Bölüm 612

avatar
5937 18

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 612


Bölüm 612: Beyefendi Parayı Sever

Yeraltı dünyası kadar soğuk bir rüzgar esti ve geçerken herkesin kalbini sanki kışın ortasında kalmış gibi titretti. En şaşırtıcı olan şey ise bu katı rüzgar Gelişimcileri adeta birer ölümlü gibi hissettiriyordu. Herkes bir yandan sarmaşıklarına sıkı sıkıya tutunurken bir yandan da titremeye başlamıştı.   Nefesleri buza dönüştü ve ardından çatırdayıp parçalanarak herkesin son derece şaşkın bir hale düşmesine neden oldu.   Eğer sarmaşıklardan vücutlarına akan sıcaklık olmasa hiç kimsenin Gelişim merkezleri çok yüksek olsa bile çok fazla aşağı inme şansı olmayacaktı.   Sarmaşığına sıkıca tutunan Meng Hao’nun gözleri titreşti. Bu sarmaşıkların Dördüncü Düzleme ulaşmak adına çok önemli nesneler olduğunu çoktan anlamıştı. Diğer insanlar da aynı kanıya varmış durumdalardı.   Herkes Dördüncü Düzleme girme girişiminde bulunmasa da, İlkel Şeytan Ölümsüzü Düzlemine gelen herkes kesinlikle Güney Gök topraklarında sıradışı figürlerdi. Dördüncü Düzleme girmeyi deneyenler ise kesinlikle yarı yoldan dönmeyeceklerdi.   Yola devam ederken sarmaşıklar için feda edilen hazineler giderek artıyordu ve bu durumda sarmaşıklar kıvrılıp bükülerek aşağı doğru uzamaya devam ediyordu.   Zaman yavaşça akıyordu. Meng Hao en arkadan geliyordu. Aşağı inerken bir yandan da etrafını dikkatlice inceliyordu. Söyleyebileceği tek şey bu çukurun adeta dipsiz olduğuydu. Ne kadar aşağı indiğini söylemesi imkansızdı ama yine de hala bir son göremiyordu. Katı rüzgar giderek şiddetleniyor ve sarmaşıklar için gereken hazinelerin sayısı da artıyor gibiydi.   Meng Hao’dan çok uzak olmayan bir noktada Li Tiandao vardı. Yüzü giderek kaygılı bir hal alıyordu. Büyülü eşya konusunda oldukça hazırlıklı olmasına rağmen daha ne kadar hazine feda edeceği konusunda emin değildi. Bu noktada artık feda edilen hazinelerin kalitesi önemli değildi. Herhangi bir şey feda edilebilirdi.   Yine de Li Tiandao’nun depolama çantasındaki büyülü eşyaların çok bol değildi. Eğer bu dipsiz çukurda ilerlemeye devam ederse kısa süre sonra önemli büyülü eşyalarını da feda etmek zorunda kalacaktı.   Onun için bu kabul etmesi imkansız bir şeydi. Kaşlarını çattı ve dişlerini sıktı, gözlerinde kararlı bir parıltı ortaya çıktı. Aniden duraksayarak sanki tekrar yukarı tırmanmaya hazırlanıyormuş gibi göründü. Dördüncü Düzleme girme girişiminden vazgeçiyor gibiydi.   Fakat tam yukarı tırmanmaya başladığında daha bir metre bile ilerleyemeden önce yüzü titreşti. Etrafındaki rüzgar aniden on kat güçlenmişti. Göz açıp kapayıncaya kadar kaşları ve saçları kar beyazı olmuştu. Hatta cildinde buz kristalleri şekillenmişti; belli ki bir buz heykeline dönüşmenin eşiğindeydi.   Hissettiği şiddetli tehlike hissiyatı Li Tiandao’nun hemen önemli büyülü eşyalarından birini çıkarmasına neden oldu. Bu bir saberi andıran parlak mavi bir kılıçtı. Tek bir bakışla onun ne kadar değerli bir hazine olduğu anlaşılıyordu.   Hissettiği acıyı bastıran Li Tiandao kılıcı sarmaşığın üzerine yerleştirdi ve onun içeri batmasına olanak sağladı. O anda Li Tiandao’nun etrafındaki soğukluk kayboldu ve vücudu yavaş yavaş normale döndü. Fakat yüz ifadesi hayretle doluydu.   “Sadece aşağı inmeye mi iznimiz var?” içten içe homurdandı. “Yada tekrar yukarı çıkmak için gereken bedel çok daha yüksek mi?” Etraftaki herkes biraz önceki garip olayın farkındaydı ve şaşırmış durumdalardı. Hepsinin de akıllarından çeşitli düşünceler geçmeye başlamıştı.   O anda Li Tiandao kendi sarmaşığının artık aşağı değil tekrar yukarı doğru çekilmeye başladığını görmüştü.   Bu olay diğer insanların tepkilerine neden oldu.   “Bu doğru olamaz. Geri çıkamıyor değilsin. Ama buraya girdikten sonra çıkmak istesen bile yine hazine feda etmek zorundasın!”   “Durum böyle olmalı. Görünüşe göre Dördüncü Düzleme girmek hiç de kolay değil….”   Meng Hao durumla ilgili en iyi bakış açısına sahip kişiydi. Gözleri düşünceyle titreşti ve depolama çantasını okşadı. Aniden yüzünde utangaç bir gülümseme belirdi. Hiçbir şey söylemeden sarmaşığın yavaş yavaş aşağı doğru inmesine izin verdi.   Li Tiandao bir an düşünceli bir halde tereddüt içinde kaldı. Şuan önünde iki seçeneği vardı. Ya aşağı inecek yada yukarı çıkacaktı. Her iki durumda da bütün büyülü eşyalarını harcamak zorunda kalacaktı.   Bir an tereddüt ettikten sonra dişlerini sıktı.   “Büyülü eşyalarımı harcamak zorunda kalsam da risk almalıyım,” diye düşündü. “Eğer almazsam şimdiye kadar harcadıklarım boşa gidecek. Fakat eğer başarılı olursam Dördüncü Düzlemde kazandıklarımla onları telafi edebilirim!”   Diğer birçok Gelişimci de onun gibi düşünüyordu. Gözleri kararlılıkla parlarken dişlerini sıktılar. Onlar için bu bir kumardı; fakat eğer şimdi vazgeçerlerse ellerine hiçbir şey geçmeyecekti. Eğer biraz daha devam ederlerse harcadıklarını telafi etmek adına en azından bir şansa sahip olacaklardı.   Bu şartlarda kumar oynamamak için bir neden yoktu!   Zaman geçti. Bir gün sonra grup çukurun derinliklerine inmişti. Fakat hala hiç kimse dibi göremiyordu. Sanki kendilerini dipsiz bir çukura girmiş gibi hissediyorlardı. Bu noktada içlerinden çoğu büyülü eşyalarını tüketmiş durumdaydı. Eğer devam etmek istiyorlarsa ya Şeytan Ölümsüzü Tarikatında keşfettikleri büyülü eşyaları yada kendi önemli büyülü eşyalarını kullanmak zorundalardı.   Karşı karşıya kaldıkları ikilem yüzünden bir çok Gelişimcinin yüzünde son derece çirkin ifadeler belirmiş durumdaydı. Buraya girmeden önce hepsi kendilerini büyülü eşya anlamında iyi donanımlı olarak farz etmişlerdi. Fakat şimdi stoklarının yetersiz olduğunu görmüşlerdi.   Onlara kıyasla Meng Hao gerçekten de çok rahattı. Depolama çantasında çok miktarda büyülü eşya bulunuyordu. Gelişigüzel bir şekilde hazineleri sarmaşığa veriyordu. Sadece aşağı doğru inmekle kalmıyor ara sıra da sarmaşığının ona büyülü eşya vermek için Xu Qing’e doğru yönelmesini sağlıyordu.   Bu durum orada bulunan herkesin gözlerinin öfke ve kıskançlıkla yanmasına neden olmuştu.   “Ah, gerçekten çok fazla hazinem var,” dedi Meng Hao iç geçirerek. Onun bu sözleri yankılanarak herkesin nefretini kabarttı.   “Yoldaş Taoistler,” daha sonra onlara seslendi, “Hazine konusunda sıkıntısı olan varsa bana seslenmesi yeterli. Bu işte iyisiyle kötüsüyle hepimiz beraberiz. Ne olursa olsun kendim iyi pozisyonda olsam da sizin kötü durumunuzu görmezden gelemem.”   “Eğer biraz büyülü eşya kiralamak istiyorsanız hiç tereddüt etmeden size verebilirim!”   “Endişelenmeyin, benim ücretim oldukça uygundur, ve müşterilerime karşı daima dürüst olmuşumdur. Ücretim bire karşı üç!” Meng Hao’nun sesi çukurun içinde gürültülü bir şekilde yankılandı. Herkes onu net bir şekilde duymuştu, hatta buna en öndeki yaşlı adam da dahildi. Herkesin yüzü bir anda burkulmuştu.   Fang Yu ışıltılı gözlerle arkasına baktı ve yine de yüzünde bir gülümseme görülüyordu.   Ji Klanı üyelerinin yüzleri ise çirkindi. Eğer onların tepkileri böyleyse diğerlerini söylemeye bile gerek yoktu.  Grup Meng Hao’yu duyduğunda kalpleri nefret ve umutsuzlukla dolmuştu.   “Seni kurnaz, yüzsüz şeytan!” dedi biri. “Hazine sayımız daha da azalsa bile senden yardım istemeyeceğiz!”   “Bu doğru!” diye destek çıktı başka biri. “Dışarıdayken bire karşı iki diyordun, şimdi bire karşı üç mü oldu!? Ücreti böyle artırmak son derece alçakça!”   “Senden yardım isteyeceğime ölürüm daha iyi!”   Meng Hao bu öfkeli tepkilerin üzerine sadece iç geçirmekle yetindi. “Hepiniz yanılıyorsunuz,” dedi. “Bu büyülü eşyaların her biri benim için büyük önem taşıyor. Size borç olarak önerdiğim şeyler büyülü eşyalarım değil hayatımın gerçek aşkıdır.” Meng Hao bir duygulu iç daha geçirdi.   “Dürüst olmak gerekirse,” diye devam etti, “niyetim gerçekten iyiydi. Şu büyülü eşyalarıma bir bakın! Onların parıltısı ne kadar görkemli ve büyüleyici! Bunlar yüksek kalite ürünler!”   “Bunu iyi düşünün. Benim büyülü eşyalarıma hiç aksaklık yaşamadan Dördüncü Düzleme girebilirsiniz! Oraya girdiğinize bana olan borcunuzu elde ettiğiniz kaynaklarla çok rahat ödeyebilirsiniz.”   “Buna tamamen değer!”   “Kardeşlerim, duruma objektif gözlerle bakmalısınız. Şuanki ücret hiçbir şey değil. Önemli olan neler kazanacağınıza bakmaktır! Belli bir karşılık ödemeden herhangi bir şey kazanamazsınız, değil mi?” Meng Hao insanları ikna etmek için bütün hünerlerini sergiliyordu. Bu hünerleri tabii ki Reliance Tarikatındaki dükkanında sergiledikleriyle aynıydı. Fakat bu sözleri duyanlar sadece daha fazla öfkeyle doluyordu.   Yan taraftaki Xu Qing eliyle yüzündeki gülümsemeyi saklıyordu. Meng Hao’ya karşı olan bakışı giderek daha sıcak bir hal alıyordu.   “Yoldaş Taoistler, bu ufacık ücreti nasıl Dördüncü Düzleme adım atma şansıyla kıyaslayabilirsiniz?” Meng Hao’nun son cümlesi çok anlamlıydı. Yankılanan sözleri bir iyi niyet havasıyla doluydu. Aslında bir çok Gelişimci içten içe etkilenmişti ve aniden kafaları karışmıştı.   O sırada Li Tiandao dişlerini sıktı. Şuan elinde sadece dört tane büyülü eşyası kalmıştı ve onlardan herhangi birini harcamak ona büyük bir acı yaşatacaktı. İfadesi kararlılıkla doldu ve konuştu, “Ben üç tane alacağım!!”   Bunu duyan Meng Hao’nun yüzünde fark edilir bir şaşkınlık görüldü. Hemen bir büyülü eşya çıkarttı ve onu kendi sarmaşığının üstüne yerleştirerek yönünün değişmesine ve Li Tiandao’ys doğru gitmesine neden oldu.   “Kıdemli Kardeş Li, sen gerçekten de tecrübeli ve bilgili, yetenekli ve cesursun. Pekala dinle. Bu benim bugünkü ilk satışım, bu yüzden sana biraz indirim yapacağım. Sana verdiğim bu üç büyülü eşyaya karşılık senden sadece sekiz büyülü eşya istiyorum.”   “Bu üç büyülü eşyanın değeri 30,000 Run Taşıdır. Yani bana daha sonra 80,000 Ruh Taşı ödemen gerekecek.” Bununla birlikte sıradan görünüşe sahip üç tane büyülü eşya ile birlikte bir ödeme senedi çıkarttı. Ardından İkinci Düzlemdeki yöntemi, Tao yeminini kullandı.   Li Tiandao dişlerini sıktı. Formaliteleri bitirdikten sonra üç hazineyi aldı ve ardından bir tanesini sarmaşığın üzerine bastırdı. Aniden sarmaşık hızla aşağı doğru uzayarak içinde bulunduğu kaygılı durumu bir anlığına hafifletti.   “Bunu gördünüz mü millet?” dedi Meng Hao başını asilce sallayarak. “Meng Hao bir beyefendidir. Beyefendi parayı sever ve onu erdemli bir şekilde kazanır. Ben kimseyi zorlamıyorum ve hatta krediyle satış yapıyorum! Bu doğru! Bana hemen geri ödemek zorunda değilsiniz. Sadece basit bir ödeme senedi bütün problemlerinizi çözecek.”   “Bana borcunuzu buradan ayrıldıktan sonra ödeyebilirsiniz. Ne anlaşma ama!”   Etraftaki insanlar artık Meng Hao’nun gerçek anlamda yüzsüzlükte zirve noktaya ulaştığını düşünüyorlardı. Zaman hızla akarken yarım gün geride kalmıştı. Hala çukurun sonu görünmüyordu. Bu sırada Li Tiandao’nun Meng Hao’ya olan borcu 400,000 Ruh Taşını aşmıştı. Bu sırada Wang Lihai de artık kendini tutamadı.   “Bana on tane ver!”   “Ben de on tane alacağım!” Li Shiqi de güzel dişlerini sıkarak konuştu.   “Bana da on tane!” Han Bei iç geçirerek seslendi.   O anda Meng Hao oldukça canlanmış gibi göründü. Büyülü eşyaları ve ödeme senedini ustaca çıkarttı, onların Tao yeminlerini izledi ve ardından gülümseyerek büyülü eşyaları sahiplerine teslim etti.   “Benden alışveriş yaptığınızda içiniz rahat olabilir. Mallarımın kalite garantisi vardır ve her şeyi size doğrudan teslim ediyorum!”   Üç müşteri satın aldıkları büyülü eşyaları topladılar ve ardından Meng Hao’yu tamamen görmezden geldiler. Ardından eşyaları kullanarak sarmaşıklarını beslediler ve aşağı doğru inmeye başladılar.   Bir gün daha geride kaldı. Artık herkesin hazineleri tükenmeye başlamıştı. Yine de hala sahip oldukları hazineleri feda etmeye gönüllü olmayanlar da vardı. Meng Hao’dan ne kadar nefret etseler de ona seslenmekten başka çareleri kalmamıştı.   “Bir tane satın ali beş tane geri öde! Yoldaş Taoistler, benim büyülü eşyalarım tükeniyor, bu yüzden ücreti artırmaktan başka çarem yok…. Dahası, şimdiden söylemem gerekiyor. Büyülü eşyalarımın sayısı ona düştüğünde daha önce tarihte hiç görülmemiş ve bir daha görülmeyecek, eşsiz bir açık artırma yapmaktan başka çarem kalmayacak!” Meng Hao iç geçirse de aslında gözleri pırıl pırıl parlıyordu.   Bu sözler ağzından çıktığı anda büyük bir yakınma uğultusu kopmuştu. İnsanlar öfkelerine rağmen dişlerini sıktılar ve bire beş ücretle çok sayıda büyülü eşya satın aldılar.   “Ne kazanç ama!” diye düşündü Meng Hao. “Hahaha! Antik Şeytan Ölümsüzü Tarikatının benim Kutsal Topraklarıma dönüşeceğini hiç düşünmemiştim!” Sarmaşığına tutunarak büyük bir ödeme senedi yığını çıkarttı. Onların üzerinde yazan sayılara bakınca gözlerinde canlı bir ışık parladı. Onun paraya karşı olan hırsı kemiklerine kadar işlemişti ve Gelişim merkezi ne kadar büyüse de en ufak bir azalma yaşaşamıştı.   “Zenginim!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44235 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr