Bölüm 654: #####

avatar
5845 17

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 654: #####


 

Bölüm 654: #####

 

 

Üçüncü Halka çok genişti ve çok sayıda Gelişimciyi içinde barındırıyordu. Çoğu 3 yada 5 kişilik gruplar halinde organize olmuş şekilde Üçüncü Halkanın çeşitli bölgelerinde Deniz Şeytanı avı yapıyordu. Bir Deniz Şeytanıyla karşılaşmak tamamen şans işiydi. Tabii ki bazı güçlü Deniz Şeytanları beraberinde inanılmaz felaketler de getirebiliyordu.

 

Üçüncü Halkada özellikle yeşim kayış haritalarında özellikle not edilen bazı bölgeler vardı. Bu bölgelere girmek isteyenler önceden özel hazırlıklar yapmalıydı.

 

Dahası Üçüncü Halkada üç Tarikatın ortaklaşa kurduğu Denizdurağı adında belli bir şehir vardı ve burada Gelişimciler alışveriş yapabiliyorlardı. Şehir devasaydı ve deniz yüzeyinden adeta büyük bir kale gibi yükseliyordu. Şehir şok edici büyü formasyonlarıyla kaplıydı ve burayı yıllardır Deniz Şeytanlarının saldırılarından koruyordu.

 

Şeherin içindeki karargahta üç Tarikatın 10,000'den fazla Gelişimcisi hazır bekliyordu. Ek olarak, şehirde üç Azizden birisi daima hazır bekliyordu. Onlar her yüz yılda bir değişiyorlardı.

 

Yıllardır üç Tarikat Kuzey Menzili, Güney Diyarı, Doğu Toprakları ve Batı Çölü güçlerinin bile tanıyacağı noktaya gelene kadar inanılmaz bir şöhret kazanmışlardı.

 

Günler sonra Meng Hao Üçüncü Halka denizinin üzerinde yoluna devam ediyordu. Sağ elini kaldırdı ve yıldırım çatırdadı. Aniden otuz metre uzunluğa sahip Temel Kurulum Gelişimcisine denk bir Deniz Şeytanı yok edildi.

 

Bu Deniz Şeytanının Şeytan kalbi yoktu. Fakat bazı nedenlerden dolayı Meng Hao'nun aurasını tespit ettiği anda adeta delirmiş ve her şeyiyle ona saldırmıştı. Meng Hao yolculuğu sırasında buna benzer yedi yada sekiz tane daha Deniz Şeytanına rastlamıştı.

 

"Bir şeyler yanlış!" diye düşündü kaşlarını çatarak. Sanki Üçüncü Halkaya geldiğinden beri kendisini büyük bir hedef haline gelmiş gibi hissediyordu. Nereye giderse gitsin Deniz Şeytanları onun için geliyordu.

 

Bir düşündükten sonra gözleri titreşti ve Kutsal Duyusunu dışarı gönderdi. Üç günlük aramanın ardından o sırada dikkatli bir şekilde Deniz Şeytanı avı yapan beş kişilik bir Gelişimci grubu tespit etti.

 

Onları uzaktan takip etti ve onlara varlığını hissettirmedi.

 

Fakat yarım gün sonra sekiz tane çıldırmış Deniz Şeytanının yaklaşmakta olduğunu hissetti. Bir anda sudan fırlayarak çıktılar. Beş Gelişimcinin yüzleri aniden şok ile doldu.

 

"Nasıl bu kadar fazla Deniz Şeytanı olabilir!!"

 

"Yoksa bu bölgede bir çeşit hazine falan mı var!?" Beşli hemen panikle kaçmaya başladılar. Tabii ki Deniz Şeytanları onların peşinde değildi, bu yüzden kolayca kaçabildiler.

 

Meng Hao kaşları çatık bir halde havada duruyordu. Olup bitenleri gözlemledikten sonra Deniz Şeytanlarını çeken şeyin kendisi olduğunu anlamıştı!

 

"Bende onları delirten özel bir şey mi var?" diye düşündü, gözleri titreşiyordu. Aşağıda Deniz Şeytanları son hızla hucüma geçmişlerdi. Meng Hao soğukça homurdandı ve ardından sağ elini salladı. Aniden 30,000 yıllık Zaman gücüne sahip kılıç ucu dışarı çıktı. Meng Hao kontrolü altında siyah bir ışık ışınına dönüşerek doğrudan yengece benzeyen bir Deniz Şeytanına doğru fırladı.

 

Deniz Şeytanına doğru fırladığında yaratık aniden tamamen griye dönüştü, sanki on binlerce yıllık zaman atlaması yaşamış gibiydi. Göz açı kapayıncaya kadar küllere dönüşmüştü.

 

Işın diğer altı Deniz Şeytanına doğru ilerlemeye devam etti ve Gelişim merkezlerinin seviyesine bakmaksızın hepsini kurutarak küllere dönüştürdü.

 

Son Deniz Şeytanı ise bir deniz kaplumbağasına benziyordu. Yaratık olanları görünce gözleri dehşetle açıldı. Buna rağmen hala Meng Hao!ya saldırma dürtüsüne direnemiyor gibiydi. Bu sanki kontrol edemediği bir içgüdü gibiydi. Kükreyerek ileri doğru atak yaptı.

 

Meng Hao sadece birkaç düzine metre uzunluğa sahip olan deniz kaplumbağasına soğuk gözlerle baktı. Zaman Kılıcı ucunu bir kenara koydu, ardından bir büyü uyguladı. Dağ Tüketme Efsunu ortaya çıktı ve devasa dağ zirvesi indi. Doğruca deniz kaplumbağasına vurarak onu içinde mühürledi. Meng Hao elbise kolunu sallayarak dağı ve bölgedeki diğer Şeytan kalplerini topladı. Ardından uzaklara doğru yoluna devam etti.

 

Çok geçmeden Meng Hao bir adanın yakınında adeta hiçlikten ortaya çıkıverdi. Aniden adadan gelen bir kükreme duyuldu. O anda Meng Hao istemsizce kaşlarını çattı. Orada ne tür bir vahşi canavarın ya da Deniz Şeytanının olduğunu bilmiyordu ama hiç beklemeden bir avuç saldırısı gönderdi. Tüm adam sarsılıp titrerken avuç saldırısı kükremenin geldiği bölgeye sertçe vurdu.

 

Ada titredi ve ardından tamamen sessizliğe büründü. O bilinmeyen yaratık tek bir saldırıyla öldürülmüştü.

 

Meng Hao bacaklarını çaprazladı ve ardındansa elini salladı. Hemen depolama çantasındaki içinde deniz kaplumbağası mühürlenen dağ zirvesi dışarı çıktı.

 

Meng Hao'nun bu deniz kaplumbağasına ilk baktığında aklına gelen şey yaşlı kaplumbağa Reliance olmuştu. Bir an kaşlarını çattı, ardından bir parmağını sallayarak dağ zirvesinin ortadan kaybolmasına neden oldu. Deniz kaplumbağası ona kıpkırmızı vahşi gözlerle bakıyordu. Ardından kükredi ve saldırıya geçti. Meng Hao'nun sağ eli aniden aşağı doğru sallandı.

 

Bir gümbürtüyle beraber devasa, görünmez bir avuç deniz kaplumbağasının üzerine çöktü. Yaratık ne kadar çabalasa da kendini kurtarmaktan acizdi. Sadece Meng Hao'ya bakarak kükreyebiliyordu.

 

"Beni yemek mi istiyorsun?" diye sordu Meng Hao sakince. Şeytan Mühürleyici aurasını ona doğru gönderdi ama deniz kaplumbağasından herhangi özel bir tepki alamadı. Yaratık sanki onu tek bir lokmada yutmak istiyormuş gibi kükremeye ve çabalamaya devam etti.

 

"Demek bunun Şeytan mühürlemeyle alakası yok öyle mi?" diye düşündü. Aurasını geri çekti ve ardından depolama çantasındaki eşyalarını çıkartıp bir bir kenara koymaya başladı. Ama deniz kaplumbağasının bu eşyalardan hiçbirine ilgi göstermediğini keşfetti. Sadece Meng Hao'ya bakıyordu.

 

"Depolama çantamdaki herhangi bir şeyle de ilgisi yok. Gerçekten bizzat benimle mi alakalı? Bunun nedeni Dünyevi Kutsama olabilir mi?" Meng Hao bir süre düşüdükten sonra daha iyi bir açıklama bulamadı.

 

Ne de olsa Şeytan Ölümsüzü Vücudunun bazı özelliklerine sahipti. Meng Hao bunun Deniz Şeytanlarını bir şekilde cezbediyor olabileceğini makul buldu.

 

Biraz daha düşündükten sonra gözleri canlı bir ışıkla parlamaya başladı. Sağ elini kaldırarak parmağının ucunda bir kesik açtı ve ardından biraz kan çıkarttı. Deniz kaplumbağası aniden deliye döndü, ileri hucüm edip kanı almak istermiş gibi kükreyip çabaladı.

 

"Demek öyle," diye düşündü Meng Hao. Parmağındaki kesik aniden iyileşti ve bunun ardından ayağa kalktı. Daha sonra baş belası deniz kaplumbağasından kurtulmak istermiş gibi elini kaldırdı. Fakat daha hareketini tamamlayamadan önce eli havada durdu.

 

"Ya tam açıklaması bu değilse...?" diye düşündü. Kaplumbağaya bir kez daha baktı ve ardından Şeytan Ölümsüzü Pagodasından aldığı ve daha önce hafıza silmek için kullandığına benzer bir kutsal beceriyi hatırladı.

 

O zamanki Gelişim merkezini düşününce bu beceriyi kullanmak ters etkiler yaratacaktı. Fakat şimdi kullanırsa ters etkinin seviyesi minimumda kalacaktı. Vücudu yıldırım gibi parladı ve doğrudan deniz kaplumbağasının yanında beliriverdi. Kaplumbağa ona açgözlülükle bakarken Meng Hao elini kaplumbağanın kafasına doğru bastırdı.

 

"Ruharayışı!" Bu sadece hafif bir dokunuştu ama deniz kaplumbağasının vücudu aniden kaskatı kesildi.

 

Meng Hao'nun gözlerinden beyaz ışık yayıldı. Kısa bir anlık zaman diliminde deniz kaplumbağasının zihnine girdiğini hissetti. Oradaki vahşiliği, deliliği ve arzuyu hissetti.

 

Ayrıca Meng Hao'nun zihninde akan rastgele anılar da vardı. Bu tekniği ilk defa kullandığı için onu biraz rahatsız hissettiriyordu. Fakat Gelişim merkezi bu kötü hissiyatı bastırdı ve deniz kaplumbağasının anılarında aradığı cevabı bulmaya çalıştı.

 

Bir süre araştırdıktan sonra aniden odağı zirve noktasına ulaştı. Deniz kaplumbağasının sağlam anıları içinde bir kelimeyle karşılaştı.

 

"... zambak ...."

 

Meng Hao'nun yüzü titreşti ve sağ elini hemen geri çekti. Deniz kaplumbağası o sırada yere uzanmıştı ve nefes nefese kalmıştı. Biraz önce üzerinde kullanılan Ruharayışı onu ya öldürecek yada yaralı bırakacaktı.

 

"Zambak...." diye mırıldandı Meng Hao. Bununla birlikte kafasını eğerek kendine baktı, ardından sağ elini kullanarak karnına sertçe bastırdı. Tüm vücudu sallandı ve ardından hem Gelişim merkezi hem de Qi ve kan anlamında zayıflamaya başladı.

 

O zayıflarken aynı sırada bir büyü hareketi uyguladı. Ortaya kendi üzerine yerleştirdiği ve enerjisinin tükenmesine neden olan bir mühür çıktı. Baskı altında Gelişim merkezi Gelişen Ruh aşamasına, ardından Nüve Formasyonu aşamasına ve ardından Temel Kurulum aşamasına düştü....

 

Şuan kendisini bu seviyeye kadar zayıflatmışken sessizce başka garip bir aura ortaya çıktı. Bu aura Diriliş Zambağına ait auraydı!

 

Normalde Meng Hao çok güçlüydü ve onun aurasını kolayca fark edilemeyecek seviye baskılıyordu. Fakat şimdi bilerek kendini zayıflatınca Diriliş Zambağının aurasının daha açık bir hale gelmesini sağlamıştı.

 

Aura ortaya çıktığı anda Meng Hao'yu derinden sarsan bir şey oldu.

 

Biraz önce ölümün eşiğine gelmiş olan deniz kaplumbağası aniden kafasını kaldırdı. Gözleri odaklandı, şok edici bir kükreme koparttı ve ardından Meng Hao'ya doğru saldırdı. Onun vücudu baskı altındaydı ama bunu önemsemedi. Kükreyip çabalayarak kabuğunun çatlamaya ve parçalanmaya başlayana kadar uğraştı. Vücudu parçalanmaya başladı ama gözleri kıpkırmızıydı ve kafası adeta vücudundan ayrılmak istiyormuş gibi şiddetle ileri uzanmaya çalışıyordu. Meng Hao'ya doğru ağzı açık bir halde uzanmaya çalışan kafa ölürken her yere kanlar saçıldı.

 

Meng Hao birkaç adım geriledi. Ölen gözlerdeki arzu ve deliliği net bir şekilde görebiliyordu. Çevresine bakarken gözleri titreşti. Denizin yüzeyinde büyük dalgalar kıvrıldı ve delilikle dolu bir çok şok edici auranın dört bir yandan ona doğru geldiğini hissetti.

 

Meng Hao heme aurayı kesti ve mührü serbest bıraktı. Enerjisi hızla yükseldi ve Diriliş Zambağının aurası baskılandı. Çevredeki denizdeki delilik küçük bir seviyeye düştü.

 

Meng Hao aniden yeşil bir dumana dönüştü ve ortadan kayboldu.

 

Tekrar ortaya çıktığında uzaklarda bir noktada havadaydı.

 

"Demek Deniz Şeytanlarının ilgisini çeken şey Diriliş Zambağıymış!"

 

"Şimdi düşündüm de Ustam zamanında Diriliş Zambağı enfeksiyonundan dolayı birisinin ona yardım istemek için geldiğini anlatmıştı. Onun şuan ölü olup olmadığını bilmiyorum. Tek hatırladığım şey onun... Samanyolu Denizinden olduğuydu."

R.N: Büyükusta Hap Şeytanı Meng Hao'ya zamanında Saygıdeğer Gümüşlamba isimli birinin kendisine Diriliş Zambağıyla alakalı yardım istemek için geldiğini anlatmıştı. Bu olay 294.bölümde vuku bulmuştu.

 

"Eğer onu bulabilirsem belki de bana Diriliş Zambağını daha iyi anlamak konusunda yardımı olabilir." Meng Hao bir an düşündükten sonra tekrar ortadan kayboldu.

 

Bu sırada, Üçüncü Halkanın çok çok uzak bir noktasında, İkinci Halkanın derinliklerinde....

 

Bu bölgedeki su siyatı ve her yere bir sessizlik hakimdi. Denizin yüzeyi bile sakindi, herhangi bir dalgalanma bile yoktu. Ayrıca üzerinde bir figürün meditasyon pozisyonunda oturduğu siyah bir ada vardı. Bu figürün dış görünüşü bir Gelişimciyi andırıyordu ama alnında spiral bir boynuz uzantısı vardı. Etrafı çok sayıda kemikle doluydu, bunların çoğu Gelişimci kemikleriydi.

 

Figürün gözleri aniden açıldı ve her gözünde ikişer tane göz bebeği görüldü. Vücudundan vahşi bir aura patladı.

 

"Diriliş... Zambağı...."

 

Bölüm İsmi: Zambak....

-----

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44265 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr