Bölüm 619

avatar
5748 17

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 619


  Bölüm 619:xxx

Ses sanki antik zamanlardan yankılanıyormuş gibiydi. Aslında Meng Hao baktığında gördüğü şey gözleri açılan bir kafa değil adeta bir ölü Büyük Şeytandı.   Sanki daha önceki her şey bir illüzyondu!   Fakat zemin hala sallanıyor ve hızla küçülüyordu. Bu illüzyon değildi. Meng Hao görebiliyor ve hatta Kutsal Duyusuyla tespit edebiliyordu, bu ayna sadece bir kaç bin metreye kadar küçülmüş olan kıtaydı.   Bulunduğu bakış açısından toprakların hızla küçülerek gerçek bir aynaya dönüştüğünü görmesi mümkündü!   Bu savaş alanındaki bütün canlılar ve büyülü eşyalar için de geçerliydi. Hepsi adeta aynayla birlikte çarpıcı biçimde küçülmüştü.   Büyük Şeytanın kafası artık dışarı çıkmak yerine Han Danzi ile birlikte geri batıyordu. Han Danzi yüzünde hayret ve dehşet ifadesiyle kurtulmak için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Ama bütün çabaları boşaydı. Acınası bir çığlık koparttı ve umutsuzca kendisine baktı. Bu noktada artık kendisininde aynanın içine batıyor olduğunu fark etmişti!   Ayakları yere dokunduğu anda doğruca bileklerine kadar su gibi yüzeyin içine batmıştı.   “Hayır!” diye panikle bağırdı. “Bu nasıl olabilir!* Bu imkansız!!” Kükreyerek mücadelesine devam etti ama elinden bir şey gelmiyordu.   Meng Hao titredi. Ayna artık son derece sıcaktı, elinden beyaz buharlar çıkıyordu. Bu noktada aynayı iki eliyle kavramaktan başka şansı kalmamıştı.   O an Meng Hao aynadan çıkan tarifsiz çekimsel kuvveti hissedebiliyordu. Bu kuvvetin hedefinde Han Danzi değil tüm ayna dünyası vardı.   “O…. Yoksa tüm Şeytan Ölümsüzü Tarikatının Dördüncü Düzlemindeki ayna kıtasını mı emmek istiyor?” Bu sonuca ulaşan Meng Hao’nun nefesi hızlandı ve ağzı kurudu.   Eğer gerçekten durum buysa o zaman bu antik Şeytan Ölümsüzü Tarikatından inanılmaz miktarda iyi talih kazanmış olacaktı! Bu iyi talih tek kelimeyle hayal ötesiydi ve normal bir insan için beklenti yada umut etmenin ötesindeydi.   Meng Hao hevesle düşünürken elindeki bakır aynayı sıkıca kavradı ve aşağıdaki ayna kıtasının küçülmesini izledi. Benzersiz bir gümbürtü tüm dünyayı doldurmuştu. Han Danzi kan donduran bir çığlık koparttı. Çoktan vücudunun yarısı ayna dünyasının içine çekilmişti bile. Onun yanında Büyük Şeytanın kafası da burnuna kadar geri batımış durumdaydı.   “Bu nasıl olabilir! Bu imkansız! İMKANSIZ!!” Han Danzi adeta delirmişti; yüz ifadesi dehşetle doluydu. Meng Hao’ya doğru yardım ve merhamet için bağırdı.   Fakat şiddetli gürültü yüzünden sesi adeta çıkmamıştı; Meng Hao bunu fark etmemişti bile.   Bölgedeki Şeytani Qi kaynadı. Aşağıdaki zeminin küçülmesi tıpkı bir örtünün kalkarak altındaki şeyin gün yüzüne çıkması gibiydi…. Meng Hao aşağı baktığında zihnini allak bullak eden bir şey gördü!!   Aşağıda… devasa bir beyin vardı!   Bu beyin sınırsız bir büyüklüğe sahip gibiydi, beyaz ve pürüzsüz olmasının yanında çeşitli konumlarda görülen siyah noktalar vardı. Ve ayrıca bazı bölgeler canlı renkli ışıklarla doluydu.   Her ışık çakması sanki anıya benzeyen sayısız görüntüye sahip gibiydi!   Bu sahne Meng Hao’yu tam anlamıyla sarsmıştı. Nefesi kesildi ve küçülmekte olan kıtaya bir kez daha baktı. Aniden, Han Danzi’nin söylemiş olduğu bir şeyi hatırladı.   “Bu ayna kıtası gerçek ruh Gece’nin beyninin üzerine yerleştirilmiş!” Meng hao derin bir nefes aldı ve aşağıdaki sonu görünmeyen devasa beyne baktı.   “Burası gerçekten de gerçek ruh Gece’nin kafası mı? Eğer öyleyse o geçit tam olarak ne?” Tüyleri diken diken oldu ve etrafına bakınırken vücudu titredi. Ayna kıtası da artık küçülme işleminin son aşamasına gelmiş gibiydi.   Şuan sadece otuz bin metre büyüklüğe sahipti ve tıpkı Meng Hao’nun elinde tuttuğu bakır aynaya benziyordu!   Han Danzi neredeyse tamamen aynanın yüzeyine batmış durumdaydı. Yüzü soluktu ve artık kükremiyordu. Bunun yerine Meng Hao’ya delice gözlerle bakıyordu.   Büyük Şeytanın kafası ise gözlerine kadar batmıştı. Sadece kafasının üstü dışarıda kalmıştı ve sadece garip bir parıltı yayan üç siyah boynuz görünüyordu   Tüm dünya sarsılıyordu.   30,000 metre. 25,000 metre! 20,000 metre!!   Bu noktada artık Meng Hao’nun alnından terler akıyordu. Tüm vücudu sarsılırken bakır aynayı daha da sıkı kavradı. Eğer inanılmaz dünyevi vücudu olmasaydı onun ellerinden kayıp gitmesine engel olamazdı.   Yine de Sekizinci Animada bile bunu çok fazla devam ettiremeyecek gibiydi.   O sırada aniden hiçlikten bir ses duyuldu. Bu tıpkı bir bebek ağlaması gibiydi ve dış dünyadan geliyormuş gibi görünse de aynı zamanda içeriden de geliyormuş gibi her yeri sarmıştı. Bu ses önce biraz zayıflamış ardından giderek güçlenmeye başlamıştı.   Aynı sırada meng Hao’nun zihni bir gürlemeyle dolmuştu. Eş zamanlı olarak gerçek ruh Gece’nin beyninin yüzeyindeki ışık elektriklenmeleri aniden kat kat artmış ve hareket hızları da artmıştı!   Bir uyanış aurası aniden her yeri kaplamıştı. Meng Hao’nun yüzü seğirmişti.   “Hahaha! Artık ölüsün!” diye bağırdı Han Danzi. “Üç Kutsal Toprakların mührünü sarstın ve bu yüzden gerçek ruh Gece’nin uyanışına sebep oldun! O uyandığında beraberinde felaket getirecek!” Bu sözlerin ardından delice kahkahalar atmaya başladı.   Bu sırada Dördüncü Düzlemin dışında, Şeytan Ölümsüzü Tarikatında yer sallandı ve dağlar sarsıldı. Gürleme sesleri dört bir yanda duyulurken devasa çatlak ve yarıklar aniden her yerde açılmaya başladı.   Devasa çatlak ve yarıklar, muazzam gümbürtü, tüm bunlar sanki Şeytan Ölümsüzü Tarikatının bir kıyamet yaşıyormuş gibi görünmesine sebep oluyordu. Harabeler yerle bir oldu ve tozlar dört bir yana savrularak her yere puslu bir havanın hakim olmasına neden oldu.   Uzaklarda, Güney Gök Gelişimcileri şaşkın bir şekilde Şeytan Ölümsüzü Tarikatının Birinci Zirvedeki çıkış kapısına doğru kaçıyordu. Neler olduğu hakkında bir fikirleri yoktu ama tahmin edebiliyorlardı. Belli ki Dördüncü Düzlemdeki inanılmaz bir şey tüm bunlara sebep olmaktaydı.   Her yer karardı ve gümbürtü sesleri Göklere ulaştı. Zemin parçalanırken sonsuz bir aura tüm bölgenin zeminine sızdı. Hatta havada arka arkaya çatlaklar belirmeye başladı!   Dördüncü Zirvede duran beyaz cübbeli orta yaşlı bir adam vardı. Yüzünde karmaşık bir ifadeyle etrafında olup bitenleri izliyordu.Ara sıra öldürme arzusuyla bazen de nezaketle doluyordu. Bu kişi Ke Jiusi idi.   “Eğer Gece’yi uyanmaya zorlayan ve Lord Li’nin mirasının ortaya çıkmasını sağlayan kişi başka biri olsaydı onu ölmeye zorlardım. Yabancılar Lord Li’nin mirasını elde edemezler. Ama o….” Ke Jiusi Meng Hao ile bütünleştiğinde antik zamanlarda yaşadığı tecrübeleri düşündü.   En nihayetinde babası Meng Hao’yu onaylamış, o hayatta baba ve oğul olduklarını kabullenmişti. Ke Jiusi’nin gözlerindeki öldürme arzusu yavaşça kaybolarak yerini nazik bir sıcaklığa bıraktı.   “Eğer o babamın o hayattaki oğluysa, o zaman o… benim küçük kardeşim oluyor. Belki ben Lord Li’nin mirasını elde demem ama o başarabilirse bu Göklerin iradesidir.” Ke Jiusi iç geçirdi.   Her yer sallanırken Şeytan ölümsüzü Tarikatının gökyüzünde daha fazla çatlaklar belirmeye başladı. Yavaş yavaş üç ters dağ zirvesinin şok edici görüntüsü görünür hale geldi!   Onların alçaldıkları ortaya çıktığı anda inanılmaz bir baskı hissedildi. Tüm tarikat şiddetle sarsıldı. Güney Gök Gelişimcileri Birinci Zirvedeki çıkışa varmak üzereydi. Yaşadıkları şok sebebiyle birçoğu ayrılmak için Şeytan Ruhlarını kullanmayı seçmişti.   Fakat bu zaman alacaktı. Dünya daha da şiddetle sallanırken bebek inleme sesi aniden havayı doldurdu. Bu ses sanki yerin çok çok altında bir bebek gözleri kapalı bir şekilde uyuyormuş ama sonra uyanırken ağlamaya başlamış gibi hissettiriyordu.   Ses duyulduktan sonra yıkım daha da şiddetlenmişti.   Şuan üç ters dağın yarısından fazlası görünür durumdaydı.   Bu sırada Dördüncü Düzlemde büyük ayna kıtası 10,000 metreye kadar büzülmüştü. Han Danzi ise tamamen içeri batarak kaybolmuştu.   Büyük Şeytan kafasının ise sadece az bir kısmı görünür haldeydi; geri kalanı aynanın içine geri batmıştı.   Meng Hao’nun yüzü soluktu ve vücudu yavaş yavaş ileri hareket ediyordu. Bu hareket kendi isteğiyle değildi, bakır ayna tarafından çekiliyordu!   Giderek yaklaşıyordu!   Ayna kıtası küçülmeye devam etti. 10,000 metre. 5,000 metre. 2,500 metre…. 1,500 metre…. 1,000 metre…. 300 metre!   Kafa artık tamamen aynanın içine gömülmüştü. Ayan dünyasının içindeki sakin yerde Gökleri üçe bölen Büyük Şeytan Meng Hao’ya soğukça bakmaya devam ediyordu.   Onun bakışları sonsuz gibiydi ve Meng Hao ona baktığında zihni titredi. Fakat bu şuan bu meseleye kafa yormak için zamanı yoktu. Şuan 300 metreye inen aynaya sadece 100 metre uzaktaydı.   Meng Hao giderek yaklaşırken kıtada küçülmeye devam etti. 150 metre. 100 metre…. 30 metre!!   25 metre. 15 metre. 5 metre…. 3 metre!   Ayna kıtası üç metreye düştükten sonra aniden bozulmaya başladı. Meng Hao’nun bakışları altında bir ipek lifine benzeyen bir şekle büküldü ve ardından bakır aynaya doğru fırladı.   Bakır ayna onu tüketiyormuş gibi göründü, parça parça onu tamamen emdi. Sadece bir kaç nefeslik sürede tüm kıta tamamen meng Hao’nun bakır aynası tarafından emilmişti!   O adeta ayna için bir uyarıcı etkisi yaptı. Tüketme işlemi bittikten sonra bakır ayna benzersiz bir dönüşüm tecrübe etti; yüzeyindeki bütün pas tamamen yok olmuştu!   Yüzeyindeki antik dekoratif desenler daha da engindi. Etrafında ışık uyartılarının döndüğü görülüyordu ve sanki Ölümsüzlerin şarkısına benzeyen mırıldanma sesleri duyuluyordu.   Meng Hao’nun zihni titredi. Aynaya daha dikkatlice bakınca yüzeyinde çok sayıda çatlağın olduğunu gördü. Bu çatlaklar birbirleriyle kesişerek dokuz bölge şekillendirmişti!   Şuan aynanın sol üst köşesinde diğer bölgelerden daha farklı görünen bir bölge vardı. O… aslında tıpkı bir aynanın yüzeyi gibiydi. Büyülü eşya ışıklarıyla parlıyordu ve içinde yavaşça dönen bir burgaç görülüyordu. O burgaç sanki dünyanın kaynağının sırrını içinde barındırıyormuş gibiydi!   Burgacın içinde şaşırtıcı bir şekilde… anitk savaş alanı vardı!   Aynı zamanda Dördüncü Düzlemde artık herhangi bir zemin yoktu. Bunun yerine beyin tamamen ortaya çıkmış durumdaydı. Yüzeyinde dans eden ışık elektirkleri öncekinden binlerce kat daha fazlaydı. Daha önceki inleme sesinden daha şok edici bir ses duyuldu.   Gece, uyanmaya zorlanmıştı!   Bölüm ismi: Gece’nin Uyanışı!





Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr