Bölüm 525

avatar
6583 19

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 525


Bölüm 525:xxxx



Beş element birleştiğinde gelişim merkezi değişmemiş, savaş hünerleri anıda tekrar ikiye katlanmıştı. İlk başta bir zirve geç Gelişen Ruha denk bir güç ile başlamıştı ve şimdi on altı tanesine denk güce sahipti!



Böylesine korkunç bir savaş hüneri Geç Gelişen Ruh Aşamasının çapını çok çok aşıyordu. Hatta Gelişen Ruhun büyük aşamasında olan biri bile Meng Hao’nun on altı tane zirve Geç Gelişen Ruh gücü karşısında kuru ot gibi ezilip gidecekti.



İşte Yetkinlik Aleminin inanılmaz gücü ve korkunçluğu buydu!



Fakat Meng Hao için bu korkunç gücün bedeli ömür olarak geri yansımıştı. Bu gücü elinde tutabilmek için ömrü artık yüz yıl değil altı yıl olacaktı!



Ne de olsa Meng Hao gerçekte bir Yetkin Gelişen Ruh elde etmemişti. Onu alternatif yöntemlerle kazanmıştı. Ama aslında gerçek bir Yetkin Gelişen Ruh bile bu inanılmaz korkunçluktaki gücün yanına bile yaklaşamazdı.



Meng Hao yarattığı bu yeni Gelişen Ruh yolunda, Yetkin Gelişen Ruhun sıra dışı gücünün bile ötesinde olan Yetkin savaş hüneri elde etmişti. Sadece tahmin üzerine bu olayı işlemi gerçekleştirdiği için tabii ki sonuçları kestirememişti. Ama içindeki savaş hünerini hissettiğinde yolunun ne kadar inanılmaz olduğunu fark etmişti.



Savaş gücü dışarı patladı ve aurası beş renkli Diriliş Zambağıyla savaşırken hızlı ve vahşiydi. Meng Hao’nun vücudu an itibariyle iki kuvvetin birbiriyle çarpıştığı bir savaş alanı gibiydi.



İki kuvvet çarpıştığı anda Diriliş Zambağından acınası bir ses duyuldu. Beşinci yaprağının açmış olması önemli değildi. Meng Hao’nun korkunç savaş hüneri karşısında tek bir darbeye bile karşı koyamayacak durumdaydı.



Soyut patlamalar dalgalanırken Diriliş Zambağı Meng Hao’nun saldırısı karşısında çöktü. Sürekli geri çekilmeye zorlandı ve daha önceki üstünlük pozisyonu artık tamamen kaybolmuştu. Şu an tek yapabildiği şey Meng Hao’nun uç kısımlarında saklanmaktı. Herhangi bir yükselme düşüncesini kafasından atmıştı ve Meng Hao’nun artık saldırmamasını umut ediyordu.



Meng Hao başının üstünde süzülen Rüzgar Gelişen Ruhuna bakarak derin bir nefes aldı.



Bir an sonra gözleri kararlılıkla parladı.



Güçlü olmaya karar verdiğim için, gücün zirvesini elde edebilirim!” Hiç tereddüt etmeden sağ elini kaldırdı ve Rüzgar Gelişen Ruhuna işaret etti. Aniden Gelişen Ruh titreşti ve inanılmaz bir hızla hareket etti. Küçük ışınlanma kullanmamıştı; o aslında küçük ışınlanmayı da aşmıştı. Gelişen Ruh hemen daha önceki Gelişen Ruhların birbirleriyle kaynaştıkları yerde ortaya çıkıverdi.



BOOMM!!



Altı elementin büyük döngüsü! Altı Renkli Gelişen Ruh!



İnanılmaz savaş hüneri patlama yaparak bir kez daha ikiye katlandı. otuz iki tane zirve Geç Gelişen Ruha denk korkunç bir aura dağılarak Mor Denizin titremesine neden oldu. Her şey sarsıldı. Bu… Altı Renkli Paragon idi!



Meng Hao Gelişen Ruh aşamasındaki herkesi silip süpürebilirdi. Ruh Bölme aşamasının çok yakınındaydı ama yine de Güney Gök topraklarında kesinlikle Ruh Bölme aşamasının altındaki bir numaralı kişi Meng Hao idi!



Eğer gelişim merkezi geç aşamadan büyük döngüye ilerlerse savaş hünerleri normalden otuz iki kat daha yüksek olacaktı ve Ruh Bölme gelişimcileriyle yüzleşen Meng Hao çok zayıf kalmayacaktı. Kendini savunacak kadar güçlü sayılabilecekti.



Bu ufak bir not gibi görünse de Ruh Bölme, büyük bir sınır alanı olarak görülen bir gelişim aşamasıydı. Qi Yoğunlaştırma, Temel Kurulum, Nüve Formasyonu, Gelişen Ruh. Bu aşamalar aslında hala ölümlü aşamaları olarak biliniyordu!



İnanılmaz gücü kullanarak ivme oluşturmak… Tüm bunların amacı yeni bir hayat şekline erişmekti. Ruh Bölmeye!



Ruh Bölme, Tao Arayışı ve Ölümsüzlüğe Yükseliş. Bunlar Ölümsüzlüğün aşamaları olarak anılan üç aşamaydı!



Ölümlüler ile ölümsüzler arasındaki fark göz önüne alındığında ölümlü alemindeki birinin gerçekten de Ölümsüz alemindeki kudretli bir üyeye karşı koyabilmesi tüm Güney Gök Gezegeninde duyulduğunda inanılmaz bir karmaşaya sebep olabilirdi.



Normalde böyle bir şey yalnızca değerli hazineler yardımıyla mümkün olabilirdi. Sadece kendi vücuduna güvenerek imkansızdı!



Ama şu an bu durum Meng Hao için mümkündü.



Altı Renkli büyük döngüye ulaştığında içindeki Diriliş Zambağı titremeye başladı. Fakat bu titreme çok uzun sürmeden Meng Hao onu gelişim merkezinin bütün savaş hüneriyle hırpaladı.



Meng Hao’nun içi tıpkı gök gürültüsü kuleleri gibi tarif edilemez, şok edici gümbürtülerle doldu. Diriliş Zambağı benzersiz bir feryat koparttı. Bütün savunması yerle bir oldu ve Meng Hao’nun savaş hüneri ile Kutsal Duyusuna karşı koyamayarak çekirdeğine kadar nüfuz edildi.



Çığlıklar attı ve titredi, korku içindeydi. Kendi bilincine sahipti ve hafızasında hiç böylesine umutsuz bir hissiyat yaşadığı anısı yoktu. Normalde onun diğer bütün yaşayan varlıklardan üstte bir pozisyona sahip olması gerekiyordu. Meng Hao onun için konak bir vücuttan başka bir şey değildi. Fakat şu an ele geçirilen kendisiydi. O, Meng Hao’nun bir parçası oluyordu.



Yapabileceği bir şey yoktu. Meng Hao’nun savaş hüneri otuz iki tane zirve Geç Gelişen Ruh seviyesindeydi ve Kutsal Duyu içine doğru işlerken Diriliş Zambağı sadece şaşkınlıkla izliyordu. An itibariyle onun ölmesi ve yaşaması tamamen Meng Hao’nun ellerindeydi.



Fakat Meng Hao Diriliş Zambağını imha etmedi. Bunun yerine onun bilincini bir mühürle kendisininkine damgaladı.



Bu mühür silinemez değil. Yüz yıl sonra eğer altıncı yaprağın açması için bir yol bulamazsam seni imha edeceğim.



Eğer altıncı yaprak ortaya çıkarsa mühür çözülecek ve beni ele geçirmek için bir fırsat daha yakalayacaksın. Yani benimle bir kez daha dövüşme hakkı kazanacaksın!” Meng Hao’nun soğuk sesi, içinde Diriliş Zambağının bilincinin bulunduğu mührün içinde yankılandı. Diriliş Zambağı titredi, Meng Hao’dan korkuyordu, ama yine de vahşilikle doluydu ve uzlaşmacı görünmüyordu. Vahşi kalbini baskılayınca yavaş yavaş sakinleşti.



Aslında Meng Hao’nun istediği şey şuydu: Diriliş Zambağının Vahşi kalbi.



Diriliş Zambağını bastıran Meng Hao gelişim merkezi artışını incelemek için bacaklarını çaprazlayarak oturdu. Şu an ömrünün şu anki gibi durursa sadece üç yıldan biraz fazla olduğunu net bir şekilde hissedebiliyordu.



Yedinci Gelişen Ruha sahip olmamam çok kötü. O benim ömrümün sadece bir yıl kalmasına neden olurdu, ama yedinci bir Gelişen Ruh ile birlikte acaba Ruh Bölme aşamasıyla savaşabilir miydim?” Gözlerinde canlı bir parıltı belirdi.



Aniden depolama çantasına vurarak ahşap bir kutu çıkarttı.



Kutuya bakmak ona Ustası Hap Şeytanını hatırlattı. Bu kutuyu ona Hap Şeytanı vermişti ve içinde sadece Diriliş Zambağını bastırmakla kalmayan aynı zamanda gelişim merkezi ilerlemelerine yardımcı olan bir tıbbi hap yer alıyordu. Aynı zamanda ömrü de uzatıyordu.



Meng Hao şimdiye kadar bir tane bile kullanmamıştı. Fakat şimdi hiç tereddüt etmeden hapı eline aldı, onu bakır aynayla kopyaladı ve ağzına attı. Olduğu yerde meditasyon pozisyonunda otururken tıbbi hap ağzında çözüldü. Gelişim merkezi daha da dengelendi ve hayat kuvveti daha da güçlendi. Büyüme gücü ortaya çıkarak Altı Renkli Gelişen Ruh ile kaynaştı ve ömrünün bir anda yenilenmesini sağladı.



Kısa süre sonra hap tamamen özümsendiğinde biraz daha kopyasını yaptı ve onları da tüketmeye başladı. Birkaç gün sonra gözlerini meditasyondan açtı. Gözleri şok edici bir canlılıkla parlıyordu; hayat kuvveti aşağı yukarı altmış yıllık döngünün yarısı kadar yenilenmiş gibi görünüyordu.



Depolama çantasında artık Ruh Taşı kalmamıştı ve birçok tıbbi hap tüketmişti. Fakat, aslında ömrüne neredeyse bin yıl kadar ekleme yapmayı başarmıştı. Ne yazık ki tıbbi hapların etkisi giderek daha da azalmıştı. En sonunda artık işe yaramamaya başlamıştı. Genelde ömür uzatan tıbbi haplar bu şekilde işliyordu.



Ne de olsa ömür bin yılı geçemezdi. Bu kural asla değiştirilemezdi ve ölümlü gücü buna asla karşı koyamazdı!



“Otuz yıl gibi görünüyor ama eğer altı Gelişen Ruhu normal şartlar altında ayrı tutarsam ve sadece özel durumlarda onları birleştirirsem ömür problemim çözülmüş olacak.” Meng Hao’nun şu an ömür hakında endişesi yoktu, uzun bir iç geçirdi. Eğer yedinci Gelişen Ruh da olsaydı, çok daha iyi olacaktı.



Meng Hao ayağa kalktı. Bununla birlikte vücudundan patırtı sesleri duyulmaya başladı. Şu an öncekine göre tam üç kafa boyu daha uzundu. Omuzları daha genişti ama vücudu daha da incelmişti.



Kasları büyümese de şu an daha güçlü ve sert olduğu barizdi. Bütün kanı ve eti şok edici bir güç ile doluydu. Mavi damarlar şişmişti ve kalbinin her atışıyla tüm vücuda sıcak kan pompalanıyordu.



Fiziksel vücudu da sertlik anlamında benzersiz bir artış yaşamıştı.



Şu an Meng Hao garip ve tuhaf görünüyor, tarif edilemez bir çekim kuvveti ve etkileyici bir tavır yayıyordu. Sanki ölümlü dünyanın ötesinde biriymiş gibi görünüyordu, benzersiz bir kudrete sahip biri gibiydi.



Aniden sağ elinden çatırdama sesleri geldi. Meng Hao bakışını oraya çevirdiğinde Fang Klanının yarı saydam eldiveninin ufak parçalara ayrıldığını gördü.



Meng Hao’nun kendi yumruk gücü eldivenin gücünü aşmıştı.



Meng Hao hemen eldivenin parçalarını topladı ve depolama çantasına attı.



Pekala, şimdi bu benim Kutsal Becerilerimden biri olarak sayılacak. Altı Anima Ruh Dönüşümü! Normal şartlar altında sadece Birinci Animanın gücünü göstereceğim!” Gözleri pırıldadı ve içindeki Altı-Renkli Gelişen Ruh titredi. Çift görüntüler ortaya çıktı; birkaç nefeslik sürede görüntüler parçalandı ve altı farklı Gelişen Ruha dönüştü. Gelişen Ruhlar Meng Hao’nun dantian bölgesinde bacaklarını çaprazlamış oturuyordu, meditasyon ve gelişim yapıyorlardı.



Meng Hao’nun aurası aniden düşüş gösterdi. gelişim merkezi bir kez daha zirve Geç Gelişen Ruh Aşamasındaydı. Vücudu da değişti. Artık kudretli ve uzun değildi. Bir önceki boyuna geri döndü ve et ile kanı da normale döndü. Şu an tüm benliği, eskisi gibi bilgine benzer bir aura ile doluydu.



Gelişim merkezine bir süre çalışıp yönteminin doğru olduğundan ve ömür problemini böylece çözdüğünden emin olunca kafasının kaldırarak Mor Denize baktı. Kutsal Duyusunu dışarı göndermesine gerek yoktu; tüm Mor Deniz zaten Meng Hao’nun gözleriydi. Mor Denizin üzerinde büyüyen fırtınayı görebiliyordu. Yıldırım dans ediyor ve Felaket Bulutları kaynıyordu.



Meng Hao’nun vücudu titreşti. Dört bir yanda bir patlama sesi yankılanırken Meng Hao’nun etrafındaki Mor Deniz büyük bir burgaca dönüştü. Vücudu bir ışık ışınına dönüşerek denizin derinliklerinden yüzeye doğru fırladı.



Meng Hao hareket ederken burgaç daha da büyüyerek deniz yüzeyinin muazzam dalgalarla dolmasına neden oldu. Sanki tüm Mor Deniz göklere yükselen bir çığlık atıyor, Meng Hao’nun yükselişini kutluyor gibiydi!



Meng Hao deniz zeminine oturduğundan beri yüz yıldan fazla zaman geçmişti ve sonunda dış dünyaya tekrar çıkıyordu!



BOOM!



Devasa dalgalar dört bir yana kıvrılırken Mor Deniz kükredi. Meng Hao yüzeydeki suyun üstünde durarak gökyüzünde toplanan Felaket Bulutlarına doğru baktı.



Sayısız yıldırım çatırdadı ve gürledi. Sanki Göksel Felaket Meng Hao’yu bulmasının şerefine kükrüyor gibiydi.



Meng Hao’nun yüzünde her zamanki ifadesi vardı, soğukkanlılıkla konuştu: “Göksel Felaket… Ne zamandır görüşmüyorduk!



Bölüm ismi: Göksel Felaket, Ne Zamandır Görüşmüyoruz!











Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44256 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr