Bölüm 648: Üçüncü Halka Fırtınarüzgarı Ayrımı

avatar
6876 15

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 648: Üçüncü Halka Fırtınarüzgarı Ayrımı


 

Bölüm 648: Üçüncü Halka Fırtınarüzgarı Ayrımı

 

Samanyolu Denizi dört halkaya ayrılıyordu ve dışarıdaki Dış Deniz çoğunlukla çeşitli Gelişimci Klanlarının yaşadığı küçük adalarla doluydu. Bu Klanlar arasında en güçlü Gelişimciler Nüve Formasyonu aşamasındaydı.

 

Onlara göre Dördüncü Halka son derece tehlikeli bir yerdi, sadece hırsız ve katillerle dolu olmakla kalmayıp aynı zamanda vahşi deniz canavarlarına da ev sahipliği yapıyordu. Ek olarak burada güçlü Tarikat ve Klanlar vardı.

 

Bu Tarikat ve Klanlardan bazıları Gelişen Ruh Gelişimcileri tarafından yönetiliyor ve bu durum bu bölgeyi tamamen tehlikeli kılıyordu. Fakat herkesin bildiği üzere burada tıpkı Zhang Klanı gibi bazı iyi talihlere rastlamak da imkansız değildi.

 

Tabii ki Dördüncü Halkadaki Gelişimciler için de Üçüncü Halka... hem fırsat hem de tehlikelerle dolu yasaklı bir bölge gibiydi!

 

Gelişen Ruh aşamasında olmadan Üçüncü Halkaya giren biri hayatını büyük bir riske atmış sayılırdı. Eğer şanssızsa bir Gelişen Ruh Gelişimcisi bile Üçüncü Halkada kolayca ölebilirdi. Bunun nedeni Üçüncü Halkanın gereğinden fazla sayıda deniz canavarıyla dolu olmasıydı.

 

Buna rağmen hala Üçüncü Halkaya girme girişiminde bulunan birçok Gelişimci vardı. Hatta orayı evi haline getiren bazı uzmanlar bile vardı.

 

Gelişimcilerin böylesine tehlikeli bir bölge tarafından cezbedilmelerinin nedeni potansiyel kazançtı!

 

Deniz canavarları Deniz Şeytanları olarak bilinirdi ve onların kalpleri değerli hazine olarak görülüyordu. Bu nesneler Ruh Taşına benziyordu ve benzer işlevlere sahipti. Bir Şeytan kalbi düşük seviye Ruh Taşından daha üstündü ve aslında kalite anlamında orta seviye Ruh Taşına daha benzerdi.

 

Hatta özellikle bazı güçlü Deniz Şeytanlarının kalpleri yüksek seviye Ruh Taşlarına denkti. Bu şeyler hiçbir Gelişimcinin görmezden gelemeyeceği değerli hazinelerdi.

 

Ne de olsa Samanyolu Denizinde herhangi bir Ruh Taşı ocağı yoktu ve bu yüzden Ruh Taşı üretmelerine imkan yoktu. Gelişimcilerin Ruh Taşına ne kadar değer verdiği göz önüne alınınca Samanyolu Denizinde Şeytan kalplerinin nasıl çabucak ticaret eşyası olması şaşırtıcı değildi.

 

Hatta sadece Şeytan kalpleriyle satın alınabilecek bazı değerli eşyalar bile vardı!

 

Şeytan kalbi elde etmek için kişin Üçüncü halkaya girmesi ve biraz iyi talih elde etmek için risk alması gerekiyordu. Tabii ki güçlü Deniz Şeytanları acımasız ve vahşi bir yaradılışa sahipti ve Gelişimcilere karşı son derece düşmanca davranırlardı. Gelişimcilerle onlar adeta ateşle su gibilerdi!

 

Yine de Samanyolu Denizi Gelişimcilerinin Şeytan kalbine duydukları arzu önüne geçilemez durumdaydı.

 

Samanyolu Denizinde bazı insanların Üçüncü Halkaya giderek bir gecede nasıl zengin olduğuna dair bir çok hikaye anlatılırdı. Bu nedenle yıllar boyunca sayısız Gelişimci orada öleceği neredeyse kesin olsa da cesaretini toplayabilmişti.

 

Meng Hao Zhang Klanının ona vermiş olduğu yeşim kayıştaki bilgiler sayesinde bunun gayet farkındaydı. Yeşimde çok zengin detaylar bulunmasa da Meng Hao için genel bir kavrayış elde etmek için yeterli olmuştu.

 

O sırada Samanyolu Denizinin Dördüncü Halkasının belli bir yerinde havada bir ışık ışını ilerliyor ve aşağıdaki denizin çalkalanmasıne ve kabarmasına neden oluyordu.

 

Bu ışının içinde yeşil cübbeli uzun gri saçları dalgalanan bir adam görünüyordu. Genç görünüyordu ama aynı zamanda zayıf, kadim bir havaya da sahipti.

 

Gözleri yıldız gibiydi ve siması gayet yakışıklıydı. Ayrıca biraz da bilgini andırıyordu. Bu kişi tabii ki Meng Hao idi.

 

Artık Azizin adasından bir aylık mesafe uzaktaydı. Tüm bu zaman boyunca Samanyolu Denizinin üzerinde yoluna devam etmiş ve bölgeye dair daha iyi bir kavrayış kazanmıştı.

 

Şuan aklında birçok düşünceyle beraber yoluna devam ederekn gözleride canlı bir pırıltı vardı.

 

"O ölen Wang Klanının 10. Patriğinin gerçek benliği olmamalı. Eğer gerçek benliği olsaydı harika olurdu ama değilse... o zaman tehlikeden geçici olarak kurtuldum demektir. Tekrar ölümcül bir krizin içine düşmem uzun sürmeyecektir."

 

Meng Hao yoluna devam ederken düşünmeye de devam etti. Papağan yanında uçarak ona eşlik ediyordu. Ara sıra suyun içine dalıyor ve ardından tekrar uzaklara fırlıyordu. Belli ki çok eğleniyordu.

 

Meng Hao Zhang Wenfang'ın verdiği yeşim kayışı çıkarttı ve onu bir kez daha dikkatlice inceledi.

 

"Dördüncü ve Üçüncü Halkalar arasında bitmek bilmeyen rüzgar var," diye düşündü. "O canlı herhangi bi şeyi paramparça edebilecek bir fırtına. Tıpkı hiç kimseyi Üçüncü Halkaya almak istemeyen devasa bir ayrım gibi...." Yeşim kayıştaki harita denizi tasvir ediyordu ve Dördüncü Halkadan başka çok fazla bir şey yoktu. Yani çoktan Meng Hao için kullanışsız duruma düşmüştü.

 

Vücudu yıldırım gibi çakarak Samanyolu Denizinin daha derin bölgelerine doğru yoluna devam etti.

 

"Haritam olmasa da Samanyolu Denizi halka benzeri bölgelerle düzenlenmiş. Tek yapmam gereken daha derinlere gitmek." Hızını artırdı ve papağan ona yetişmek için daha da hızlandı.

 

Zaman geçmeye devam etti. Kısa süre sonra iki ay geride kalmıştı.

 

Meng Hao Dördüncü Halkanın büyüklüğü karşısında şaşkınlık geçirmişti. Üç aydır durmaksızın yoluna devam etmişti. Ara sıra çeşitli Tarikat ve Klanların yaşadığı adalar gözüne çarpmıştı.

 

Bu gruplar nesiller boyunca Samanyolu Denizinde yaşamışlardı ve bölge hakkında oldukça bilgililerdi. Meng Hao'nun Gelişim merkezinin düşününce bu gruplardan harita elde etmek basit bir olay olacaktı. Tüm Dördüncü Halka bölgesinin dış hatlarını ayrıntılarıyla öğrenmesi çok uzun sürmedi.

 

Ek olarak, Üçüncü Halka hakkında da bir şeyler öğrenmişti.

 

"Üçüncü Halkada üç tane Aziz var!"

 

"Bu Üç Aziz olarak adlandırılan kişiler üç Tarikata ldierlik eden üç tane Ruh Bölme Gelişimcisi. Deniz Mabudu Tarikatı, Uçan Ölümsüz Tarikatı ve Güneş Ruhu Toplumu!

 

"Bu üç Tarikat Üçüncü Halkaya kimin girip kimin giremeyeceğine karar veriyor. Ek olarak Üçüncü Halkada üç farklı konumda Deniz Şehirleri inşa etmişler ve gelip geçen insanlar buralara uğramak zorundalar. İçeri girmek isteyen herhangi biri belli bir miktar Ruh Taşı ödemek zorunda. Dahası, ayrılmak isteyen birisi de içeride ne kadar kaldığına bağlı olarak belli bir Ruh Taşı ödemek zorunda...." Meng Hao elinde tuttuğu yeşim kayıştaki bilgileri düşünürken havada süzüldü.

 

"Bu üç Deniz Şehri insanları rüzgardan güvenle içeri sokup çıkarabilmek için özel bir yönteme sahip."

 

"Söylentilere göre Üçüncü Halkanın çevresinde daima bir rüzgar yoktu. Üç Azizlerin ataları bir araya gelerek kasten onu çağırmışlardı. Ardından kendi nesilleri ondan geçebilmişti."

 

"Üç Tarikat enginkaynaklara ve on binlerce üyeye sahip. Bilinmeyen bir nedenden ötürü her Tarikat yalnızca tek bir Ruh Bölme uzmanı çıkartıyor. Fakat sahip oldukları derin kaynaklar yüzünden Tao Arayışı Gelişimcileri bile onlara bulaşmadan önce iki kez düşünmeli."

 

Yeşim kayışı bir kenara koyan Meng Hao'nun gözleri pırıldadı. Biraz düşündükten sonra bu üç Deniz Şehrinden birine doğru gitmeye karar vermedi. Aksine elde ettiği haritalar yardımıyla doğruca kasırgaya gidecekti.

 

"Eğer Wang Klanı gerçekten de ölmediyse, o zaman Üçüncü Halkaya Deniz Şehirleri yoluyla geçersem arkamda bir iz bırakmış olurum. En iyi yöntem içeri zorla girmek olacak!

 

"Bu yolla, üç Tarikat benimle ilgili herhangi bir kayıt tutmamış olacak. Wang Klanının 10. Patriği beni aramak için gelse bile, değiştirilmiş auramla beni bulması zor olacak, en azından geçici bir süre." Kararını veren Meng Hao aurasını alevlendirdi ve hızla ilerledi.

 

Birkaç gün sonra ileride bir fırtına rüzgarı göründü.

 

Gümbürtü sesleri yankılanıyordu ve yaklaştıkça fırtına rüzgarları Göklere doğru uzanan devasa bir duvarı andırmaya başlamıştı. Bu duvar halka şeklindeydi ve sonu yok gibiydi; göz alabildiğince uzanıp gidiyordu.

 

İçeri ve dışarı sürekli pus girip çıkıyor, beraberinde uğultu ve çığlık sesleri getiriyordu. Sanki içeride kötü ruhlar ve şeytanlar cirit atıyor, girmek isteyen gelişimcileri durdurmayı bekliyor ve Deniz Şeytanlarının dışarı çıkmalarını engelliyor gibiydi.

 

"Yeşim kayıştaki bilgilere göre Dördüncü Halkada da Deniz Şeytanları mevcut. Bu fırtına rüzgarlarının güçlü olsada bazı zayıfnoktalar barındırdığını gösteriyor." Meng Hao fırtına rüzgarlarının dışında durdu, saçları ve elbisesi şiddetle dalgalanıyordu.

 

Fırtına rüzgarlarının içinde yıldırımlar çatırdıyordu. Bölgedeki deniz suyu ise ikiye ayrılmış gibiydi. Fırtınanın dışında dalgalar kabarsa da içeriye giremiyorlardı. Sadece dışarıdan duvara çarpıyorlar ve tüm bölgeyi sonsuz bir yağmur ötüsüyle dolduruyorlardı.

 

Meng Hao durumu bir an inceledi, ardından aşağıdaki deniz yüzeyine baktı. Gözleri bir an pırıldadı ve ardından Gelişim merkezini deveran etti. Kısa süre sonra gözlerinde deniz saydamlaşmaya başladı ve onun aşağıdaki dünyayı görmesine olanak sağladı.

 

Gördüğü şey fırtına rüzgarlarının denizin aşağısına da uzandığıydı. Su akışını bozmadıkları görünse de Meng Hao Kutsal Duyusunu derinlere gönderdiğinde suda dokunmaya bile cesaret edemeyeceği şok edici şeylerin olduğunu hissetti.

 

Kutsal Duyusunu geri çekti, ardından derin bir nefes aldı ve gözlerini kapattı. Şuan içindeki Gelişim merkezi gücü sadece beş parçayla dalgalanıyordu. Zaman geçtikçe onları yavaş yavaş tek parçaya kaynaştıracaktı.

 

Aurasını ayarladıktan sonra gözlerini açtı ve sanki Gök ve Yere karşı zor kullanmaya hazırlanıyormuş gibi bir ışıkla parladı. Aurası patladı ve Dokuzuncu Animaya girdi.

 

Meng Hao'nun dünyevi vücudu uğuldadı ve göz açıp kapayıncaya kadar gücünün zirvesine ulaştı. Yüzünde ölümcül bir kasvetli ifade bürüdü ve Gelişim merkezinin enerjisi muazzam bir güçle dışarı taştı. Meng Hao'nun etrafındaki hava çatlayıp parçalandı ve yakınına düşen herhangi bir yağmur damlası anında üç yüz metre uzağa itildi.

 

Meng Hao derin bir nefes aldı. Vücudu yayda gerilen bir ok gibiydi. Aniden ileri fırladı ve göz açıp kapayıncaya kadar fırtına rüzgarıyla temasa geçti. Hiç tereddütsüz içeri girdi.

 

Uzaktan bakınca fırtına acımasız görünüyordu, ilkel canavar adeta ağzını açmış ve Meng Hao'yu yutmuştu.

 

Meng Hao fırtına rüzgarlarının içnie girdiği anda şiddetli bir kuvvetle sarıldı. İleri doğru yoluna devam edereken yüz ifadesi her zamanki gibiydi. İlerideki pus paramparça oluyor gibi görünürken gümbürtü sesleri duyuldu. Coşkulu rüzgar da adeta yerle bir olmuş gibi göründü.

 

Adeta Meng Hao'yu durdurmaktan aciz gibilerdi. Saçları kafasının etrafında dans ederken herhangi bir yara dahi almadı. Şeytan Ölümsüzü Tarikatında tecrübe ettiği Yeraltı Dünyası Rüzgarına kıyasla bu neredeyse hiçbir şeydi.

 

Gümbürtülü sesleri arasında yoluna devam ederken fırtına rüzgarlarının içindeki pus dağıldı ve çalkalandı. Kısa bir sürede Meng Hao çoktan üç bin metre yol almıştı bile.

 

Etrafı uğultulu rüzgarla ve simsiyah bir karanlıkla kaplıydı, aralara parlak yıldırımların parlamaları serpiştirilmişti. Yoluna inatla devam ederken yüzü ifadesizdi. Ruh Bölme dünyevi vücudu ve korku verici Gelişim merkezi onun daha da derinlere ilerlemesine olanak sağlıyordu.

 

Her nefes aldığında sayısız yıldırım arkı ona doğru fırlıyordu. Fakat onu vurduklarında basitçe özümseniyorlardı. Eğer bir yabancı bu olanları görseydi kesinlikle şok içinde kalacaktı.

 

Antik zamanlardan modern zamana kadar çok az sayıda kişi Samanyolu Denizindeki fırtına rüzgarları boyunca tek başına yol almaya vasıf olmuştu.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr