Bölüm 583

avatar
5868 16

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 583


Bölüm 583: Dokuz Kelime (2)

Kelimeler görünür hale geldiği anda pagodanın dışındaki öğrencilerin ağızları hayretle açıldı, özellikle Güney Gök Gelişimcilerinin.   Göz açıp kapayıncaya kadar tüm dünya ölümcül bir sessizlikle dolmuştu.   Herkes nihayet bu kelimelerin anlamını kavradığı anda mutlak bir şaşkınlığa bürünmüşlerdi.   “Bu inanılmazın da üstünde! Saçmalık!!”   “Bu hilenin alası! Bunu artık gizlemeye bile çalışmıyor! Can sıkıcı!!”   “Demek ona birileri daha fazla Şeytan Taşı gönderecek öyle mi!? Lanet olası piç! O kim olduğunu sanıyor? Gerçekten de şuan Şeytan Ölümsüzü Pagodasını tamamen kendisinin mi zannediyor!?”   Şeytan Ölümsüzü Tarikatının öğrencilerinin nefesleri hızlanmıştı ve öfkeleri artık patlama noktasına gelmişti.   Onların içinden en çok öfkelen kişiler Güney Gök Gelişimcileriydi. Bu öfkeleri hayal kırıklığı ve üzgünlükle doluydu. Fakat çoktan bu uzun zaman önce ölmüş, hayali dünyanın insanlarına kaybettiklerini kabullenmişlerdi.   Dahası kaybetme şekilleri tam anlamıyla kabullenilemeyecek biçimdeydi.   Fang Yu buna istisnaydı. Uzaklarda durarak gülmesini eliyle kapatıyordu. Adeta kahkahalarla sarsılıyordu ve gözleri güzellikle parlayan hilallere dönüşmüştü.   Dİğer altı Paragon ise, yüzlerinde buruk gülümsemelerle Ke Yunhai’ye bakarken belli ki utanmışlardı.   Havada oturan Ke Yunhai kelime dizisine boş boş bakıyordu. Yüz ifadesi bir kaç kez titreşti ve kendi kendine mırıldandı. Ardından vücudu harekete geçti. Yüz binlerce öğrencinin şaşkın bakışları altında pagodaya doğru fırladı.   “Paragon Yunhai, ne yapıyorsun….” dedi diğer Paragonlar.   “O kesinlikle o herifi cezalandıracak!” kalabalıktan sesler yükseldi. “Böyle utanmaz şekilde hile yapan birini kabul etmesine imkan yoktu!”   “Ben emin değilim. Bir anda aklıma Ke Jiusi geldi….”   Kalabalıktaki öğrenciler tereddüt ederken Ke Yunhai pagodaya yaklaştı. 40.seviyenin dışında durdu, ardından cübbesinden sakince bir depolama çantası çıkarttı. Herkesin şaşkın bakışları altında çantayı pagodanın yüzeyine doğru itti. Ardından Paragon madalyonunu çıkarttı.   Aniden depolama çantası pagodanın içine gömülmüştü.   “Devam et evlat,” dedi gülerek. “Bu yaşlı adam için 90.seviyeye kadar ilerle!” Bununla birlikte eski yerine geri döndü ve kalabalığın bakışlarını görmezden gelerek izlemeye başladı.   Bir anlık sessizlikten sonra büyük bir gürültü koptu.   “O Ke Jiusi! Lanet olsun! Arka planda bir şeylerin döndüğünü biliyordum!”   “Adil değil! Bu apaçık hile yapmak! Bunu kabul edemem!!”   “Demek o kişi Ke Jiusi’ymiş!” dedi bir Birinci Zirve Oturum öğrencisi dişlerini gıcırdatarak. “O herif!!”   “Sadece o bu kadar fazla büyülü eşyaya sahip olabilirdi,” İkinci Zirveden bir İç Tarikat öğrencisi kalbi kıskançlık ve çılgınlıkla dolu bir halde konuştu. “40.seviyeye kadar ilerledi. Bu… sadece….”   “Hile bir kenara,” başka bir öğrencinin sesi duyuldu. “Ama nasıl bu kadar yüzsüz olabilir? Gerçekten de işin ortasında Şeytan Taşlarını yeniliyor! Saçmalık!!   Öğrenciler kargaşa içindeydi. Güney Gök Gelişimcilerinin ise kalpleri güm güm atıyordu. Onlardan bir çoğu son zamanlarda Ke Jiusi ile ilgili ters bir şeyler olduğu hissiyatına kapılmışlardı.   Bu özellikle Meng Hao’yu bilenler için geçerliydi. Bu insanların çoğu tek bakışta garip olayların döndüğünü söyleyebilirlerdi. Ne de olsa Meng Hao’nun Ke Jiusi olma meselesi Güney Gök grubu arasında sır değildi.   Ji Klanı insanları bile biliyordu. Fakat bazı nedenlerden dolayı, belki de Ji Xiaoxiao yüzünden, Ji Klanı insanları Meng Hao’Ya karşı çok fazla öldürme arzusu barındırmıyorlardı.   Han Bei yalnızca buruk bir gülümsemeyle nefesini düzeltmeye çalışıyordu. Diyecek bir şey bulamıyordu. Fakat Meng Hao’ya karşı olan hayranlığı artık zirveye yükselmişti.   Wang Lihai’nin yüzü çarpıklaşmış, hayal kırıklığıyla dolmuş ve ardından öfke ve çaresizlik olarak devam etmişti.   Patrik Huyan’ın göz bebekleri büzülmüştü. Uzun zaman önce Meng Hao’nun Ke Jiusi kimliğine sahip olduğunu öğrenmişti ve bilerek ondan kaçınıyordu. Kendi kimliği ortaya çıkmamış olsa da Meng Hao’ya karşı olan kıskançlığı zirve yapmış ve öfke alevlerine evrilmişti.   40.seviyeye bakan Fang Yu’nun ise yüzünde garip bir ifade vardı. Aklından neler geçtiğini söylemek imkansızdı.   Doğu Toprakları, Kuzey Menzili, Güney Diyarı ve Siyah Topraklar Gelişimcilerinin kalplerinde su yüzüne çıkan his çaresizlikti. Böyle bir hileci karşısında başka hissedebilecekleri bir duygu yoktu.   Şeytan Ölümsüzü Tarikatının bir çok öğrencisi öfkeli olsa da Meng Hao hakkında konuşanların sayısı oldukça azdı. Onlar Tarikatın gümüş kaşıkla doğanları ve Şeytan İtilafının üyeleriydi. Onların Meng Hao’ya karşı olan destekleri giderek büyüyordu.   Bu yaygaranın ortasında Yedinci Zirvenin Paragonu, yüce edaya sahip yaşlı adam yavaşça gözlerini açtı, soğukça homurdandı ve ardından söylendi, “KAPAYIN ÇENENİZİ!”   Şok edici ses her şeyin titremesine sebep olmuştu.   Hemen tarikatın öğrencileri ağızlarını kapattılar. Zihinleri şiddetle titremişti.   “Şeytan Ölümsüzü Pagodasının bu çağda açılmaması gerekiyordu,” diye devam etti yaşlı adam. “O Ke Jiusi için özel olarak ayarlandı.”   Başka açıklama gelmemişti, sadece doğrudan olayı özetlemişti. Fakat oradan bulunan herkesin zihinleri dönüyordu. Aynı zamanda akıllarında aynı soru vardı.   Neden hiçbir Kıdemli yada Elit Çırağın pagodaya girdiği görülmedi?   Belli ki pagoda Ke Jiusi için özel olarak açılmıştı. Tarikatta bunu bilen insanların vardı ve bu nedenle katılmayı tercih etmemişlerdi. Elit Çıraklar yada Kıdemliler eğer katılsalardı Dördüncü Zirveye büyük bir iyilik borcuna gireceklerdi.   Herkes sessizce 40.seviyede büyülü eşyaların parıltısıyla sarılmış Meng Hao’yu izliyordu. Meng Hao büyülü eşyaları ve tılsımları bol bol kullanarak 40.seviyeden dışarı fırladı.   İlk 100 Taoist büyüsünden biri daha ortaya çıkarak dışarıdaki kalabalığın acı acı gülmesine neden oldu. Hiçbir şey söyleyemeden yalnızca Meng Hao’yu izliyorlardı.   Onların bakışları altında büyülü eşyaların parıltısıyla sarılmış olan ışı noktası 40.seviyeden 41’e geçti. Ardından 42 ve 43… 50.seviyeye kadar ulaşması çok zaman almamıştı.   Ardından 60….   Yol boyunca büyülü eşyaların parıltısı gökyüzünü aydınlatmıştı. Herkes izlerken yavaş yavaş uyuşmaya başlamışlardı. Sadece her on seviyede bir Taoist büyü açıklandığında kalpleri kıskançlık ve delilikle doluyordu.   Hile yapıyor. Ve yolda stoğunu yeniliyor. Hangi hilekarlık böylesiyle kıyaslanabilirdi…?   Öfke konusunda ise, Yedinci Paragon açık açık Şeytan Ölümsüzü Pagodasının özel olarak Ke Jiusi için açıldığını söyledikten sonra kimi öfkelenmeye hakkı olabilirdi…?   Fakat bir süre sonra insanlar kendilerini tutamayıp aralarında meseleyi tartışmaya başlamışlardı.   “Humph. Paragonlar birbirlerine yardım etseler de iyi talih için hile yapmak kendi başına ilerleme kaydetmek kadar iyi değildir!”   “Bu doğru! Üstelik, onun 70.seviyeyi geçebileceğini kim garanti edebilir!”   Aralarında en çok canı sıkılanlar tabii ki Güney Gök grubuydu. Onların öfke ve kıskançlığı çok daha ileri seviyedeydi.   Aslında Güney Gök Gelişimcilerinin hepsi hile yapıyordu. Onlar teste giren insanlar gibilerdi, önlerine gelecek soruları biliyorlardı. Ama sonra sınav odasına girdiklerinde bir öğretmenin birisinin yanında yardım etmek için durduğunu keşfetmişlerdi. Yani… bu hissiyatı tarif etmek çok zordu.   Kuzey Menzilinin İmparatorluk Soyu Klanından olan genç adam dişlerini gıcırdattı. “Seni burada ölümüne lanetliyorum!” diye düşündü.   Ayrıca Güney Gök grubunda genç bir kadın daha vardı. Onun yüzü sakindi ama pagodaya bakan gözleri canlı bir ışıkla parlıyordu.   “Ustam bana onunla ilgili özel bir şeylerin olduğunu söylemişti…” diye mırıldandı kendi kendine. “Aslında buraya gelmeden önce benden özellikle gözlerimi onun üstünde tutmamı istedi. Meng Hao, Ustamın sana bu kadar ilgi göstermesini hak edecek nasıl bir özelliğe sahipsin?” Bu genç kadın Güney Diyarının Kan Şeytanı Tarikatının Tao Çocuğu olan Li Shiqi’den başkası değildi!   R.N:  Meng Hao Li Shiqi ile 175. bölümde et peltesiyle birlikte Siyah Elek Tarikatından kaçtıktan sonra karşılaşmıştı. Daha sonraki bir kaç olayda da karşılaşmışlar ve hatta Song Klanındaki olayda Meng Hao’nun yanında ona destek olmak için yer almıştı.   61, 68. 69.seviye!   Meng Hao’nun bu süreçte adeta ödü kopuyordu. Artık karşısına gelenler Gelişimciler değil, garip şekilli Yüce Şeytanlardı. Onlardan bazıları onu tek bir hareketiyle ezip geçebilecek kadar devasaydı.   Kalkan olmadan Meng Hao şimdiye kadar bir çok kez ölmüş olacaktı. Bu muazzam gürleme seslerinin ortasında en sonunda 70.seviyeye adım attı.   Bu seviyeden itibaren artık geçerse ilk 10 sıradaki Taoist büyüleri garanti olacaktı!   İlk 10 Taoist büyüsü bu antik zamanlarda bile Dokuzuncu Dağ ve Denizde şok edici tekniklerdi. Modern Gelişim dünyasında onlar efsanelerin içindeki efsanelerdi!   Meng Hao 70.seviyeye geçtiği anda daha görüşü netleşmeden önce aniden kibirli ve gururlu bir ses duydu.   Sesi duyduğu anda Meng Hao’nun ağzı açık kalmıştı. Bunun nedeni bu sesin onda inanılmaz bir güvensizlik hissiyatı yaratmasıydı.   “Merhaba çocuk. Buradan geçmek mi istiyorsun? Benim Taoist ismim Patrik Reliance*. Gel hadi. Patriğin sana biraz iyi talih bahşetmesine izin ver….”   R.N: Reliance güven demek :D







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44225 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr