patladı. Kısa bir sürede Tek Kılıç Tarikatının kılıç qi'si yükseldi ve rüzgarın uğuldamasına ve gökyüzünde bir renk cümbüşünün ortaya çıkmasına neden oldu.

 

Fakat tam o anda Bay Jian'ın arkasındaki genç aniden konuştu. Sesi boğuk ve antikti, ve onun genç görünüşüyle hiç uyuşmuyordu.

 

"Alabilirsin."

 

Bay Jian hemen dönüp saygıyla başını eğerken yüz ifadesi anında değişti. Diğer Ruh Bölme gelişimcileri şaşkındı, ardından gence baktılar ve aniden önemli bir şeyi fark etmiş gibi göründüler. Birer birer ifadeleri inanılmaz bir saygı, fanatizm ve ilhamla doldu.

 

"Eğer bu Tao Gölünü sevdiysen," diye devam etti genç, "Onu sana vereceğim." Gülümseyerek konuşsa da gözlerinde gizleyemediği buz gibi bir soğukluk vardı.

 

Meng Hao gence bakınca sanki bir kılıca bakıyormuş gibi hissediyordu!

 

Şok edici, hayret verici bir kılıç!

 

Gencin ağzından bu sözler çıktığı anda Üçüncü Tao Gölünün etrafındaki öğrenciler geriye çekilerek Meng Hao için yer açtılar.

 

Meng Hao başıyla onayladı ve Kan Şeytanı Tarikatı öğrencileri kontrolü ele geçirmek için ileri fırladılar.

 

O anda Antik Tao Göllerinin merkez bölgesindeki 3,000 metrelik Tao göllerinin kontrolü şu şekildeydi: Kan Şeytanı Tarikatı üç tane. Tek Kılıç Tarikatı iki tane. Altın Ayaz Tarikatı iki tane. Mor Felek Tarikatı iki tane. Song Klanı bir tane. Siyah Elek Tarikatı yok edilmişti. Li Klanı ise 30,000 metre uzağa sürülmüştü.

 

300 metrelik Tao Göllerinde ise her 3,000 metrelik gölün etrafındakilerde dahil toplamda 700 tane vardı.

 

Bunlardan dört yüz tanesinden fazlası Kan Şeytanı Tarikatının Küçük Liderinin sembolünü taşıyordu. Tabii ki bu bölgede bir kaç düzine kadar Kan Şeytanı gelişimcisi bulunuyordu. Her gölde tek bir öğrenci bulunsa bile hâlâ sadece bayrağın bulunduğu yüzlerce göl vardı.

 

Meng Hao daha önce Siyah Elek Tarikatına ait olan Tao Gölünün yanına oturdu, gözlerini kapattı ve bir sonraki Tao Gölü püskürmesini beklerken gelişim merkezini deveran ettirdi. Çevredeki tarikat ve klanlardan onu tanıyan insanların hepsi de kalplerinden iç geçirdiler.

 

Meng Hao'nun bu hali ve soğukluğu onu adeta bir yabancı gibi hissettiriyordu.

 

Song Klanından Tuhaf Song ona doğru baktı ve kalbinden duygulu bir iç geçirdi. İster istemez Zhao Eyaletinde Meng Hao ile ilk karşılaştığı zamanı düşündü.

 

Bu Mor Felek Tarikatından Wu Dingqiu için de aynıydı. O da Tuhaf Song ile aynı ruh halindeydi. Aslında onun aklında bugün hâlâ Mor Felek Tarikatında bulunan o mızrak vardı....

 

Zaman hızla geçti. 3,000 metrelik göller bölgesi tamamen sessizdi. Hepsi de kuşatılmış durumda olan göllerin yüzeylerinde ise en ufak bir dalgalanma yoktu. Sanki devasa birer ayna gibiydiler.

 

Chu Yuyan uzun bir süre sessizce oturduktan sonra nihayet ayağa kalktı ve Mor Felek Tarikatı öğrencileri grubundan ayrıldı. Saygıdeğer Kurumuş-Tao ona doğru baktı ama onun Kan Şeytanı Tarikatına doğru ilerlemesinin önüne geçmedi.

 

Onun bu hareketi hemen birçok kişinin dikkatini çekti.

 

Meng Hao'nun bacaklarını çaprazlayarak oturmuş olduğu bölgeye yaklaştığında hemen önünü Kan Şeytanı Tarikatından bir öğrenci kesti.

 

"Meng Hao'yu görmek istiyorum," dedi Chu Yuyan çok uzakta olmayan Meng Hao'ya bakarak.

 

Öğrenci bir an tereddüt etti, Kan Prensi'nin Mor Felek Tarikatı ile bir bağı olduğunun farkındaydı.

 

Meng Hao gözlerini açtı ve Chu Yuyan'a doğru baktı. "Geçmesine izin ver," dedi.

 

Kan Şeytanı Tarikatı öğrencisi bunun üzerine hemen kenara çekildi. Chu Yuyan hiçbir şey söylemeyerek Meng Hao'ya doğr yürüdü ve ardından yüzünde karmaşık bir ifadeyle yanına oturdu.

 

İlk başta ne o ne de Meng Hao konuşmadılar.

 

Sanki çok çok uzun bir süre geçmiş gibi göründükten sonra nihayet Chu Yuyan ağzını açtı. "Birkaç yüzyıl oldu. O dağ geçidine bir daha hiç gittin mi?"

 

Meng Hao onun nereden bahsettiğini gayet iyi biliyordu. Orası ikisinin birlikte kalarak birbirlerini gerçekten tanıdıkları ve Kan Ölümsüzü mirasının iyi talihini elde ettiği yerdi.

 

"Hayır gitmedim," diye cevapladı sakince.

 

"Ben gittim," Chu Yuyan onun gözlerine bakıyordu.

 

Meng Hao cevap vermedi.

 

Chu Yuyan bakışlarını Tao Gölüne çevirdi, yüz ifadesi karamsardı. Saatler geçtikten sonra nihayet ayağa kalktı ve Mor Felek Tarikatına doğru yürümeye başladı. Yedi adım attıktan sonra duraksadı.

 

"Eğer Xu Qing olmasaydı...?"

 

"Eğer diye bir şey yok," diye cevapladı Meng Hao yumuşak bir tonla.

 

"Ama niçin?"

 

"Fırsat kaçtı. Olan oldu."

 

Chu Yuyan titredi ve ardından Meng Hao'nun Tao Gölünden ayrılarak yüzünde gözyaşlarıyla Mor Felek Tarikatına geri döndü.

 

Hanxue Shan da masumluğu ve onun için beslediği hisleri gizlemeden yanına geldi.

 

Şişko da bir yaban tavuğuyla geldi. Meng Hao tavuğa baktı ardından alev çağırdı. İkisi uzun bir süre Tao Gölünün yanında oturarak herkesin bakışları altında yaban tavuğunu yediler.

 

Şişko kahkaha attı ve dişlerini bir kılıçla törpüledi. En sonunda Meng Hao'ya sıkıca sarıldı ve ardından gitti.

 

An Zaihai ve Lin Hailong da beraber gelmişlerdi. İç geçirerek geçmişi yad ettiler fakat Büyükusta Hap Şeytanı'ndan bahsetmekten kaçındılar. Hepsi de Meng Hao için... Mor Felek Tarikatındaki en önemli kişinin Ustası olduğunun farkındaydı.

 

Ye Feimu gelmedi. Mor Felek Tarikatından en son gelen kişi yaşlı bir adamdı. Gelişim merkezi çok yüksek değildi ama yaklaştığı anda Meng Hao'nun yüzünde bir gülümseme belirdi.

 

"Bai Yunlai."

 

"Fang... Meng Hao." Yaşlı adam istemsizce ona Fang Mu diye seslenecek gibi oldu.

 

Song Klanından, Altın Ayaz Tarikatından ve Tek Kılıç Tarikatından da gelenler oldu. Daha önce düşmanca yüzleşseler de şuan muhabbet ediyorlardı. Bunlar Güney Diyarındaki Meng Hao ile aynı neslin insanlarıydı, sadece Gelişen Ruh aşamasında en güçlü olan Tao Çocukları ve Seçilmişlerdi.

 

Meng Hao'yu gördüklerinde ister istemez geçmişte olanlar akıllarına gelmişti. Meng Hao Tao Göllerine bu sefer gelmeyen Li Klanından Li Tiandao'yu görememişti.

 

Wang Lihai ve zihninde derince yer etmiş olan Wang Tengfei konusunda ise 10.Patriğin soykırımından sonra hâlâ yaşayıp yaşamadıkları konusunda emin değildi.

 

Meng Hao'nun Güney Diyarına geri döndükten sonra hiç görmediği bir kişi de Han Bei idi. Siyah Elek Tarikatından Han Bei.

 

Onu ziyarete gelen son kişi Chen Fan olmuştu. Öncekinden daha yaşlı görünüyordu ve henüz Gelişen Ruh aşamasına ulaşamamıştı. Vücudu biraz sıskaydı ve Meng Hao'nun hatırladığı Chen Fan'ın tam zıttıydı.

 

Sanki geçmiş yüzyıllarda kalbi birçok sıkıntıyla dolmuş ve artık onu boğma noktasına gelmiş gibiydi.

 

İlk başta çok fazla konuşmadı ve yanında bir alkol sürahisi getirmişti sürekli içiyordu. Ne zaman olduğunu söylemek güçtü ama bir noktada günlük olarak içki içmeye başlamıştı. Bunun ardından bir süre sonra artık sadece içmek yetmiyordu ve sarhoş olması gerekiyordu.

 

O artık geçmiş yıllardaki parlayan güneş yada Yedi Kılıçtan biri değildi. Tarikat üyeleri arka arkaya onu geçmeyi başarmışlar ve onun Tek Kılıç Tarikatında yükselme hayali gerçekleşmemişti.

 

Fakat yine de gülümsedi. Meng Hao'ya gülümsdi ve bu gülümseme her zamanki ilgi ve sevgi içeren sıcak bir gülümsemeydi.

 

"Kıdemli Kardeş Chen..." Meng Hao ona bakarak konuştu. Eski dostlarını her gördüğünde ister istemez Reliance Tarikatını düşünüyordu.

 

"Gelişimine iyi odaklandığından emin ol," dedi Chen Fan. "Eğer Ölümsüzlüğe Yükselişe ulaşırsan ben de insanlara küçük kardeşimin bir Ölümsüz olduğu konusunda böbürlenebilirim." Chen Fang güldü ve Meng Hao'nun omuzunu tuttu. Ardından içkisinden büyük bir yudum aldı ve Tek Kılıç Tarikatına geri döndü.

 

Meng Hao Tek Kılıç Tarikatındaki bakışların çoğunun onu azarlar şekilde olduğunu görebiliyordu.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr