Bölüm 577

avatar
6107 14

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 577


Bölüm 577: Gümüş Kaşık Şeytan İtilafı

Zaman geçti. Göz açıp kapayıncaya kadar on gün geride kalmıştık. Dördüncü Zirve öğrencileri yavaş yavaş Küçük Patriklerinin, bir numaralı gümüş kaşıklı zorbanın tavırlarındaki değişimi fark etmeye başlamıştı. Beklenmedik bir şekilde o son zamanlarda Dördüncü Zirveden dışarı adım atmamıştı.   Meng Hao tüm gününü Taoist büyü aydınlanmasına yada Yeraltı Mağarasında dünyevi vücudunu güçlendirmeye harcıyordu. Bu anormal durum Dördüncü Zirve öğrencilerini gerçekten de alarma geçirmişti. Ke Yunhai bile buna inanmakta güçlük çekiyordu. Ke Jiusi’yi bir kaç kez gözlemledikten sonra, Ke Yunhai’nin yüzünde memnun bir gülümseme belirmişti.   Meng Hao kendini tam anlamıyla gelişim pratiğine adamıştı. Başka meseleleri bir kenara bırakmıştı ve hatta diğer Güney Gök Gelişimcilerinin uyanışı bile umurunda değildi.   Gün geçtikçe dünyevi vücut güçlenmesi onu daha da kuvvetlendiriyordu. An itibariyle Birinci Animadayken dünyevi vücudunun gücü önceden İkinci Animaya girdiği seviyeye denkti.   Böylesine bir artış Meng Hao’nun önünde uzanan yolu yönünü fark etmesine sebep olmuştu!   “Eğer dünyevi vücudumun kuvvetini ben Birinci Animanın içindeyken normal İkinci Anima seviyesine çıkartabiliyorsam, Gelişim merkezimde bir değişim olmasa da dünyevi vücudum...Ruh Bölme noktasına kadar ulaşabilir!” Meng Hao’nun kalbi güm güm atıyordu. Bu noktada İkinci Düzlemde dünyevi vücut gelişiminin tekniklerde uzmanlaşmak kadar önemli olduğunu hissediyordu.   Bu Meng Hao için inanılmaz bir fırsattı. Geçmişte İkinci Düzlemde böyle bir iyi talih elde edebilen biri hiç çıkmamıştı.   Meng Hao derin bir nefes aldı ve gözlerinde canlı bir parıltı belirdi.   Son zamanlarda Xu Qing ile birlikte bütün zamanlarını üç yüz Taoist büyüye dair aydınlanma elde etmek için kullanıyorlardı. Tabii ki ikisi de kendilerine özgü Taoist büyülere odaklanmışlardı. Meng Hao bir büyüye dair aydınlanma kazanamayacağı kanısına vardığında hemen durup başka bir Taoist büyüye geçiyordu.   On gün boyunca üç yüz Taoist büyünün tamamını gözden geçirme şansı bulmuştu. En sonunda öncelik olarak odaklanacağı üç tane Taoist büyüsü seçmişti. Birisi Dağ Tüketme Efsunu, ikincisi Göksel Şeytan Dönüşümü ve sonuncusu da...   Ke Jiusi’nin Öz Iraksama Efsunuydu!   “Dağ Tüketme Efsunu hem içsel hem de dışsal bir gelişim tekniğidir. Fakat ana odağı dünyevi vücut gelişimidir. Böyle bir tekniği zirveye kadar geliştiren birisi bir İnsan Ölümsüz olabilir!”   “Göksel Şeytan Dönüşümünün sıralaması 96…. O, bir Şeytan Özü gerektiren korkunç bir büyülü tekniktir. Şeytan Özünü vücut ile kaynaştırarak kişi bir Yüce Şeytana cisimlenebilir. Toplam on dokuz seviyesi var ve her birinde Gök ve Yerin farklı bir Yüce Şeytanına cisimleşim yapılabilir!”   “Öz Iraksama Efsunu ise… bir ecelsiz Tao’sudur!” Meng Hao’nun gözleri garip bir ışıkla parladı. Bu üç Taoist büyüden Öz Iraksama Efsunu en gizemli olanıydı. O aslında Şeytan Ölümsüzü Tarikatının üç bin Taoist büyüsünden biri değildi, daha doğrusu Ke Yunhai’nin kendi çabalarıyla elde ettiği bir şeydi. Ke Yunhai kendi Gelişim merkezine ve bilgi birikimine göre onun değerli bir hazine olduğunu söyleyebilirdi. Fakat, gelişim anlamında ona uygun değildi ve bu yüzden Ke Jiusi’ye önermişti.   Öz Iraksama Efsunu kişiye bir ecelsiz öz geliştirme olanağı tanıyordu. Gök ve Yerin reenkarnasyonu böyle bir özü yok etmek için bir şey yapamazdı. Kişi öldüğünde yıllar sonra etten ve kandan bir vücutla yeniden doğacaktı.   Bu sanat… Göklere karşı koyan türdendi!   Meng Hao çeşitli tekniklere dair kavrayış kazandıkça Şeytan Ölümsüzü Tarikatının ne kadar muazzam b,r güç olduğunu daha iyi anlıyordu. Geçen on gün boyunca zamanının birazını diğer tarikat öğrencilerini gelişim pratiği yaparken gözlemlemeye ayırmıştı. Bu süreçte gerçekten bir totemik aura hissedebilmişti.   Aslında aslında üç yüz Taoist büyüsünden dikkatle incelediklerinin bazıların için bariz şekilde gelişim seviyesi belli bir noktaya ulaştıktan sonra totem dövmesi gerekiyordu.   Bu keşif Meng Hao’nun yıllar önceki tahminlerinin bazılarını doğrular nitelikteydi. Görünüşe göre Batı Çölünün totemik şeytansılarının kökeni biraz Ölümsüz Şeytan Tarikatından geliyordu.   Meng Hao’nun şaşkınlığı Şeytan Ölümsüzü Tarikatı hakkında yeni şeyler öğrendikçe daha da artmaya devam ediyordu. Meng Hao Dağ Tüketme Efsunu ve Göksel Şeytan Dönüşümü gelişimine odaklanmış olsa da en çok birincisine önem veriyordu. Göksel Şeytan Dönüşümü için onunla Yedi Animalı Ruh Dönüşümü ile arasında benzerlikler fark etmiş olsa da bu teknikle ilgili tam aydınlanma elde etme niyetinde değildi.   Öz Iraksama Efsunu konusunda ise şok edici bir sanat olsa da iş aydınlanmaya geldiğinde Meng Hao’nun başarısının önüne geçebilecek bazı şeyler vardı.   Zaman hızla geçmeye devam etti. Kısa süre sonra Meng Hao İkinci Düzleme gireli tam bir ay geride kalmıştı. Bu süreçte Xu Qing de Ölümsüz mağarasından hiç ayrılmamıştı. Kendini tamamen Taoist büyüsü aydınlanmasına adamıştı. En sonunda Meng Hao da Göksel Şeytan Dönüşümü ve Öz Iraksama Efsunundan tamamen vazgeçerek onun yerine bütün odağını Dağ Tüketme Efsununa vermişti.   Aynı zamanda zamanının bir kısmını Yeraltı Mağarasına giderek dünyevi vücudunu terbiye etmeye adıyordu. Şuan Yeraltı Mağarasında tam otuz nefeslik süre boyunca kalabiliyordu. Dünyevi vücudunun kuvveti şuan oldukça barizdi.   Aslında Meng Hao ile birlikte cezalandırılan diğer gümüş kaşıkla doğan zenginler onu Dördüncü Zirvede ziyarete geldiklerinde geçen bir ayda gösterdiği değişim karşısında hayrete düşmüşlerdi.   “Cezalandırıldıktan sonra bir şey düşündüm,” dedi Meng Hao. “Eğer dünyevi vücudum yeterince güçlü olursa aldığım cezalar da belki çok fazla canımı yakmaz.” Meng Hao arkadaşlarının yüzlerindeki ifadeyi görünce boğazını temizledi ve ardından dürüstçe devam etti, “Şu günlerde beş yada altı kırbaç darbesini tecrübe edebileceğimi hissediyorum. Eğer dünyevi vücudumu bu olmadan önce yeterince terbiye edemezsem posaya dönmekten başka şansım kalmayacak.” Bunun duyan diğer gümüş kaşıklılar düşünceye dalmış gibi göründüler. Belli ki Meng Hao’nun dedikleri onlara mantıklı gelmişti.   Bundan bir süre sonra Meng Hao Xu Qing’i çağırdı. Diğer gümüş kaşıklılarla birlikte son bir aydır ilk defa Dördüncü Zirveyi terk ettiler. Onlar dışarıda göründükleri anda bir gümbürtü eşliğinde havada beyaz bir nilüfer ortaya çıktı.   Diğer zirvelerdeki öğrenciler nilüferi gördüklerinde temkinli bir şekilde başlarını eğdiler. Hepsi de biliyordu ki bir aydır ortada görünmeyen Tarikat kabadayıları şuan kendilerini göstermişlerdi.   Meng Hao kalabalığın içinde dururken yaklaşmakta olan arkadaşlarının selamlarına karşılık verdi. Etrafının yüzden fazla kişiyle sarılması da çok uzun sürmedi. Hepsi birlikte Şeytan Ölümsüzü Tarikatının üstünde çılgınca uçarlarken konuşma ve gülüşme sesleri rüzgarla etrafa dağılıyordu. Diğerleri Xu Qing’i Meng Hao ile birlikte gördüklerinde birbirlerine bakarak gülüşmüşler ve Xu Qing’e özel muamele göstermek için ellerinden geleni yapmaya başlamışlardı.   Kısa süre sonra grup Yedinci Zirvenin bir parçası olan bodur bir dağa yanaştılar. Bu dağ Tarikatın resmi olmayan yasaklı bir bölgesiydi.   Burası resmi olarak yasaklı değildi; aslında burayı Tarikatın gümüş kaşıkla doğanları kendi karargahları olarak kullanıyorlardı. Daha sonra o yer Şeytan Ölümsüzü Tarikatının diğer öğrencileri için yasaklı bir bölge konumuna gelmişti.   Bodur dağın tepesinde lüks bir tapınak yer alıyordu. Meng Hao baş koltuğa oturdu ve diğerleri de etrafına toplandı. Bazılarının yerleri çeşitli Klan atalarının sıralamasına göre ayarlanmıştı. Kısa süre sonra yaklaşık yetmiş yada seksen kişi koltuklarına oturmuşlardı. Tarikatın içindeki dedikoduları anlatıp yada dışarıdaki ilginç tecrübelerini anlatarak gülüyorlardı.   Meng Hao’nun yanına oturmuş olan siyah kanatlara sahip yakışıklı bir adamın kollarında gülümsemekte olan kadın bir öğrenci bulunuyordu. “Jiusi.” dedi adam, “benim küçük kardeşim Şeytan İtilafına katılmak isteyen bazı İç Tarikat öğrencilerinin olduğunu söyledi. Ona onları bugün buraya getirmesini söyledim. Eğer problem olmazsa onlarında girmesine izin verebiliriz.”   Meng Hao Şeytan İtilafı terimine aşinaydı. Ke Jiusi’nin anılarında bildiği üzere bu gümüş kaşıkla doğan zenginlerin yarattığı bir birlikti. Katılan bütün üyelere zenginler tarafından koruma garantisi veriliyordu.   Ama tabii ki operasyonun zenginler tarafından gizlice yürütüldüğünü göz önüne alınca bunun için bir bedel ödenmesi gerekiyordu.   Şeytan Ölümsüzü Tarikatı onları çok büyük karmaşa yaratmadıkları sürece görmezden geliyordu. Ne de olsa Bu Şeytan İtilafının Kıdemlilerinin hepsi Tarikatta derin köklere sahip olan zengin çocuklarıydı. Bir çok saçma sapan şey yapsalar da iş sadakate geldiğinde sıradan öğrencilerden çok daha iyilerdi.   Meng Hao genç adamın sözlerine kafasını aşağı yukarı sallayarak karşılık verdi. İçki bardağını kaldırarak bir yudum aldı. Onun yanında oturan Xu Qing ise etraftaki kalabalığa meraklı gözlerle bakıyordu. Hala Meng Hao’nun elde ettiği kimliğe inanamıyordu.   Çok geçmeden Şeytan İtilafına katılmak isteyen öğrenciler gelmişti. Tapınağa titreyerek girmişlerdi ve etraflarındaki zenginlere gergin gözlerle bakıyorlardı. Hemen getirdikleri hediyeleri takdim ettikten sonra ellerini kenetleyerek herkesi selamladılar.   Gruplar arka arkaya giriyordu. Biraz zaman geçtikten sonra Meng Hao’nun bakışları hepsi de son derece gergin olan iki erke ve bir kadından oluşan bir grubun üzerine geldi. Fakat Meng Hao’nun anladığına göre bu gerginlikleri numaraydı. Onların gözlerinin derinliklerindeki asıl aşağılayıcı bakışları Meng Hao görebiliyordu.   Meng Hao onları gördüğü anda gülmeye başladı. Bu sırada o üç kişinin gördükleri kişi en yüksek otoriteye sahip koltukta oturan Meng Hao idi.   Grup Meng Hao’yu gördüğü anda titremeye başladı ve gözleri inançsızlıkla doldu.   Onlar Meng Hao’yu Meng Hao da onları özlerinin aurasından tanımıştı.   Bu üç kişilik gruptaki kadın Ji Xiaoxiao’dan başkası değildi. Bir tanesi Meng Hao’ya yabancı gelse de sonuncusu Ji Mingfeng’ benzer bir hissiyat veriyordu. Meng Hao’nun onların Ji Klanı üyeleri olduğundan şüphesi yoktu   Meng Hao gördüğü son kişi karşısında biraz şaşırmıştı. Biraz düşündükten sonra onun kim olduğunu anladı. Bu kişi Song Yunshu idi!   R.N: Song Yunshu Song Klanının Tao Çocuğuydu. 192 ve sonraki bölümlerde Meng Hao ile etkileşimleri olmuştu.   Bu kişi Güney Diyarının Song Klanının Tao Çocuğuydu. Son Klanının damat arayışında Meng Hao birinci olmuş ve gerçekte Song Klanının sevgili kızı Song Jia’nın kocası olma hakkını elde etmişti. Meng Hao bu meseleye hiç kafa yormamış olsa da Song Yunshu’yu şimdi görünce adamın kim olduğunu hatırlamıştı.   “İlginç,” dedi Meng Hao gözleri soğukça parlıyordu. “Sizinle burada karşılaşacağım kimin aklına gelirdi ki?”   Meng Hao’nun yanındaki Xu Qing de üç kişilik gruba bakara gülümsedi.   Bu üçlü Meng Hao ile burada karşılaşacaklarını kırk yıl düşünseler akıllarına gelmezdi. Yüzleri anında düşmüştü. Meng Hao’nun kimliği onları da tam anlamıyla hayrete düşürmüştü. Meng Hao’nun o koltukta oturmasının ne anlama geldiğini gayet iyi biliyorlardı.   Fakat daha şaşkınlık uyandıran ve inanması zor olan şey ise Meng Hao’nun görünüşünün hiç değişmemiş olmasıydı.   “O… o gerçekten de bir Elit Çırak kimliği elde etmiş!” diye düşündü Ji Xiaoxiao gözleri şaşkınlıkla açılarak. “Ke Jiusi! Ke Jiusi’yi konak vücut olarak alabilmek… bu imkansız! Elit Çırak! Böyle bir konak vücut ancak efsanelerde var!” Zihni dönerken nefesi hızlanmaya başlamıştı.   Onun yanındaki kişi de bir Ji Klanı üyesiydi. O Meng Hao’yu tanımıyordu ama o pozisyonda oturan kişinin Tarikatın efsanevi bir numaralı zorbası olan ke Jiusi olduğunu biliyordu. Meng Hao’nun da kendisi gibi bir yabancı olduğunu fark edince kalbi titremişti.   Bu olay tek başına onun afallaması için yeterli bir sebepti. Fakat daha da şaşırtıcı olan şey, aniden Ke Jiusi’nin yaklaşık bir ay önce Birinci Zirveden bir Oturum öğrencisini öldürdüğünü hatırlamasıydı.   Bir anda parçaları yerine koydu….   “O Ji Mingfeng’i öldürdü!” diye bağırdı içten içe. “Bu çok kötü! Eğer bunu bildiğimi öğrenirse susturmak için beni öldürecektir! Ji Klanı üyesinin yüzü düştü. Aslında Ji Mingfeng’in ölmesini herkesten çok o istiyordu ama bunu hiç kimse bilmiyordu.”   Song Yunshu olduğu yerde kalakalmıştı. Meng Hao’nun görünüşü değişmemiş olsa da aniden gördüğü şeyin gerçekliğinden şüphe duymaya başlamıştı. Ama sonra Meng Hao gülünce Song Yunshu yıllar önce Tarikatlarının damadı olan Meng Hao’nun görüntüsü zihninde belirmişti.   “Elit Çırak…. O gerçekten de bir… Elit Çırak!!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44247 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr