Bölüm 499

avatar
6856 16

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 499


Bölüm 499: Eski Bir Dost



Mor yağmur şiddetlenmeye devam ediyordu.



Yarım yıl sonra kuzey bölgesindeki göller birleşerek büyük, Mor Denize dönüşmüşlerdi. Büyük deniz bütün hayatı yok etmiş ve ruhsal enerjiyi kesmişti.



Kuzey bölgesi şu an herhangi bir şeytansıya ev sahipliği yapmıyordu. Canlı hiçbir şey yoktu. Göç etmeyi reddeden bütün kabileler şu an denizin dibine gömülmüştü.



Tüm kuzey bölgesi dalgalı Mor Deniz ile kaplanmıştı ve yüzeyinde sadece dağ zirveleri zar zor görünür durumdaydı.



Şu an kuzey bölgesi bir deniz olmuştu ve Batı Çölü Kıyameti ilk gövde gösterisini gözler önüne sermişti. Muazzam ve güçlü dalgalar denizin yüzeyinde yuvarlanarak ilerlemiş, kuzey bölgesi ile merkez bölgesini ayıran dağlara çarpmış ve onları yerle bir etmişti. Dağların çökmesiyle birlikte Mor Deniz doğu, batı ve merkez bölgelerine yayılmıştı.



Mor Denizin yayılmasıyla birlikte bu üç bölgedeki göller birleşmeye başlamıştı. Deniz suları giderek görkemli bir hal alıyor ve hızını artırıyordu.



Denizin şekli ve yayılışı tıpkı bir kırbaç gibiydi, göç eden kabilelerin ardına doğru vuruyordu. Kabileler daha hızlı hareket etmeli ve daha fazla yağmalamalılardı.



Ölü ve yaralıların sayısını saptamak imkansızdı.



Ruhsal enerji kesintisinin etkisi merkez bölgesi ile batı ve doğu bölgelerine de yayılmıştı. Güney bölgesinin haricinde her yerde ruhsal enerji giderek azalıyordu.



Ruhsal enerji kıtlığı gelişimcilerin gelişim merkezlerinin düşmesine ve ölümlere sebebiyet veriyordu. Bu ölümlerin sebebi Totemik Kutsal Antiklerin zayıflamaya başlamasıydı.



Kutsal Antiklerin zayıflaması kabile üyelerinin de zayıflamasına neden oluyordu. Bu yüzden bütün ölümler kırması imkansız olan vahşi bir döngüden kaynaklanıyordu.



Yarım yıllık periyotta Karga Mabudu Kabilesi uçan büyülü eşyası ile merkez bölgesi semalarında yola devam etmişti. Onlarca savaş atlatmışlar ve her savaşta rakipleri tam güçleriyle karşılarına çıkmışlardı.



Bu savaşlardan birini kaybetmek tüm kabilenin yok oluşunu temsil edecekti. Fakat savaş kaçınılmazdı.



Bunu sebebi Karga Mabudu Kabilesinin elinde diğer kabilelerin ağzını sulandıran bir uçan büyülü eşya olmasıydı. Ayrıca bir Şeytan Ruhuna da sahiplerdi. Bir Şeytan Ruhu görünce diğer kabileler adeta çılgına dönüyorlardı. Meng Hao bile bu durumdan endişeliydi.



Yarım yılda Meng Hao’nun şeytansı sürüsü onu takviyelerle desteklemesine rağmen 70,000’e düşmüştü. Bu geriye kalan 70,000 şeytansının son derece güçlü olduğu söylenebilirdi.



Kabile üyeleri ise sayıca 8,000 cıvarındaydı. Fakat bu 8,000 üye şu an sayısız savaş görmüş kıdemlilerdi!



Meng Hao bu yarım yıllık sürede iki kez ciddi şekilde yaralanmıştı. Fakat, gösterdiği gayret sayesinde totemik gücünün daha da arınmasını sağlamıştı. Dahası, artık Şeytani Qi kontrolünde bambaşka bir seviyeye ulaşmıştı.



Yalnızca ölüm kalım savaşlarında bir kişinin savaş becerileri yükselebilirdi. Ayrıca Meng Hao bu süreçte Mor Yağmur aydınlanması yolunda çalışmalarını sürdürmüştü. İlerleme hızı yavaş olsa da giderek bundan sonuç almaya başlamıştı.



Mor Yağmur gök ve yerin ruhsal enerjisini kestiği için Meng Hao’nun üstünlüğü daha da ön plana çıkıyordu. Bu yüzden bir Geç Gelişen Ruh aşamasındaki gelişimciyi bile kolayca öldürebiliyordu.



Ruhsal enerjinin kıtlaşması aslında Meng Hao’nun kendi gücünü artırmasına olanak sağlıyordu.



Meng Hao şu an büyülü uçan geminin uç kısmında duruyordu. Yüzü soluktu ve vücudu biraz incelmişti. Yıllardır devam eden sefer onda değişimlere sebep olmuştu. Uzaklara doğru baktı ve bir iç geçirdi: “Batı Çölünde hiç ruhsal enerji kalmadığı gün, benim gerçek anlamda yükseleceğim gün olacak.



Yarım yıllık periyotta üç büyük olay olmuştu. Batı Çölünün engin topraklarında üç tane Şeytan Ruhu ortaya çıkmıştı. Bu durum hemen çeşitli kabilelerin dikkatini çekmiş ve bunun sonucunda savaşlar ve yağmalamalar baş göstermişti.



Meng Hao aniden bir Şeytan Ruhunun ortaya çıkmasıyla neler olacağının gayet farkındaydı; yolculuk esnasında iki kez ciddi şekilde yaralanmasının sebebi de tam olarak buydu.



Fakat ortaya çıkan bu yeni Şeytan Ruhları Meng Hao ve Karga Mabudu Kabilesinin üzerindeki baskıyı biraz hafifletmişti. Artık dört bir koldan saldırı almıyorlardı. Yalnızca giderek güçlenmeye devam ediyorlardı.



Bu sırada, Meng Hao’dan yarım aylık mesafe uzakta, üç tane kılıca benzeyen siyah uçan araç havada ilerliyordu.



Onlar simsiyahtı ve atımlı, soğuk auralar yayıyorlardı. Bu kılıç biçimli büyülü gemilerin her biri binlerce metre uzunluğa sahipti ve üzerlerinde oturan siyah cübbeli gelişimcilerle doluydular.



Yüzleri ifadesizdi ve gözleri kapalı bir şekilde meditasyonda oturuyorlardı. Bazıları ara sıra gözlerini açıyor ve gözlerinin içinde parlak ışıklar görülüyordu.



Şaşırtıcı olan ise bu gelişimcilerin totem dövmelerinin kılıç olmasıydı!



Devasa siyah uçan kılıçlar ve silah şeklideki totem dövmeleri Batı Çölünde sık görülen şeyler değildi. Aslında Batı Çölü genelinde sadece tek bir kabilenin totemi siyah kılıçtı… Bu kabile Büyük Bulutlu Gökyüzü Kabilesiydi.



Onlar bir Ruh Bölme Patriğine sahiplerdi ve merkez bölgesindeki en güçlü kabilelerdi. Beş Zehir Kabilesi daha önce onların yan dalı olma fırsatı elde etmişti, ama elçi daha onlara ulaşamadan önce Karga Mabudu Kabilesi tarafından yok edilmişlerdi.



Üç siyah kılıç büyülü eşyasından birisi önden gidiyordu. Kılıcın en ucunda bacaklarını çaprazlayarak oturmuş olan yaşlı bir adam vardı. Diğer kabile üyelerine zıt olarak üzerinde beyaz bir cübbe vardı. Yüce bir varlık edasına sahipti ve yüzü gururlu bir ifadeyle doluydu. Onun her iki yanında temkinli, yalaka gülümsemelere sahip olan iki tane orta yaşlı adam vardı.



Ne kadar kaldı?” diye sordu yüce bir havaya sahip olan beyaz cübbeli adam, sesi soğukkanlıydı. Hem tavırları hem de yüz ifadesiyle bu adamda zirvedeki yalnızlık havası vardı. Sanki yıllardır el üstünde tutulması kişiliğinde büyük bir etki bırakmış gibiydi.



Bu özellikle sahip olduğu yücelik havası için geçerliydi. Ona bakan her bir Büyük Bulutlu Gökyüzü Kabile üyesinin gözlerinde korku vardı.

 

Yanında oturan orta yaşlı adamlardan birisi cevap verdi: “Büyük Usta Zhou, aşağılık Karga Mabudu Kabilesine aşağı yukarı beş gün sonra ulaşacağımızı söylemekten mutluluk duyuyorum. Büyük Usta Zhou, Ana Kabilenin askeri operasyonlar için Savaş Dalına direk sizi göndermesi gerçekten büyük bir onurdur.



Bulutlu Gökyüzü Kabilesi büyük kabileydi ve on üç yan kabileyi yönetiyordu. Bu siyah kılıç araçlarındaki gelişimciler bu on üç kabileden biri olan bir Savaş Kabilesiydi. Eğer Meng Hao burada olsaydı, bu yücelik havasına sahip olan adamı kesinlikle tanırdı ve yüzünde garip bir ifade belirirdi. Bu adamın Zhou Dekun olduğunu anında söyleyebilirdi.



Zhou Dekun… Mor Felek Tarikatı Doğu Hap Bölümünün Ocak Lordu... Zhou Dekun oldukça garip bir hayat yaşamıştı. Oradan oraya sürüklenmiş ve diğer Ocak Lordlarının tüyler ürpertici bulacağı tecrübeler yaşamıştı.



Önce yakalanarak zorla Siyah Topraklara götürülmüş, orada yolu en sonunda saygın bir konuk olarak Soğuk Kar Klanına düşmüştü. Orada Soğuk Kar Şehrinin Simya Tao’su Büyük Ustası olmuş ve çevresi cariyelerle dolmuştu. Şöhreti öylesine yükselmişti ki Siyah Toprakların en büyük simyacısı olarak anılmaya başlanmıştı.



Bunun ardından tekrar esir alınmıştı. Batı Çölünde birçok kez el değiştirmiş ve geçirdiği yıllar boyunca birçok tecrübe yaşamıştı. Fakat şu an Büyük Bulutlu Gökyüzü Kabilesinin bir üyesi olduğu aşikardı. Belli ki burada son derece yüksek bir pozisyona sahipti.



Kesin olan bir şey varsa o da eğer hap yapma yeteneklerine sahipsen gittiğin yer ne kadar geniş bir coğrafya olursa olsun seni mucizelerle karşılaştırabiliyordu…



Zhou Dekun yüzünde kibirli bir ifadeyle başını aşağı yukarı salladı. Aslında bu sefere liderlik etmek onun kendi talebiydi. Çünkü son yıllarda kabiledeki hayat biraz yorucu olmaya başlamıştı. Bu yüzden biraz dışarı çıkıp üzerindeki toprağı atması gerekiyordu. Neyseki Büyük Bulutlu Gökyüzü Kabilesi, Savaş Kabilesi için Karga Mabudu Kabilesini yok etme görevi ayarlamıştı. Bu görevin nedeni Beş Zehir Kabilesiyle anlaşma yaptıktan sonra onların yolda Karga Mabudu Kabilesi tarafından imha edilmesiydi. Diğerlerini askeri anlamda korkutmak için Karga Mabudu Kabilesini yok etmeleri gerekiyordu. Başka bir konuda tabii ki Şeytan Ruhuydu.



Bu nedenle Zhou Dekun bu görevi almıştı. Askeri operasyonu yönetmek için burada Ana Kabileyi temsil edecekti. Bu yüzden buradaydı. Sahip olduğu pozisyon ve Büyük Bulutlu Gökyüzü Kabilesinin kudreti sayesinde gerçekten de şu anki Kıyamette oldukça güvende kalmıştı.



O bunun farkındayken, yanında oturan Savaş Kabilesinin Büyükbabası ve Baş Papazı da farkındaydı. Onlar aslında bu görevin ikinci sırada olduğunun farkındalardı. Dışarı çıkmaktaki ana amaç kabile içinde yüksek bir pozisyona sahip olan Zhou Dekun’u memnun etmekti.



Şeytan Ruhu meselesine gelince, Meng Hao son yarım yılda ortaya üç tane daha Şeytan Ruhunun çıktığını biliyordu, ama Ruh Bölme Patriğine sahip büyük kabilelerin bilgi kaynakları daha kesindi. Son yarım yılda üç tane değil beş tane çıktığını biliyorlardı!



Siyah Topraklardaki Göksel Saltanat Birliği beş Şeytan Ruhu konusunda hiçbir şey yapmamıştı. Bunun yerine çok sayıda kabile onlar için savaşmıştı. En sonunda üç tanesi Ruh Bölme Patriğine sahip olan büyük kabilelerin eline geçmiş ve daha sonra Göksel Saltanat Birliğiyle anlaşma görüşmelerine başlamışlardı.



Büyük Bulutlu Gökyüzü Kabilesi de Şeytan Ruhunu ele geçirenlerden biriydi. Son ikisi ise Ruh Bölme Patriği olmayan büyük kabilelerdeydi. Diğer kabileler bilgi almak için casus gönderseler de onlar büyük kabilelerdi ve son derece güçlü oldukları için hiç kimse onlara karşı hamle yapmaya cesaret edememişti.



Ruh Bölme Patriğine sahip büyük kabileler için Şeytan Ruhlarının çok büyük bir önemi yoktu. Bu kabileler ona sahip olsalar da olmasalar da zaten Siyah Topraklara girebileceklerdi. Bu nedenle, bir Şeytan Ruhu elde edebilmek için ağır bir kayıp vermeye değmezdi.



Bu yüzden Ruh Bölme Patriğine sahip olmayan iki tane büyük kabile elde ettikleri Şeytan Ruhlarını ellerinde tutabilmişlerdi ve Siyah Topraklara girebilme şansını elde etmişlerdi.



“Büyük Usta Zhou…” dedi yanındaki orta yaşlı adamlardan biri, son derece dikkatli konuşuyordu. “Bu seyahatte eğer istediğiniz bir şey olursa, lütfen söylemekten çekinmeyin. İhtiyaçlarınızı ne pahasına olursa olsun yerine getireceğiz.



Bu doğru, Büyük Usta Zhou. Kıyametteki savaşlar oldukça kaotikti. Birçok kabile göç halinde olduğu için birçok hazine de dışarı çıktı. Eğer gözünüze kestirdiğiniz bir şey olursa bize söylemeniz yeterli.



Zhou Dekun içten bir kahkaha attı, ifadesi memnuniyetle doluydu. Son yıllarda hayat serüvenini ve karşılaştığı mucizeleri düşününce sık sık duygulu bir iç geçiriyordu.



Eğer gerçekten istediğim bir şey olursa size söylemekten çekinmeyeceğim. Pekala, elimizden geldiğince hızlı bir şekilde yola devam edelim. Karga Mabudu Kabilesinin Şeytan Ruhu ilgimi bir hali çekiyor.” Zhou Dekun bununla birlikte gözlerini kapattı.



Yanındaki iki adam hiçbir şey söylemedi. Üç siyah kılıç inanılmaz bir hızla fırladılar ve Meng Hao ile Karga Mabudu Kabilesine giderek yaklaştılar.



Zaman geçti ve beş gün geride kaldı. Beşinci günde mor yağmur her zamanki gibi şiddetle yağmaya devam ediyordu. Aşağıda nehirler ve göller görülüyordu. Gök ve yerin ruhsal enerjisi oldukça zayıftı. Akşam üzeri Karga Mabudu Kabilesi ile Büyük Bulutlu Gökyüzü Kabilesi, merkez bölgesinin semalarında nihayet birbirlerini gördüler!












Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44246 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr