Bölüm 673: #####

avatar
5163 16

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 673: #####


 

Bölüm 673: #####

 

"Bir lotus yaratan on kılıç," diye düşündü Güneş Ruhu Azizi. "Bir formasyon yaratan on lotus!"

 

"Yüz kılıç ve devasa bir formasyon, hepsi Zaman gücüyle dolu. Güç dalgalandığında geride kurumayan hiçbir şey kalmaz!"

 

"En ilgi çekicisi ise her kılıç çiçeğinin binlerce varyasyon içermesi. On lotus devasa bir formasyona dönüştüğünde, çeşitlilik deçarpıcı biçimde artıyor. İçinde on binlerce çeşitlilik içeriyor olmalı!"

 

"Böylesine büyük bir formasyonu kontrol için şok edici bir Kutsal Duyu seviyesi gerekiyor. Ama tüm bunlar... sadece ikincil mesele. En önemlisi, formasyonun hem fiziksel form hem de içsel ruh içermesinin gerektiği. Onun Lotus Kılıç Formasyonu bu ikisine de sahip!" Güneş Ruhu Azizinin zihni titredi. Meng Hao'ya zaten büyük bir önem veriyordu ama şimdi aslında onu küçümsediğini fark ederken göz bebekleri büzüldü.

 

"Demek ilk dövüşümüzde gerçek gücünün sadece bir kısmını kullanmış. Eğer o zaman bu kılıç formasyonunu kullansaydo ben bile... kendimi ondan kurtarmak konusunda zorluk yaşayabilirdim!

 

"Zaman Gelişimcileri nadiren ortaya çıkar ama o beklenenden de şok edici. Ve bir de o alkol sürahisi var.... Onun aslında yüzde seksen ihtimalle memeleketinden geldiğini düşünüyorum. Ama tek problem oranın neresi olduğunu bilmemem!" Meng Hao'nun kılıç formasyonuna bizzat şahitlik eden Güneş Ruhu Azizi içten içe sarsılmıştı. Şuan yüz binlerce Deniz Şeytanı oraya doğru akın ediyordu.

 

Göz açıp kapayıncaya kadar deniz tamamen kaso ortamına dönüşmüştü. Meng Hao'nun kılıç formasyonu inanılmaz bir hızla dönerken gürleme sesleri yankılanıyordu.

 

Meng Hao her öldürdüğü Deniz Şeytanıyla birlikte aklından her şeyi hesaplıyordu. Güneş Ruhu Azizinin olduğu yerde şaşkın şaşkın durduğunu görünce ister istemez canı sıkıldı. "Hey üçkağıtçı! Eğer hemen bir şeyler yapmazsan sana yüzde otuz indirim bile yapmam!"

 

Güneş Ruhu Azizi soğukça homurdandı ve ardından sağ elini salladı. Aniden elbise kolundan 100,000 büyü sembolü havalanarak etrafında on tane büyülü sembol canavarı formuna büründü. Canavarlar kükreyerek Deniz Şeytanlarına doğru hücum ederek onları öldürmeye başladılar.

 

O sırada artık Meng Hao ve Güneş Ruhu Azizi birlikte çalışıyorlardı ve katliam hızla sdevam ediyordu. Eğer Diriliş Zambağının uyarıcı etkisi olmasa Üçüncü Halkada bu kadar Deniz Şeytanını öldürmek imkansız olacaktı. Şuan Deniz Şeytanları sanki bütün mantıklarını kaybetmiş gibiydi, adeta deliye dönmüşlerdi.

 

Deniz kan rengine dönüp katliam aşağı yukarı bir saat devam ettikten sonra aniden çevredeki bölge dört tane sarsıcı kükremeyle yankılandı.

 

Tam o anda şaşırtıcı bir şekilde dört bir yandan Beyazkemik Zambağına sahip dört tane devasa Deniz Şeytanı yaklaştı.

 

Bu Deniz Şeytanlarından biri devasa bir denizanasıydı. Dİğer üçünden birisi devasa bir mor deniz kaplumbağası ve diğer ikisi de tamamen birbirine benzeyen deniz ejderhalarıydı.

 

Onlar yaklaşırken denizde devasa dalgalar kıvrıldı ve Ruh Bölme auraıs yayıldı.

 

"İkimiz için ikişer tane ha?" Meng Hao hemen konuştu. "Var mısın bir yarışmaya, önce kim öldürecek? Eğer ben kazanırsam, indirim yüzde on olacak. Eğer sen kazanırsan yüzde kırk olmasına razı olacağım. Ne diyorsun?"

 

Güneş Ruhu Azizi göz kırptı. Daha hiç böyle uyanmaz biriyle karşılaşmamıştı. Meng Hao teklifini doğruca reddettikten sonra elbise kolunu sallayarak iki tane hayali, parlak kılıcın önünde ortaya çıkmasına neden oldu. Kılıçlar birbirine sürtünerek çift görüntülerin ortaya çıkmasına neden oldular. Yüzlerce kılıç bir kılıç yağmuruna dönüşerek ik ideniz ejderhasna doğru fırladı.

 

Güneş Ruhu Azizinin kolayca aldatılamayacağını gören Meng Hao başka bir şey söylemedi. Arkasını döndü ve sağ eliyle bir büyü hareketi uyguladı. Hemen beş tane Zaman Kılıcı ucu havalanarak inanılmaz bir hızla mor deniz kaplumbağasına doğru fırladı. Aynı sırada Zaman Kılıç Formasyonu yok oldu ve ardından yeniden göründüğünde deniz anasının etrafındaydı.

 

Meng Hao etrafı 10,000 büyülü sembolün yarattığı fırtınayla çevrili iki formasyonun ortasındaydı.

 

"Saldır!" diye gürledi. Aniden... beş Zaman Kılıcı ucu devasa deniz kaplumbağasının etrafında dönmeye başladı ve şok edici bir Zaman gücü saldı. Kaplumbağa kükredi ve sırtındaki Beyazkemik Zambağı ileri geri sallandı. Canavar tam ileri fırlayacaktı ama Zaman gücünün aurası içine girdiğinde titredi ve ardından yüzünde hayret dolu bir ifade belirdi. Hiç tereddüt etmeden kafasını kabuğunun içine çekerek savunmaya geçti.

 

Ne yazık ki Zaman gücünün karşısında hiçbir şey direnemezdi!

 

Be Zaman Kılıcı ucu 100,000 yılı aşan bir Zaman gücü yaydı. Güç deveran olurken dev kaplumbağanın vücudu hızla kurumaya başladı. Kan donduran bir çığlığın ardından bir patlama sesi duyuldu. Ruh Bölme gücüne sahip dev kaplumbağa anında duman ve küle dönüşmüştü....

 

Bu öldürmenin vahşiliği ve hızı Meng Hao'nun bile aniden konsantre olmasına neden olmuştu. Gözleri canlı bir ışıkla parladı.

 

"Ruh Taşlarım boşa gitmemiş!" diye düşündü.

 

Aynı esnada denizanası Lotus Kılıç Formasyonunun içine kısılmıştı. Mücadele etse de vücudu kurumaya başlamıştı. On nefeslik sürenin ardından bir gümbürtü sesiyle beraber kılıç formasyonu onu deniz suyunda yüzen küllere dönüştürmüştü.

 

Bu noktada Güneş Ruhu Azizi hedeflerinin daha bir tanesini öldürebilmişti. Omuzunun üstünden bakarak Meng Hao'nun Zaman hazinesinin etkileyici gücünü görmüştü. O anda göz bebekleri büzüldü ve aniden Meng Hao'nun düşündüğünden daha engin gizemlere sahip olduğunu fark etti.

 

Zaman akıp gitti. Saatler sonra hala bölgeye Deniz Şeytanları akın ediyordu. Deniz suyu kırpkırmızı olmuştu. Güneş Ruhu Azizi bile bu katliam seviyesinden etkilenmişti.

 

Fakat Deniz Şeytanlarını öldürdükçe giderek heyecanı da artıyordu. Hatta Denizdurağındaki üç kılıcı da çağrımıştı; kılıçlar her gittikleri yerde geriye ölü cesetlerden başka bir şey bırakmıyordu.

 

En sonunda Meng Hao'nun aslında hiçbir şey yapmasına gerek kalmamıştı. Olduğu yerde duruyor, kılıç formasyonu ve büyülü sembollerini deveran ettirmeyi sürdürüyordu. Deniz Şeytanlarını katlederken Güneş Ruhu Azizi adeta deliye dönmüş bir haldeydi. Sanki şuan bambaşka birine dönüşmüştü, ileri geri koşuştururken avazı çıktığı kadar kükremeler kopartıyordu.

 

"GEBEEERRR!!!" diye bağırdı, bir yandan da kahkaha atarken. Suyun altında olmalarına rağmen Gelişim merkezi onun bu kahkahalarının tüm bölgeyi doldurmasına neden oluyordu.

 

Meng Hao kana bulanmış Güneş Ruhu Azizine baktı ve düşündü. "Gelecekte, bu herifi kesinlikle kızdırmamalıyım...." Adamın önceki ağırbaşlı yüzü vahşetle dolmuş ve önceki ketum kişiliği şuan delilikle dengesizleşmişti, heyecanla oradan oraya koşuşturuyordu.

 

"Delirdi..." diye düşündü Meng Hao gözünü kırparak. "Acaba küçük üçkağıtçı kendisini uzun süredir baskılıyor muydu?" İzledikçe Güneş Ruhu Azizinin aslında biraz deli olduğunu düşünmeye başlamıştı.

 

Bir noktada artık papağan ortaya çıktı ve Meng Hao'nun omuzuna kondu. Güneş Ruhu Azizinin yaptığı katliamı izlerken gözleri kocaman açıldı. "O gerçekten de delirdi...." dedi.

 

Ete peltesi de andan başıyla onaylıyordu. "Bu deliyi kızdırma Meng Hao. Daha önce onun gibi insanlar gördüm ve hepsi de psikopattı!"

 

"Siz neden Şeytan kalplerini toplamıyorsunuz!?" diye söylendi Meng Hao. Papağan ve et peltesi pırıldayan gözlerle hemen havalandılar ve deniz zeminindeki Şeytan kalplerini toplamaya başladılar.

 

Güneş Ruhu Azizi bunu görse de fazla önem göstermedi. O anda öldürme eylemi onu çok mutlu ediyordu.

 

Daha fazla zaman geçti. Güneş Ruhu Azizi kendini tamamen katliama kaptırmıştı. Hatta ço ksayıda büyülü eşya kullanarak havanın patlama sesleriyle dolmasına neden olmuştu. Meng Hao ise öncekinden bile daha boş durumdaydı. En sonunda bacaklarını çaprazlayarak büyü formasyonunun içinde oturdu gözlerini kapattı, Gelişim merkezi gücünün üç parçasını kaynaştırmaya odaklandı.

 

Zaman hızla geçti. Katliam dört saatten daha uzun süredir devam ediyordu. Güneş Ruhu Azizinin sesi boğuklaşıyordu ve yine de öldürme arzusu azalmak bir kenara daha da artmıştı.

 

Bir süre sonra Meng Hao gözlerini açtı. Etrafındaki deniz suyu o sırada tamamen kıpkırmızı olmuştu. Güneş Ruhu Azizine bir bakış attıktan sonra gözlerini tekrar kapattı.

 

Bir tütsülük sürenin ardından vücudunu bir titreme aldı. Aniden ayağa kalktı ve kafasını deniz zemininde uzaklara doğru çevirdi. Aniden tüm benliği bir tehlike hissiyle yıkanmıştı.

 

Aynı esnada Diriliş Zambağı harekete geçti ve bir heyecan hissiyatı yayarak sanki dışarı çıkmak istiyormuş gibi davrandı. Bu işaret Meng Hao'nun zihnini uğultuyla dolmasına neden oldu. Aniden uzun adımlarla Güneş Ruhu Azizine doğru yürüdü ve ardından elini sallayarak savaş arabasının ortaya çıkmasını sağladı.

 

"Bu eğlenceli!" diye bağırdı Güneş Ruhu Azizi, gözleri tamamen kan çanağına dönmüştü.

 

"Sikeyim eğlencesini," Meng Hao hemen bıkkınlıkla gürledi. "Gidelim!" Bununla birlikte Güneş Ruhu Azizini tutmak için uzandı. Güneş Ruhu Azizinin gözleri şaşkınlıkla açıldı ama Meng Hao'ya engel olmayarak kendisini savaş arabasına çekmesine izin verdi.

 

GÜÜÜMM!

 

Savaş arabası fırlarken sayısız Deniz Şeytanını ezip geçti. Onların arasından geçip deniz yüzeyine çıktığında denizin derinliklerinden Güneş Ruhu Azizinin inanılmaz bir soğukluk hissetmesine neden olan habis bir aura yükseldi.

 

Bu soğuk ve habis auranın içinden aniden zayıf bir ses duyuldu. "Oğlum.... geri gel.... geri gel...."

 

Se yankılanırken denizin derinliklerinden devasa bi dokunaç fırladı, tıpkı devasa bir kara gölge gibiydi. Göz açıp kapayıncaya kadar onlara yetişmişti.

 

Öylesine inanılmaz bir hıza sahipti ki Meng Hao'nun savaş arabasını sarmanın eşiğindeydi. Meng Hao'nun gözleri aniden kan çanağına döndü. Mümkün olduğunca hızlı bir şekilde içinde kalan Ölümsüz Yol Gösterir'in Ölümsüz Qi'sini deveran etti.

 

 

Qi'nin gücü Güneş Ruhu Azizinin gözlerinin şaşkınlıkla açılmasına neden oldu. Ardından arkasındaki devasa dokunaca baktı ve tüyleri diken diken oldu. Fakat aynı esnada içinde daha da güçlü bir savama arzusu yükseldi.

 

Sağ elini salladı ve etrafında dolanan üç kılıcın dokunaca doğru fırlamasını sağladı.

 

Meng Hao oraya baktı ve gözleri öldürme arzusuyla titreşti. O da sağ elini sallayarak beş Zaman Kılıcı ucunun ve yüz kılıçtan oluşan Lotus Kılıç Formasyonunun o üç kılıcın arkasından gitmesini sağladı.

 

Büyük bir gümbürtü koptu. Hem Meng Hao'nun hem de Güneş Ruhu Azizinin ağızlarından kanlar geldi. Fakat ikisinin ortak gücü ve şaşırtıcı büyülü eşyaları dokunacın aniden duraksamasına neden olmuştu.

 

Tam büyülü eşyalarını geri çektiklerinde savaş arabası hareket etmeye başladı. Okyanusun üzerinde inanılma bir hızla fırladı ve ardından kayboldu.

 

Diriliş Zambağının dalı kızıl suyun içinden dışarı fırlasa da sonra yavaşça geri çekildi. Kırmızı dalgalar bir süre yayıldıktan sonra su tekrar durgunlaştı.

 

Çok uzaklarda, Denizdurağına yakın bir konumda savaş arabası aniden ortaya çıkarken bir hışırtı sesi duyuldu. Meng Hao'nun yüzü soluktu, aynı şey Güneş Ruhu Azizi için de geçerliydi. İkisi birbirlerine baktılar.

 

"Lanet olsun, o da neydi öyle!!" dedi Güneş Ruhu Azizi dişlerini sıkarak. "Ve onun dikkatini çekmeyi nasıl başardın? Sen basitçe sıkıntı çıkartmaya çok müsait birisin. İlk önce Wang Klanının 10. Patriği, şimdi de o lanet şey!?"

 

Meng Hao cevap verirken hiç tereddüt etmedi, "Sanki bir ara Üçüncü Halkadaki her şeyi kontrol ettiğini söylemiştin. Eğer sen onun ne olduğunu bilmiyorsan, benim onu bilmemi nasıl bekleyebilirsin!?"

 

İkili homurdandı ve öfkeyle birbirlerine baktılar. Bir an için ikisi de sustular.

 

En sonunda Güneş Ruhu Azizi söylendi, "Ne kadar Şeytan kalbi elde ettik?"

 

Meng Hao biraz hesaplama yaptı ve ardından gözleri parlamaya başladı. "Geçen seferkinin iki katı kadar," dedi.

 

Güneş Ruhu Azizi bunu duyunca aniden gülümsedi. "Denizdurağına geri dönelim ve bir kaç gün dinlenelim, ardından tekrar yapalım tamam mı?"

 

Bölüm İsmi: Şafak Ölümsüzünün Çağrısı

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr