Bölüm 528

avatar
6521 17

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 528


Bölüm 528: Kabusu (Meng Hao’yu) Gördüm


Yedinci Animada Meng Hao’nun gücü tamamen benzersiz bir noktaya ulaşmıştı. Vücudu kudretli, korku verici ve şok ediciydi. Geniş omuzları ve ince yapısıyla neredeyse üç metre boya sahipti. Tam anlamıyla bir Ölümsüz İblis havasına sahipti.


Meng Hao’dan korku verici bir aura fışkırarak dönerek her şeyi sarsan bir girdaba dönüştü. Mor Deniz çalkalandı ve gökyüzü karardı.


Felaket Bulutlarının ortadan kaybolarak yerini bıraktıkları insan biçimindeki yıldırım havada Meng Hao’ya doğru fırladı. Meng Hao kafasını kaldırarak ona bir bakış attı. Görünüşü herhangi bir canlının direnemeyeceği bir çekim gücüne sahip gibiydi. Aniden ayağını sertçe yere vurdu.


Boom!


Tüm Mor Denizin yukarı sıçramasıyla beraber Meng Hao’nun ayaklarının altındaki suda yaklaşık üç bin metrelik bir krater ortaya çıktı. Deniz suyu dört bir yana doğru dalgalanırken Meng Hao yukarı doğru fırladı.


İfadesi soğuk, gözleri buz gibiydi. O anda vücudunun içinde altmış dört büyük döngü Gelişen Ruh gücü dolanırken daha önce hiç duyulmamış bir güç çeşidini tecrübe ediyordu.


Böyle bir güç altmış dört zirve Geç Gelişen Ruhla kıyaslanamazdı bile. Şu an Meng Hao her şeyin üstündeydi… Kesinlikle Güney Gök topraklarındaki bütün Klanlar, Tarikatlar ve Seçilmişler arasında Ruh Bölme Aşamasının altındaki bir numaralı kişiydi.


Aslında onun Ruh Bölmenin yarı yolunda olduğu da söylenebilirdi!


Yedi Anima birleşti. Yedi Gelişen Ruh birleşti…” Soğuk yüz ifadesiyle saldırmak için ileri fırladı. İnsan biçimindeki yıldırıma yaklaştığında herhangi bir Kutsal Beceri ya da büyülü teknik kullanmadı. Sanki yaptığı her hareket ölçüp biçilmiş ve hesaplanmış gibiydi. Birbirlerine yaklaştıklarında Meng Hao elini kaldırdı ve bir parmağını doğrulttu.


Doğrulttuğu parmağı muazzam bir gürleme sesinin duyulmasına neden oldu. İnsan biçimli yıldırım sanki inanılmaz bir kuvvet tarafından vurulmuş gibi göründü. 20-25 metre geriye savrulduktan sonra patladı. Daha sonra otuz metre ötede daha bulanık bir halde tekrar şekillendi.


Aynı esnada çok sayıda yıldırım Meng Hao’nun vücudunda patlamıştı ve derisinin üzerinde kıvranıyordu. Meng Hao aniden güldü.


Elinden gelen bu mu?” dedi, gözlerinde öldürme arzusu parlıyordu. Yedinci Animanın içindeyken altmış dört tane büyük döngü Gelişen Ruh gücüne sahipti ve bu yüzden böyle bir elektrik ona zarar veremezdi.


Meng Hao konuştuğu anda insan biçimli yıldırım uzaklarda tekrar ortaya çıkmıştı. Meng Hao ileri hareket etmeye başladı ve bir gümbürtüyle beraber vücudu ortadan kayboldu. Tekrar ortaya çıktığında doğrudan insan biçimli yıldırımın karşısındaydı. Hareket hızı inanılmazdı; adeta göz açıp kapayıncaya kadar olup bitmişti.


Gözleri soğuklukla dolu olan Meng Hao sağ yumruğunu sıktı ve ardından yıldırımın göğsüne doğru sertçe vurdu.


BAM!


İnsan biçimli yıldırımın vücudu patlamaya başladı. Fakat tamamen parçalanmadan önce elini pençe şeklinde vahşice Meng Hao’nun göğsüne savurdu.


Ortaya çıkan ses metalin metale sürtünme sesi gibiydi. Meng Hao’nun elbisesi yırtıldı ve pençe derisini kesti. Fakat derisinden çok fazla ileriye nüfuz edemedi. Tek yapabildiği çizik atmak olmuştu.


İnsan biçimli yıldırım şaşkınlıkla bakakaldı. Bir gümbürtüyle beraber artık tamamen patladı. Sayısız yıldırım parlaması etrafa saçıldı. Otuz metre ötede yıldırım tekrar somutlaştı.


Meng Hao göğsündeki yaraya bakmadı bile. Ona göre, bunun gibi yaralar önemsizdi. Vücudu titreşti ve ardından ortadan kayboldu. Bir an sonra insan biçimli yıldırımın üstündeki havada tekrar ortaya çıktı.


Bu işi bitirme zamanı!” soğukkanlılıkla konuşurken havada duraksadı. Elini kaldırdı ve ardından aşağı doğru kesme hareketi uyguladı.


Mor Qi Giyotini!


Bu Mor Qi’yi yüzlerce metre uzunluğunda devasa eğri bir bıçağa dönüştüren basit bir büyülü teknikti. Kestiği anda insan biçimli yıldırım ölümcül bir kriz hissetti. Aniden vücudu yıldırım parlamasıyla yandı. Işık daha sonra devasa bir yıldırım küresine somutlaştı.


Yıldırım küresi ortaya çıktığı anda Mor Qi Giyotini de onu kesip geçti. O anda yıldırım küresinden patırtı sesleri duyuldu, sanki bu sayısız yıldırımın kükremesi gibiydi. Fakat kesilmekten kurtulamayacaklardı.


Bir kaç nefeslik süre esnasında gümbürtü sesleri eşliğinde devasa yıldırım küresi yerle bir oldu. İçindeki insan biçimli yıldırım artık neredeyse tamamen saydam bir halde ortaya çıktı. Daha herhangi bir hareket yapamadan Mor Qi Giyotini üzerine gelerek vücudunu kesip geçti. Bir gürültüyle beraber figür doğrudan ikiye bölündü!


Gürleme sesleri havayı doldururken ikiye bölünmüş ve parçalanmış olan insan biçimli yıldırım dört bir yana yayılan yıldırım benzeri bir parıltıya dönüştü ve ardından sönmeye başladı.


İnsan biçimli yıldırım tamamen yok olduğu anda yukarıdaki Felaket Bulutları çoktan dağılmış ve gökyüzü normale dönmüş durumdaydı.


Meng Hao hemen Yedinci Animadan tekrar Birinci Animaya geri döndü. Yüzü biraz solgundu ve son derece yorgun görünüyordu.


Yedinci Anima gerçekten de vücuduma ve ömrüme baya zara veriyor. O durumda kendimi yaralamadığım sürece çok fazla kalamam.” Yukarıdan denizin yüzeyine doğru indi ve bacaklarını çaprazlayarak derin derin nefeslenmeye, kendini yenilemeye başladı.


Yedinci Animaya kıyasla, Altıncı Anima biraz daha az kurutucu. Ne kadar az Gelişen Ruh birleştirirsem harcama oranı o kadar az oluyor.


Demek bu benim Yedi Animalı Ruh Dönüşümüm!” Gözleri canlı bir ışıkla parladı. Olan biten her şey Diriliş Zambağının çabası, Göksel Felakete karşı verilen savaş, Yedi Animalı Ruh Dönüşümünün yaratılmasının hepsi, Meng Hao’nun gerçekten güçlü bir uzman yoluna adım attığını kanıtlar nitelikteydi.


Şu andan itibaren Güney Diyarının engin topraklarına olan seyahatim deniz ve gökyüzü gibi sonsuz olacak. Meng Hao artık… İstediği her yere gidebilir!” Kafasını kaldırdı ve Doğuya, Doğu Topraklarının ve Yüce Tang’ın bulunduğu yere doğru baktı.


Geçmişte hayali daima Doğu Topraklarının Yüce Tang’ına seyahat etmekti ve o hayali asla unutmamıştı.


Artık Meng Hao Samanyolu Denizini aşabilmeye ve istediği her yeri ziyaret etmeye vasıf bir haldeydi.


Meng Hao’nun kalbi aniden titredi. Kutsal Duyusuyla Kan Renkli Maskenin içine daldı ve Mastifin yanında bütünleşti. Kendi gelişim merkezinin yükselmesiyle beraber mastifin uyanmak üzere olduğunu anlamak Meng Hao içi hoş bir sürpriz oldu.



Meng Hao onun kısa bir süre sonra kan renkli maskenin içindeki dünyadan ayrılıp Güney Gök topraklarında varlığını sürdürebileceğini artık söyleyebilirdi.

 
Meng Hao Kutsal Duyusunu geri çekti. Gülümseyerek derin bir nefes aldı ve gözlerini kapatarak gelişim merkezini ayarlamaya devam etti. Göksel Felaketi yatıştırma işlemi sırasında aslında bazı iç yaralanmalar yaşamıştı.


  Son yüz yıldır Batı Çölünün üzerindeki gökyüzü karanlık ve kapalıydı. şu an belki de Göksel Felaket sayesinde güneşli ve canlı haldeydi, bu uzun zamandır görülmeye bir şeydi.


  Işık bulutların delerek Mor Denize ve suyun altına doğru işledi. Sonuç tarif edilemez güzellikte bir manzaraydı. Meng Hao denizin yüzeyinde tüm manzaranın ortasında oturdu. Vücudu artık korkunç bir güce sahip değildi. Aksine tekrar bilginlik havasını geri kazanmıştı. Gözleri kapalı şekilde huzurla oturmaya devam etti.


  O anda tüm dünya güzel ve sakin görünüyordu. Sadece nazik dalgaların hareket ettiği görülüyordu….


  Ne yazık ki bir kaç gün sonra bazı davetsiz misafirler bu sükuneti bozdu.


  Sanki bozulmuş ve var olmanın eşiğindeymiş gibi hayal ve gerçekliğin ortasında gibi görünen dört siyah cübbeli adam tarafından taşınan tahtırevan geliyordu. Tahtırevanın perdesi uzun zaman sonra açılmıştı ve içinde pahalı elbiseler giymiş olan orta yaşlı bir adam vardı.


  Adam  esnada kaliteli içkisini yudumluyordu. Yanında uzanan kurumuş bir ceset bulunuyordu. Ceset çıplak ve yaşlı görünüyordu, sanki bir mezardan çıkartılmış gibiydi. Fakat dikkatlice bakınca kurumuş cesedin aslında bir zamanlar güzel bir kadın olduğu görülebiliyordu.


  şu an kadının hayat kuvveti yok olmuştu. Boynunda kara bir iz, ölümcül bir yara vardı. Boynu garip bir açıyla bükülmüştü ve görüntüyü oldukça ürpertici hale getiriyordu.


 
Onu öldüren kişi şu an cesede yaslanmış içkisini içiyor ve onu nazikçe okşuyordu.


  “Ne kadar tuhaf!” dedi adam. “Mucize Yıldırım belli ki bu bölgedeydi. Fakat bir kaç gün önce kayboldu. Bölgede nasıl hiçbir şey yokmuş gibi görünür?” Bu orta yaşlı adam o gün ikinci ileri karakoldan ayrılan Huyan Qing idi. Göksel Saltanat Birliğinin üç büyük gücünden biri olan Göksel Takip Kabilesi Ruh Bölme Patriği Huyan Yunming’in oğluydu!


  Tahtırevanın etrafında yedi yaşlı adam sessizce onu takip ediyordu. Yedi adamın içinden en güçlüsü Wu isimli adamdı, Gelişen Ruh aşamasının büyük döngüsündeydi. Böyle bir gelişim merkezi onu herhangi bir bölgede son derece güçlü kılacaktı. Ruh Bölme Patrikleri bile böyle bir figüre dikkat gösterecek ve onların hizmetini almak için her şeyi yapacaktı.


  Huyan Qing’in sözlerini duyunca yaşlı adamlar anında gülmeye başladılar ve cesaretlendirici sözlerini sundular.


  “Genç Efendi, kaygılanacak bir şey yok. Denizin bu kısmında herhangi canlı bir varlık yok. Eğer değerli bir hazine gerçekten burada ortaya çıktıysa o hazine sizden bakasına ait olmayacak.”


  “Bu doğru. Üstelik ilk vardığımızda bölgeyi kontrol ettik ve hatta büyü formasyonları kurduk. Biraz uzaktan bakınca Felaket Yıldırımın salınımlarının yok olduğunu söyleyebiliriz ve bu biz girerken oldu. Yani bizden önce içeri girip araştırma yapan birilerinin olması ihtimal dahilinde değil.


  Konuşmayan tek kişi Bay Wu idi. Etrafına bakınırken kaşları çatıktı. Nedenini bilmese de bu bölgeye girdikten sonra sinirlenmiş gibi göründü. Sanki eli kulağında bir tehlike vardı yada korkunç bir varlık gölgelerde saklanıyor gibiydi.


  Hissiyat belirsiz ve gizemliydi. Fakat Bay Wu bunu düşünmekten kendini alamıyordu. Grup tam yoluna normal bir şekilde devam ederken aniden durdular.


  Bütün gözler uzaklardaki genç bir adamın üstüne döndü. Genç adamın üzerinde yeşil bir cübbe vardı ve denizin yüzeyinde oturmuş meditasyon yapıyordu.


  O kişi sanki ne insanlara ne de hayvanlara zarar getirebilecek tipte birine benziyordu. Huzurlu ve temizdi ve hareketsiz bir şekilde otururken bir bilgin havası yayıyordu.


  Onun gelişim merkezini net olarak görmek neredeyse imkansızdı. İlk bakışta erken Gelişen Ruh aşaması gibi hissettirse de dikkatlice inceleyince orta Gelişen Ruh aşaması gibi göründü. Ardından geç Gelişen Ruh aşamasına sıçradı; hatta bir an için büyük döngüde olabilirmiş gibi de göründü!


  Bu görüntü Bay Wu’nun bir anda gardını almasına neden oldu. Gerçekte Meng Hao’ya bakmak ona ensesinden iğne batırılıyormuş hissi veriyordu. Bu hissiyat onun gözlerinin parlamasına neden oldu.


  Bazı nedenlerden dolayı bu kişiyle ilgili ters bir şeylerin olduğunu hissetmişti.


  Diğer altı Gelişen Ruh gelişimcisi de şaşkındı ve ciddi ifadeler takınmışlardı. Böylesine garip bir yerde aniden ortaya çıkan tuhaf bir gelişimci karşısında temkinli olmak elbette ki doğaldı.









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr