Bölüm 599

avatar
6121 16

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 599


Bölüm 599: Kılıç Ucu!

Meng Hao’nun seçtiği konum Birinci Düzlemdeyken fark ettiği ve hayatta kalacağından emin olduğu Şeytan Ölümsüzü Tarikatının ıssız bir köşesindeydi.   Meng Hao ilk konuma yaklaşırken gerginliğe de giderek artıyordu. Kısa süre sonra hedefine vardı. Bölgedeki harabelere göz gezdirdi ve ardından derin bir nefes alarak alçalmaya başladı.   Bir süre etrafına bakındıktan sonra tam altındaki zemine gözlerini dikti. Bir ayağını havaya kaldırdı ve ardında defalarca ayağını sertçe yere vurdu. Gümbürtü sesleri yankılanırken zemin parçalandı. Sayısız toprak ve kaya havaya savrulurken Meng Hao’nun altında büyük bir çukur ortaya çıktı.   Ne yazık ki çukurun içinde hiçbir şey görünmüyordu….   Meng Hao bozulan yüzüyle döndü ve tüm bölgeyi aramaya başladı. Çok geçmeden neredeyse her yeri alt üst etti ve yine de tek bir şey bile bulamadı.   Sanki buraya başından beri hiç bir Tahta Zaman Kılıcı gömülmemiş gibiydi.   “Olmadı mı?” diye düşündü, gözlerinde inatçı bir pırıltı vardı. Havalandı ve diğer kılıçları gömdüğü konumlara doğru yol aldı.   İkinci konuma vardıktan sonra bölgeyi etraflıca aradı ama sonuç aynıydı. Ne kadar arasa da Tahta Zaman Kılıcına dair en ufak bir iz bile bulamadı.   Üçüncü bölgede de sonuç aynıydı.   Göğsünün içindeki kalbi sıkıştı ve yüzünde acı bir gülümseme belirdi. Şuan antik hayali dünyadaki fikrinin kesinlikle başarısız olduğu konusunda emin olmuştu.   İç geçirerek dördüncü ve son konuma doğru gitti. Burası nispeten Yedinci Zirveye yakın bir konumdu. Hayal dünyadayken buraya giden yol kolay olsa da şuan durum farklıydı. Meng Hao için bile dört bir yanda tehlike kol geziyordu.Yedinci Zirveye ve kılıcı gömdüğü konuma ulaşması günler sürdü.   Bir zamanlar burası dağlık bir orman arazisiydi. Fakat şuan ormandan geriye hiçbir şey kalmamıştı. Meng Hao orman kalıntılarını bir süre aradıktan sonra en nihayetinde kılıcı gömdüğü konumu buldu.   Bölgeyi alt üst ettikten sonra boş bir çukurdan başka eline hiçbir şey geçmedi. Derin bir iç geçirdi ve en sonunda bütün umutları tükendi. Bu sefer artık tam anlamıyla başarısız olduğu konusunda ikna olmuştu.   Aniden kaşlarını çattı. “Pekala, eğer başarısız olduysam o zaman Tahta Zaman Kılıçlarım nerede?” Depolama çantasını açtı ve içinde toplam sadece altı tane kılıç olduğundan emin oldu. Gömmüş olduğu dört kılıç yoktu.   Bu olay Meng Hao’nun hayal gücünü aşan bazı tuhaflıkları içinde barındırıyordu. Bunu açıklayacak bir çok olasılık vardı ama en mantıklısı Tahta Zaman Kılıçlarını başarıyla gömmüş olsa da başka birisi gelip onları Meng Hao’dan önce almış olması ihtimaliydi.   Başını sağa sola salladı ve tam ayrılacakken aniden bakışları yarattığı derin çukurun en kenarına odaklandı. Orada gördüğü şey aniden tüm vücudunda bir titreme etkisi yarattı. Hemen ağır ağır nefeslenmeye başlarken gözlerini çamurun içinden çıkıntı yapmış olan sıradan görünümlü, baş parmak boyutunda bir tahta parçasına dikti.   Bu tahta parçası görünüşte zamanın etkisiyle çürümüş gibiydi. Tamamen sıradan görünüyordu ve çamurun içine saplanmıştı….   “Bu….” Meng Hao’nun nefesi hızlanırken kalbinden yükselen heyecanı bastırdı. Temkinli bir şekilde tahta parçasını aldı. Biçimsiz bir nesneydi ama uzu gerçekten de keskindi.   Tıpkı bir kılıç ucuna benziyordu!   “Bu bir Bahar ve Güz ağacı! Bu bir tahta kılıç ucu!” Nefesi düzensizleşti ve zihninde fırtınalar koptu. Bu planının başarılı olmasını olmasını istiyorsa da bunun nasıl olacağından kendisi bile emin olamamıştı.   Şuan, avucunda uzanan kılıç ucun dikkatlice incelerken zihni adeta dönüyordu.   “Eee? Hayır… bu… bu benim gömdüğüm tahta kılıç değil?” Kılıç ucunu incelerken şok edici bir şekilde onun 30,000 yıllık Zaman gücü barındırdığını keşfetti.   Fakat tahta parçası çok küçük olduğu için Zaamn gücü oldukça dengesizdi. Meng Hao onu kullanmaya çalışsa bile yavaş yavaş onun yok olacağını anlayabiliyordu.   “Eğer benim tahta kılıçlarım başarılı olmuş olsaydı buraya en az 100,000 yıl önce gömülmüş olmaları gerekirdi. Fakat bu tahta parçası sadece 30,000 yıllık Zaman gücü barındırıyor. Ayrıca fiziksel görünümü de biraz farklı.” Meng Hao neler olup bittiği konusunda emin değildi. Şuan aniden denemesinin başarısız olduğu konusunda kesin bir yargıya varamıyordu.   Kılıcın tamamına bakmadan son kararı vermek mümkün görünmüyordu. Fakat tahta kılıçlarına bıraktığı damgalara dair herhangi bir hissiyat barındırmadığı konusunda gayet emindi.   Ufak tahta parçasını dikkatlice bir kenara koydu. Bu parçanın yıllar önce kendisinin buraya gömdüğü tahta kılıca ait olduğuna karar vermek imkansızdı. Fakat onun 30,000 yıllık Zaman gücü barındırdığı düşünülünce bu parça oldukça değerli bir hazine konumundaydı.   “Eğer gerçekten başarısız olduysam o halde dört Tahta Zaman Kılıcımı kaybetmiş olacağım. Biraz Ruh Taşı kullanarak kopya yaratabilirim. Fakat eğer başarılı olduysam onları benden önce başka birisi almışsa bile bu kılıçlar yine de benim tarafımdan yaratıldılar. Eğer onlara rastlarsam onları alan kişi ne kadar arıtım yapmış olsa da kılıçlarımı tanırım.”   “Kılıçların kalbi benim Zaman gücümü barındırıyor. O kılıçların orijinal sahibi daima ben olacağım.” Meng Hao’nun gözleri titreşti. Tam olarak neler döndüğünü anlamasa da bun konuya daha fazla kafa yormak istemiyordu. Kafasını kaldırarak Yedinci Zirveye baktı ve gözlerinde duygusal bir bakış belirdi.   “Baba Ke’nin mezarı orada.” Bununla birlikte renkli bir ışık ışınına dönüşerek Şeytan Ölümsüzü Tarikatının çeşitli nesillerindeki en güçlü uzmanlarının gömüldükleri konuma doğru fırladı.   Yolda Şeytan Ölümsüzü Tarikatının çeşitli bölgelerinden gelen patlama sesleri ve ara sıra da savaş çınlamaları işitti.   Güney Gök Gelişimcileri için Üçüncü Düzlem tıpkı bir hazine deposu gibiydi. Her yer iyi talihlerle doluydu. Fakat, iyi talih herkes için aynı değildi. Bu kişinin İkinci Düzlemde nasıl hazırlık yaptığına, ne kadar kavrayış elde ettiğine ve kısıtlayıcı büyüleri açacak kaç tane teknikte uzmanlaştığına bağlıydı.   Bunlar başarının anahtarıydı. Fakat hazinelerin değerini göz önüne alınca sürtüşme ve savaşlar kaçınılmaz olacaktı. Bu nedenle vahşi savaşların verileceği öngörülebilirdi.   Meng Hao tüm bunların görmezden geldi. Gerçekte hiçbir şey yapmasına gerek yoktu. Yeminli anlaşma sayesinde diğerleri ne elde ederse Meng Hao onlardan çok çok daha fazlasını elde edecekti.   Meng Hao yoluna devam ederken gökyüzü yavaş yavaş kararmaya başladı. Yedinci Zirvenin dışında Şeytan Ölümsüzü Tarikatına ait bir mezarlık bulunuyordu. Meng Hao oraya yaklaştığında Yedinci Zirvenin ortasından canlı bir ışık ışını fırladı. İlk başta hedefinde Meng Hao yoktu. Fakat onun kim olduğunu fark edince yönünü değiştirdi ve Meng Hao’ya doğru yöneldi.   Meng Hao havada duraksadı, her zamanki yüz ifadesiyle soğukça izlemekle yetindi.   Işık ışını inanılmaz bir hıza sahipti ve tesirli bir aura yayıyordu. Meng Hao’ya doğru havada uğultularla fırladı ve yaklaşırken bu ışık ışınında genç bir adam göründü. Bu genç adam Kuzey Menzilindeki İmparatorluk Soy Klanından gelen Gelişimciydi.   Gözleri yıldırım gibi parladı ve yüzü vahşi ve soğuk bir ifadeyle doldu. Meng Hao’ya doğru fırladı ve göz açıp kapayıncaya kadar yanaştı. Bir büyü hareketi uygulamasıyla birlikte aniden altı tane hayali siyah ejderha ileri doğru fırladı. Şok edici kükremeleri havayı doldururken her biri birbirlerine dolandılar. Korkunç bir baskı dışarı patlayarak Meng Hao’ya çarptı.   Bu altı siyah ejderhanın her biri Gelişen Ruh aşamasının büyük döngüsünün üzerindeydi. Hepsi bir araya toplandığında yaydıkları baskı yarım adım Ruh Bölme Gelişim merkezine benzer bir baskı oluşturmuştu. Bu İmparatorluk Soy Klanından gelen genç belli ki inanılmaz bir Gelişim merkezine sahipti.   Göz açıp kapayıncaya kadar yaklaşan altı ejderha Meng Hao’nun önündeki tüm dünyayı kapladı. Bu ejderhaların her biri yüzlerce metre uzunluktaydı. Gürlemeler havayı doldururken birleşik güç Meng Hao’ya doğru fırladı.   Meng Hao soğukça homurdandı ve kaçınmak yada geri çekilmek adına hiçbir şey yapmadı. Uzun adımlarla ileri yürüdü ve sağ elini havaya kaldırdı. Onun dünyevi vücudu sıradan gibi görünse de aniden Beşinci Animaya denk bir güç ile patladı. Böylesine bir kuvvet yarım adım Ruh Bölme seviyesinde olmakla eş değerdi.   Bir yumruk indi ve sağır edici bir patlama havayı doldurdu. Altı siyah ejderhanın kükreme sesleri aniden kesilirken şok edici bir patlam onları tamamen içine aldı. Meng Hao’nun yumruğu onları adeta paramparça etmeye vasıf bir rüzgarın peyda olmasına neden olmuştu.   Ayrıca Meng Hao’nun yumruğunun içinde hayali bir dağ görülüyordu. Bu Meng Hao’nun aydınlanma elde ettiği Dağ Tüketme Efsununun birinci seviyesinin tezahürüydü. Yumruk ileri fırladı, öfkeli bir rüzgar ile birlikte bir dağ indi.   GÜÜÜMMM!   Siyah ejderhalar paramparça olmuştu. İmparatorluk Soy Klanından gelen gencin yüzü aniden düştü ve gözlerinde hayret dolu bir bakış belirdi. Belli ki Meng Hao’nun bu kadar güçlü olabileceğini tahmin etmemişti.   Normalde planı Meng Hao’yu kararlı bir saldırıyla öldürmekti. Eğer başarısız olursa en azından Meng Hao’yu tartmış olacaktı. Fakat şuan Meng Hao’nun Gelişim merkezini görünce kalbi sıkışmıştı.   Hemen kendini geri atarak geri çekilmeye başladı.   “Kıdemli Kardeş Meng, bir yanlış anlaşılma oldu….” dedi, gözleri pırıldıyordu.   “Birinci Anima,” Meng Hao soğukça konuştu. Vücudu gürlerken Birinci Animanın korku verici gücü patladı. Şuan dünyevi vücudu Altıncı Animaya denk güçteydi. Meng Hao göz açıp kapayıncaya kadar savaş hünerini ikiye katlamıştı.   İleri doğru bir adım attı ve ardından içinde siyah bir ay bulunan yeşil sise dönüştü. Bir anda genç adamın önünde belirdikten sonra hiç tereddüt etmeden yumruğunu savurdu.   Bir gümbürtü koptu. Kuzey Menzilinden gelen genç adam iki eliyle bunu engellemeyi denedi ve etrafında siyah bir parıltı belirdi. Fakat, siyah parıltı anında yerle bir oldu ve genç adam geriye doğru savrulurken ağzından kanlar saçıldı. Yüzünde hayret dolu bir ifade vardı.   “Gücünü bir anda ikiye mi katladın!?!?” Kuzey Menzilinin İmparatorluk Soy Klanından olan bu gencin adı Liu Zichuan idi. Normalde o vahşi bir kibre sahip biriydi ama şuan iliklerine kadar şok içindeydi. Önceki kibrinden şuan eser yoktu.   Daha fazla kan tükürürken kendini durdurmaya çalıştı. Gözleri vahşilikle dolarken ağzındaki kanı sildi ve Meng Hao’ya gözlerini dikti.   “Her neyse,” dedi. “Büyük ihtimalle şuan sınırına ulaştın. Gücünü aniden ikiye katlamak oldukça inanılmaz bir şey. Bana rakip olmaya layıksın. Pekala, o zaman sana İmparatorluk Vücudu adı verilen şeyi tanıt….” Liu Zichuan daha gururla dolu sözlerini bitiremeden Meng Hao soğukça onun sözünü kesti.   “İkinci Anima!”   GÜM!   Meng Hao’nun vücudu aniden daha da şok edici bir hal aldı. Dünyevi vücudu şuan korku verici Yedinci Anima seviyesindeydi. Patlayıcı savaş hüneri gökyüzünün kararmasına ve vahşi bir rüzgarın peyda olmasına sebebiyet verdi.   Liu Zichuan’ın kaşları kalktı ve kalbi bir gürlemeyle doldu. Ağzı kurudu, zihni döndü ve gözleri kocaman açıldı. Meng Hao’ya inanamaz gözlerle bakıyordu ve tüyleri adeta diken diken olmuştu.   “Lanet olsun, bu herifin Gelişim merkezi anormal! Bu kesinlikle bir çeşit İkinci Düzlem Taoist büyüsü olmalı. Hatta ilk on sıradaki bir tanesi olabilir!” Şaşkın Liu Zichuan hiç tereddütsüz geri çekildi.   Hızla gerilemesine rağmen Meng Hao ondan daha hızlıydı.Bir adım ilerledi ve ardından parmağını salladı. Aniden bir dağ görüntüsü ortaya çıkarak Liu Zichuan’a doğru uğultuyla fırladı.   Liu Zichuan biraz daha kan tükürdü ve vücudu neredeyse patlama noktasına geldi. Aniden içi ölümcül bir tehlike hissiyle doldu. İnanılmaz bir korku tüm benliğini sardı. Elini vahşi bir hamleyle göğsüne vurdu ve bunun sonucunda bir inci tükürdü. İnci geniş bir ağa dönüşerek hızla Liu Zichuan’ın etrafını sardı. Bu yeraltı dünyasının gücüyle destekleniyormuş gibi görünen ağ onun etrafının sarmaladıktan sonra uzaklara doğru fırladı.   Bu sayede Meng Hao’nun hayali dağı sıyırarak geçmiş ve tamamen vuramamıştı. Yine de Liu Zichuan biraz daha kan tükürmüştü. Kalbi bir kaosun içindeydi ve korku dolu bir halde uzaklara fırladı.   Meng Hao onu takip etmedi. Bunun yerine olduğu yerde durdu ve soğuk bir tonla konuştu, “Artık bana kazancının yüzde sekseninin borçlusun. Eğer kabul etmezsen seni öldüreceğim….






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44226 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr