Bölüm 580

avatar
6175 14

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 580


Bölüm 580: İyi Talih Yolu

Şeytan Ölümsüzü Pagodasının dışında, bir milyon Gelişimci çeşitli dağ zirvelerinin dışındaki alanlara dağılmışlardı. Ancak bu yolla onun dışını görebiliyorlardı.   Bir milyon öğrenci pagodanın etrafında bir halka şekillendirmiş ve hepsi de gözlerini ona sabitlemişlerdi.   Onların gördükleri şey pagodanın 1.seviyesinde ortaya çıkan yaklaşık 100,000 parlak ışık noktasıydı. Noktalar yoğun bir şekilde bir arada duruyorlardı ve her biri bir öğrenciyi temsil ediyordu.   “Acaba içerisi nasıl bir yer?” Birinci Zirvenin bir Oturum öğrencisi ışık noktalarına bakarken mırıldandı.   Benzer sorular izleyen diğer bütün öğrencilerin zihinlerinde de dönüyordu.   Fakat bu konuyu çok düşünme fırsatı bulamadan önce ışık noktalarının yarısı aniden kaybolmuştu. Bir an sonra on binlerce gelişimci havaya def edilmişler ve öğrenciler ağızlarından kanlar saçılara geriye doğru savrulmuşlardı.   Hatta bazılarının bilinci bile kapanmıştı.   Bu görüntü aniden herkesin ağzının açık kalmasına neden oldu. Fakat aynı zamanda daha önce karanlık olan 2.seviyede bir ışık noktası görüldü!   “Birisi 1.seviyeyi geçti!”   “Ne kadar süre geçti? Birisi çoktan 1.seviyeyi aştı bile!” Konuşma uğultuları havayı doldurdu.   Sessizce izleyen Fang Yu’nun göz bebekleri büzülmüştü.   Wang Lihai de bu insan kalabalığının içinde kaşları çatık halde duruyordu.   Kuzey Menzilinden genç adam da oradaydı, gözleri canlı pırıltıyla doluydu. Genel olarak Güney Gök Gelişimcileri hemen pagodaya hücum etmeyi seçmemişlerdi. Çoğu dışarıda kalarak gözlemlemeyi tercih etmişti.   İlk kişi 2.seviyeye geçtikten sonra yavaş yavaş orada daha fazla ışık noktaları görülmeye başlandı. Bütün izleyiciler Qi’lerini yatıştırdılar ve zihinlerini sakinleştirdiler, ardından tamamen gidişata odaklandılar.   Bazıları kendi beceri ve tecrübelerine güvenerek pagodaya girmeye karar vermişti.   Meng Hao pagodanın 1.seviyesine girdiğinde ilk gördüğü şey karanlıkla kaplı bir kara kütlesiydi. Havada dağılmış olan kan kokusu ona kendini antik bir savaş alanında duruyormuş gibi hissettirmişti.   Etrafına bakınırken aniden ilerideki havanın harelendiğini fark etti. Hepsi de bulanık ve belirsiz olan on figür ortaya çıktı. Fakat onların hepsinin de Gelişim merkezleri Gelişen Ruh aşamasının büyük döngüsündeydi.   Bu on figür öldürme arzusu saçarak Meng Hao’ya hücum ettiler.   Meng Hao’nun gözleri titreşti ve aniden bu Şeytan Ölümsüzü Pagodasında neyin test edildiğini anlayınca kahkahayı bastı. On figür yaklaştığında Meng Hao geri çekilmek yerine onlarla yüzleşmek için ileri fırladı.   Gümbürtü yankılarıyla birlikte Meng Hao yeşil bir dumana dönüştü. Tek yapması gereken bir yumruk yada parmak saldırısıydı. Büyük döngü Gelişen Ruh aşamasında olan figürler direnmeye vasıf değillerdi. Göz açıp kapayıncaya kadar hepsi de yok edilmişti.   Sadece beş nefeslik sürede on rakip katledilmişti.   Fakat daha sonra onların vücutlarından siyah dumanlar yükselmeye başladı. Kaynayıp çalkalanarak tek bir simsiyah figür şekillendirdiler. Figürün üzerinde uzun siyah bir cübbe vardı ve siyah bir maskeye sahipti. Siyah saçları havada salınıyordu ve yaydığı aura Meng Hao’nun göz bebeklerinin büzülmesine neden olmuştu.   Daha şaşırtıcı olan ise bu adam büyük döngü Gelişen Ruh Gelişim merkezine sahip olsa da daha önceki on figürden çok daha farklıydı. Eğer önceki figürleri vahşi köpeklere benzetirsek bu adam yalnız bir kurttu.   Figür soğukça Meng Hao’yu süzdü, ardından bir anda elini havaya kaldırdı. Şaşırtıcı şekilde elinin üstünde bir dağ belirdi.   Dağ belirdiği anda Meng Hao onu tanıdı. Bu Dağ Tüketme Efsunuydu!   Daha sonra dağ kayboldu ve adam doğrudan Meng Hao’nun karşısında beliriverdi. Bir avuç saldırısı inmeye başladı. Meng Hao’nun gözleri titreşti; sanki bir dağın doğrudan üzerine geldiğini görmüş gibiydi.   “Antik zamanların bir büyük döngü Gelişen Ruh uzmanı!” Meng Hao’nun gözleri savaşma isteğiyle parladı. Deri çantasının içindeki herhangi bir eşya bu uzmanı anında silebilirdi. Fakat Meng Hao Ke Yunhai’nin verdiği eşyaları 1.seviyede kullanmayı kendine yediremezdi.   İkinci Animaya bile girmeden yumruğunu savurdu. Bu fırsatı, kendisiyle aynı aşamadaki bir antik zamanlar uzmanına kıyasla kendisinin ne kadar güçlü yada zayıf olduğunu test etmek için kullanmak istiyordu.   İkili vuruşmaya başladıklarında bir gümbürtü çınladı. Kutsal beceriler ve büyülü teknikler dört bir yana rengarenk ışıkların saçılmasına neden oluyordu!   Bir an sonra siyah cübbeli figür döndü ve ardından garip bir kıvırma hareketi yaparak doğrudan Meng Hao’nun önünde beliriverdi. Meng Hao güldü ve geri çekilmek yerine tüm gücüyle yumruğunu çıkarttı.   İkili pagodanın 1.seviyesinde dövüşüyorlardı. Bir tütsülük zamanın ardından bir patlama duyuldu. Siyah cübbeli figür sarsıldı ve ardından yerle bir oldu. Bir büyülü sembol akıntısına dönüşerek hızlıca Meng Hao’yu sardı.   Meng Hao biraz nefeslendi ve gözleri sanki yıldırım barındırıyormuş gibi pırıldadı. Dövüş çok uzun sürmemişti, sadece bir tütsülük süre almıştı. Fakat bu kısa sürede hayali figür ile olan dövüşünde bütün büyülü tekniklerini ortaya sermiş ve en sonunda rakibini sarsarak onu yok etmişti.   En önemlisi Meng Hao’nun şuanki vücudu normalde Üçüncü Anima seviyesindeki haline eşitti. Eğer öyle olmasaydı Birinci Animada böyle bir galibiyet elde edemeyecekti.   “Antik zamanlardan güçlü bir Gelişen Ruh uzmanı. İnanılmaz!” Meng Hao derin bir nefes alarak etrafında akan büyülü sembollere baktı.   Binlercesi vardı ve aydınlık ve karanlık arasında titreşerek korkunç bir aura yayıyorlardı. Göz açıp kapayıncaya kadar büyülü sembollerden bir tanesi Meng Hao’ya doğru akın etti.   Sanki sembol Meng Hao’yu seçmiş gibiydi; gözleri pırıldayan Meng Hao gelen sembolden kaçınmak yerine onun vücuduyla kaynaşmasına izin verdi. Yavaş yavaş sembol bir Taoist büyüsüne dönüştü.   “Şeytanalevi mi?” Meng Hao’nun onu hissetmesi biraz zaman aldı. Bu sanat üç bin Taoist büyüsünden biri değildi, aksine basit, muhtelif bir teknikti.   Tabii ki bu basitlik algısı Şeytan Ölümsüzü Tarikatına göreydi. Eğer böyle bir büyülü teknik Güney Gök topraklarındaki Tarikatlarda ortaya çıksa, bu basit Şeytanalevi bile inanılmaz ve sıra dışı görülecekti.   Meng Hao’nun gözlerinde garip bir parıltı belirdi. Onları bir anlığına kapattı ve tekrar açtığında aydınlanma ile parlıyorlardı. Bu aydınlanma Şeytanalevi tekniğiyle ilgili değil, bu sınavın geneliyle ilgiliydi.   “Bu sınav herkes için Gelişim merkezlerinin seviyesine göre farklılık gösteriyor. Zorluk herkes için aynı olacak!”   “Eğer ben Tao Arayışı aşamasında olsaydım o zaman on tane Tao Arayışı uzmanıyla yüzleşecektim…. Aslında 1.seviyedeki gerçek ödülüm Şeytanalevi tekniği değil… Dağ Tüketme Efsununun nasıl kullanıldığını görmekti!”   “Efsunun bu şekilde kullanılabileceğini asla fark etmemiştim.” Bununla birlikte vücudu yıldırım gibi parlayarak 2.seviyeye doğru yola koyuldu.   Meng Hao 2.seviyeye adım attığı sırada pagodanın etrafındaki öğrenciler pür dikkat izliyorlardı. Hepsinin de gözlerine kararlı bakışlar vardı.   Şeytan Ölümsüzü Pagodasının içinde yatan iyi talihi elde edebilmek için gerekli olan şey Gelişim merkezi değil aslında kaderdi!   Şuan herkes 1.seviyede kalan ışık noktalarının yarısından çoğunun kaybolduğunu ve 2.seviyede tekrar ortaya çıktıklarını görebiliyordu. Hatta 3.seviyeye ulaşanlar bile vardı.   Öğrenciler arasında en çok kıskançlık uyandıran şey ise ondan fazla ışık noktasının 5.seviyede olmasıydı.   Bu sahne izleyicilerin kalplerinin heyecanla çalkalanmasına neden oluyordu. Bir kaçı nihayet pagodaya girmeye karar vermişti.   Kuzey Menzilinin İmparatorluk Klanından gelen genç adam gözlerinde küçümseyici bir titreşmeyle olanları izliyordu.   “Tüm bu hayali insanlar aslında ölü. Hatta var olmadıklarını bile bilmiyorlar. Yine de bir hayal dünyasında bile açgözlülükleri kabarıyor. Ne kadar komik!”   “Ne yazık ki, birisi 99.seviyeye ulaşmayı başarsa bile sadece yaşayan özlere sahip olan bizler gerçekte talih elde edebiliriz!” Gözlerinde canlı bir ışık pırıldarken havalandı. Aşağılayıcı bir havayla birlikte Şeytan Ölümsüzü Pagodasına doğru ilerledi.   Wang Lihai, Han Bei ve Fang Yu titreşen gözlerle izliyorlardı. Onlar pagodaya doğru havalanmadılar. Güney Gök Gelişimcilerinin geri kalanlarının bazıları tereddüt içindeyken bazılarının yüzleri kararlı bakışlarla doluydu.   Zhao Fang’ın yüzü soluktu ve gözleri şiddetli bir ışıkla parlıyordu. Elde ettiği kimlik önceki İç Tarikat öğrencisi değil, bir Dış Tarikat öğrencisiydi.   Bu Dış Tarikat öğrencisinin cesedi bile kritik an geldiğinde ulaşılması zor hale gelmişti. Meng Hao Wang Lihai’den korksa da nihayetinde Kuzey Menzilinden bir Gelişimci gelerek İç Tarikat öğrencisinin cesedini Fang Zhao’dan çalmıştı.   “Kabilemin bütün umudu benimle üzerimde! Taoist büyüsü elde edeceğim!” Dişlerini sıkan Zhao Fang havalanarak pagodaya doğru ilerledi.   O sırada pagodaya doğru havalanan öğrencilerin ardı arkası kesilmiyordu. Herkes çeşitli seviyelerdeki ışık noktalarını izlerken Meng Hao en sonunda 2.seviyeye ulaşmıştı.   Meng Hao 2. seviyeye girdiği anda aniden kendini büyük bir denizle sarılmış halde buldu. Yüzeyinde devasa dalgalar kıvrılıyordu. Çatırdama sesleri eşliğinde on tane heykelin sudan yükseldiği görüldü.   Bu heykellerin her biri Meng Hao’nun biraz önce karşılaştığı siyah cübbeli uzmanla aynı güçte görünüyordu. Görünüşe göre zorluk seviyesi on kat artmıştı!   Meng Hao taşkın bir savaşma arzusuyla patlarken gözleri titreşti. Şuan ihtiyacı olan şey kendini kısıtlamasız muazzam bir savaştı. Gelişim merkezini ateşle arıtacak, dünyevi vücudunu sertleştirecek ve bu ikisinin kusursuz bir uyumla çalışmasını sağlayacaktı.   Heykeller ortaya çıktıkları anda gözleri açıldı. İnanılmaz bir aurayla patlarken Meng Hao’ya doğru fırladılar.   “İkinci Anima!”   GÜM!   Meng Hao’nun vücudu genişledi ve Gelişim merkezi patladı. Savaş hüneri yukarı tırmanarak üç büyük döngü Gelişen Ruha denk güç ortaya çıkarttı. Dünyevi vücudu ise güç ile patlama yaşamıştı. Şuan İkinci Animadaydı ama kuvveti Dördüncü Animadaki haline denkti. Doğrudan heykellere doğru fırladı.   Bu on heykel son derece gerçekçiydi; Şeytani Qi saçıyorlardı ve alınlarındaki totem dövmeleri zar zor görülüyordu.   Gürleme sesleri deniz boyunca yayılırken savaş hiddetlendi. Bir saatten biraz az sürmüştü. Meng Hao’nun İkinci Animasının saldırıları karşısında heykeller birer birer ezilmişlerdi. Onların büyülü teknikleri Dördüncü Animaya denk bir vücuda indiği için tamamen engellenmişlerdi.   Son heykel de paramparça olduğunda onları şekillendiren deniz suyu havaya yükseldi ve bir araya toplanarak şok edici, devasa bir dağ zirvesine dönüştü!   Dağ deniz rengindeydi. Bu bir deniz dağıydı ve ortaya çıktığı anda canlı ve renkli ışıkla parlayarak Meng Hao’ya doğru akın etti.   Dağ yaklaştı ve rüzgar hiddetlendi. Aşağıdaki deniz suyunda çukur benzeri bir çöküntü belirmişti. Meng Hao’nun saçları cübbesiyle birlikte dalgalandı. Üzerine doğru çöken deniz dağına baktı ve gözleri garip bir ışıkal doldu.   “Yine mi Dağ Tüketme Efsunu?

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr