Bölüm 551

avatar
6483 16

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 551


  Bölüm 551: Çıkmaz Sokak!

Katliam şiddetlenmişti!   Altın Karga Kabilesi üyeleri heyecanlı kükremelerle dışarı fırlamışlardı. Bu özellikle geçmişte Meng Hao ile göç seyahatine katılmış olan eskiler için geçerliydi. Yıllar önceki seyahat sırasında tecrübe ettikleri kan ve ateşi hatırlayınca tekrar bütün damarları hırsla dolmuştu. Ah, hayatın görkemi!   Kabilenin son yüz yıl içinde katılan diğer üyelerinin de kanları kaynıyordu. Sanki büyüklerinden işittikleri hikayeler bir anda karşılarında oynamaya başlamış gibiydi. Fakat bu gerçekti!   Onlar artık hayatta kalmak için Meng Hao’nun şeytansı sürüsünün korumasına ihtiyaç duyan Beş Karga Mabudu Kabileleri değillerdi. Göksel Takip Kabilesi bile onları yok etmek için bütün gücünü ortaya koymak zorundaydı.   Hücuma geçtikleri anda öldürme arzuları da göklere yükselmişti ve eski korkusuz çılgınlıkları adeta kemiklerinin içinden tekrar dışarı patlamıştı.   On binlerce Altın Karga Kabilesi Gelişimcisi doğrudan savaşa atılarak şeytansı sürüsüne, Büyük Tüylüye, Vahşi Deve, Gelişen Ruh uzmanlarına ve totemik Kutsal Antiklerine katıldılar. Anında Göksel Takip Kabilesini yararak ilerlemeye başlamışlardı.   Hava gümbürtü sesleriyle dolarken korku verici bir katliam başladı.   Meng Hao havada dururken bir anlığına avucuna konmuş olan üç siyah çiviye doğru baktı. Onları bir kenara koydu ve ardından etrafını soğuk parıltıyla ışıldayan gözleriyle süzdü.   Kan Mastifi kükredi e ardından bir anda ortadan kayboldu. Hi kimseyi öldürmedi, aksine kör edici bir kırmızı ışığa dönüşerek tıpkı devasa bir örtü gibi tüm alanı kapladı.   Göksel Takip Kabilesinin kaçış yolu şuan tamamen mühürlenmişti!   Tuhaf olan tek şey mastif kırmızı mühüre dönüşmeden önce papağanın aniden ona pırıltılı gözlerle bakmış olmasıydı. Ağzı açık bir şekilde mastife bakakaldı, vücudu titriyordu. Aniden gözlerinde bir heyecan alevi uyandı.   Bu sırada Mor Deniz Devleri savaş alanını salla sallaya yürümeye devam ediyorlardı. Yaydıkları kırmızımsı parıltılarla her gittikleri yerde etraflarındaki gelişimcileri imha ediliyordu. Yüz binlerce hayalet de havada uçuyorlardı ve etrafları buz gibi bir soğukla çevrelenmişti. Savaş alanında her gittikleri yerde hayatları söndürüyorlardı.   Bu tam ve mutlak bir kan gölüydü!   Altın Karga Kabilesi üyeleri intikamlarını almak için vahşice saldıran bir kasap bıçağı gibilerdi.   Meng Hao’nun vücudu titreşti ve aniden bir Gelişen Ruh Gelişimcisinin yanında tekrar ortaya çıktı. Bu uzun zümrüt yeşili bir cübbe giymiş olan yaşlı bir kadındı. Tüm bu olanlar kadının yüzünde şaşkınlık ifadesi yaratmış durumdaydı. Meng Hao’nun savaş alanına ani gelişi onu tam anlamıyla sarsmıştı. Etrafındaki katliama bakmış ve tüyleri diken diken olmuştu. Kadın tam kaçacakken Meng Hao aniden yanında belirmişti.   Kadının göz bebekleri büzüldü ve bir anda dilini ısırdı ve ardından biraz kan tükürdü. Depolama çantasına vurmasıyla birlikte önünde on tane büyülü eşyanın belirmesini sağladı. Bu kritik anda yaşlı kadın elinden geleni ardına koymayacaktı. Büyülü eşyalarla birlikte totemlerinin güçlerini de serbest bıraktı. Aynı sırada vücudu hayat kuvvetinin bir kısmını yakması yüzünden giderek kurudu.   İkiliyi gürleme sesleri sardı. Yaşlı kadının yüzü giderek vahşileşiyordu ve Meng Hao’nun ifadesi soğuktu. Kadının saldırısından kaçınmaya çalışmadı sadece basitçe ileri adımladı ve sağ elini havaya kaldırdı. Aniden İblis Mızrağının ileri fırladığı görüldü.   Mızrak uğuldayarak ilerledi ve kadının büyülü eşyalarıyla totemlerini paramparça etti. Doğrudan kadının alnına girdi ve diğer taraftan çıktı.   Yaşlı kadının boş boş Meng Hao’ya bakan gözleri kocaman açılmıştı. Aniden vücudu patladı e bu sırada Gelişen Ruhu hemen kaçmaya yeltendi. Ama Meng Hao hızlıca sol elini uzattı ve onu tuttuktan sonra sıkarak paramparça etti.   Tüm bu yaşananlar o sırada Meng Hao’ya sinsi saldırı planlamakta olan üç totemik Kutsal Antiği adeta nefessiz bıraktı. Ardından hayretler içinde geri çekildiler. Meng hao başını çevirdi ve gözleri sanki elektriklenmiş gibi parladı.   “Yıldırım,” dedi. Savaş alanında yapılan katliamı göz önüne alınca Meng Hao’nun sesi ilk etapta yeterince yüksek çıkmamış gibi göründü. Fakat bu kelimeye karşılık olarak aniden hiçlikten yedi tane devasa yıldırım ortaya çıktı.   Bu yedi tane kırmızı yıldırım Göksel Felaketin iradesiyle doluydu. Aynı zamanda Meng Hao’nun iradesine de sahiplerdi. Yıldırımlar aniden üzerlerine fırlayınca üç totemik Kutsal Antik bir anda dehşetle doldular. Hiç tereddüt etmeden çeşitli kutsal beceriler kullanarak etraflarından kat kat ışık kalkanları oluşturdular. Ayrıca Şeytani Qi de peyda olmuştu.   Fakat… bir anda üç şeytansı kırmızı yıldırımların bütün büyülerini delip geçmesiyle acınası çığlıklar koparttılar. Kutsal beceriler yada büyülü teknikler; hepsi de çürük tahta misali kırılmıştı. Üç totemik Kutsal Antik kırmızı yıldırımlardan kaçınamadılar ve anında yıldırıma boğuldular.   Gök gürültüsünün çatırdama sesleri dört bir yanı salladı. Savaş alanındaki herkes neler olduğunu görebiliyordu ve hepsinin de yüzlerinde hayret ifadeleriyle ağızları açık kaldı.   Bu özellikle Göksel Takip Kabilesi üyeleri için geçerliydi. Gelişen Ruh Gelişimcilerinin ve Kutsal Antiklerin yüzleri düşmüş ve dehşetle dolmuştu. Hatta bazıları savaş alanından kaçmaya bile başlamıştı. Fakat kırmızı bariyere çarptıkları anda çığlıklar atacaklar ve vücutları buhar olup uçacaktı.   Burası çoktan bir çıkmaz sokağa dönüşmüştü!   Göksel Takip Kabilesinin Baş Papazı yüce bir varlık edasına sahip olan kadim bir yalı adamdı. Elinde büyük bir asa tutuyordu ve üzerinde uzun, gri bir cübbe vardı. Fakat şuan titriyordu ve gözleri umutsuzlukla doluydu. Lakin bu umutsuzluk hızlıca kayboldu ve yerini kararlılığa bıraktı.   “Göksel Takip Kabilesi üyeleri, biraz daha dayanın! Patrik kesinlikle bizi kurtarmaya gelecek!”   Bu sözler savaş alanı boyunca yankılandığında Meng Hao’dan ölümüne korkan Göksel Takip Kabilesi üyeleri aniden kalplerinde bir umut ışığının yandığını hissettiler.   “Patrik şuan yolda geliyor!” diye bağırdı Büyükbaba. “O bu düşmanı ve onun Kabilesini yok edecek. Göksel Takip Kabilesi asla düşmeyecek!” Büyükbaba uzun mor cübbeli, gözlerinde vahşi bir ışık barındıran kadim ve yaşlı bir adamdı. Onun Gelişim merkezi tıpkı bir totemik Kutsal Antik gibiydi ve büyük döngü gelişen Ruh aşamasındaydı.   Zhang Wenzu derin bir nefes aldı. Büyükbaba ve Baş Papazın sözleri onun kalbini bir nebze sakinleştirmişti. Yüzü sertti, gözleri aniden alaycılıkla parlayarak uzaklardaki Meng Hao’ya doğru baktı.   “Patrik kesinlikle gelecek,” diye düşündü. “O zaman ne yapacaksın? Biz Göksel Saltanat Birliğinin üç büyük Kabilesinden biriyiz. Meng Hao sadece Göksel Takip Kabilesine değil tüm birliğe savaş açtı!”   “Bizde üç tane Ruh Bölme Patriği var. Bu herif… kesinlikle ölecek!   Meng Hao’nun vücudu ortadan kayboldu. Tekrar ortaya çıktığında eli bir totemik Kutsal Antiğin boğazına yapışmış durumdaydı. Bu insan biçimli şeytansı Meng Hao’ya yakalandıktan sonra vahşice çaba sar etti. Fakat Meng Hao’nun “Ateş 火” karakteri zayıfça parlayarak şeytansının tarif edilemez bir sıcaklıktaki siyah alevlerle sarılmasına ve kan donduran feryatlar kopartmasına neden oldu. Bir anda şeytansı rüzgarla sürüklenen küllere dönüşmüştü.   Meng Hao ona ikinci bir bakış atmadı bile. Göksel Takip Kabilesinin Büyükbaba ve Baş Papazının sözlerini duyunca ağzında bir gülümseme kıvrıldı.   “Ahmak Patrik Huyan’ı mı bekliyorsunuz…?” dedi, savaş alanında yüzlerce metre ötedeki kalabalıkta duran Büyükbabaya doğru bakışlarını dikti.   Bakışları mor cübbeli Büyükbabanın üstüne geldiği anda, adamın bütün tüyleri havaya kalktı ve kalbi ölümcül bir kriz hissiyle doldu.   Meng Hao’ya doğru döndüğünde zihni uğuldadı ve içine kötü bir his doğdu. Meng Hao’ya bakma eylemini istemsizce gerçekleştirmişti ama baktığı anda ikilinin gözleri buluştu ve Büyükbabanın beyni şiddetli bir acıyla doldu. Sanki Meng Hao gözleri yoluyla onun beynine keksin bıçaklar saplayarak onu yok etmeye hazırlanıyordu.   Büyükbabanın ağzından, kulaklarından, burnundan ve gözlerinden kan sızmaya başladı. Anında geri çekilmeye başlayan adamın gözleri hayretle açılmıştı.   Meng Hao bir adım ilerledi ve ardından konuştu, “Yavşak Huyan buraya geliyor mu yoksa gelmiyor mu bir fikrim yok. Ama sen bunu asla öğrenemeyeceksin, ondan eminim.”   “Büyükbabayı koruyun!” diye bağırdı çevredeki Kabile üyeleri. Panik içinde Büyükbabanın etrafında koruma kalkanı ördüler. Bu grupta bir çok Gelişen Ruh Gelişimcisi ve totemik Kutsal Antik vardı.   Meng Hao gülümseyerek Büyükbabaya doğru harekete geçti.   Yolunu patlamalar ve katliamlarla açtı. Yoluna çıkan hiç kimse onu bir anlığına bile oyalayamayacaktı. Parmağını bir Gelişen Ruh Gelişimcisinin alnına uzatarak hafifçe vurdu. Adamın ağzından kan aktı ve geriye doğru savruldu. Adam patladığı anda Meng Hao çoktan üç yüz metreden fazla yol almıştı. Elbise kolunu fiskeledi ve ortaya çıkan “Rüzgar 风” karakteri uğultulu bir rüzgara dönüştükten sonra anında bir hortum oldu. Hortum öfkeyle Meng Hao’nun etrafında dönerken yakındaki yedi yada sekiz Gelişen Ruh uzmanı ve Kutsal Antiğe sertçe çarptı. Onların ağızlarından kanlar saçıldı ve geriye doğru savruldular.   Savaş alanında Meng Hao’yu durdurabilecek tek bir kişi bile yoktu. Bir üç yüz metre daha ilerledi. Uzaklara doğru bir hareket yaptı ve hemen bir ayaz toprak 土 ortaya çıktı. Hızla yakındaki Gelişimcilere doğru yayıldı. Gürleme sesleriyle birlikte gelişimcilerin vücutları sarsıldı ve ardından tamamen dondu!   Meng Hao üçüncü kez üç yüz metrelik ilerleme kaydetti. Bu sefer tam olarak Büyükbabanın karşısındaydı. Onun etrafını sarmış olan insanlar hemen hücuma geçtikleri anda Büyükbabanın gözlerindeki boş bakış yerini umutsuzluğa bırakmıştı. Meng Hao elini kaldırdı ve ileri doğru itti.   “Metal 金!”   Bu tek bir kelime karşılığında Meng Hao’nun sağ elinden altın bir ışık patladı. parıltı savaşa alanını doldurdu ve göz açıp kapayıncaya kadar Büyükbaba tamamen bir altın heykele dönüştü.   Bir gümbürtü çınladı ve aşağı düşerek orada hareketsizce kaldı. Adamın yüzündeki umutsuzluk hala yerinde duruyordu…. Bu sahne bütün Göksel Takip Kabilesini şaşkınlığa uğratmıştı. Vücutları titredi ve buz gibi bir soğukla doldular.   Diğer taraftan Altın Karga Kabilesi üyelerinin heyecanı giderek daha da artıyordu.   “Kutsal Antik!”   “Kutsal Antik!”   Kükreme sesleri dört bir yanda yankılandı. Bu seslerin içinde öfke ve kızgınlıkla birlikte Göksel Takip Kabilesini yok etme kararlılığı vardı.   Bizim Kabilemizi silmek mi istiyorsunuz? O zaman sizinkinin silinmesine hazır olun!   Böyle bir düşmanlıkta asla uzlaşı sağlanamazdı. Bunu yapmak adeta imkansızdı. Tek çare iki Kabileden birinin kökü Güney Gök topraklarından tamamen silinmesiydi!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr