Bölüm 526

avatar
6950 17

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 526


Bölüm 526: Altıncı Anima Göksel Felaketi Sallar



Şu ana kadar hayatım iki kısma ayrıldı...” diye mırıldandı Meng Hao.



İlk kısmı Daqing Dağının altındaydı, imparatorluk sınavları yolunda… Daqing Dağında durduğum o gün hayalimi yazdım ve onu bal kabağı şişesinin içine koyarak aşağıdaki nehre amaçsızca attım…



Tam o an hayatımın ikinci kısmının başlangıcını temsil ediyor.



İkinci kısım gelişim yoluydu!” Meng Hao Mor Denizin yüzeyinde duruyordu, üzerinde lekesiz yeşil bir cübbe vardı. Suya bir santim bile batmadı. Aksine yukarıda tıpkı birer kımızı yılan gibi dans eden sayısız yıldırıma baktı. Birbirlerine geçmişler ve Felaket Bulutlarını şekillendirmişlerdi.



Gelişim ile birlikte geçen yüz yıldan fazla zaman benim ölüm ile kaçışı tecrübe etmeme neden oldu. Yaşlı halimin asla tecrübe edemeyeceği şeyleri deneyimledim, daha önce asla sonuna kadar yürüyemediğim yollarda yürüdüm.



Göksel Felaketi de birden fazla kez tecrübe ettim.



Bu sefer Yetkin Temel Göksel Felaketinde olduğu gibi gergin olmayacağım. Yetkin Altın Çekirdek zamanındaki gibi ciddiye almayacağım. Zaten uzun zamandır bugünkü Göksel Felaketi bekliyorum.” Aniden yüzünde hafif bir gülümseme belirdi. Bu sözleri mırıldanırken Felaket Bulutlarının içinden muazzam bir gürültü koptu. Aynı esnada kırmızı bir yıldırım Meng Hao’ya doğru fırladı.



Yıldırım yaklaşırken daha fazla yıldırım onunla kaynaştı. Meng Hao’nun kafasına otuz metre kadar yaklaştığı anda tam olarak bir insan kolunun kalınlığına ulaşmıştı. Meng Hao’ya doğru gürlerken, beraberinde bağımsız bir yok etme arzusuyla birlikte korku verici Göksel Felaket gücü taşıyordu.



Meng Hao kafasını kaldırarak üzerine gelen Felaket Yıldırımına baktı. Ardından sağ kolunu kaldırdı ve gökyüzüne doğru salladı. Aniden hayat kuvveti ölüm iradesiyle çarpışarak yıldırıma doğru fırlayan bir imha gücüne dönüştü.



Şok edici bir gürültü dört bir yanı sardı. Kol kalınlığındaki yıldırım anında sayısız elektrik arkına parçalanarak Meng Hao’nun üzerinde dağıldı.



Daha önce böyle bir Göksel Felaket beni hem vücut hem de ruh olarak yok ederdi. Fakat şimdi… Beni ikinci Animaya girmeye bile zorlamıyor.” Meng Hao’nun ifadesi her zamanki gibiydi ve olduğu yerde hareketsiz durdu. Ardından kafasını kaldırarak Göksel Felakete doğru baktı.



Meng Hao’nun tavrı Göksel Felaketi sinirlendirmiş gibi göründü. Yıldırım ve gök gürültüsü gökyüzünde çatırdadı. Kırmızı yıldırımlar arka arkaya birleşmeye ve düşmeye başladılar. Bu sefer dört tane yıldırım aşağı doğru düştü. Hava kulakları sağır eden bir gürültüyle dolarken Meng Hao’nun otuz metre çevresindeki alan bir yıldırım gölüne dönüştü.



Bu dört yıldırımdan her biri bazı Geç Gelişen Ruh Aşama gelişimcileri yok edebilecek güce sahipti. Onlar düştüklerinde Meng Hao sadece olduğu yerde durdu ve elbise kolunu sallayarak yıldırımların vurmasına izin verdi.



Kırmızı yıldırım Meng Hao’nun etrafında dans ederek Mor Deniz boyunca yayıldı ve her yönden yüzlerce metrelik alanı doldurdu.



Meng Hao ise sadece yıldırımların tam ortasında duruyordu ve tüm benliği elektriksel ışıkla parlıyordu. Işık hızla sönmeye başladı. Birkaç nefeslik sürenin ardından tamamen kayboldu. Meng Hao’nun ifadesi her zamanki gibiydi, en ufak bir değişim olmamıştı.



Şu an Altı Animalı Ruh Dönüşümünün Birinci Animası içindeydi, bir zirve Geç Gelişen Ruh gücündeydi. Meng Hao zaten bu Birinci Animanın kendisi için normal durum olmasına karar vermişti.



Etrafını saran yıldırım son derece güçlü ve sıra dışıydı, ama Birinci Animanın içinde olmasına rağmen yine de onu yaralayamamıştı.



Meng Hao nazikçe kollarını ve bacaklarını sallayarak fiziksel vücuduyla kaynaşan yıldırım gücünü hissetti. Bu hissiyatı Göksel Felaketle önceki karşılaşmasında da hissetmişti, bu yüzden şaşırmadı. Kafasını kaldırdı, gözleri canlı bir ışıkla parlıyordu.



Eş zamanlı olarak muazzam bir ses gökyüzünde kükreyerek yankılandı. Sekiz tane yıldırım havada bir araya toplandı. Felaket Bulutları kaynadı ve ardından geri çekilmeye başladı. Gök gürültüleri eşliğinde sekiz yıldırım düşmeye başladı.



Bu sekiz yıldırımın hepsi de tıpkı kan gibi kırmızı renge sahipti. Yoğun bir yıkım gücüyle düşerken Meng Hao’nun üzerine muazzam bir baskı bindirdiler. Fakat bu baskı Meng Hao’nun geri çekilmesine neden olmadı. Aksine gülmeye başladı. Gözlerinden Şeytani bir parıltı yayıldı.



Şimdi ilginç olmaya başladı. İkinci Anima!



Meng Hao’nun içindeki altı Gelişen Ruhtan iki tanesi üst üste binerek kaynaştılar. Aynı anda Meng Hao’nun içinden patırtı sesleri duyuldu ve vücudu şişti. Yarım kafa boyu uzandı ve göz açıp kapayıncaya kadar öncekinden daha büyük bir görüntü aldı.



Görkemli aurası patlayarak ikiye katlandı. Şimdi iki tane zirve Geç Gelişen Ruhun savaş hünerlerine sahipti. Etrafındaki Mor Denizde dalgalar yaratıldı ve dört bir yana yayıldı. Meng Hao’nun İkinci Animaya girişiyle beraber sanki bir girdap meydana gelmiş gibiydi.



Kahkaha atan Meng Hao geri çekilmedi, aksine fırlayarak sekiz yıldırıma saldırdı!



Bu düşmana pasif olarak tepki vermek değildi, kendi isteğinle doğrudan saldırmaktı!



Sekiz yıldırım Meng Hao’yla çarpışırken muazzam bir gümbürtü yankılandı. Patlayıcı bir yıldırım parlaması dört bir yana yüzlerce metre dağıldı. Meng Hao bunun tam ortasındaydı, Felaket yıldırımın gücüyle kafa kafaya yüzleşiyordu. Sekiz yıldırım tarafından hiçbir hasar almayarak ileri doğru fırladı. Meng Hao’nun ağzından kan bile getirmeye vasıf değillerdi.



Göksel Felaket sanki zekaya sahip gibiydi ve şu an öfkeliydi. Gök gürültüleri havayı doldurdu. Bu sefer on sekiz kırmızı yıldırım ortaya çıktı. Bu on sekiz tane vahşi Ejderha görünümlü yıldırımlar çatırdayarak Meng Hao’ya doğru fırladılar.



Üçüncü Anima!” Meng Hao’nun gözleri şu an yoğun bir savaşma arzusuyla kaynıyordu.



Vücudu bir kez daha büyüdü. Şu an tam bir kafa uzunluğu kadar büyümüştü ve vücudu daha iyiydi. Geriye sadece bir zerre bilginlik aurası kalmıştı, şu anki aurası daha çok şeytaniydi.



Meng Hao havalandı, on sekiz tane yıldırım üzerine doğru gelirken sağ eliyle bir büyü hareketi uyguladı. Aniden çok renkli bir ışık yayıldı, yıldırımlarla çarpışırken havayı bozuyordu.



Muazzam bir gümbürtü dört bir yanı sarstı. Meng Hao yaklaşık üç bin metrelik alan tamamen bir yıldırım girdabına dönüşürken kahkahalar attı. Fakat bu girdap Meng Hao’nun yoluna engel olamıyordu. Yukarı doğru fırlamaya devam etti, sesi havada yankılandı: “Dördüncü Anima!



Aniden vücudu gümbürtülerle dolarken bir kez daha büyüdü. Şu an daha fazla fiziksel güce sahipti, öncekine göre iki kafa boyu daha uzundu, omuzları daha genişti, yapısı inceydi.Bilgin aurası tamamen gitmişti ve şeytani havası daha da şiddetlenmişti.



Meng Hao şeytani bir canavar hissiyatı veriyordu; şu an gülümsüyor olsa da habis bir görüntüye sahipti.



Dört tane Gelişen Ruh üst üste binmiş ve birleşerek Meng Hao’yu sekiz tane zirve geç Gelişen Ruh gücüyle donatmışlardı. Meng Hao gökyüzündeki Felaket Bulutlarına doğru yoluna devam etti.



Bir yanda Meng Hao hızını artırırken Felaket Bulutları da kaynadı. Yirmiden fazla yıldırım aşağı doğru düşerken her şeyin, hatta aşağıdaki denizinin bile sarsılmasına neden oldu. Yıldırımlar arka arkaya Meng Hao’ya vurdular ama onu etkilemekten uzaklardı. Meng Hao aniden sağ eliyle önüne doğru bir kavrama hareketi yaptı ve orada bir Azur Ölümsüz Kılıcı ortaya çıktı. Sol eliyle depolama çantasına vurarak bir alkol sürahisi çıkarttı.



Sürahiden bir yudum aldı, ardından kılıcı savurarak azur bir ışık ışınının titreşerek fırlamasına neden oldu. Felaket Yıldırımının kolları Meng Hao’ya çarparak patladı ve sayısız elektriksel kıvılcımın havaya saçılmasına neden oldu. Bu kıvılcımların bir çoğu Meng Hao’nun vücudu ile kaynaştı. Yavaş yavaş vücudunun içinde bir yıldırım iradesi oluşuyordu.



Aniden, Felaket Yıldırımı sadece kırmızı değil başka renklerle birlikte toplam yedi renkli yıldırımlar şekillendirmeye başladı. Hepsi bir araya toplanarak Yedi Renkli Felaket Yıldırımını oluşturdular. O, havayı paramparça edebilecekmiş gibi görünen tek bir yıldırımdı, Yedi Renkli Ejderha vahşi bir şekilde Meng Hao’ya doğru atıldı.



Beşinci Anima!



Şok edici sesler vücudundan yankılandı. Artık iki buçuk baş daha uzundu. Vücudu daha güçlüydü ve savaş hüneri aurası patlamıştı. Şu an on altı tane zirve Geç Gelişen Ruha denk güce sahipti. Gökyüzü ve yeryüzü karardı ve bulutlar kaynadı.



Meng Hao’nun vücudu inanılmaz bir güç ile dolup taştı. Saçları dalgalandı ve gözleri garip bir parıltıyla yandı. Yedi Renkli Felaket Yıldırımı yaklaşırken elindeki Azur Ölümsüz Kılıcı aniden ona doğru fırladı.



İblis Mızrağı da elinde tıpkı vahşi bir ejderha gibi ortaya çıktı. Görkemli siyah sis sayısız vahşi suratla beraber fışkırdı. Azur Ölümsüz Kılıcının peşinden Yedi Renkli Felaket Yıldırımına doğru fırladı.



İki kuvvet çarpıştığında büyük bir gümbürtü koptu. Yedi renkli Felaket Yıldırımı patladı. Azur Ölümsüz Kılıcı başka yöne savruldu. Meng Hao’nun elindeki İblis Mızrağı titredi ve ardından patlayarak dalgalanan siyah bir sise dönüştü. Sis kaynadı, ardından tekrar İblis Mızrağı formuna dönüştü.



Yedi renkli Felaket Yıldırımının parçaları yedi renkli bir yıldırım yağmuruna dönüşmüştü. Yağmur dört bir yana düşerken bir kısmı Meng Hao’nun vücuduyla kaynaştı. İçinde oluşan yıldırım giderek daha yoğunlaşıyordu.



Tüm vücudundan bir titreme geçti ve ağzından kan sızdı. Havada durarak kafasını kaldırdı. Aniden Felaket Bulutları kendi içine doğru büzülmeye başladı. bulutlar hızla yedi renkli bulutlara dönüşmeye başlarken yedi renkli yıldırım etrafa yayıldı. Dahası, aniden Felaket bulutlarının içinden...



Yedi renkli yıldırımdan şekillenen devasa bir parmak ortaya çıktı!!



Devasa parmak tam üç bin metre uzunluğundaydı ve tamamen, titreşen yedi renkli yıldırımdan oluşmuştu. Onu gören herhangi bir insanın dili tutulurdu. Parmak ortaya çıktığı anda Meng Hao’nun üzerine onu bir böcek gibi ezmek istediğini hissettiren bir baskı çöktü.



Tam devasa parmak yaklaşırken Meng Hao’nun gözleri kısıldı ve bağırdı: “Altıncı Anima!



Vücudundaki bütün Gelişen Ruhlar üst üste binerek birleştiler. Altı renkli birleşim!



Boom!



Meng Hao aniden uzadı ve vücudu daha da güçlendi. Omuzları genişledi, yapısı hala inceydi. Artık üzerinde bilginlikten eser yoktu. Sahip olduğu tek şey nefes kesen Şeytani habislikti!



Meng Hao’nun altındaki Mor Deniz kükredi. Burgaç dönerken ezici dalgalar yarattı. Altıncı Animada olan Meng Hao otuzdan fazla zirve Geç Gelişen Ruh gücüne sahip olmuştu. Şu an Güney Gök topraklarında Ruh Bölme aşamasının altındaki en güçlü kişi olarak anılmayı tamamen hak ediyordu!



Meng Hao havayı şiddetle tekmeledi. Bir gümbürtü eşliğinde dalgalanmalar meydana geldi ve doğrudan yedi renkli parmağa fırladı.



Meng Hao sağ elini sıkıca kapattı. Parmak yaklaşırken gözlerinde vahşi bir parıltı ortaya çıktı. Ardından...



Yumruğunu savurdu!











Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44264 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr