Bölüm 507

avatar
6681 19

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 507


Bölüm 507: Siyah Ejderha kabilesi!



Üç haydut kabilesinin hücuma geçtiği sırada geçidin ilerisinde siyah bir Ejderha belirdi. Ejderha birkaç bin metre uzunluğundaydı ve üzerinde on binden fazla gelişimci vardı. Bu gelişimcilerin her birinin bileğinde siyah bir şerit bağlıydı.



Siyah şeritlerden öldürme arzusu yayılıyordu. Gelişimcilerin üstünde basit elbiseler vardı ve yüzlerinde sert bakışlar vardı. Soğuk gözleriyle ifadeleri ilk bakışta tıpkı Karga Mabudu kabilesini andırıyordu.



İkisi arasındaki tek fark bu yeni gelen gelişimcilerin alınlarındaki siyah Ejderha izleriydi!



Onlar… Büyük Siyah Ejderha Kabilesiydi!



Geçmişte sahip oldukları Ruh Bölme Patriğiyle birlikte bin yıl boyunca görkemli zamanlar yaşamışlardı, ama şimdi Ruh Bölme Patrikleri ölmüştü. Bunun ardından kendi güçlerine güvenerek bir Şeytan Ruhu yağmalamışlar ve ardından doğu bölgesinden buraya kadar yolları savaş ve kan ile açarak gelmişlerdi. Ve şimdi nihayet Güney Çatlak Geçidine varmışlardı!



Yolculuk sırasında, en başta yüz bin kişilik kabileleri şimdi on bin kişiye kadar düşmüştü. Kabilenin yüzde yetmişinden fazlası ölmüştü. Yine de onlar hala Siyah Ejderha Kabilesiydi. Onlar hala Batı Çölü Gelişimcilerinin kalbine korku salacak kadar güçlü bir kabileydi.



Siyah Ejderhanın arkasında bağlı olan bir halat kafa taslarıyla donatılmıştı!



Yüz binden fazla kafa tası siyah halata bağlanarak tıpkı bir pelerini andıran bir şekilde örülmüştü. Siyah Ejderha uçarken dalgalanan pelerin aşağıdaki toprakları gölgeliyordu.



Etrafı bir ölüm aurasıyla sarılmıştı ve hatta kafa taslarının içine mühürlenmiş olan ve kendilerini kurtarmak için çabalayan ruhların iniltilerini bile duymak mümkündü.



Bu kafa tasları Siyah Ejderha Kabilesinin yolculuk boyunca öldürdükleri düşmanlara aitti. Bu savaş hatıraları etraftaki hırsızları ve haydutları şok etmek için kullanılıyordu!



Siyah Ejderhanın kafa kısmında sekiz tane gelişimci vardı. Çoğu soğuk gözlere sahip yaşlı adamlardan oluşuyordu ve bu adamlar keskin, kınında duran bir kılıç gibi olan tüm kabileye ayna tutuyorlardı.



Sekiz adamın arasında diğerlerinden farklı olan daha genç bir adam vardı. Bu genç adam son derece kaslı ve uzundu, normal bir Batı Çölü Gelişimcisinden bir kafa boyu daha uzundu. Üzerinde basit siyah bir elbise vardı ve alnında vahşi bir siyah Ejderha totem dövmesi bulunuyordu. Haşin bir görünüşe sahipti ve gözlerinde canlı bir ışık parlıyordu.



Sağ bileğinde siyah bir şerit bağlıydı. Bu şerit oldukça sıradan görünüyordu ve olağan dışı bir özelliği yok gibiydi, sanki Siyah Ejderha kabilesinin geleneksel bir takısıydı.



Bu kişi Xu Bai’den başkası değildi.



Yıllar önce Köprü Harabeleri Aleminde o ve büyük Şeytan Tılsımı Kabilesinden Chen Mo bir Şeytan Ruhunu ele geçirmek istemişler, ama Zhixiang’a kaptırmışlardı. En sonunda ise bu üçlünün şaşkın bakışları altında Meng Hao saldırıya geçmiş ve Şeytan Ruhunu ele geçirmeyi başarmıştı.



Onu takip etmeye kalksalar da Meng Hao çok hızlıydı. Ardından Zhixiang araya girerek Xu Bai ve Chen Mo’yu pes etmeye zorlamıştı. Bu, Xu Bai’nin Köprü Harabelerinde bıraktığı en büyük pişmanlıktı. Aynı zamanda Meng Hao ve Zhixiang da onda büyük bir etki bırakmışlardı.



Siyah Ejderha Kabilesi yaklaşırken bu durum o sırada Deniz Şeytanı Kabilesi ile Karga Mabudu Kabilesi arasındaki savaşı izleyen on binlerce gelişimcinin dikkatini çekti. Bakışlarını o tarafa çevirdikleri anda hemen onları tanıdılar. Bunun üzerine hemen yüzleri titreşti ve kabilenin ne yapacağını merakla beklemeye başladılar.



Xu Bai Güney Çatlak Geçidindeki savaşa baktı ve gözlerinde yıldırım dans ediyormuş gibi göründü. Meng Hao’nun ağzında kanlarla tuhaf heykelden kaçtığını gördü.



Xu Bai, Meng Hao’yu, Deniz Şeytanı kabilesini, tuhaf sekiz kollu heykeli ve geçidin diğer tarafından onlara doğru uğuldayarak gelen üç haydut kabilesini gördü.



Üç nefeslik sessizlikten sonra ise kafasını arkaya atarak kahkaha atmaya başladı.



Tuhaf Kan Surat, Meng Hao… Son zamanlarda ismini epey duydum. Söylentileri büyük bir ilgiyle takip ettim. Karga Mabudu Kabilesini kuzey bölgesinden buraya kadar getirmişsin. Sen… Gerçekten benim takdirimi kazandın!” Onun kahkahaları gevrek ve canlıydı, içinde herhangi bir yapmacıklık yoktu. Gerçekten de Meng Hao’ya karşı inanılmaz bir hayranlık besliyordu. Ne de olsa Meng Hao ile Karga Mabudu Kabilesinin hakkındaki hikayeler ve Köprü Harabeleri Alemindeki olaylar tüm Batı Çölünde yayılmıştı.



Bazı yönlerden onun Meng Hao’ya karşı hisleri “aynı hastalığa sahip olanların birbirini anlaması” ya da “yetenekli insanlar birbirlerine değer verir” ifadeleriyle özetlenebilirdi. Siyah Ejderha Kabilesi biraz daha iyi durumda olsa da iki kabile de neredeyse aynı şartlarda başlamıştı. Kıyamet başladıktan sonra Ruh Bölme Patrikleri ölmüş ve dolayısıyla Siyah Topraklara girme haklarını kaybetmişlerdi. Kabile üyeleri kendilerini bir umutsuzluğun içinde bulmuştu. Buna ek olarak eski düşmanları onları kuşatmış ve saldırmıştı. Fakat Ruh Bölme Patriği ölmeden önce gerekli hazırlıkları yapmış, ardından şöhreti yükselen Xu Bai, kabilesini katliam dolu bir yolda yürütmüş ve onların inançlarını bir kez daha güçlendirmişti. Bu noktada artık büyük Siyah Ejderha Kabilesi tarih kitaplarındaki yerini sağlamlaştırmıştı.



Bu yüzden onlar Karga Mabudu Kabilesine benziyorlardı ve bu durum Xu Bai’nin elini kaldırarak işaret etmesine sebep olmuştu.



Ben Xu Bai, diğerlerinin savaşına karışanlardan nefret ederim. Karga Mabudu Kabilesi, Siyah Ejderha Kabilesinin haydut kabilelerinin yoluna çıkmasına izin verin!” Aniden Siyah Ejderha kükredi ve on binden fazla Siyah Ejderha gelişimcisi birer ışık ışınına dönüşerek ileri doğru hücuma geçtiler. Onlara hatırı sayılır miktarda şeytansı da eşlik etti. Savaş alanına fırladılar ama durmadılar. Yollarına devam ederek doğrudan üç haydut kabilesine doğru ilerlediler.



Üç haydut kabilesinin Büyükbabaları aniden bağırdı.



Xu Bai, ne yapıyorsun!? Aramızda bir düşmanlık yok… Biz size saldırmadık! Biz sadece Güney Çatlak Geçidine yardım ediyoruz! Yoksa sizde Karga Mabudu Kabilesi gibi geçidi geçmeye mi çalışıyorsunuz!?



Büyük Siyah Ejderha Kabilesi, iyi düşünmeniz lazım! Eğer bizimle savaş başlatırsanız, bütün haydut kabilelerine savaş ilan etmiş olursunuz! Geçidi geçtikten sonra bir adım bile ilerleyemezsiniz!



Her şeyi zaten etraflıca düşündüm.” diye cevapladı Xu Bai, sesi sakindi. Siyah Ejderha Kabilesi üyelerinden öldürme arzusu patladı. Üç haydut kabilesi üyelerinin yüzleri düşerken aniden şiddetli bir savaş başladı!



Xu Bai soğukça güldü. Gerçekten de her şeyi dikkatlice düşünmüştü. Eğer bu şekilde davranmasalardı zaten geçidin ardından yine haydutlar tarafından kuşatılacaklardı. Ayrıca Meng Hao ve Karga Mabudu Kabilesine gerçekten de saygı duyuyordu. Onların Güney Çatlak Geçidine böyle karşı koymaları onun bile yapamayacağı bir şeydi.



Aslında buraya gelmeden önce çoktan isteksizce kaynaklarının yarısını vermeye hazırlanmıştı.



Fakat şimdi Xu Bai’nin görmezden gelemeyeceği bir fırsat ortaya çıkmıştı. Karga Mabudu Kabilesine asla saldıramazdı. Bunun temelinde, bu Kıyamet zamanında Siyah Ejderha Kabilesi ve Karga Mabudu Kabilesi birlik olmaya en uygun kabilelerdi!



Xu Bai meseleyi iyice analiz etmişti. “Ayrılırsak, düşeriz. Birlik olmak en iyi karar. Eğer Göksel Rüzgar Kabilesini de bulup üçlü koalisyon oluşturabilirsek, Siyah Toprakların dışındaki o lanet olası haydut kabileleriyle doğrudan savaşabiliriz!” Xu Bai diğer iki kabilenin de bu şekilde düşüneceğinden son derece emindi.



Katliam başladı. Gümbürtüler havayı doldurdu. Meng Hao yerde dururken ağzındaki kanı sildi. Büyük Siyah Ejderha Kabilesine çok aldırış etmedi. Çünkü o anda bütün dikkatini karşı karşıya olduğu garip heykele vermeliydi.



İblis Mızrağının alnına saplanması heykelin kafasının parçalanmasına neden olmuştu. Ayrıca kollarının üç tanesi de yok olmuştu.



Fakat İblis Mızrağı geriye doğru bir tur atıp tekrar heykele saplandığında herhangi bir hasar bırakamamıştı. Sanki aniden etkinliğini kaybetmiş gibiydi.



Bu durum Meng Hao’nun kalbinin titremesine neden oldu. Heykel geriye kalan tek gözüyle soğukça Meng Hao’ya baktı. Meng Hao hiç tereddüt etmeden Kan Renkli Maskeyi çıkartarak yüzüne geçirdi. Aniden etrafında kanlı bir aura yükseldi.



Ji Klanı Kan Klonu!” Meng Hao’nun gözleri parladı ve alnında parlak kırmızı bir kan ışıması belirdi. Aynı esnada uzun, kan renginde bir iplik ortaya çıkarak bir kan damlasına dönüştü. Damla kımıldandı ve aniden genişleyerek tıpkı Meng Hao’ya benzeyen bir Kan Klonuna dönüştü. Heykelin ağzı sanki tekrar konuşacakmış gibi açılırken Kan Klonu aniden ona doğru fırladı.



Heykel bir anda ağzını kapattı. Bu durum Kan Klonunun ona saldırmasına imkan sağladı, fakat garip bir şekilde ona en ufak bir çizik bile atamadı. Meng Hao buna inanamamıştı. Heykeli geçip giden Kan Klonunu şaşırmış ve ne olduğunu anlamamıştı.



Tam o sırada çok kollu heykelin ürpertici sesi bir kez daha duyuldu: “Yıkım!



Meng Hao sağır edici bir gürültüyle doldu. Aniden zihni, daha önce kullandığı kendi beş element tip gücünden üç kat daha sağlam bir güç patlamasıyla doldu. Sanki beyni bir kılıç tarafından oyuluyor, zihnine saplanıyor ve her şeyi paramparça ediyordu. Ağzından kanlar saçıldı ve yüzü soldu. Aniden kendini son derece zayıf hissetti.



Bu heykelin kutsal becerisi son derece garipti ve Meng Hao onu engellemek konusunda aciz kalıyordu. Dilini ısırdı ve bunun acısını zihnini berraklaştırmak için kullandı. Gözleri kan çanağına dönerken geri çekilmek yerine hızla heykele doğru hücuma geçti.



Kan Klonu işe yaramadı…” Hızını artırırken düşündü. Yeşil bir dumana ve siyah bir aya dönüştü. Yaklaştığında sağ elini kaldırdı. Aniden Kan Ölümsüzünün kutsal becerileri açığa çıktı. Meng Hao onları serbest bırakırken hava gümbürtülerle doldu. Fakat tıpkı İblis Mızrağı gibi onlar da heykele en ufak bir zarar veremedi.



Bu durum Meng Hao’nun yüzünün düşmesine sebep oldu. Elini sallayarak Lotus Zaman Formasyonunu ortaya çıkarttı. Kılıçlar hızla dönerek gümbürtüler eşliğinde zaman gücünü serbest bıraktı. Bu da etkili olmamıştı.



Kutsal beceriler işe yaramıyor. Büyülü eşyalar işe yaramıyor. İblis Mızrağı ise bir kez işe yaradı… Bu heykel tam olarak ne kullanılarak yapılmış böyle!?” Meng Hao zihnindeki şiddetli acıya katlanırken gözleri öldürme arzusuyla titreşti.



İblis Mızrağı neden bir kez işe yaradı? Kan Klonu ona doğru giderken konuşmak üzereydi, ama hemen ağzını kapattı!” Meng Hao’nun zihninde yüzlerce olasılık ve fikir titreşti. Aniden gözleri kısıldı.



Yoksa…” Dişlerini sıktı ve ardından hiç tereddüt etmeden heykele doğru fırladı, mental olarak kendini hazırladı.



Heykelin ifadesi her zamanki gibi soğuktu. Yarı yarıya parçalanmış kafasında bulunan tek gözü gizemli bir soğuklukla parlarken bir kez daha konuştu: “Efsunu!



Tin Yıkım Efsunu!



Üçüncü kelime ağzından çıkarken Meng Hao elini kaldırdı ve Sekizinci Şeytan Mühürleme Nazarını kullanmaya hazırlandı. Elini heykelin ağzına doğru işaret etti. Ses tam dışarı çıkarken ve ağzı aniden hareket etmeyi kesmişken Meng Hao depolama çantasına vurdu. Dört tahta kılıç ortaya çıktı ve anında prizmatik ışık ışınlarına dönüşerek heykele doğru akın ettiler.



Bun esnada Meng Hao’nun biraz önceki hazırlığından dolayı Kan Klonu atıldı. Tiz sesler eşliğinde İblis Mızrağı saldırmak için fırladı. Zaman Kılıç Formasyonu döndü. Kan Ölümsüzü kutsal becerileri serbest bırakıldı. “Efsunu” kelimesi ağızdan çıktığı anda bir gümbürtü koptu!



Muazzam ses dört bir yanı sarsarken heykel titremeye başladı. Dört tahta kılıç onun direnme gücünü zayıflatmıştı. Güm! İblis Mızrağının vuruşuyla birlikte heykel yıkılmaya başladı. Kan Klonu onun hayat kuvvetini emdi. Zaman Kılıç Formasyonu onu küle dönüştürdü. Daha sonra da Kan Ölümsüzü kutsal becerileri bu külleri yok etti!



Aynı esnada Meng Hao kan tükürdü. Heykel son kelimeyi söyledikten sonra öncekinden üç kat daha büyük bir güç vücudunun içinde patlamıştı. Neyse ki bu sadece bir an sürmüştü. Heykelin yok olması bu acının çok kısa sürmesini sağlamıştı. Buna rağmen yine de ağzından, burnundan, kulaklarından ve gözlerinden kan gelmişti. Geriye doğru sendelerken bir avuç tıbbi hap çıkartarak hemen onları ağzına attı.



Kaybolmakta olan küllere bakarken gözleri soğukça parladı.



Ağzı kapalıyken hasar almıyor. Ağzını açtığında ise zayıflığı ortaya çıkıyor!













Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44306 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr