Bölüm 501

avatar
6958 15

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 501


Bölüm 501: Size 500 Kilometre Eşlik Edeceğim Bayım



Zhou Dekun kafasını kaldırdı ve ardından kaşlarını çattı. “Hava kararıyor... Meng Hao, bu kadar muhabbet yeter. Burada kendini büyük bir sıkıntıya soktun. Büyük Bulutlu Gökyüzü Kabilesi geçmişte Beş Zehir Kabilesini yok ettiğin için Savaş Kabilesini seni silmeye gönderdi, tabii bir de Şeytan Ruhu var.



Büyük Bulutlu Gökyüzü Kabilesi” ismini duyunca aniden gözlerinde soğuk bir parıltı belirdi. Hiçbir şey söylemedi.



Neyse ki bu grubun lideri benim, bu yüzden endişelenmene gerek yok. Küçük Kardeşime bir şey olmasına izin vermeyeceğim.” Göğsüne güçlü bir şekilde vurdu. Zhou Dekun genç değildi, ama hayatındaki dönüm noktalarıyla birlikte oldukça rahat bir hayat sürdüğü için olduğundan daha genç görünüyordu.



Şu an kaç tane cariyen var?” diyerek güldü Meng Hao.



Çok değil. Geçen ay sekizinciyi kabul ettim.” Zhou Dekun’un yüzü canlı bir kırmızılıkla parladı ve hafifçe öksürdü. “Ama bu konudan bahsetmemize gerek yok. Bak küçük kardeş, ikimiz küçük bir tiyatro oynayacağız….” Başını eğdi ve Meng Hao’ya anlatmaya başladı. Meng Hao’nun gözleri kocaman açıldı ve yüzüne zorlama bir gülümseme yerleştirdi.



Bu… Gerçekten iyi bir fikir mi?” dedi tereddütle.



Endişelenme! Kıdemli Kardeşini dinle sen!” Zhou Dekun oldukça ciddi görünüyordu, bu yüzden Meng Hao mırıldanarak başını aşağı yukarı sallamaktan başka bir şey yapamadı.



Biraz sonra…



Demek binden fazla kabileyi yok ederek şöhretini yükselten Karga Mabudu Kabilesi sizsiniz! Siz Kuzey bölgesinin en güçlü grubusunuz, büyük kabilelerin bile kalplerine korku salan bir kuvvetsiniz!



İçten içe sizi takdir etmekten kendimi alamıyorum! Eğer birbirimizle savaşırsak kesinlikle ölü ve yaralılar olacak. Ben, Zhou Dekun kan denizleri görmeyi sevmiyorum. Ayrıca benim ismimdeki De (德) karakteri erdem anlamına geliyor. Bu nedenle, erdemimi kullanarak sizin teslim olmanızı sağlayacağım!



Size on yıl veriyorum, bu süreçte ben, Zhou Dekun erdemimi kullanarak sizin teslim olmanızı sağlayacağım!” Zhou Dekun’un bağırışı dört bir yanda yankılandı ve iki kabile tarafından da duyuldu. Karga Mabudu Kabilesi Savaş Kabilesine göre daha iyi tepki vermişti, hepsi de şaşkınlıkla bakakaldı.



Zhou Dekun’u çok iyi tanımıyor olsalar da onlar bir büyük kabile üyesiydi ve birçok hikaye duymuşlardı. Nereden bakarsan bak o, karşısındakini erdemle yenecek tipte bir adama benzemiyordu.



Savaş Kabilesi Büyükbabası ve Baş Papazının gözleri herkesten daha fazla açıldı. Tamamen afallamışlardı ve Zhou Dekun’un ne yapmaya çalıştığına dair en ufak bir fikirleri yoktu.



Yukarıdan aşağıya doğru inerken Zhou Dekun ve Meng Hao ayrıldılar. Meng Hao içten içe hissettiği sakarlığı bastırarak ellerini kenetledi ve Zhou Dekun’a baş selamı verdi.



Demek, siz büyük Bulutlu Gökyüzü Kabilesinin görkemli Büyük Ustası, Simya Tao’sunun yenilmezi ve sekiz cariye sahibi Zhou Dekun’sunuz. Size gerçekten de hayranlık duyuyorum bayım. Pekala, iddianızı kabul ediyorum. Size erdeminizi kullanarak bizi teslim olmaya ikna etmek için on yıl veriyorum.” Konuştukça hissettiği beceriksizlik daha da artıyordu. Hafifçe öksürdü, kendi uçan gemisine doğru yöneldi.



Onun biraz önceki sözleri Karga Mabudu Kabile üyelerinin ağzını açık bırakmıştı. Kutsal Antiklerinin ağzından böyle sözler duymak onlara çok garip gelmişti. Onlara göre Kutsal Antik insanı gözünü kırpmadan öldürebilecek biriydi. Nasıl olur da böyle sözler söyleyebilirdi?



Harika!” Zhou Dekun kendi siyah kılıcına dönerken güçlü bir şekilde bağırdı. Elbise kolunu fiskeledi ve kararlı ses tonuyla devam etti: “Ne yazık ki aramızda net bir kazanan ve kaybeden olmalı. Eğer öyle olmasaydı, beraber içki içebilir, mutlu mesut muhabbet edebilir ve kesinlikle hayat boyu arkadaşlık yapabilirdik…” Onun bu duygusal konuşması gerçekten de üzgün olduğunu hissettiriyordu.



Gerçekten de seni takdir ediyorum.” diye devam etti gururlu bir şekilde. “Görünüşe göre gerçekten de seni erdemimle nasıl yeneceğimi görmek istiyorsun. Pekala, öyle olsun. Üç gün sonra, sana yetişeceğim, sana söz veriyorum. Ve erdemimi kullanarak seni teslim olmaya ikna etme görevimin ilk adımını atacağım.” Onun yanındaki Büyükbaba ve Baş Papazın yüzleri aniden titreşti.



Büyük Usta Zhou, bunu yapamayız. Eğer gitmelerine izin verirsek, bir daha onları nasıl bulacağız!?



Erdemimi kullanarak onları teslim olmaya ikna etme görevime engel olmaya mı çalışıyorsun!?” dedi Zhou Dekun dik dik bakarak.



Meng Hao boğazını temizledi ve Zhou Dekun’a garip bir ifadeyle baktı. Zhou Dekun’un söylemesini istediği cümleleri hatırladı ama onları düşününce, bunu kendine yediremedi. Boğazını bir kez daha temizledi ve ardından hiçbir şey söylemedi. Karga Mabudu Kabilesinin uçan gemisi hemen uzaklara doğru fırladı.



Büyük Usta Zhou!!” diye bağırdı Savaş Kabilesi Büyükbabası endişeyle. Karga Mabudu Kabilesi uzaklaşırken Zhou Dekun’un ifadesi gururla doluydu. Büyükbabanın olduğu yerde kalmaktan başka şansı yoktu ve Savaş Kabilesine takip emri veremezdi.



“Büyük Bulutlu Gökyüzü Kabilesine inanmalısınız. Onları erdemle teslim olmaya ikna edeceğiz!” Zhou Dekun kalbinden bir iç geçirdi. Meng Hao’nun biraz önce söylemesi gereken sözler için çok güzel cevaplar hazırlamıştı.



Ama kabul ettiğimiz görev kabileyi yok etmekti…” dedi Baş Papaz öfkeyle.



Yoksa senin büyük Bulutlu Gökyüzü Kabilesine karşı inancın yok mu?” diye cevapladı Zhou Dekun ciddi bir şekilde. “Yoksa bana mı inancın yok? Hmm?” Hem pozisyon hem de statü anlamında Zhou Dekun oradaki herkesten çok farklı bir seviyedeydi ve aynı zamanda bu kuvvetin generaliydi. Büyükbaba tek taraflı bir eylemde bulunursa Zhou Dekun onu rapor edecek ve ardından tüm kabile sıkıntıya düşecekti.



Zhou Dekun’un bu basit cevabı Büyükbaba ve Baş Papazın sessizleşmelerine neden oldu. Böylece üç günlük zaman kazanılmış oldu.



Üç gün sonra siyah kılıçlar bir kez daha havada uğuldadı.



Bir kaç gün sonra üç siyah kılıç büyük bir hızla Meng Hao’ya doğru fırladı. Zhou Dekun kükredi; “Demek yine karşılaştık, teslim oluyor musun?



Karga Mabudu Kabilesinden bir anda öldürme arzusu fışkırdı. Savaşın her an başlayacağını hissediyorlardı.



Savaş Kabilesi de aynıydı. İçindeki bulundukları durumun sinirini bastırmışlar ve öldürme arzularının gökyüzüne ulaşmasına izin vermişlerdi.



Meng Hao buruk bir şekilde gülümsedi. Derin bir nefes aldı ve ardından Zhou Dekun’un daha önce verdiği talimatlara göre konuştu.



Teslim olmayacağız…



Hahaha! Olmayacağınızı biliyordum. Eğer öyle olsaydı bu durumdan kuşkulanırdım zaten. Pekala. Bu sefer yedi gün sonra tekrar peşinize düşeceğiz. Birisi erdemi kullanarak teslim olmaya böyle ikna edilir!” Zhou Dekun’un gururlu sözlerine karşın Meng Hao buruk bir gülümsemeyle ardına döndü. Gemi bir kez daha uzaklara doğru fırladı.



Büyükbaba ve Baş Papaz öfkelenmişti. Hatta kükreyen ve Karga Mabudu Kabilesinin yoluna çıkmak için fırlayan bazı Savaş Kabilesi üyeleri bile vardı.



Olduğunuz yerde kalın!” diye kükredi Zhou Dekun. “Gerçekten de kabileye karşı isyan etmeyi mi planlıyorsunuz!?



Zhou Dekun’un şok edici kükremesi Savaş Kabilesi üyelerinin anında durmalarına neden oldu. Büyükbaba ve Baş Papaz kan çanağına dönen gözleriyle arkadaki Zhou Dekun’a dik dik baktılar.



Zhou Dekun soğukça güldü ve ardından çenesini kavradı. Yüz ifadesi adeta “Bana ne yapabilirsiniz?” diyordu. Yavaşça cübbesini aralayarak bir Kabile Kıdemlisinin emir madalyonunu gösterdi. Onu gördükten sonra Büyükbaba ve Baş Papaz öfkelerini bastırmak ve kafalarını eğmekten başka bir şey yapamadılar.



Bu şekilde üç ay geride kaldı.



Teslim olacak mısınız!?



Hala teslim olmaya hazır değil misiniz?



Söylemeye gerek yok. Teslim olmayacağınızı biliyorum. Sorun değil…



Üç ay boyunca Savaş Kabilesi her yetiştiğinde Zhou Dekun Karga Mabudu Kabilesinin ayrılmasına izin vermek için çeşit çeşit bahaneler buluyordu. Kısa süre sonra, üç siyah kılıç bir büyük kabileden sevk edilmiş olsalar da kaynakları tükenmeye başlamıştı. Hızları giderek azalmış ve artık bir noktada Karga Mabudu Kabilesine yetişemeyecek duruma gelmişlerdi.



Aylar geçerken Karga Mabudu Kabilesi bu duruma alışmıştı. Savaş Kabilesi onlara her yetiştiğinde merakla izliyorlardı. Şu an Zhou isimli yaşlı adamın aslında iyi biri olduğunu görebiliyorlardı…



Bir keresinde Karga Mabudu Kabilesi başka bir orta boyutlu kabile tarafından kuşatılmıştı. Kritik bir anda Savaş Kabilesi ortaya çıkmıştı. Zhou Dekun kükremiş ve Karga Mabudu Kabilesini erdemle teslim olmaya ikna etme bahanesini kullanarak Savaş Kabilesini saldırmaya zorlamıştı. En sonunda son zamanlardaki kızgınlıklarını orta boyutlu kabile üzerinde dışa vurmuşlardı.



En sonunda Zhou Dekun Karga Mabudu Kabilesinin savaşı sonlandırmasına olanak sağlamıştı. Erdemle teslim olma alıntısını tekrarlayarak Karga Mabudu Kabilesinin bütün savaş ganimetini de almasını sağlamıştı. Gözleri garip bir ışıkla parlayan Karga Mabudu üyeleri daha sonra yollarına devam etmişlerdi.



Bir ay daha geçti. Savaş Kabilesi Büyükbabası ve Baş Papazı artık çok kızgın değillerdi. Zhou Dekun onların dövüşmesine izin vermiyor değildi. Onun izin veremeyeceği şey büyük çaplı savaştı. Düellolara izin vardı…



Bu nedenle sonraki ay boyunca iki kabile neredeyse beraber seyahat eder hale gelmişlerdi. Ara sıra gelişimciler tek başlarına havalanıyor ve başkalarıyla düelloya giriyorlardı.



Her düelloda sadece iki savaşçı vardı, daha fazlasına izin yoktu…



Dahası, düello kritik ve tehlikeli bir ana geldiğinde Zhou Dekun hemen dövüşü sonlandırıyordu…



Zaman geçtikçe Savaş Kabilesi duruma iyice alıştı. Artık Meng Hao ile Zhou Dekun’un birbirlerini tanıdıklarını anlayalı çok olmuştu ve belli ki aralarında derin bir ilişki vardı. Hatta Büyükbaba ve Baş Papaz bile en sonunda duruma sesli olmasa da onay vermişlerdi.



Biliyorlardı ki statü ve pozisyon anlamında Zhou Dekun’un aşağısındalardı. Dahası, o generaldi. Bu nedenle, doğal olarak görevin bütün sorumluluğu onun omuzlarındaydı.



Bu nedenle artık Karga Mabudu Kabilesini yok etme arzularından vazgeçmişlerdi. Zhou Dekun’un verdiği her emri uyguluyorlardı.



Artık en sonunda öyle bir noktaya gelindi ki Zhou Dekun ve Meng Hao rol yapma ihtiyacı hissetmemeye başladılar. Sık sık havada bir masa kuruyorlar ve içki içerek muhabbet ediyorlardı. Yavaş ama emin adımlarla iki kabile üyeleri birbirlerini tanımaya başlamışlardı.



Kısa süre sonra, birbirleriyle bir uyum bile tutturmuşlardı…



Büyükbaba ve Baş Papazı en çok şaşırtan şey ise aylardır süren etkileşimin ardından iki kabileden arkadaşlık kuranların bile olmasıydı. İki kabile arasında sık sık ziyaretçiler gelip gidiyordu ve birbirleriyle gelişime dair görüş alış verişi yapıyorlardı. Büyükbaba ve Baş Papaz bu duruma ancak buruk bir şekilde gülümsemekle yetinebiliyorlardı.



Ne de olsa iki kabile de güçlü öldürme arzusu barındırıyordu. İki tarafta sayısız savaş tecrübe etmişti ve bu nedenle birbirlerini ciddiye alıyorlardı. Onlar birbirleri için değerli birer rakipti ve her şeyden öte bir çok savaş görmüş veteranlar olarak hepsi de gelişimciydi. Yarım yıl süren böylesine huzurlu ve sakin bir zaman periyodu onlar için çok nadir bir şeydi.



Her şey bir uyum içindeydi…



Ne zaman bir düşmanla karşılaşsalar Zhou Dekun’un hiçbir şey söylemesine gerek kalmıyordu. Savaş Kabilesi ve Karga Mabudu Kabilesi güçlerini birleştiriyordu. Büyükbaba ve Baş Papaz artık görevin başarısız olduğunu bildikleri için kendilerini Zhou Dekun’a sevdirmek için uğraşıyorlardı. Bu yolla Ana Kabile ile iyi niyet köprüleri kurabilirlerdi.



Bu şekilde zaman akıp gitti. Savaş Kabilesi ve Karga Mabudu Kabilesi yakın etkileşimleriyle tuhaf şovlar ortaya koyuyor ve ara sıra dövüşüyormuş gibi yapıyorlardı. O sırada Karga Mabudu Kabilesi artık merkez bölgesinin büyük bir kısmını geride bırakmıştı ve güney bölgesi sınırına yaklaşıyordu….



Bir gün Savaş Kabilesine ardı ardına üç yeşim kayış geldi. Kayışların içinde Bulutlu Gökyüzü Ana Kabilesinden gelen, durumla ilgili bir açıklama talebi ve Savaş Kabilesi ile Zhou Dekun’un hemen geri dönmesini söyleyen öfkeli bir mesaj vardı.



Artık Karga Mabudu Kabilesini yok etme görevi başka bir yan kabileye verilmişti. Zhou Dekun iç geçirdi. Meng Hao’ya bundan daha fazla eşlik edemeyeceğini biliyordu.












Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44226 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr