Bölüm 644: Patrik Kurtar Beni!

avatar
5178 16

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 644: Patrik Kurtar Beni!


 

Bölüm 644: Patrik Kurtar Beni!

 

"Bir tane daha mı?" Patrik Reliance'ın öfkesi bir kez daha alevlendi. Son derece kızgındı. Meng Hao'yu göndermek için verdiği onca çabanın sonunda nihayet amacına ulaşmanın eşiğine gelmişti.

 

Ama bu kritik anda bir kör cahil yine sıkıntı çıkarmak için gelmişti. Patrik Reliance Meng Hao'nun adada kalmak için bahane bulması düşüncesi karşısında son derece gergindi. Bu nedenle öfkesi gökyüzüne kadar yükselmişti. Tam bu yeni gelen adamı avucunun içinde ezecekken aniden tüm vücudunu bir titreme aldı. Kafasını kaldırdı ve yüzünde öfkeden eser yoktu. Meng Hao ile baş ederken bu ruh hali değişimi çok kolay olmuştu. Şimdi yüz ifadesi gayet ciddiydi.

 

Denizin derinliklerine doğru gözlerini dikti.

 

Yanındaki Guyiding Üçyağmur da benzer bir hissiyata sahipti. Kafasını kaldırdı ve yüzü titreşti. Onun yanındaki sürekli sessiz kalan Kayık Ruhu da bakışlarını uzaklara dikmişti.

 

Bu sırada zorba yaşlı adam Ruh Taşı dağını görmüş ve kalbi adeta titremişti. Etrafına bakındı ve sıra dışı hiçbir şey göremedi, ardından kaşlarını çatarak Meng Hao'ya döndü.

 

Meng Hao da ona baktı ve bakışları buluştuğunda güldü.

 

Bu sahne yaşlı Gelişen Ruh Gelişimcisinde garip bir hissiyat yaratmıştı. Aniden şüpheli bir şeylerin olduğunu hissetti ve hemen birkaç adım geriledi.

 

Tam konuşmak üzereyken Meng Hao'nun yüzü aniden titreşti. Kafasını uzatarak uzaklara doğru baktı. Aynı esnada tüm benliği şiddetli bir vahşi aurayla patladı. Fiziksel olarak büyümese de yaşlı adamın gözünde aniden devasa bir boyuta ulaşmış gibi göründü. Yaşlı adam aniden Meng Hao'nun karşısında kendisini bir böcek gibi hissetti.

 

Meng Hao'dan taşan patlayıcı aura yaşlı adamın titremesine ve nefesinin kesilmesine neden oldu. Gözleri şaşkınlıkla açıldı ve zihni kükreme sesiyle doldu.

 

"Gelişen Ruh aşamasının büyük döngüsü!!" diye düşündü hem zihni hem de vücudu titrerken. Adeta yüzündeki kan çekilmişti.

 

Göz açıp kapayıncaya kadar Meng Hao'nun aurası yükselmeye devam edip belli bir bariyeri aştıktan sonra aniden rüzgar ve bulutlar çalkalandı ve gök ve yer karardı. Gök gürültüsü çatırdamaları duyuldu.

 

Meng Hao'nun enerjisi binlerce kilometrelik alanı kapladı ve bir burgaç ortaya çıktı. Burgaç hızla dönerek Gök ve Yer ile bağlanmış gibi görünecek bir noktaya kadar yükseldi. Havada bir yarık ortaya çıktı ve sanki dünyanın kendisi Meng Hao'nun Gelişim merkezinin patlayıcı gücüne direnemiyormuş gibi göründü.

 

"Ruh... Ruh Bölme!!" Bu fırtınanına içinde kalmak yaşlı adamı öfkeli bir denizin içindeki bir yaprak gibi yada parçalanmanın eşiğindeki bir kayık gibi hissettirdi.

 

Zihni uğuldadı ve tamamen allak bullak oldu, ve yüzündeki kan adeta bir ölüyü andırana dek çekildi. Bir Ölümsüz gibi görünen Meng Hao'ya ve burgaca kocaman açılan gözleriyle bakarken vücudu adeta bir ekran gibi titredi.

 

"Ben... ben gerçekten de bir Ruh Bölme tuhafını mı soymaya yeltendim...." Adamın titremesi kısa süre içinde yerini hayret ve tarifsiz bir korkuya bıraktı. Olayın şok edici değişimi onu tamamen rahatsızlığa boğmuştu. Tahminine göre hayatı boyunca yaptığı en delice şeydi bu.

 

Titrerken aniden daha önceki konuşmasını tamamlamadığı için inanılmaz bir sevinç hissetti. Belki de hala arkasını dönüp oradan uzaklaşma şansı olabilirdi.

 

"Kıdemli.... Kıdemli, ben...." Adam kekeleyerek açıklamaya yapmaya çalışırken Meng Hao elbise kolunu fiskeledi. Aniden bütün Ruh Taşları ortadan kayboldu. Gelişen Ruh Gelişimcisini görmezden gelerek havalandı ve uzaklara doğru baktı.

 

Gördüğü şey denizin üzerindeki gökyüzünde ilerleyen uzun bir ışık ışınıydı. O Meng Hao'ya doğru gelirken adeta Gök ve Yeri parçalamaya muktedirmiş gibi görünüyordu. Gümbürtüler duyuldu ve kısa süre sonra ışının içinde beyaz cübbeli bir Gelişimcinin figürü görüldü. O yaşlı değil orta yaşlı bir görünüme sahipti. Işının içinde uzun adımlarla ilerlerken elleri arkasından bağlıydı.

 

Saçları kafasının etrafında dans ediyor ve geçtiği her yerde bozulmalar yayıyordu. Sanki geçtiği her yerde dünyanın doğal kanunları onun yüzünden değişiyor gibiydi. Aşağıdaki denizde dalgalar kabarıyor, gürlüyor ve uğulduyordu.

 

Dikkatlice bakınca denizin o kısmının sanki inanılmaz bir baskı yüzünden aşağı doğru çökmüş olduğu görülebilirdi.

 

"O sonunda geldi!" diye düşündü Meng Hao. Gözleri ışıl ışıl parladı ve hiç tereddüt etmeden Dokuzuncu Animaya girdi!

 

Güm!

 

İçinden daha öncekinden bile büyük bir enerji patlarken vücudu şiddetle sarsıldı. Bir Ruh Bölme dünyevi vücuduna ve her şeyi sarsabilecek bir enerjiye sahipti.

 

Aşağıda, Gelişen Ruh Gelişimcisi bir ağız dolusu kan tükürdü ve titreyerek yere doğru battı. Ona göre bu Gökler parçalanıyormuş gibi bir olaydı.

 

Tabii ki yaklaşmakta olan figür Wang Klanının 10. Patriğinden başkası değildi!

 

Sonsuz bir öldürme arzusuyla dolu gibi görünen soğuk bir ifadeyle uzun adımlarla ilerledi. Adam etrafındaki her şeyi adeta yıkıma götürmeye vasıfmış gibiydi ve attığı her adım gürlemelere ve sarsıntılara neden oluyordu.

 

"Auranın saçarak beni buraya çekme cüreti gösterdin," dedi gök gürültüsü gibi çatırdayan soğuk sesiyle. "Tam olarak kimin yardımına güveniyorsun? Her kimse hemen kendini göstermesini söyle." Sesi aniden tüm Azizin adasının sallanmasına neden oldu. Dağlar yıkıldı ve adadaki sayısız insan panikledi.

 

Özgür Tarikatta düzinelerce ışık ışını havalandı ve herkesin yüzü aniden değişik ifadelerle titreşti.

 

Havada rüzgar ve bulutlar kabararak devasa, gürleyen bir burgaca dönüşmüştü. Sanki kıyamet günü gelmiş gibiydi.

 

Wang Klanının 10. Patriği adanın hava sahasına girdiğinde devredeki denizde içinde sanki ıssız uğultular yayılıyormuş gibi hissedilen dalgalar kabardı.

 

"Eğer sana yardım edecek kimse yoksa, o zaman bu sefer kaçamayacaksın." Wang Klanının 10. Patriğinin sesi sakindi ve içinde herhangi bir duygu zerresi barındırmıyordu. Soğuk bakışları Meng Hao'nun üzerine düştü.

 

Bakışları ona dokunduğu anda Meng Hao'yu gürültülü bir ses sardı. İçinde, yedi Gelişim merkezi gücü dışarı patladı ve dünyevi vücudunun kuvveti yayılarak bu bakışın baskısıyla yüzleşti.

 

Güm!

 

Meng Hao'nun vücudu gümbürtüyle doldu ve inanılmaz bir baskı hissetti. Bu baskı geçen seferki karşılaşmalarında hissettiğinden daha şiddetliydi ve yüzünün solmasına neden olmuştu. Bu baskı altında Gelişim merkezi aniden yedi parçadan altı parçaya kaynaştı!

 

Sanki Wang Klanının 10. Patriğinin baskısı bir bileği taşıydı ve Meng Hao da bıçak gibi kendisinin onunla keskinleştiriyordu!

 

Aynı esnada Gelişim merkezinin şiddetli gücü dışarı doğru patlayarak baskıya göğüs germeye başladı.

 

GÜÜÜMM!

 

Meng Hao'nun ağzından kan geldi ve geriye doğru savruldu. Fakat bakışın baskısına karşı sadece kendi gücüne bel bağlarken gözlerinde canlı bir ışıltı belirdi.

 

Wang Klanının 10. Patriğinin ona attığı bakış derinleşirken gözleri titreşti. Bu Meng Hao'nun Güney Diyarında yüzleştiği aynı klon değildi. Bu etten ve kandan bir vücuttu, gerçek bir klondu.

 

Bu geçen seferkinden kat kat daha güçlüydü. Bakışlarının içindeki irade bile bir insanı öldürmeye yeterdi.

 

Aşağıda, Gelişen Ruh Gelişimcisinin hayret ve şaşkınlığı artık zirve noktaya ulaşmıştı. Ruh Bölme uzmanları arasında yapılacak bir dövüşün hangi seviyede olacağını hayal etmesi bile güçtü.

 

"Burası bir kabus..." Şiddetle titremeye başladı ve basitçe bilincini kaybetmeyi diledi.

 

Bu sırada sarayda, olup bitenleri gözlemleyen Patrik Reliance'ın gözleri pırıldıyordu.

 

Guyiding Üçyağmur'un gözlerinde endişeli bir bakış vardı.

 

Deniz kıyısı bölgesinde havada süzülen Meng Hao ağzındaki kanı sildi ve geri geri ilerledi.

 

Wang Klanının 10. Patriği ise o sırada Meng Hao'nun Tao temeli konusunda daha da heyecanlanmıştı. "O gerçekten de Yetkin Tao temeli olarak anılmayı hak ediyor...."

 

Meng Hao'ya doğru bir adım daha attı.

 

Tam o sırada Meng Hao aniden bağırdı: "Patrik, kurtar beni!!"

 

Bu sözler ağzından çıktığı anda Patrik Reliance'In yüzü seğirdi. Bunu duymamış gibi davrandı ama daha da gergin görünen Guyiding Üçyağmur hemen dönerek ona baktı.

 

Güm!

 

Sözlerinin ardından Meng Hao hemen hızla kaçmaya başlarken vücudu kanlı bir parıltıyla titreşti. Fakat Wang Klanının 10. Patriği anında onun karşısında belirivermişti.

 

"Patrik Reliance," dedi Meng Hao, Gelişim merkezini kullanarak sözlerinin tüm adada yankılanmasını sağladı, "Ben Reliance Tarikatının geriye kalan tek öğrencisiyim. Özgür Tarikatta bile kıdemlilik anlamında ben saygıdeğer bir Kıdemli olarak görülecek durumdayım. Gerçekten de ben öldürülürken öylece izleyecek misin?" Özgür Tarikatta herkes bu sözleri net bir şekilde işitmişti. Meng Hao aniden tekrar gerilemeye hazırlandı ama Wang Klanının 10. Patriği elini salladı. Onun içinde Tao Arayışı iradesi barındıran şok edici öldürme arzusu siyah bir ışık ışınına dönüşerek Meng Hao'ya doğru fırladı.

 

İnanılmaz bir hıza sahip olsa da Meng Hao tetikteydi. Ölümsüz kılıcı ortaya çıkarak aniden Wang Klanının 10. Patriğinin göz bebeklerinin büzülmesine neden oldu.

 

O anda sarayda Guyiding Üçyağmur dişlerini sıktı ve aniden ortadan kayboldu. Bir damla yağmura dönüşerek daha sonra saraydan dışarı fırladı. Aynı esnada Kayık Ruhu da kayboldu.

 

Yağmur damlası tekrar ortaya çıktığında Meng Hao'nun tam önündeydi. O aniden bir yağmur katmanına dönüşerek gelen siyah ışık ışınını engellemek için gerildi.

 

Guyiding Üçyağmur'un sesi anide yankılandı. "Senin dünyevi vücudun güçlü ama onu şuan kullanamazsın. Yağmur sudur. Su göl olabilir ve o göl bir denize dönüşmek ister. Denizin yüzeyi dalgalanabilir; dalgalar sayısız güce direnebilir!"

 

Meng Hao bunu duyduğunda gözleri kocaman açıldı. Sesi tanısa da geçmişi yad edecek zamanı yoktu. Bu sözler sanki onu kendine getirmiş gibiydi ve vücudu titreşmeye başladı.

 

Tüm bunları tarif etmek zaman alsa da aslında göz açıp kapayıncaya kadar olup bitiyordu.

 

Siyah ışın yaklaştı ve yağmur suyunu geçerken gücünün yarısından fazlasını kaybetti. Geriye kalanı Meng Hao'ya vurunca büyük bir gürültü koptu. Fakat Meng Hao'nun vücudunun titreşmesi garip bir güce dönüşerek dünyevi vücudunun içindeki bütün savunma gücünün tek bir konumda toplanmasına neden oldu. Göz açıp kapayıncaya kadar yüz titreşme ortaya çıkarak siyah ışına karşı koydu.

 

Meng Hao'nun vücudu sarsıldı ve ağzından kanlar saçıldı. Geriye doğru tepetaklak savrulurken yağmur suyu onu kolundan yakalayan genç bir kıza dönüştü. Kayık Ruhu da orada ortaya çıkmıştı. Kayık Ruhu elini sallayarak havanın bozulup bükülmesine ve geriye çekilen Meng Hao'yu korumasına neden oldu.

 

Siyah ışından kurtulmuş olsalar da bu olayın sonucunda etrafa yayılan dalgalar çevredeki her şeyin tamamen yıkılmasına neden olmuştu. Her şey parçalanıp yok olmuş ve geriye sadece büyük bir çukur kalmıştı.

 

Meng Hao geriye çekilirken gözlerinde öfkeli bir bakış ortaya çıktı.

 

"Yaşlı kaplumbağa Reliance, sen benim Tao Koruyucumsun! Üzerine yerleştirilen kısıtlayıcı büyülerin sana orada oturup benim yok oluşumu izlemene izin vereceğine inanmıyorum!" Bu sözleri söylerken Wang Klanının 10. Patriği yaklaştı. Yüzünde alaycı bir bakış belirdi ve sağ elini havaya kaldırdı. Avucunu ileri doğru iterken gözlerinde imha iradesi ortaya çıktı.

 

Avuç hareket etmeye başladığı anda her şey karardı, sanki tüm dünya şuan o avuca aitmiş gibiydi. Saldırı yaklaşırken Meng Hao ve çevredeki her şey devrilmeye ve çözünmeye başladı.

 

Neler olduğunu gören Patrik Reliance kafasını kaldırarak kükredi. Meng Hao'nun sözleri onu kalbinden vurmuştu adeta. Orada ilgisizce oturup onun ölmesini gerçekten de izleyemezdi.

 

"Hay sikeyim! Pekala, Patrik geliyor!"

 

İçinde hala yanan öfke alevini ve Wang Klanının 10. Patriğinin avucuyla her yeri yok ettiğini düşününce Patrik Reliance nihayet kükremiş ve...

 

Sarayından ayrılmıştı!

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44255 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr