Bölüm 635: Kaderdeki Karşılaşma

avatar
5215 15

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 635: Kaderdeki Karşılaşma


 

Bölüm 635: Kaderdeki Karşılaşma

 

"Yağmur, sence neler oluyor?" yaşlı adam baygın baygın tütsüyü yelleyen kıza döndü. "Neden Patrik böyle aniden sanki büyük bir şey oluyormuş gibi bir hissiyata kapıldı?" Yaşlı adam belli ki huzursuzdu ve meditasyon için keyfi yerinde değildi.

 

"Belki de çok fazla kötü şey yaptınız?" diye cevapladı kız ona doğru bakarak.

 

"Hayır, ben değil! Patrik bu yılları gelişim hayatı ve maneviyat için harcadı. Dışarı adım atmayalı uzun zaman oldu." Yaşlı adam göz kapaklarının daha fazla seğirmeye başladığını hissetti ve bazı nedenlerden dolayı kalbindeki huzursuzluk giderek artıyordu. Tahtından indi ve sarayda volta atmaya başladı.

 

Huzursuzluk hissi giderek büyüyor ve ona bir felaket kapıdaymış hissi veriyordu.

 

Eğer Özgür Tarikatın diğer üyeleri onun bu halini görselerdi sanki Gök çöküyormuş gibi gerçek anlamda şoka girerlerdi. Hemen dizlerinin üstüne çökerler ve secdeye kapanırlardı. Çünkü bu kişi Özgür Tarikatının Patriğiydi.

 

Tüm Özgür Tarikatında o en yüksek pozisyona sahipti ve mutlak bir otorite sahibiydi. Aslında o Tarikatın kurucusuydu.

 

Özgür Tarikat kıdeme büyük özen gösterirdi; bu aslında Tarikatın üzerine inşa edildiği bir kuraldı. Çeşitli seviyelerdeki insanlar kendilerinden üstte olanlara düzgün bir saygı göstermeleri ve aralarındaki farkı net bir şekilde göstermeleri gerekiyordu.

 

O ise kıyaslanamaz bir pozsiyon olan Patrik konumundaydı. Bütün Azizin adasında en üstün varlık konumundaydı. Onun ağzından çıkacak tek bir kelime tüm adanın varlığına yada yıkımına karar verebilirdi.

 

"Şüpheli bir şeyler dönüyor! Kesinlikle bir şeyler olmak üzere!"

 

"Giderek geriliyorum ve ürperiyorum!" Yaşlı adamın yüzü titreşti ve kız aniden biraz şüpheci davranmaya başladı.

 

"Büyük bir şey olmak üzere," dedi adam. "Patriğin öngörüsü asla şaşmaz!" Bununla birlikte adam aniden durdu ve kafasını kaldırdı. Gözlerinde Gök ve Yeri ikiye ayırabilecek bir parıltı belirdi.

 

Aynı esnada aniden tarifsiz bir görkeme sahip Kutsal Duyu yayıldı. Kutsal Duyu sarayın bulunduğu zirve noktasını merkez alarak dört bir yana yayıldı.

 

Göz açıp kapayıncaya kadar Kutsal Duyu tüm adayı kaplamıştı. Her bir toprak parçası, her bir taş, her bölge, her insan her canlı.

 

İster gökyüzünde uçuyor olsun, isterse de yeryüzündeki bir bitki, adadaki her şey Kutsal Duyu tarafından dikkatlice incelendi ve tarandı.

 

"Sıradışı bir şey yok mu?" dedi yaşlı adam. Şuan daha da kafası karışmış gibiydi. Birkaç kez bu işlemi tekrarladı ama onu endişelendirecek hiçbir şeye rastlamadı. Ardından hiç düşünmeden kutsal duyusunu daha da genişleterek adanın etrafındaki denizi de araştırdı.

 

Tam o anda yaşlı adamın vücudunu bir titreme aldı. Gözleri kocaman açıldı ve inanamaz bir ifadeyle uzaklarda belli bir noktaya doğru gözlerini dikti.

 

O yönde, Kutsakl Duyusuyla o sırada adaya yaklaşmakta olan bir gemi görüyordu.

 

Geminin güvertesinde gri saçlı, soluk yüzlü ve beyaz cübbeli bir adam duruyordu. Yaşlı adam onu gördüğü anda kalbi adeta kaosa düştü.

 

Alnından soğuk ter taneleri dökülmeye başladı ve nefesi benzersiz bir hıza yükseldi. Adeta gördüğü şeye inanamamıştı. Gözleri birkaç kez sertçe ovuşturdu ve gördüğü şeyden emin olmak istedi. Ardından hüzünlü bir inilti koparttı.

 

"Lanet olsun, lanet olsun, lanet olsun..."

 

Gözleri inanamaz ve karmaşık bir ifadeyle dolu bir halde beyaz cübbeli adama bakakaldı. Adam öncekinden farklı görünüyor olsa da yaşlı adam onu anında tanımıştı.

 

"MENG HAO!!!" Yaşlı adam dişleri gıcırdattı ve yüzünde vahşi bir ifade belirdi. Tüm vücudu sarsıldı, sanki sonsuz bir hiddetle dolmuş gibiydi.

 

"Burada senden saklanıyordum, ve sen, sen, sen... sen gerçekten de beni buldun piç herif!?!

 

"Gerçekten de Güney Diyarından buraya beni aramak için mi geldin?

 

"Sen, sen, sen...."

 

"Asla vazgeçmeyecek misin!? Şeytan Mühürleyiciler Birliği piçleri! Evet bu doğru. Hepsi de piç! Lanet piçler!!"

 

Bu yaşlı adam... Patrik Reliance'dan başkası değildi!

 

Bu Azizin adası adı verilen yer ise aslında eski Zhao Eyaletiydi. Fakat, Patrik Reliance tarafından tamamen başka bir yere dönüştürülmüştü ve Zhao Eyaleti sakinlerinin bile tanımayacağı bir hale gelmişti.

 

Xiao Eyaleti ise eski Zhao Eyaletinin yeni ismiydi....

 

Özgür Tarikat ise... eski Reliance Tarikatıydı. Tarikatı kuranların hepsi Zhao Eyaletindeki eski Tarikatların üyeleriydi. Güney Diyarından kaçtıktan sonra yaşlı kaplumbağa Patrik Reliance onları köşeye sıkıştırmış ve yeni Özgür Tarikata katılmaya zorlamıştı.

 

Yüzlerce yıl geride kalmış ve şimdi Özgür Tarikata tamamen adapte olmuşlar ve Patrik Reliance'ın emirlerini tereddütsüz takip ediyorlardı. Patrik Reliance ise kendini Meng Hao'dan gizlemek adına ismini Özgür Patrik olarak değiştirmişti.

 

Onun düşüncesine göre yıllar yıllar önce kandırılarak Dokuzuncu Nesil Şeytan Mühürleyicinin Tao Koruyucusu olmaya zorlanmıştı. Şeytan Mührü sayesinde karşı koyamayacak ve kesinlikle Meng Hao'ya zarar veremeyecekti.

 

Fakat ona karşı koyamasa da istediği şey saklanmaktı. Aklınca engin Samanyolu Denizinde saklanmak onun bir daha asla Meng Hao ile karşılaşmayacağı anlamına gelecekti. Böylece mutlu ve özgür bir hayat yaşayabilecekti. Özgür Tarikat isminin kaynağı daburadan geliyordu.

 

Fakat Meng Hao'yu gördükten sonra her şey anından değişmişti.

 

"AAAARRRGGHHHHHH!" diye kükredi Patrik Reliance. "Patriğin hayatı acıyla doldu! Burada saklandım ve... lanet olsun burada saklandım ve o piç yine buldu mu beni!?" Bütün topraklar hafifçe titredi ve adanın etrafındaki deniz suyu kaynamaya başladı. Sanki denizin altında bir çeşit devasa yaratık sağa sola sallanıyormuş gibiydi.

 

"Nasıl olur da bu lanet olası piçle tekrar karşılaşabilirim!? O yıl Ölümsüz mağaramda bütün hazinelerimi aldı, bütün birikimimi! İyi şans efsunumu, Gök Gürültüsü Yaprağımı, Yabancı Ağacımı, kutsal ruh bitkilerimi, Ruh Taşı dağımı aldı!!" Patrik Reliance son derece cimri biriydi; yüz yıllar önce Meng Hao'nun ondan çaldığı her şeyi hatırlıyordu.

R.N: Meng Hao onun hazinelerini 85.bölümde çalmıştı.

 

Patrik Reliance'ın öfkeli kükremelerine karşılık tütsü kabının yanındaki güzel kız aniden kafasını kaldırdı. Onun sevimli gözlerinde anılarla dolu bir bakış belirdi.

 

Yıllar öncesini anımsadı, kıyıda yemin eden genç adamı, Kuzey Denizini gerçek denize dönüştüreceğini söyleyen adamı.

 

"Meng Hao...." dedi kız, yüzünde açan gülümsemeyi eliyle gizleyerek. Kız gülmeye başladı ve ardından Patriğe bakmaya bile yeltenmeden hemen havalandı. Saraydan çıktığı anda duvara yasalanmış yaşlı bir kayıkçı gördü, ona sevecen bir ifadeyle bakıyordu.

 

"Kayık Ruhu! Meng Hao geri döndü!" Bu kız Guyiding Üçyağmurdan başkası değildi!

 

Yaşlı kayıkçının gözlerinde odaklanmış bir bakış belirdi ve ardından kahkaha attı. Kız heyecanla bağırdı ve ardndan ikisi birlikte uzaklara doğru yola koyuldular.

 

Patrik Reliance aniden kafasını kaldırdı ve ardından kükredi: "Siz ikiniz hiçbir yere gitmiyorsunuz!"

 

Aniden sarayın bulunduğu koca dağ tamamen ortadan kayboldu.

 

En azından bu dışarıdan bakan birinin gördüğü sahneydi. Dağın bakış açısından dışarıdaki her şey yok olmuştu.

 

"Hay sikeyim! Yine kaçmak zorunda mıyım?!"

 

"Lanet olsun! Burada yüzyıllarca özgür ve kaygısızca yaşadım. Yüzlerce yıl!"

 

"Hayır. O beni bulmadan önce gitmeliyim. Burada olduğumu anlamasına izin veremem." Dişlerini sıkan Patrik elbise kolunu fiskeledi. Tam Kutsal Duyusunu gerçek benliğine geri çekip kaçmak üzereyken Meng Hao adaya adım attı ve aniden gözleri düşünceli bir hal aldı.

 

"Bekle biraz. Görünüşe göre o küçük piç benim burada olduğumu bilmiyor!" Patriğin gözleri aniden parladı. Guyiding Üçyağmur ise Kayık Ruhuyla birlikte saraya geri döndüğünde çok mutlu görünmüyordu. 

 

"Eğer o benim burada olduğumu bilmiyorsa, bu onun buraya beni aramak için gelmediği anlamına gelir değil mi? O sadece buradan geçiyor!!"

 

"Eğer durum buysa kaçmama ne gerek var? Kaçmayacağım! Kaçmama gerek yok! Benim burada olduğumu bilmiyor, bu yüzden tek yapmam gereken onun buradan hiçbir şüphe duymadan ayrılmasını sağlamak olacak. O beni tespit edemediği sürece hiçbir şeyden şüphelenmeyecektir!"

 

"Hahaha! Patrik her zamanki gibi çok zeki. Bu yolla, burada hiçbir şikayetim olmadan özgür ve kaygısızca yaşamaya devam edebilirim!" Konuştukça gözlerindeki parıltı daha da canlanıyordu. Sarayın içinde ileri geri yürürken Guyiding Üçyağmur onu yüzünde büyüyen çirkin bir ifadeyle izliyordu.

 

"Onun Tarikatındaki Patriklere bir söz vermedin mi?" diye sordu kendini tutmayarak. "Neden sözünden dönüyorsun? Onun Tao Koruyucusu olmak senin için kötü bir şey değil. Neden sürekli saklanıyorsun?"

 

"Aptal küçük kız!" dedi Patrik ona bakarak. "Seni hiçbir bok bilmiyorsun!"

 

"Hmm. Biliyorsun, son zamanlarda bir şey hatırladım. Sanki uzun, uzun yıllar önce aynı isme sahip başka bir piçle daha karşılaşmışım gibi hissediyorum!"

 

"Diğer piç de sınırını aşmıştı. O zamanlar ben küçüktüm ve bana zorbalık yapmış ve aşağılamıştı!!"

 

"Onu neredeyse unutmuştum. Ama şu son zamanlarda aklıma tekrar geldi!" Patrik Reliance'ın gözleri aşağılanma ve merakla kocaman açıldı. Neden son zamanlarda aniden bunu hatırladığını anlamamıştı.

 

Aslında hafızasının berraklığı da bulanıklık içeriyordu.

 

"Patrik neden koca bir kıtayı sırtında taşıyor diye hiç merak ettin mi? Benim bunu istediğimi mi sanıyorsun? Bu bir aşağılanma!!" Patrik Reliance'ın tam olarak ne düşündüğü belli değildi ama yüzü öfkeyle dolmuştu.

 

"Burada bazı işleri olmalı. İşini hallettikten sonra gidecektir. O küçük piç gittikten sonra da her şey eskisi gibi olacak!" Patrik derin bir nefes aldı ve gözleri yıldırım gibi parladı. Meng Hao'yu buradan olabildiğince hızlı şekilde postalamaya karar verdikten sonra bu amacına ulaşmak için elinden geleni yapacaktı.

 

Bu sırada akşam karanlığı çöküyordu ve gökyüzü kararıyordu. Zhang Klanı gemisi Azizin adasına yaklaşırken deniz suyu çalkalandı. Meng Hao geminin güvertesinde durmuş önünde uzanan sahile ve yoğun limanlara bakıyordu. Adanın her yerine Gelişimciler dağılmış durumdaydı ve insanlar sahilde işleriyle uğraşıyorlardı.

 

Bazı nedenlerden dolayı Meng Hao kendini sanki Samanyolu Denizinde değil de Güney Diyarındaymış gibi hissetmişti.

 

Sonraki an Meng Hao tüm adanın titrediğini fark etti. Gözleri kısıldı. Aynı esnada çevredeki sular dalgalarla yükselerek geminin sallanmasına neden oldu. Gemideki herkes panikle çığlıklara boğuldu.

 

Meng Hao bu ani dalgalar karşısında şaşırmıştı fakat dalgalar birkaç nefeslik sürenin ardından sakinleşti. Meng Hao'nun kaşları çatıldı ve Kutsal Duyusunu dışarı göndermeden önce bir an düşünceli halde durdu. Sıradışı herhangi bir şey tespit edemese de içten içe temkinliydi.

 

Çok geçmeden gemi limanlara girdi. Gemi güven altına alındıktan sonra herkes indi ve en sonunda Azizin adasına adım atıldı.

 

Meng Hao fark etmese de adaya adımını attığı anda Patrik Reliance'ın kalbi titremişti.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44247 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr